Belçikali çizer Pierre Culliford nam-ı değer Peyo, Şirinler diye bildiğimiz küçük mavi yaratıkları çizerken neler düşledi tam olarak bilemiyoruz ama başlarındaki kızıl şapkalı Şirin Baba ile neredeyse komün bir hayat yaşayan bu mavi yaratıkların çizgi filmi bir kuşak için unutulmaz.
Çocukluğumuzun kahramanları Şirinler, daha komün hayat nedir bilmezken aynı hayatın nasıl çoklu yaşanabileceğini gösterdi bize.
Bu küçük mavi adamların dostluğu, paylaşımı ortak bir hayatın yükünü nasıl da eşitlikçi bir biçimde paylaşabileceğimize dair bir işaretti. Bugün insanın eşitliğini savunuyorsak kim bilir belki biraz da Şirinler yüzünden.
Hollywood elindeki her konuyu nakte çevirmeyi başarabilmiş koskoca bir ticari alan. Nostaljik olarak hatırladığımız Şirinler'i filme uyarlamakta geç bile kaldığı söylenebilir.
Animasyon olarak çekileceğini ilk duyduğumda kısa çizgi filmin bir uzun versiyonunu göreceğimi umut etmiştim. Oysa ticari sinema bizden bir önceki kuşağın mantar cüceleri ismiyle bildiği bizim de Şirinler olarak anımsadığımız bu küçük mavi adamları şehre getirmeyi planlamıştı.
Gerçekten de komünist propaganda yapıyor diye birkaç ülkede yayınlanmayan Şirinler'i "komün" hayatlarından çıkarıp modernizmin açmazlarına sürüklemek tam da Hollywoodvari bir süreç.
Orada bir köy var uzakta
Şirinler köyünde mavi ay festival hazırlığı sürerken Sakar Şirin ormanda Gargamel'in gözüne çarpar. Sakar Şirin'le birlikte Gargamel'den kaçan Şirinler bir anda mavi bir geçitten geçerek kendilerini New York'un ortasında bulur.
Bir ruj firmasının pazarlamacısı olan Patrick ile bebek bekleyen eşi Grace'iın evine bir şekilde ulaşan Şirinler burada yaşamaya başlar. Şirinler'in "insan"la imtihanı pek başarılı olmaz, başlarına birçok şey gelir üstelik Gargamel de Şirinler'in peşinden kente gelmiştir.
Yerlerinden yurtlarından olan Şirinler şehre gelince sudan çıkmış balığa dönerler. Şirin Baba, Şirine, Huysuz, Güçlü ve Sakar Şirin. Köylerinde isimlerine göre işlevleri olan bu Şirinler şehirde aynı korkuyu beslediklerinden aynılaşır, kendilerini yekpare yapan özelliklerinden uzaklaşırlar.
İnsanlardan ürkmeleri de anlamlı çünkü bilmedikleri bu koca dünya onları her an yutmaya hazır.
Film Şirinler'in kentte yaşadığı macera üzerine kurulu. Başında ve sonunda görünen köy, film boyunca pek ortalıkta yok. Yazık ki Şirinler'i çizgi romanı okuyamamış ya da çizgi filmini seyretmemiş olan kuşak sadece bu filmle tanıyacak.
Yani yeni başlayanlar için Şirinler komün yaşamın çizgilerle estetize edilmiş hali gibi değil de tam tersine bir şekilde kentin göbeğine düşmüş bir grup mavi yaratık olacak, o kadar. Oysa bizim için Şirinler hâlâ o küçük masal evlerinde yaşayan minik mavi cüceler...
Daha önce Scooby Do çizgi filmini de sinemaya uyarlayan Raja Gosnell'in yönettiği Şirinler, çizgi filmin tadını vermiyor sadece bir nostalji yaratıyor o kadar. Eski halini bilmeyenler içinse yeni bir serüven sunuyor.
Uslu bir çocuk olursanız Şirinler'i görebilirsiniz telkini filmde yok, zira Hollywood için uslu ya da yaramaz bir çocuk olmanız fark etmez; parasını ödediğiniz sürece Şirinler'i görebilirsiniz.
Kapitalizm geniş ağlarının Gargamel'den daha ürkütücü olduğunu düşünürsek Şirinler'in köylerinde çıkmış olduğu fikri hoş gözükmüyor.
Kapitalizmin dünyanın her noktasına yayıldığı, halkın isyan bayrağını çektiği ve gitgide kötüleşen koşullarda Şirinler'i hep kendi köylerinde hayal etmeye ihtiyacımız var, yoksa kalabalık şehir hiçbirimiz için tekin değil.
Ne de olsa çarklar döndükçe biz de sistemin küçük mavi yaratıklarıyız. (JB/EKN)