Kâr maksimizasyonunun her şeyin ama her şeyin önüne geçtiği bu dönemde içerik de geleneksel haberciliğin az çok kaygısı olan bir ahlaki duruşu da silip süpürüyor.
En nihayetinde ikiyüzlü bir burjuva ahlakıydı eskiden mevcut olan da ama bugünkü hakim basının kimi örneklerine bakınca insan o günlere bile özenebiliyor.
11 Ocak tarihli Sabah Gazetesinde söz konusu ahlaksızlığın en çirkin örneklerinden biri arz-ı endam eyledi. Gazetenin birinci sayfasından duyurulan "haber"in başlığı şöyle: "Şimdi Rus sevgililer çok moda"
Gazetenin ekindeki başlık ise daha vahim: "Özel sipariş Rus gelin". Büyük boy bir çıplak kadın fotoğrafı eşliğinde sunulmuş "haber", bu fırsat kaçırılır mı?
Haberin devamı, ironi ve alçaklığın süper bir karışımı: "Adları daha önce sadece seksle anılan Rus kızlar, güzellikleri, sadakatleri, zekaları ve kültürleriyle artık Türk erkeklerinin kalbini de fetheti."
Cinsel ayrımcılık ve ırkçılık
Ne kadar etkileyici değil mi? Eski fetihlerin yerini yenileri almış, salt seks düşkünü olarak bilinen Türk erkeklerinin de namusu kurtulmuş böylece (Bu arada Türk erkekleri denilenlerin ekseriyetle Rusya'daki tekstil pazarını sömürenler arasında yer aldığını da belirtmiş muhabir, yani öyle 100 dolara filan değil, binlerce dolara "kadın kapatabilecek" kadar çok para "kazanan" cinsten Türk erkekleri söz konusu olanlar!).
Sanırsınız Rus fino köpeklerine rağbet artmış; bu dilin, "uzun tüyleri, neşeli varlıkları ve sadakatleriyle Rus köpekleri Türklerin gönlünü fethetti"den farkı sanırım derin bir cinsel ayrımcılık ve belki daha da derin bir ırkçılıkla sarmalanmış olması...
Şerif Ercan imzalı haberi okumaya devam ettikçe insanın midesi daha da bulanıyor ama okumak zorundayız, "görmek ve göstermek" zorundayız... Çünkü bırakın kadınlık onurunu, insanlık onuru için en hafif deyimle "alçakça" bir saldırıdan başka bir şey değil söz konusu olan.
"Haber" ne?
Sorsanız, "saldırı" demeyecektir yayıncı buna: "Haber" bu... Oysa şunu pekala biliyoruz, yayıncı neye haber derse haber odur, takriben 1800'lerin başından beri, yani ilk popüler gazeteler piyasaya çıktığından bu yana böyledir.
Şimdi Türk basını intihar gibi trajik bir olayı bile ilk günkü haber değerinden uzaklaştıktan günler sonra kullanmaya, insanların acılarıyla kendi hallerinde yaşamalarını imkansız hale getirmeye devam ediyor.
En çok ilginç "intihar öyküleri" satıyorsa intiharlar, en çok "İnternet'te kadın pazarlığı" satıyorsa, kadın... Bu anlamıyla yüz yıldır değişen bir şey yok elbette... Ama 1980'li yılların Tan gazetesini, o arkasından çokça gözyaşı dökülen "Türk dergiciliğinin duayeni"nin yönetiminde çıkan Nokta dergisinin kapak konularını da aşan bir arsızlık yok mu bu söylemde?
Sahiden haber de!
"Haber"in devamı arsızlıkta sınır tanımayan bir gazeteciliğin belki de en saf örneklerinden biri: "Türk erkekleri uzun süreli ilişkilerde de artık Rus kadınlarını tercih ediyor. İnternet sitelerinde yüzlerce kız arasından seçim yapan erkekler, bin dolarla 10 bin dolar arasında değişen komisyonlar karşılığında hayallerindeki sevgiliye kavuşuyor; bu güzel, akıllı ve kaprissiz kadınlarla kalbini ve hatta evini paylaşıyor."
İnternet'te, tıpkı porno siteler gibi bu iğrenç "pazarlama" stratejisi de yaygınlaşmış olabilir, yani gerçekten de belirli bir haber değeri taşıyor olay ama bu "olay" böyle mi "haber"leştirilmeli, olayın bu biçimde sunulmasına ne demeli?
Türk erkeklerinin eskiden bir gece için birlikte olduğu Rus kadınlarına şimdi "evini" açması, onu eş-dost mekanlarına götürmesi "yüce gönüllü Türk erkeği" imajı için nasıl bir kriterdir? Canlı yayında, kendisini izleyen erkeklere pazarlanan genç kızların kullanılabildiği, yepyeni kölelik biçimlerini doğallaştıran bir medya dünyasında bunun da "doğal" karşılanması mı isteniyor?
Ve Elena'nın beklentisi
"Popstar adayı Elena Kruchkova, Rus kadınlarının Türkiye'deki kötü imajının değişmesini istiyor"muş (Milliyet, 10 Ocak 2004). Zavallı Elena, Türkiye'deki medya sermayesi kadının aşağılandığı çeşitli biçimlere ve belki de bunların en ağırı olarak nitelenebilecek trajik bir olaya, yani eski Sovyet ülkelerinden gelen kadınların "Nataşa" adı altında stereotipleştirilmesine ihtiyaç duyduğu sürece bu imajın değişmesinin imkansız olduğunun farkında değil elbet...
Elena Kruchkova, Milliyet gazetesine verdiği röportajda "eski günler"in daha iyi olduğunu ima etmiş ve gelecekte Rusya'yı daha çağdaş bir sosyalizmin beklediğini belirtmiş. Belki de o güne kadar söz konusu imaj değişmeyecek...
Ama o gün geldiğinde de kimse Rus ya da herhangi bir ulusun kadınlarından böyle mide bulandırıcı metaforlarla bahsedemeyecek, tıpkı bir zamanlar olduğu gibi... (GA/NM)
* Dr. Gülseren Adaklı, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyesi, Yard. Doç.