Türkiye’de toplumsal sorunların çözümünde bir yöntem olarak benimsenen şiddet, sağlık ortamında da uzun yıllardır kanayan bir yara. Sağlıkta şiddet ne yazık ki gündemimizden hiç düşmüyor. Günlük pratiğimizde her gün sayısız sözel hakarete ve fiili saldırı girişimine maruz kalıyoruz. Bunların yanı sıra birçok meslektaşımızın öldürülmesine varan üzücü tablolarla da karşı karşıya kaldık/kalıyoruz.
Neler yaptık?
Türk Tabipler Birliği (TTB) olarak diğer emek-meslek örgütleriyle birlikte uzun yıllardır sağlıkta yaşanan şiddetin nedenleri ve şiddete karşı alınacak önlemler konusunda açıklamalar yapıyor, kamuoyunu bilgilendiriyor, yetkilileri şiddeti durdurmak için sorumluluk almaya davet ediyoruz. Şiddeti önlemede daha etkili olacak caydırıcı niteliğe sahip cezalar öngören yasa tasarıları hazırlayarak bunların TBMM’de kabul edilmesi için çaba sarf ediyoruz. Bütün bu çabalarımıza rağmen şiddet devam ediyor. Dr. Aynur Dağdemir, Dr. Edip Kürklü, Dr. Göksel Kalaycıoğlu, Dr. Ersin Arslan, Dr. Kamil Furtun, Dr. Hüseyin Ağır, Dr. Fikret Hacıosman son yıllarda işyerlerinde uğradıkları şiddet sonrası kaybettiğimiz meslektaşlarımızdan sadece birkaçı.
COVID-19 salgınıyla canla-başla mücadele ederken bile birçok sağlık kurumundan hekim ve sağlık çalışanlarına yönelen şiddet haberleri almaya devam ettik/ediyoruz. COVID-19 pandemisinin katmerleştirdiği sağlık alanında çığ gibi büyüyen sorunlar sağlıkta şiddetin artmasına neden oluyor.
Neden artıyor?
Peki, neden sağlıkta şiddet azalmıyor, artarak devam ediyor?
Sağlık alanında yaşanan şiddet yapısaldır. Sağlıkta dönüşümün sağlık alanında yarattığı kaotik durum, sağlık sisteminde yaşanan çöküşten, memleketteki genel politik ve toplumsal atmosferden, ekonomik krizin derinleştirdiği yoksulluktan bağımsız değildir. Her 5 dakikada bir verilen randevuyla 5 dakikaya sığdırılmaya çalışılan hekimlik, bir hekimin günde 100 hastaya bakmasını öngören sağlık sistemi, iktidar temsilcilerinin, “Mecburi hizmete gelen doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar”, “Ne verirseniz verin bu doktorların gözü doymaz”, “Doktorların eli hastaların cebinde” ve “Doktor efendi zamanları bitti”, “Ben doktora iğne yaptırmam” gibi sözleri, hekimlere ve diğer sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin artan nedenleri arasında sayabiliriz.
Sorun sistemde
Fakat sağlık çalışanlarının ölümlerine varabilen saldırılara hedef olmasının kabul edilebilir hiçbir gerekçesi olamaz. Tek tek her yurttaşımızın sağlık kurumlarında karşılaştığı eksiklik ve yetersizliklerin sorumlusu hekimler ve sağlık çalışanları değildir. Bireysel olarak sağlık hizmetinde yaşadığınız her türlü aksaklık ve eksiklik; sağlık hizmetini bu şekilde planlayan, hastalar için yeterli teşhis ve tedavi ortamları yaratmayan, nitelikli sağlık hizmeti için çabalamayan, hastaları tüketici-müşteri, devlet hastanelerini işletme-şirket haline getiren politikalardan kaynaklanıyor. Çözümün başlangıcı nitelikli, güvenilir, hastalara yeterli zamanın ayrılabildiği, sağlık altyapısının ülkenin ve hastaların ihtiyaçlarına göre düzenlendiği, eşit, ulaşılabilir bir sağlık ortamındadır.
