Bas bas bağırıp yaygara koparan, itham eden, duygu sömürüsü yapmak üzere ucuz oyunculuklar sergileyen, hatta ağlayıp zırlayan; mahalle ağzını kullanıp küstahça düşman bildiklerine had bildiren, suçlayan, saldıran, şımarık çocuklar gibi dövünüp kendini daima haklı göstermeye çabalayan çirkin politikacılar…
Yarılmış bir toplumun galeyana getirilmesine, haksız tutuklamalarla adaletsizliğin tescil edilmesine, suçlananlara savunma hakkı tanınmamasına, taraflı tetkik hâkimi ile zaten politikleştirilmiş bir davanın iyice rayından çıkarılmasına dair hukuki ve siyasi bir farsın içindeyiz...
Visions du Réel'in 2018 yılı galibi Dava (O Processo/The Trial) bağırıp çağırırken bayağılıkta sınır tanımayan, bir televizyon dizisindeymişçesine rol kesen, iftira atmaktan, hakaret etmekten imtina etmeyen, çarpıtılmış argümanlar öne sürmekten geri durmayan siyasetçilere ve sözde hukukçulara ayna tutuyor.
Nyon'da 13-21 Nisan tarihleri arasında düzenlenip gelecek yıl 50. senesini kutlayacak olan köklü film festivalinde 2018 yılı en iyi uzun metrajlı belgeseli, gerilla geçmişi olup Brezilya'nın ilk kadın Devlet Başkanlığı görevini ifa etmiş, Bulgaristan kökenli Dilma Rousseff'in alaşağı edildiği sivil darbeye odaklanıyordu. Yönetmenliğini tecrübeli sinemacı Maria Augusta Ramos'un üstlendiği belgeselin dünya prömiyeri Berlinale'de yapılmıştı; Toronto'da pek yakında başlayacak Hot Docs'un programında yer alan, önümüzdeki ay ise Indielisboa ve DocumentaMadrid'de seyirciyle buluşacak film, 139 dakikalık uzunluğuyla seyirciyi zorlayabilecek bir eser.
Sözde mahkeme
Rousseff, yolsuzluk, ihalelere fesat karıştırma ve yetkililerin rüşvet alması suçlamalarıyla Brezilya Federal Senatosu tarafından görevinden alınmış ve yargılanmasına karar verilmişti. İşin garip tarafı Dilma'ya karşı yürütülen karalama kampanyası sırasında ön planda saf alan politikacılardan Eduardo Cunha kısa bir süre sonra yüksek miktarda rüşvet almaktan ve hakkındaki soruşturmalara hile karıştırmaktan tutuklandı. Belgeselde yüzsüz Cunha'nın inkâra dayalı söylevlerine de bolca maruz kalıyoruz.
Rousseff'in görevinden alınmasında kilit rol oynamış ve akabinde yerine geçmiş Michel Temer de ülkeyi sarsan yolsuzluk skandalıyla ilgili bir tanığa sessiz kalması yönünde rüşvet vermekle suçlandı. Arsız siyasetçi iddiaları pişkinlikle yalanlıyor ve Devlet Başkanlığı görevini arsızca sürdürüyor.
Gayet ağır bir cunta döneminin etkilerini silememiş, büyük sanayicilerin ve sermaye sahiplerinin boyunduruğundan kurtulamamış, dinî söylemlerle muhafazakârlığın daima pompalandığı Brezilya'da, tüm dünyada olduğu gibi popülist söylemler prim yapıyor, taraflı medyanın da desteğiyle, anayasaya aykırı uygulamalar bile tereyağından kıl çeker gibi ülkeye empoze ediliyor.
Siyasi mücadele sırasında tutuklanmış, işkence görmüş, 54 milyonun oyuyla seçilmiş, Lula'nın halefi olarak ülkedeki sosyalist akımı sürdürmüş Rousseff'e haksızlık yapıldığını düşünmemek elde değil. Belgeselin seyircide bıraktığı izlenim kesinlikle bu yönde. Fazlasıyla siyasileştirilmiş soruşturma sürerken insan hakları konusunda ahkâm kesen birçok ülkenin Rousseff'e destek çıkmaktan çok Brezilya Olimpiyatlarına yoğunlaştığını da görüyoruz.
Ayrıca filmin başlarında, Brezilya toplumunda yaratılmış yarılmaya dair görüntüler de gayet çarpıcı: Adeta iki rakip futbol takımın agresif taraftarlarını yan yana getirmemek üzere protesto alanını ikiye bölen, güvenlik kuvvetlerinin desteğiyle oluşturulmuş duvar hakkında, Latin Amerika'nın en sıcak toplumlarından Brezilyalılara yönelik münasebetsiz bir komplo denilebilir.
Arapların dans ettiği zamanlar
Visions du Réel seyirci ödülüne ise Fas, Fransa, Mısır, İran ve Belçika ortak yapımı, Jaouad Rhalib imzalı Arapların Dans Ettiği Zamanlar (Au temps oú les arabes dansaient/When Arabs Danced) adlı eser layık görüldü.
Festivalin kataloğunda Giona A.Nazzaro imzasıyla yayımlanmış filmin tanıtım metninde, IŞİD güdümlü İslami faşizmin yarattığı terör dalgasıyla Arap kültürünün unutulan yönlerine dikkat çekildiği ifade edildi. Arapların dans ve müziğe olan sevgileri, edebiyat, felsefe ve bilime olan ilgileri, ırkçılar, yobazlar ve köktendinciler tarafından inkâr edilmekle birlikte Arap kimliğinin daima ayrılmaz bir parçasıydı.
Mısır Cumhurbaşkanı Nasır'ın Müslüman Kardeşlere yönelik konuşmalarında ülkedeki tüm kadınların örtünmesine dair telkin görüntüleri filmin mizah unsurlarından.
Michel Houellebecq'in Teslimiyet (Soumission) adlı tartışmalı kitabı sahneye uyarlanırken doğmuş karmaşıklıklar bir yana, Arap dünyasındaki cinsiyet sorunları da filmde irdelenen mevzulardan. Belgesel, İslamo-faşizmin hürriyeti, yaratıcılığı ve Arap toplumunun tüm ilerici değerlerini nasıl boğduğuna dair bir keşif yolculuğu; daha iyi bir yarın için hâlâ yapılabileceklere dair neşeli bir hatırlatma. (MT/EKN)
* Festivalin genel sonuçları için tıklayın.