Şiir ağaca benzer. Dışarıdan kuşanımsız bir güzelliği vardır. Dizim sanatıdır, doğrudan yüreğe hitap eder. Ağaçlar da böyledir. Dışarıdan pek naif ve oldukça etkileyici bir doğallığı vardır. Topraktan dirhem dirhem büyümüş bir gövde, gövdenin üstünde budaklanan dallar ve yapraklar... Oysa biliriz ki ağaçlar yakalanmışsa bir hastalığa içten içe ağlarlar, acıları içindedir ağacın. Kurdu içindedir ağacın. Şiir de böyledir. Dizimdeki mükemmellik özdeki ağır acının önüne geçemez. Zaten geçerse şiir olmaz.
Filiz Zibek Diyarbakırlı bir şair. Bölgede yaşanan savaşın tüm çıplaklığına tanıklık etmiş bir kadın. Bu yaz, "Rüzgâra Astığım Çıngırak" isimli şiir kitabı çıktı. Çıkmakla kalmadı, ilk baskısı tükendi, ikincisini yaptı. Şairlerin bol, aşıkların cirit attığı Türkiye'de her babayiğidin harcı değil tükenecek bir şiir kitabı yayınlamak. Filiz Zibek şiire yeni bir mecra açıyor farkında olmadan.
Şair Zibek, yaşamını boydan boya etkileyen savaşın gölgesinde, kelime oyunlarına sığınmadan, ruhsal dönüşümlerini, doğanın ve içindeki seslerin örgüsüne bir bir takılarak, öteki ve farklı olmanın "yaşanmadı mı bilinmez" duygularını Avusturyalı Şair Rainer Maria Rilke'nin izinden giderek, hatta izini genişleterek bize aktarıyor. Filiz Zibek, bize yeniden şiir anımsatıyor böylece. Kaybolmuş eski bir tatla buluşan edebiyat okurlarına, sıradan, tabiri caizse zorlamadan kavram ve imgeleri oldukça geniş sofrasında bizlere sunuyor.
"Rüzgâra Astığım Çıngırak" iki bölümden oluşuyor. Doğanın, ruhun, duygunun, ayrılığın, aşkın, vicdanın, emeğin, rüyanın, gerçeğin, aydınlığın ve karanlığın, daha da önemlisi savaşın esaretine bırakılmış çocukların seslerinden, "savaş", "kavga", "çatışma", "iki yaralı üç ölü", "aşk" "ayrılık" gerçeğine sırtını dönmeyerek, ancak görebilenin okuyabileceği, anlayabilenin görebileceği bir anaforla ödünç alarak şiirimize renk ve ses katıyor.
Filiz Zibek, kitabında bağışlamaktan söz ediyor. Kişinin kendisini bağışlamasıyla başlayan hoşgörü iklimini sorguluyor. Kendisini bağışlamakla, karşıdakini bağışlamanın farkını yeniden ve kendine özgü duygu dünyasıyla anlatıyor. Seslerden söz ediyor Zibek, duymadığımız ama her gün yaşadığımız ve üstüne basıp geçtiğimiz seslerden. Seslere anlamlar yüklüyor, bir bir peşi sıra dizilmiş istasyonlara dağılmış sesleri bir araya getiriyor. Bize kalbinin sesiyle sesleniyor. Sesine ses mi istiyor, sanırım hayır.
Çünkü sadece kendimi bağışladım, diyor Filiz Zibek. Şiiri böyle bitiyor:
"hakikat, bana yardığın dünyaya
dağıldığım sesteydi,
duydun mu sevgilim?
sana düştüğüm yarıktan,
söküyorum sesimin yankısını,
çözüyorum dalına bağladığım yaralı atımı
gelsin otursun şimdi benden kalan boşluğa,
koynu taşlı kusursuz olasılık.
ben bağışladım kendimi sevgilim,
sen de bağışla." (FA/SP)
*Rüzgara Astığım Çıngırak / Hayal Yayınları