Uri Avnery - Sari Nuseibeh ile birlikte aldığı Lev Kopelev Ödülünü kabul konuşmasında şu özdeyişten bahsediyor: Karanlığa küfretmektense bir mum yak!
Benim yakmak, yakmamızı istediğim mum antimilitarist ve feminist bir mum!
Yalnızca savaşsız değil, aynı zamanda demilitarize olmuş bir dünya hayal ediyorum.
Çünkü ileride yaşanabilecek savaşları ancak bu şekilde engelleyebileceğimizi düşünüyorum. Çünkü Küresel BAK'ın deklarasyonunda yer alan ve dünyanın farklı yerlerindeki milyonlarca insanın ortak hayallerini temsil eden prensiplere, kazanımlara ancak demilitarize olmuş bir dünyada ulaşabileceğimizi düşünüyorum.
2003: savaş ve umut yılı
Bu yıl savaş karşıtı çok önemli başarılar, kazanımlar elde edildi.
Nerede çok eksik kaldık? Bence militarizm eleştirisinde ve tutarlı bir anti-militarizmi hareketin asli parçası yapmakta.
Militarizm - Demilitarizasyon - Anti-militarizm
Militarizm bir bakış açısı. Yani, askerliğe ve orduya dair tüm değerleri ve süreçleri 'kutsal' gören, onları yaşamın her alanında hakim kılmaya çalışan bir bakış açısı.
Milliyetçilik gibi militarizm de modern bir kavramdır ve geçtiğimiz yüzyıl boyunca çeşitli biçimlerde tanımlanmıştır. Avrupa tarihçisi Michael Howard'nın (1976:109) militarizm tanımı şöyle: "Askeri altkültüre ait değerlerin toplumun egemen değerleri olarak algılanması."
Ben bunu biraz geliştirerek militarizmi şöyle tanımlıyorum: Bir toplumun, bireyin veya kurumun kendisini sivil değerlerle değil askeri değerlerle tanımlaması, sosyal, kültürel, siyasi ve ekonomik pratiklerini bu değerler etrafında örmesi.
Militarizm dediğimiz aklımıza ilk ordu ve askerler geliyor ama aslında sorun ordu veya askerlerin varlığından ziyade, onları tanımlayan özelliklerin topluma yayılması.
* Bir toplumda böyle bir yayılma varsa bundan kim sorumludur? Şüphesiz, yalnızca askerler değil. Orduyu, savaşmayı, askeri değerleri tüm diğer değerlerin üzerinde tutan 'sivil' bir kişi de militarist ideolojiye katkıda bulunuyordur.
* Militarizm eleştirisi tek taraflı yapılamaz. O zaman militarizm eleştirisi olmaz. Anti-militarizm, her türlü hiyerarşik, şiddete dayalı, ölümü kutsayan siyasi yapılanmaya karşı olmayı gerektirir.
* Militarizm pat diye, kendiliğinden olan bir şey değil. Militarizasyon: uzun, sancılı bir süreç. Büyük emek ve planlama gerektiriyor. Tabii çok sayıda ve çok çeşitli direnişi de içeriyor.
* Militarist yapılanmalar veya militarist siyasi kültür değişmez veya sabit değil. Toplumlar belirli dönemlerde militarize oldukları gibi ilerleyen dönemlerde demilitarize olabilirler.
Örneğin, 19.yüzyıl Avrupa'sı bize son derece militarize olmuş bir toplum yapısı sunarken, 20. yüzyılın ikinci yarısında, özellikle de insan haklarına dayalı uluslararası bir hukuk sisteminin devreye girmesiyle birlikte demilitarizasyon süreci hızlanmıştır. Şimdi Britanya (en azında Britanya dış politikası) tekrar hızla militarize oluyor.
* Militarizasyon gibi demilitarizasyon da kendiliğinden olmuyor. Büyük emek ve mücadele gerektiriyor.
Demilitarizasyondan kastım ne?
Ben demilitarizasyondan şiddetin ve savaşın içselleştirildikleri süreçleri tersine çevirmeyi anlıyorum.
* Sorunları şiddet yoluyla çözmenin norm değil, açıklanması ve karşı çıkılması gereken bir anomali haline gelmesini,
* Savaşın tahayyül dışı olacağı bir ulusal ve uluslararası politik kültürün yaratılmasını,
* Başarının, kahramanlığın savaşmak üzerinden değil, barış kültürünü gelişmekten geçtiği bir algılamanın esas olmasını anlıyorum.
Gündelik dilin ve siyasi mücadelenin demilitarizasyonunu özellikle önemsiyorum.
