İquique* Şili'nin Peru sınırına yakın kentlerinden biri. Önü Pasifik, sırtını ise Atacama Çölü'ne dayamış. Dünyanın en kuru yeri olarak niteleniyor. Fakat burası da küresel iklim değişikliğinden etkilenerek azda olsa yağış almaya başlamış.
İquique yakın zaman tarihi bir hayli hareketli yaşanmış. 19 Yüzyıl'da ağırlığını hissettiren beyaz istilası sonucu, bölgedeki yerli hayatı neredeyse tamamen ortadan kalkmış.
Kent ilk olarak Peru sınırları içinde kurulmuş. Daha sonra ise "soluk benizliler" (Peru-Şili ve Bolivya) özellikle bölgedeki zengin tuz ve bakır yatakları nedeniyle birbirlerine girmişler. Bu savaşların galibi Şili olmuş.
20. Yüzyıl'ın başlarında ise Şili işçi sınıfı hareketinin ilklerinin yaşandığı yer olacaktır.
Bu dönemde bölgedeki zengin bakır ve tuz yataklarına Atacama Çölü içlerindeki büyük çapta olan nitrat rezervleri de eklenir. Özellikle İspanya'dan gelen göçmen işçiler sayesinde anarşist hareket burada kendine önemli bir zemin bulur. Çalışma ve yaşama koşullarının kötülüğü (İşçilerin yaşam alanları maden aranan bölgenin etrafında oluşturulmuş barakalardan ibaretmiş başlangıçta.) zamanla onları direnmeye iter.
10 Aralık 1907'de bu yüzden genel greve giderler. Maden ocaklarındaki işçiler 16 Aralık'ta yürüyerek İquique'ye ulaşırlar. Görüşmeler yapılır. Patronlar çeşitli takviyelerle işçilerin karşısına orduyu koymayı yeğler. Yaklaşık 12 bin işçi (çoğunluğu Bolivyalı ve Perulu'dur) günlerce sokaklarda bekler. Bir kısmı daha sonra kendilerine mezar olacak olana Santa Maria Okulu'na sığınır.
21 Aralık'ta ordu işçilere saldırarak büyük bir katliam gerçekleştirir. Rakamlar kesin olmamakla birlikte 3.600 kişiyi işaret eder.
Aralarında işçilerin yanı sıra, kadın ve çocuklar da vardır. Bu ilk ciddi sınavda alınan yenilgi işçi hareketine büyük bir darbe vuracaktır. Fakat bu onları durdurmaz, yeni katliamlarla da muhatap olsalar mücadele kaçınılmaz olarak devam eder
Antonio Ramon Ramon, bu katliama şahit olan anarşist işçilerden birdir. Orada kardeşini de kaybeder. 1914'te bu katliama komuta eden General Roberto Silva Renard'a Santiago'da suikast düzenler. Katliamdan yüzyıl sonra ise anısına, General'e saldırdığı yere bir büstü yapılır.
Yine katliamın yapıldığı yere 1993'te bölgedeki sendikalar tarafından bir anıt dikilir. Bu gün bu anıt bir kenara itilmiş, unutulmuş bir görünümde. Okulunsa yerinde yeller esiyor. Birileri belleğin üzerine alış veriş merkezi temelleri kazmaya başlamış.
Katliam bir sürü kitaba ve sanat eserine konu olur. Bunlardan en tanınmışı Quilapayun tarafından yapılan albüm: Cantata de Santa Maria de İquique'dir.
Bu katliam işçi hareketini durduramaz, şehirde Şili komünist hareketinin ilk örgütü Sosyalist İşçi Partisi (POS) 1912'de kurulur.
Bunu 1913'te ülkenin ilk sendikasının (Sociedad Protectora de Emleados de Trapaca) kuruluşu izleyecektir. (Bu gün ahşap inşa edilmiş olan sendika binası İquique nin ana meydanı Plaza Prat'ta bir lokanta olarak yaşamaya devam ediyor.)
