Şişman ve fazla kilolu olmaya, kompartımanlara ayrılmış ve bireysel düzeye indirgenmiş bakışın dışına çıkmaya çalışıyoruz. Şişmanlığı bedenin içi yanında dışındaki çevresel etmenler, faktörler ve ilişkilerle değerlendirmeye klişe tabirle resmi büyük görmeye çabalıyoruz. Kapitalist tıbbın hâkim kıldığı biyolojik, bireysel ve mekanik sağlık anlayışından uzakta durmaya çalışarak.
Şişmanlık ve fazla kilolu olmak sorununa da toplumsal düzeyde yaklaşmadığımız, “kamucu” bir yerden çözüm aramadığımız, piyasaya müdahale mekanizmaları geliştirmediğimiz sürece kaç arpa boyu yol alabileceğiz?
Yapılan araştırmalar çocukluk çağında ekran başında geçirilen sürenin fazlalığının çeşitli yollarla fazla kilolu olmayı tetiklediğini gösteriyor. Mekanizmalar çeşitli, ekran karşısında geçirilen zaman arttıkça kilo alımı kolaylaşıyor. Ekran karşısında yeme içme, hareketsizlik ve az uyuma bu kilo alımında önemli etkenler. Hatta bazı çalışmalar çocuğun odasında televizyon olmasının şişmanlıkla ilişkili olduğunu ortaya koymuş durumda. Ekran deyince ilk akla gelen TV olsa da bilgisayarlar ve oyun konsolları, cep telefonları da bu kapsama giren cihazlar.
Şimdilerde TV ekranlarında cips ve gazlı içecek reklamları artık birlikte dönüyor. Cipsin yanında onun ayrılmaz parçası ve promosyonu olarak sunulan kola ve bir başka içecek birlikte reklamda yer alıyorlar. Bu “muhteşem ikili” aslında şişmanlık ve fazla kilolu olmanın “olağan şüphelileri”. Bu olağan şüphelilerin bir reklam bombardımanıyla birlikte görüntü vermeleri hem cips hem de içecek markasının birbirini çağrıştırması ile yeni bir pazarlama stratejisi olsa gerek.
Geçtiğimiz günlerde bir İngiltere gazetesinden aktarılan haberde kola ve gazlı içeceklerin bir saatte insan vücuduna verdiği zararlara yer verildi. Bu habere göre bir bardak gazlı içecek içince 10 çay kaşığı şeker almış oluyorsunuz ve kan şekeriniz ani olarak yükseliyor, bu da başta yüksek miktarda insülin salınımı olmak üzere metabolizmanızı etkileyen birçok değişime yol açıyor ve sonuçta sizi tekrar şeker ve kafein ihtiyacı hissettiren, halsiz ve bitkin yapan, vücudunuza su kaybettiren bir hale getiriyor. Hal böyleyken ve giderek daha fazla sürede ekranlarla zaman geçiren insanların, hele hele çocukların bu ekranlarda şişmanlığın olağan şüphelilerinin reklam bombardımanlarına maruz kalması kabul edilebilir mi?
Şişmanlıkla mücadele eden bir ülkede böyle reklamlar nasıl da rahatlıkla dönüyor? Kim müdahale edecek, nasıl müdahale edecek?
Sigaraya ve alkole getirilen kısıtlamaların bu olağan şüphelilere uygulanma zamanı gelmedi mi?
Bakanlıklar uyuyor mu?
“Piyasa’ya dokunma” ana fikrini içselleştirmiş bir ideolojik bakışla örülmüş politikalarla nereye kadar yol alınabilir?
Şişmanlıkla mücadele etmek istiyorsak onun olağan şüphelileriyle olağanüstü bir çabayla mücadele etmemiz gerekir, şimdilerde var olan, şişmanlıkla mücadele “ediyormuş gibi” yapmak çünkü. (CIY/AS)
ŞİŞMANLIK YAZILARI-1/ CAVİT IŞIK YAVUZ -- “Arabayı Park Et, Asansörü Terk Et”
ŞİŞMANLIK YAZILARI-2 / CAVİT IŞIK YAVUZ-- Şişmanlık Aslında Küresel Bir Oyun