Kutuplaşma kaçınılmaz olarak özellikle seçim dönemlerinde gerginliğin ve şiddet olaylarının artmasına neden oluyor.
Medyanın kamuoyu gündemini belirleme gücü seçim dönemlerinde ivme kazanıyor. Gündem belirleme kuramı bu dönemde sıklıkla kitle iletişim araçlarının, olayları sunum biçimi ile kamunun ve siyasilerin hangi konuların daha önemli olduğuna ilişkin gündemlerini etkilediğini savunurken, kamuoyunun “farkında olma” ve “haberdar olma” sını sağlayan “bilişsel yani duygusal ve davranışsal düzeydeki” etkilerini konu alır.
Sıklıkla karşımıza çıkan, statü sağlama (status conferral), çerçeveleme (framing), eşik bekçiliği (gatekeeping) öne çıkarma (priming) kalıp yargılar (stereotyping) kavramları da gündem belirleme kuramını desteklemekteler.
7 Mayıs günü Erzurum’da düzenlenen mitingde, ellerinde Türkiye bayrakları olan Erzurumlu vatandaşlara taşlarla saldırılmıştı, ertesi gün (8 Mayıs) gazetelerinin ilk sayfaları gözden geçirildiğinde medyanın barışı özendirme ve destekleme konusunda pozitif rol oynamadığı görülüyor.
Bir başka deyişle, çözüm odaklı, yapıcı ve yaratıcı bir habercilik yerine yaftalayıcı, düşmanlaştırıcı, suçlayıcı, bazen de tek tarafı haklı ve güçlü göstermeye çalışarak adeta spor müsabakası veya at yarışını sunar biçimde “kazan-kaybet” çerçevelemesi içinde atılan başlıkları gördük.
Gazete manşetleri
Büyük bir bölüm manşetleriyle zafer kazanmanın sevincini yaşayıp, seçim sonuçlarının ön müjdecisi olurken, bir bölüm de vatanı böldürtmeme ve Millet ittifakına ders verme konusunda “kararlılıklarını” ortaya koydular.
Bu başlıklarda çok net olarak “biz” vatanını sevenler/ona sahip çıkanlar ile “onlar” vatanı sevmeyenler/ve bölmek isteyenler (Millet İttifakı)karşıtlığıüzerinden bir ikilik kuruldu.
Diğer yandan, birkaç gazete dışında neredeyse tüm gazeteler Erzurum’daki 7 Mayıs taşlı saldırısını görmemeyi tercih ettiler.
Yeni Akit “Biz bu vatanı Kılıçdaroğlu’na böldürtmeyiz”, “Mazlumların umudu Erdoğan”
Sabah “14 Mayıs Zaferi’nin Müjdesi İstanbul- (15 Temmuz destanının yazıldığı Atatürk Hava Limanını hıncahınç dolduran milyonlar bir kez daha vatanına, bayrağına, ezanına sahip çıktı).
Milat “Tamam İnşallah (İstanbul’da milyonlarla buluşan Erdoğan 14 Mayıs zaferini işaret etti, milyonlar alana aktı…”
Türkiye “İstanbul Tarih Yazdı, Cumhur İttifakı Kendi Rekorunu Kırdı, Emekliye işçiye müjde”
Yeni Asya “Türkiye için Tarihi Fırsat”
Posta “İstanbul evet derse bu iş biter”
Amiral gemisi Hürriyet “İstanbul’a Üçüncü Tünel” müjdesini vermekle yetindi.
Yeni Şafak “Türkiye bu millete emanet (1.7 milyon kişi meydanda)” Erzurum olaylarını görmezden gelen gazete “Akşener’in umudu Fetö” ve Kemal Kılıçdaroğlu için de “Azerbaycan’ı yok saydı” başlıklarını verdi.
İki gazete de -Yeni Birlik ve Posta- aynı başlıkla çıktı hatta Yeni Birlik gazetesi CNN ve BBC’nin bu katılımdan şaşkın olduğunu yazdı.
Takvim, Millet ittifakını kast ederek “Hepsine birden ders verelim” çağrısında bulundu.
Yeni Akit “Biz bu vatanı Kılıçdaroğlu’na böldürtmeyiz-Mazlumların umudu Erdoğan”, “Ekrem provokasyona soyundu başlıklarını attı.