Mücadele devam ediyor
“Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz – Emek Bizim Söz Bizim” diyerek başlattığımız mücadele sürecinde sağlıkta şiddet temel gündemlerimizden biri. Bu konudaki mücadelemiz devam ediyor.
TIKLAYIN- TTB Beyaz Yürüyüş'ünü İstanbul'dan başlattı
19 Kasım’da Samsun’da görev yaptığı hastanede birlikte çalıştığı sağlık çalışanının eski eşi tarafından bıçaklanarak katledilen Dr. Aynur Dağdemir’in ölüm yıldönümünde Türkiye’nin dört bir yanında sağlıkta şiddete karşı sesimizi yükselttik. Basın açıklamasında da vurguladığımız gibi, meslektaşlarımız işyerlerinde saldırılara uğruyor, klinikler ateşe veriliyor ve her birimiz her gün sözel şiddete maruz kalıyoruz. Yalnızca 2020’de, 12 bine yakın beyaz kod verilen sağlıkta şiddet olayı yaşandı. TTB'nin yaptığı ankette hekimlerin yüzde 84’ü daha önce hasta veya yakını tarafından sözel ve fiziksel şiddete uğradığını belirtti. Tüm bunlara rağmen hâlâ işyerlerimizde şiddetten koruyacak önlemler alınmazken, çıkarılan sağlıkta şiddet yasası algıyı yönetmeye çalışmak dışında bir işe yaramıyor.
Kadınlara saldırı
Çıkarılan SABİM hattıyla da tüm hekimler psikolojik şiddete, ağır duygusal yüke maruz bırakılıyor. Acil asistanı olarak görev yaptığı sırada SABİM’e yapılan haksız başvurular gerekçe gösterilerek işyerinde sürekli mobbinge maruz kaldığı için canına kıyan Dr. Melike Erdem, ne yazık ki bu şiddetin en ağır göstergesi oldu.
Sağlıkta şiddet, genel şiddet ikliminden, siyasetçilerin şiddet üreten politikalarından da ayrı düşünülemez. Özellikle son yaşanan olaylarda erkek hastalar tarafından kadın sağlık çalışanlarına yönelik art arda gelen saldırılara tanıklık ediyoruz. Elbette bunların tesadüf olmadığını, toplumsal cinsiyet eşitsizliğiyle ilişkili olduğunu biliyoruz. Nasıl ki kadına yönelik şiddete dur demek için İstanbul Sözleşmesi’ni savunuyoruz, aynı şekilde sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin sonlanması için de etkili ve caydırıcı yasaların çıkması için mücadele veriyoruz.
Bizler emeğimiz sömürülmeden ve gelecek kaygısı olmadan, bilimsel ve etik ilkeler içinde, halk sağlığını önceleyen sağlık sisteminde, şiddetin olmadığı bir ortamda hekimlik yapmak istiyoruz. Bunun için mücadele ediyoruz.
"Karanlığa Karşı; Önlüğümüzün Beyazına, Özlük Haklarımıza, Halkın Sağlık Hakkına Sahip Çıkıyoruz” diyerek başlattığımız Beyaz yürüyüşte TTB Merkez Konsey üyeleri, Tabip Odası yöneticileri ve üyelerinden oluşacak heyet dün akşam 18.00’de Kadıköy (Beşiktaş) İskele Meydanı’ndan uğurlandı, Kocaeli-Bursa-Eskişehir’de çeşitli etkinlikler yapılacak ve sonrasında 27 Kasım'da Ankara’ya varılacak. Yürüyüşün sonunda Ankara’da yedi bölgemizden ve tüm illerimizden gelecek hekimler ve sağlık çalışanlarıyla 27 Kasım’da gerçekleştireceğimiz BEYAZ FORUM’da hep birlikte önümüzdeki dönemde şiddetin olmadığı daha iyi bir sağlık ortamı için birlikte mücadelenin yolunu açacağız.
Sağlıkta özelleştirmeci, piyasacı politikaların durdurulması, sağlık hizmetlerinin toplumcu bir anlayışla yeniden inşa edilmesi, sermayeye değil sağlığa bütçe ayrılması için önerilerimizi, taleplerimizi ve mücadele yöntemlerimizi konuşacağız.
(HY/NÖ)