"Bilgi ezberleyerek sınav kazananlar değil, değerleri içselleştirerek hayatı kazananlar toplumu ileri taşır."
Türkiye’de uygulanan sınav odaklı eğitim sistemi, öğrencileri bilgiyle donatmak yerine yalnızca test çözen bireyler haline getirmekte, onları kendi sosyal çevrelerinden soyutlayarak değerlerden uzak bir nesil olarak yetiştirmektedir. Sınav merkezli bu yaklaşım, eğitim sürecinde öğrencilere kazandırılması gereken toplumsal değerleri göz ardı etmekte; öğrencileri, gelecekteki meslekleri ya da bireysel gelişimlerinden çok sınav sonuçlarına odaklanan bir anlayışa hapsetmektedir.
Sınav odaklı eğitim sistemi, çocuklara yalnızca bilgi ezberlemeyi ve bu bilgiyi sınavlarda doğru şekilde kullanmayı öğretir. Bu süreçte öğrenciler, bilgiye erişmenin yalnızca sınavlarda başarılı olmak anlamına geldiğini düşünmeye başlarlar. Örneğin, derslerde ele alınan konular ve sınav soruları arasında bir bağlantı kurmaya çalışan öğrenciler, çok sayıda test çözerek bilgiyi kalıcı hale getirmeye çalışır ancak bu bilgiyi yaşamlarına uyarlamayı ya da eleştirel bir bakış açısıyla yorumlamayı öğrenemezler. Böylece, olaylara yalnızca sınav başarısına göre bakan ve çoğu durumda dar bir perspektife sahip bireyler yetişir.
Toplum içinde çok yönlü düşünme ve eleştirel bakış açısına sahip bireylerin yetişmesi, yalnızca bilgiyle değil, aynı zamanda bu bilginin hayatla ilişkilendirilmesiyle mümkündür. Sınav odaklı sistem, öğrencilere olaylara geniş bir açıdan bakmayı öğretmek yerine, onlara dar kalıplar içinde düşünmeyi telkin eder. Dolayısıyla, bu sistem altında yetişen çocuklar, toplumsal sorunlara duyarlılık gösteren, empati yapabilen ve sorumluluk üstlenebilen bireyler olmaktan uzak kalır. Bu, aynı zamanda öğrencilerin sosyal hayatta başarılı olabilmeleri için gerekli olan iletişim, empati ve takım çalışması gibi sosyal becerilerinin de gelişmesini engeller.
Sınav odaklı eğitimde çocuklara toplumsal değerler, ahlaki prensipler ve sorumluluk duygusu kazandırmak ikinci planda kalır. Eğitimde asıl amaç, bireyin toplumsal bir varlık olarak nasıl gelişeceği değil, sınavlarda en yüksek puanı nasıl alacağı olur. Bu sistemde öğrencilere özveri, empati, dürüstlük, adalet ve dayanışma gibi değerler yerine bireysel başarı ve rekabetçilik öğretilir. Sonuç olarak, öğrenciler arasında sosyal dayanışma ve birlikte hareket etme bilinci azalırken, bireysel başarı ve rekabet ön plana çıkar. Bu durum, uzun vadede toplum içinde güven eksikliğine, sosyal uyumsuzluğa ve bireyler arası iletişimin zayıflamasına yol açabilir.
Ayrıca, sınav odaklı sistemin öğrencilerde oluşturduğu rekabet ortamı, onların özgüvenlerini olumsuz etkiler ve başarısızlık korkusunu tetikler. Bu durum, öğrencilerin kendilerini ifade etmekten çekinmelerine, sorumluluk almaktan kaçınmalarına ve dolayısıyla kişisel gelişimlerinin zayıflamasına neden olabilir. Değerlerin geri planda bırakılması, sadece eğitim sisteminin değil, aynı zamanda toplumun da sosyal yapısının bozulmasına yol açar. Değerleri göz ardı eden bir eğitim sürecinden geçen öğrenciler, empati kurma, toplum yararına çalışma ve sorumluluk bilinci gibi sosyal değerleri hayatlarının merkezine koymazlar.