Saldırıyı eleştiren gazetelerden; Evrensel “Emniyet İzledi, İmamoğlu Taşlandı” ile Birgün “Provokatif Dil, Alçakça Saldırı”, Milli Gazete de “Geçmiş Olsun Türkiye, Erzurum’da Dehşet Anları, Yürekleri Ağıza Getiren Provokasyon Girişimi” başlıklarını kullandılar.
Seçimler medyada denge ve nesnellik unsurlarını göz önünde tutmadan tek taraflı verilmeye devam ediyor. Ancak duygulara seslenmek siyasi seferberlikte etkili de olsa seçimi kazanmanın bir şartını oluşturmaz, başka deyişle medya ne yaparsa yapsın asla seçmen kadar güçlü değildir.
Yankı odası (Echo chamber)ortak özellikleri, zevkleri, ilgi alanları ve benzer düşünceleri olan kişilerin oluşturduğu kapalı bir grubu tanımlıyor.
Bu grupların okudukları gazeteler aynı düşünceyi tekrarladığı için zaman içinde pekişen bu düşünce ile aynı bakış açısının bir yankısı yaratılmış oluyor.
Bu yankı odası içine sıkışan kişiler kendi düşündüklerinin ötesinde bir dünya görüşüne uzaklar, farklılıklara yer verilmiyor o fanusta, kendi düşündüklerine yakın içerikleri, yazıları, düşünceleri, TV programlarını, internet sitelerini takip ediyorlar.
Bu kapalı grup yalnızca kendilerini onaylayan içeriklere muhatap olmak suretiyle hem kendilerini iyi hissediyorlar hem de aslında gerçeklikten bihaber ve kopuk bir biçimde yaşıyorlar, bir başka deyişle “körler sağırlar birbirlerini ağırlar” tarzı bir kısır döngüye giriyorlar ve amiyane tabirle kendilerini koyveriyorlar.
Seçimlerde şu sorulara yanıt aramak medyanın önceliği olmalıdır: Adaylar bu ülkenin temel değerlerini temsil ediyor mu? Merhamete, toplumsallığa, yardımseverliğe, ekonomik/sosyal eşitliğe ve adalete inanıyorlar mı?
Özellikle seçim döneminde gerçeklere odaklanmak, medya etiğinin önemli bir parçasıdır, bunun için de manipülasyonun reddedilmesi gerekir, seçim sürecinin açık, dürüst, barışçıl, özgür ve adil olması “olmazsa olmaz” olduğu kadar, medyanın meşruiyetini yeniden kazanmasının da tek yoludur.
Demokrasilerde seçimler aracılığıyla insanlar fikirlerini dile getirirler, umutlarını ve isteklerini ifade ederler, liderlerini denetlerler özetle seçmen kendisinin ve ulusunun kaderini belirlemede önemli rol oynar. Burada medyaya da önemli görev düşüyor.
Medya, seçmenleri objektif ve doğru bir şekilde bilgilendirmek rolünü yerine getirmeli, seçimle ilgili haber içeriğini yalnız yayın organının politikası doğrultusunda belirlememeli aksine seçimlere derinlemesine, analitik bir biçimde yer vermeli, siyasi tartışmalara uygun platformlar sunmalı, önceki seçim kampanyalarıyla karşılaştırma yaptığında bir iyileşme veya bozulmanın olup olmadığına dair kendi öz-eleştirisini yapabilmeli.
Medya sağlıklı, sorumlu ve samimi bir öz-eleştiri mekanizmasını devreye sokmadan bu soruların yanıtını alamaz.
Medyanın neyi ne şekilde haberleştirdiği kadar neleri görmezden geldiği veya haberleştirmediği de en az o kadar önemlidir.
Sorumlu gazetecilik 7 Mayıs’ta gerçekleşen bu şiddet saldırısını kınamayı, Erzurumlulara ve Ekrem İmamoğlu’na ve ekibine geçmiş olsun demeyi, faillerin yakalanmasını gerektirirdi, zira susmak, yok saymak şiddeti onaylamak ve meşrulaştırmaktır.
(YGİ/EMK)