* Cephe, siper, fethetmek, "öğretmenler ordusu", "barış askerleri" gibi terimler
* "Ordu göreve" veya "barış için savaşacağız" sloganlarının kalkması
* "Şehitlik" kültürünün başka anlamlarda yeniden üretildiği, ölümün ve öldürmenin normalsendiği, hatta kutsandığı muhalif siyasi kültürün demilitarizasyonu
* Erkekleri şehitlik, kadınları da fedakar annelik üzerinden kodlayan vatandaşlık anlayışının (ve yine bunun muhalif yansımalarının) değişmesi
* Toplumsal cinsiyetin de demilitarizasyonu: Kadınlar kadar farklı erkekliklerin, örneğin eşcinselliğin de dışlanmadığı, horlanmadığı yeni bir toplumsal cinsiyet düzeni
* Kamusal alanlarımızın demilitarizasyonu: Şehitlikler, zafer anıtları yerine KÜRESEL BAK'ın temsil ettiği, geliştirmeye çalıştığı değerlerin üzerine kurulu, yaşayan kamusal paylaşım alanlarının yaratılması
Bu liste uzayabilir. Önümüzde demilitarizasyon adına yapılması gereken çok iş var!
Yeni bir bakış açısı ihtiyacı var
* Tutarlı bir anti-militarizm: Yalnız ABD ordusuna, Amerikan militarizmine değil, yalnız ABD'nin Ortadoğu'daki şiddet politikalarına değil, her türlü ordu-savaş-şiddet endeksli mücadeleye karşı farklı bir dil, farklı bir siyaset kültürü geliştirmek
Geçen senenin en popüler sloganlarından "öldürmiycez, ölmiycez, kimsenin askeri olmiycaz" gibi.
* Bunun için militarizmi kendi dışımızda bir şey olarak görmemek, iğneyi başkasına çuvaldızı kendimize batırmak çok önemli. Kendi militarizmimiz ile mücadele
Türkiye'deki hakim siyasi kültür, Türkiye'deki muhalif siyasi kültür, Türkiye'deki savaş karşıtları/barışçılar, her birimizin günlük pratikleri) - Michael Mc Phearson'un söylediği gibi işe kendi evimizi temizleyerek başlamalıyız.
* Bunu yalnızca eleştirellik, karşı olma-anti'lik olarak algılamamak. Varolanı anlamaya çalışmanın yanı sıra, yeni olanı, şiddetten arınmış olanı keşfetmeye, yaratmaya yönelik bir çaba (karanlığa küfretmektense bir mum yakmak!).
- Şiddetten arınmışlık antremanları
- Zeynep Tanbay'ın 'barış için sanat' önerisi
- İnsanlığa karşı suçların yargılanabileceği uluslararası mahkemeler
- Cinsiyetçilikten arınmış/arınmaya çalışan bir bakış açısı
Şiddetten arınmışlık çok gerçekçi
Şiddetten arınmışlığı 'pasifist' bir pozisyon olarak algılamamak. Etrafı iç savaşlarla doluyken ordusunu lağvetmiş Kosta Rika'ya, Gandhi'nin -Hindistan'ın sömürgeciliğe karşı başarılı mücadelesine, Martin Luther King ve sivil haklar savunusunun ABD'deki başarısına, bütün bir insan hakları mücadelesi tarihi, bütün bir kadın hakları mücadelesi tarihi---ve dünyada iyi, başarılı, olumlu sonuçlar vermiş daha pek çok mücadelenin tarihine haksızlık, hatta hakaret.
Şiddetin pek çok tarihsel dönüşümü geciktirdiği bile söylenebilir
Şiddetten arınmış mücadelenin 'gerçekçi' olmadığına dair eleştiriye, ki biz geçen 1 Mart/tezkere sürecinden aşinayız bu eleştiriye ve orada biz gerçekçi çıktık!, Martin Luther King'in verdiği yanıt:
" Adaleti sağlamak için şiddeti bir yöntem olarak seçmek hem gayri-pratik, hem gayri-ahlaki. Gayri-pratik çünkü şiddet herkesin/her şeyin yok olmasıyla sonlanan bir döngü. Gayri-ahlaki çünkü karşılıklı anlayışı değil, rakiplerimizi aşağılamayı içeriyor. Gayri-ahlaki çünkü dönüştürmeyi ve yanımıza kazanmayı değil yoketmeyi içeriyor. Şiddet gayri-ahlaki çünkü sevgiyle değil, nefretle besleniyor."
Başka bir dünya gibi başka bir direniş de mümkün! (AGA/NM)