Ayağında şalvarı, belinde kuşağı, boynunda puşisiyle, önce hafif bir öksürükle sesini temizledi, suyundan bir yudum alarak cemaate döndü. “Guhdarên ezîz, guh bidin” (Değerli dinleyiciler, kulak verin) dedi. Ve ardından elini kulağının arkasına koyup, sesini bir enstrüman gibi kullanarak başladı anlatmaya Dengbêj Seyitxanê Boyaxçî.
Yeni yıkanmış avludaki bazalt taşlar yazın kavurucu sıcağına bir nebze serinlik katmıştı. Sedir ve minderlerden oluşan divan kurulmuş, çaylar hazırlanmış, gümüş tabakadaki kaçak tütünler sarılmış, sular bardaklara doldurulup önlerine konulmuştu. Yurtiçi ve yurtdışından gelen onlarca kişi avluya doluşmuş, huşû içinde onlardan gelecek sesi bekliyordu. Kulak vermişlerdi; dengbêjin ağıtları, isyanları, yaşanmış aşk ve kahramanlık hikayelerini anlatacak sesine. Ve dengbêjin bitmeyen hikayeleri anlattığı sözleri tamamlandığında Meclis’ten yükselen “sihet xweş” (Ağzına sağlık) sözüyle ritüel sona ermişti.
Kürt dil bilimci Ayhan Geverî'nin deyimiyle; efsanelerin o büyülü aleminden dünyamıza taşınan ilk efsaneden beri her söze, her söylenceye “Kulak verin!” diye başlanır. Efsaneler dili Kürtçede de öncelikle dinleyenler azizdir ve onlar kutsanır: “Guhdarên ezîz!”[1]
“Berî her tiştî gotin hebû” (Her şeyden önce söz vardı) ; qetl û fermanları durduran o söz. Kim bilir belki de; “Guh bidin vî nutqî” ya da “Guh bidêrin” (Dinleyin, kulak verin bu sözüme) diye feryat eden Melayê Cizîrî’nin “Guh de nayê ji lebê le‘lî bi qanûnê hikayet” (Dinle neyden ve gör kızıl dudakların kanunla neler anlattığına!) mısrasıyla, Feqiyê Teyran’ın “Guh bidine pîrê deftera” (Destanların pîrine kulak verin!) buyruğuyla; Mevlana’nın “Bişno” (Dinle) emriyle, Homeros’un “Dinleyin!” fermanının aynı sese dönüşmesinin hikmeti bundandır!
Yaşar Kemal Dengbêj Salihê Qubini’yi dinlerken...
“Dengbêj” kültürünü Türkiye Edebiyatında işleyen, dengbêji “profesyonel olarak destan söyleyen adam” olarak tanımlayan Yaşar Kemal adeta kekeme bir dengbêj olan Kawis Axa’yı anlatır. Usta kalem de bir dengbêj bilgeliğiyle ağıtları ve klamları içine bağırmaya başlamıştır tıpkı Kawis Axa gibi. Bir “ağa” olarak Yaşar Kemal’in romanlarındaki Kürtlerden biri olabilecek bir dengbêj olan Kawis Axa klamlarını icra ederken debisi yüksek bir nehir gibi çağlar ve bir ozandan çok roman yazarı Yaşar Kemal gibi anlatır “Gênc Xelîl”i, “Şêx Mehmûd”u, “Xelito”yu ve diğer Kürt kahramanlarını. Yaşar Kemal’in en çok Evdalê Zeynikê’nin tesiri altında kaldığı belirtilir ama Kawis Axa’nın sesi kulak vermek isteyen için onun romanlarının gölgesi gibidir. Büyük ustaya ilham veren dengbêjler sözlü Kürt edebiyatının binlerce yıllık mihenk taşlarıdır.
Evvel zaman içinde, televizyon ve internetin evlerimize girmezden önceki dönemlerde köy odalarında çocukluktan itibaren dinlenen destanlar, kahramanlık öyküleri, ağıtlar kulaklarda yer edinirdi. Kuşaktan kuşağa aktarılan her bir hikaye, dengbêjlerin duygu durumuna göre konu aynı kalmakla birlikte her seferinde farklı kelimeler ve betimlemelerle kimi zaman yedi gün yedi gece anlatılırdı. Dinleyenler ise o büyülü sesin içinde kaybolur, kâh kahramanın yerine aşık olur, kâh destanlardaki zûlme karşı savaşı kazanır, zenginleşen o efsûnlu hayal dünyasında dolaşıp dururdu.