Sosyalist İşçi Partisi 1922'de Şili Komünist Partisi'ne (ŞKP) dönüşür. Daha sonraki yıllarda ŞKP uzun zaman işçi hareketi içerisinde Şili ve Güney Amerika'da önemli bir yer işgal edecektir.
Başarısız bazı girişimler** sonunda, Che ve arkadaşı Alberto Granado'nun yolu ŞKP militanı işçilerin ağırlıkta olduğu madenlere düşer. Che ilk defa komünistlerle tanışacaktır bu sayede. Bu karşılaşma, özellikle onların yaşam koşullarına tezat oluşturan inançları ve direngenlikleriyle genç Ernesto'nun üzerinde derin izler bırakır. Daha sonra İquique üzerinden bir kamyonla kuzeye, kaderine doğru yol alır.
İquique'nin bu gününe gelince bir tatil şehri görümünde. Her şey neredeyse turistlere göre düzenlenmiş. Buna bir de serbest ticaret bölgesi (Zofri) eklenmiş. Fakat ana caddelerdeki ışıltı hemen bir arka sokakta yoksulluğa dönüşüyor.
Turizm sektöründe denizin yanı sıra Atacama Çölü'ne yapılan geziler önemli bir yer işgal ediyor.
Atacama çölü içerisinde bazı arkeolojik kalıntıların (ki bunlardan en önemlisi Nazca çizgilerini andıran El Gigante de Atacama'dır) yanı sıra ölü madenci kentleri bulunuyor.
Bu kentler şimdilerde müze olarak ziyaret edilebiliyor. En ünlüsü bir nitrat madeni etrafında kurulmuş olan Humberstone.
1872'de kurulan 1960'ta da kapatılan bu maden ocağının etrafındaki kentte, bu gün bile Türkiye'nin*** birçok kasabasında karşılaşamayacağımız tiyatro, yüzme havuzu gibi olanaklara rastlamak bir hayli ilginç. Tabii bütün bunların kolay elde edilmediğini katliam örneğinde olduğu üzere biliyoruz.
İşin acı tarafı buradan bin bir zahmetle çıkarılan nitratın bir yandan bütün dünyada gübre olarak kullanılıp insanları doyurmaya yararken, aynı zamanda kibrit, patlayıcı ve barut yapımında kullanılması. Ve bu sayede, başka insanları, hatta zaman zaman bu madende çalışmış olan işçileri öldürmeye yardım etmiş olması. (AS/HK)
* İquique, Ayamara dilinde uyku ya da dinlenilen alan anlamına geliyor. Kuraklığı ile bu tanımlamaları fazlasıyla hak ediyor.
** Başarısız bazı girişimlerden kasıt, Che ve arkadaşı Santiago'dan sonra Valparaiso üzerinden Paskalya Adası'na (Rapanui) gitmek isterler. Ada o dönem cüzam hastaları için tedaviden çok bir adeta bir sürgün, gözden uzak tutma yeridir. Ernesto ve Alberto bu durumun farkında oldukları için onlara yardımcı olmak üzere adaya gitmenin yollarını ararlar. Bu amaçla öncelikle ana karada yaşayan bir Rapanui önde geleniyle görüşürler. Onun da teşvikiyle Valaparaiso'dan bir gemiye binmek isterler. Fakat geminin kaptanı çeşitli mazeretler ileri sürerek, onları yolculuğa dahil etmez. Elbette faraziye üzerine tarih yazılmaz, fakat sanırım bir iki soru yöneltmemiz mümkündür. Acaba Che ve arkadaşı bilinen dünyanın dışında (Santiagoda'dan uçakla aşağı yukarı altı saat) dünya gizem edebiyatına bir hayli malzeme sunan bu adaya dümen kırabilselerdi, dünyamızın bugünkü hali aynı mı olurdu?
*** Memleketi anmışken Humberstone'da dünyadan toplanmış afişler arasında yer alan Türkiye'de basılmış bir örneği es geçmeyelim; afişte şöyle yazıyor: Şili gübresi kullan, aldığın verim artsın.