Sınav odaklı eğitim sistemi, öğrencilerin bireysel ve sosyal gelişimlerini sınırlayan bir yapıdadır. Eğitim, sadece bilgi kazandırmak değil, aynı zamanda öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirmek için bir araç olmalıdır. Ancak sınav sistemine odaklanmış bir eğitim anlayışında, öğrenciler sınıf içinde veya okul dışındaki sosyal hayatta aktif rol almak yerine, zamanlarının büyük bir kısmını test çözmeye ayırırlar. Bu durum, öğrencilerin arkadaşlık ilişkilerini geliştirme, sorunları ortaklaşa çözme ve topluma katkıda bulunma gibi sosyal becerilerden mahrum kalmalarına yol açar.
Ayrıca, sınav odaklı eğitimde öğrenciler, etik değerler üzerine düşünme fırsatını bulamazlar. Bu sistemin en belirgin sonucu, sınav başarısının ahlaki gelişimin ve etik değerlere bağlılığın önüne geçmesidir. Örneğin, bir öğrenci başarısız olmamak için kopya çekmeyi çözüm olarak görebilir; çünkü ona göre etik değerlerden daha önemli olan şey, sınavda başarılı olmaktır. Bu durum, öğrencilerin etik değerleri göz ardı etmelerine ve kendilerini toplum içinde etik bir birey olarak inşa edememelerine neden olur.
Eğitimin amacının, sınavlarda başarıdan ziyade öğrencilere hayatı doğru yorumlama ve kendilerini geliştirme becerileri kazandırmak olması gerektiği göz önüne alınmalıdır. Bunun için, eğitim sistemine yönelik şu iyileştirmeler önerilebilir:
Öğrencilere test çözme becerileri kazandırmanın yanında, toplumsal değerleri ve etik prensipleri de öğretmek gerekir. Eğitim programlarında empati, hoşgörü, dayanışma, adalet ve sorumluluk bilinci gibi konulara daha fazla yer verilmelidir.
Eğitim, yalnızca sınıf ortamında teorik bilgi kazandırmaktan ibaret olmamalıdır. Öğrencilerin sosyal becerilerini geliştirebilecekleri etkinlikler, proje tabanlı öğrenme yöntemleri, grup çalışmaları ve sosyal sorumluluk projeleriyle desteklenmelidir. Bu sayede öğrenciler, öğrendikleri bilgileri hayatın içindeki gerçek durumlara uyarlayarak anlamlandırabilirler.
Eğitimde başarı kriterleri yalnızca sınav sonuçlarıyla sınırlı kalmamalıdır. Öğrencilerin problem çözme yetenekleri, yaratıcı düşünme becerileri ve sosyal sorumluluk projelerine katılımları da değerlendirme sürecine dâhil edilmelidir. Böylece, öğrenciler başarıyı yalnızca sınav puanları ile değil, hayatın çeşitli alanlarında gösterdikleri beceri ve katkılarla tanımlamayı öğrenirler.
Sınav odaklı eğitim anlayışından uzaklaşmak için daha esnek ve çeşitli öğrenme ortamları sağlanmalıdır. Öğrencilerin ilgi alanlarına göre yönlendirilmesi ve kendi öğrenme süreçlerini keşfetmelerine olanak tanınması, onların eğitim sürecinde aktif rol almalarını sağlayarak değerleri içselleştirmelerine katkıda bulunur.
Sınav odaklı eğitim sistemi, öğrencileri bilgiye ulaşan ve sınavlarda başarılı olmaya programlanmış bireyler haline getirirken, onların değerleri öğrenmelerine, sosyal becerilerini geliştirmelerine ve toplumda aktif bireyler olarak yer almalarına engel olmaktadır. Bu sistem, geleceğin yetişkinlerinin olaylara dar bir çerçeveden bakmalarına, etik değerlerden uzaklaşmalarına ve bireysel başarıyı toplumsal değerlere tercih etmelerine yol açar. Eğitimin asli amacının, sınav başarısından çok, bireylerin topluma ve kendilerine yararlı bireyler olarak yetişmesini sağlamak olduğu unutulmamalıdır. Eğitim sisteminde yapılacak reformlarla birlikte, öğrencilere yalnızca bilgi değil, aynı zamanda toplumsal değerler ve sorumluluk bilinci kazandırılmalıdır. Böylece, sınav odaklı değil, değer odaklı bir nesil yetiştirilmesi mümkün olacaktır.
(AÖ/RT)