Dengbêj olmak için yola çıkan çırakların da işi kolay sayılmazdı. Atasözleri ve deyimlerin kullanılması, kalıplaşmış sözlerden yeni anlamlar üretilmesi, sıfatların iyi kullanılması, olayın örgüsünü merak uyandıracak şekilde geliştirmek ve makama duygusallık katmak gibi dengbêjliğin bütün inceliklerini öğrenmek zorundalardı.
Sözün var olduğu dönemden günümüze değin beylerin divanlarında stranlarını (şarkılarını) seslendiren, köy meclislerinde bir destanı dillendiren dengbejler günümüzde de emanet aldıkları sözleri bizlere devrediyorlar. Kimi zaman bir aile büyüğünden icazet alan dengbêj kimi zaman da sadece kendi sesi ve duygu yoğunluğunca dahil olmuştur bu geleneğe. Bazen besteleriyle, bazen anlatıcılıklarıyla, bazen de şair yönleriyle divanların tacı olan dengbêjler enstrüman kullanmadan, ellerini kulaklarına atıp ses dengesini bularak, aynı zamanda melodiyle fonetiği birleştirmiş olurlardı.
Geçmiş dönemlerde, haberci, ulak, hikayeci özellikleriyle dönemin tüm olaylarını köy köy gezerek anlatan dengbêjler tarihimizin canlı belgeleridir. Gerçek olaylarla ses ve duyguların sentezini yapan dengbêjler bu yönleriyle hem tarihçi hem sanatkâr ünvânına da mazhar olmuşlardır.
Kürtler arasında genellikle, acılarla dolu bir yaşamın yükünü sırtlamış ve erken büyümüş olanlar dengbêjleri dinler. Yani klamlar, stranlar büyüklerin, bir gecede büyümek zorunda kalan çocuk insanların kârıdır. Resmi tarihin dışında bu coğrafyada yaşanan talan, savaş ve göç tıpkı dengbêjlerin aşk hikayelerindeki gibi bir gecede büyütür çocukları.
Tarihi yazılamamış bir halkın bütün geçmişini sözünde saklayarak sırtlayan ve günümüze taşıyan dengbêjleri ve bu geleneği koruyup, yaşatmak amacıyla Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi kolları sıvadı.
Diyarbakır Mimarlar Odası tarafından restore edilmiş ve Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi’nin kullanımına tahsis edilmiş geleneksel bir Diyarbekir evini Dengbêjevi olarak kullanıma açıp, dengbêjlere geleneğin ruhuna uygun bir mekanda sanatlarını icra edebilme fırsatı sundu. Suriçi’ndeki bu mekan yurtiçi ve yurtdışından gelen, kenti ve Kürt kültürünü tanımak isteyenlerin uğrak mekanı oldu. Belediye bununla da yetinmeyip yaşayan dengbêjleri ve eserlerinin bir kısmını kayıt altına almak amacıyla kapsamlı bir derleme çalışmasıyla beş ciltlik Dengbêj Antolojisi yayınladı. Antoloji, araştırmacı-derlemeci Hilmi Akyol tarafından hazırlandı.
Bugünlerde dengbêjler yeni bir ağıdı yakmaya hazırlanıyor. Çünkü Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından çok acele imzalanan, Cumhurbaşkanı ve Bakanlar Kurulu’nun imzalarıyla Resmi Gazete’de yayınlanan acele kamulaştırma kararından Dengbêjevi de nasibini aldı. Çatışma ve yasaklama sürecinde bodrum katının yakıldığı, heykellerinin kırıldığı, eşyalarının talan edildiği, klamların ve stranların 104 gün boyunca susturulduğu dengbejevi şimdi tedirgin. Her ne kadar ruhsuz tanıtım videolarıyla Sur’u ihya edeceklerini söyleyip, Dengbêjevi’nin avlusundaki aşk, destanlar ve kahramanlık hikayelerinin sesi kısılmaya çalışılsa da; o avlu bize yeniden kucağını açacak, kaçak tütün ve demli çaylar eşliğinde dengbêjleri dinleyip onlara “sihet xweş!” dediğimiz günlere döneceğiz. (BD/EKN)
* Fotoğraflar: Tamer Pınar
[1] Evvel zaman içinde bir Yaşar Kemal... - Ayhan Geverî k24