Fotoğraf: Murat Bayram - bianet/Şırnak
Şırnak Şerafettin Elçi Havaalanına inişe geçen uçağın penceresinden ilk dikkatimi çeken şey, sivil havaalanının askeri zırhlı araçlar tarafından kuşatılmış olmasıydı.
Piste inen uçak, durana kadar hızlıca küçük hangarların önünden geçiyor. Uçak durduğunda kenarlardaki hangarlarda İnsansız Hava Araçlarının (İHA) olduğunu görüp merakla inceliyorum. Her İHA’nın yanında, bir çok yerde rastladığım, kalın-camlı güvenlik kulübeleri bulunuyor. Kulübeden inen güvenlik görevlisinin insansız uçağın yanında çok küçük göründüğüne şaşıp uçakların videolarda gördüğümden daha büyük olduğunu farkediyorum.
Bir saatte beş kontrol noktası
Bir polis kontrol noktası ve dört jandarma kontrol noktasından geçip ulaşacağım ailemin evine gitmek üzere uçaktan iniyorum.
Önümde üç sigara tiryakisi benden daha aceleci görünüyor. Sigara içmenin yasak olduğu alanda sigarayı dudakları arasına sıkıştırmış, her birinin elinde birer çakmak, ikisinin omuzunda birer sırt çantası, birinin küçük tekerlekli bir çantası var. Rekabet edercesine hızlı gidiyoruz.
Ağır silahlı askerler
Havalanı binasının otomatik cam kapısı açılınca, birden duraksayıp rekabeti o üçlüye bırakıyorum. Karşımda tek sıra dizilmiş iri cüsseli altı, yedi asker, ellerinde otomatik silahlar… Aralarında tahminimce bir metre gibi bir aralık var. Çoğunun gözünde ABD askerlerininkini andıran siyah güneş gözlükleri var. Her biri saçını kısa kestirmiş çoğu Amerikan tıraşı yapmış. Bedenlerine çapraz tutukları ağır silahları iki elle tutmuşlar.
Duraksamamla arkadan gelen kalabalık askerlerin arasından süzülüyor. Kalabalığa karışıyorum.
Dışarı çıkınca etrafa bakınıyorum. Tiryaki üçlü ve etrafındakiler sigara tüttürüyor. Sırtını kolona dayamış olan gencin anlattıklarını pür dikkat dinliyorlar.
Havaalanı-Şırnak servisinde önden bir yer kapıyorum. 10-15 dakika sonra servis yola çıkıyor, en fazla 10 dakika sonra ilk kontrol noktasında durduruluyoruz.
Genç bir asker yolcuları süzüyor:
“Kimlik!”
Söför hemen atılıp:
“Hepsini havaalanından getirdim, yolda kimseyi bindirmedim.”
(Havaalanı güvenliğinden geçmiş olmak “temiz” olmanın bir göstergesi sayılıyor.)
Asker kimliklere göz gezdirip çantalara tek tek baktıktan sonra kapıyı kapatıyor. Yaklaşık 15 dakika sonra Kasrik Beldesinde tekrar durdurulduk. Yaklaşık bir saat süren Şırnak-Havaalanı yolunda dört defa kontrol edildik. Köye gitmek için bir kez daha… Tabii dönünce tekrar beş kontrol noktası…
Çalışma koşulları
bianet için Şırnak'ta seçim atmosferini gözlemek için geldim. Halk görüşü alırken polisler hiç durdurmadı. Anlamsızca duruma sevindim.
Etrafımda dolaşan top sakallı çok terleyen ve halinden memnun görünmeyen kişinin sivil polis olduğu söylendi ama hiç durdurulmadım. Duruma şaşıyorum çünkü 2016’da sokağa çıkma yasağı haberini yapmaya geldiğimde, polis tarafından altı defa durduruldum, dört defa GBT sorgusu yapıldı.
Ölüm gösterilen halk sıtmaya razı görünüyor. Cudi dağına bakan bir bankta oturmuş, iftar vaktinin gelmesi için vakit geçirdiğini söyleyen ve adını vermek istemeyen vatandaşlardan biri memnuniiyetlerni şöyle dile getiriyor:
“Eskiden bazı kontrol noktalarında askerler keyfi olarak 3-4 saat bekletiyorlardı. Bazen bir gün boyunca bir saatlik yolu gitmeye çalışıyorduk. Şimdi çok iyiler.”
Önce haber notlarımın olduğu defterimi, sonra günlüğümü çantama yerleştiriyorum. Hava kararmadan merkeze on dakika uzaklıktakı köyüme gitmek istiyorum. Orada beni bekleyenler var; kardeş sarılması, anne sıcaklığı, baba huzuru…
Vali geçiyor
Trafiğin hiç akmadığını görüyorum. Cadde etraflarında sadece zırhlı araçlar ve resmi polis araçları var. Birden şehir sakinlerinin tamamı üniformalıymış gibi bir hisse kapıldım. Şırnak merkezine giden tek yolun etrafında bekleşen, yürüyen, gergin duran hemen hemen herkes polis üniforması içinde. Bulduğum ilk sivile nedenini soracaktım ki Şırnak Valiliğinin aracı yanımdan geçti.
En fazla beş dakika içinde her şey rutinine döndü, beni almaya gelen otomobil ile köye gittim. Kendimi memleketime yabancılaşmış gibi hissettim herşey bir bana mı sıradışı geliyordu bilmiyorum… (MB/EKN)