Şiddet öncesi döneme işaret eden önleme yükümlülüğünün yanı sıra şiddet gerçekleştikten sonra maruz bırakılanların olası diğer şiddet olaylarından korunmasına ve maruz bırakıldıkları şiddetin etkilerinin ve sonuçlarının mümkün olduğunca ortadan kaldırılması için desteklenmesine yönelik tedbirlerin alınması ve gereken hizmetlerin sunulması gerekliliği İstanbul Sözleşmesi’nde yer alıyor.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR? DETAYLI BİLGİ İÇİN TIKLAYIN.
Taraf devletlerde sözleşmenin uygulanıp uygulanmadığını denetleyen GREVIO (Kadınlara Karşı Şiddet ve Ev İçi Şiddete Karşı Uzman Eylem Grubu) anket formunda çizilen çerçeveye göre, şiddete maruz bırakılan kişinin şikayetçi olmak ya da şiddet uygulayana karşı ifade vermek isteyip istememesinden bağımsız olarak sunulması gereken genel ve uzman destek hizmetlerinin kadına yönelik şiddetin toplumsal cinsiyetlendirilmiş anlayışına, insan haklarına, mağdurun güvenliğine ve koruma ve destekleme hizmetlerinin entegre bir şekilde sunulması perspektifine dayanması gerekiyor.
Ayrıca koruma ve destekleme hizmetleri verilirken ikincil mağduriyet yaratılmamasına ve çocuklar gibi özel ihtiyaç sahiplerinin ihtiyaçlarının gözetilmesine dikkat edilmeli. Şiddete maruz bırakılan kadınların güçlendirilmesi ve ekonomik bağımsızlıklarının kazandırılması da son derece önemli. Ekonomik yoklukların kadınların şiddet ortamından uzaklaşmasının ya da şiddet ortamına tekrar dönmesinin en önemli nedenlerinden biri olduğu biliniyor.
GREVIO anket formu, kadınların sahip oldukları destekleyici hizmetlerden ve yasal haklardan yeterince, zamanında ve anlayabilecekleri bir dilde bilgilendirilmeleri gereğinin yerine getirilmesi için neler yapıldığını soruyor. Ayrıca genel olarak tüm vatandaşlara sunulan finansal destek, barınma, hukuki danışmanlık, psikolojik destek, eğitim faaliyetleri, iş bulma gibi hizmetler verilirken şiddete maruz bırakılan kadınların düzenli olarak gözetilmesinin garanti altına alınması için alınan önlemler soruluyor. Bunların yanında bir de doğrudan, özel olarak şiddete maruz bırakılan kadınlara yönelik olarak, bu konuda uzman kişilerce sunulması gereken sığınak, tecavüz ve cinsel şiddet kriz ve başvuru merkezleri, kadın danışma merkezleri gibi hizmetlerin de niceliğine ve niteliğine ilişkin sorular bulunuyor.
Bu hizmetlerin sunulması kadar kadınların bu hizmetlerin varlığından haberdar olması, bu hizmetlerden yararlanmak için nereye başvuracaklarını, süreç içinde nelerle karşılaşacaklarını, olası sorunların ve risklerin neler olduğunu bilmesi de önemli. Dolayısıyla bu başlık altındaki koruyucu ve destekleyici hizmetler sunuluyor bile olsa bunların medya ve diğer araçlarla kamuoyuna duyurulması amaçlarına ulaşmaları için olmazsa olmaz bir koşul. Taradığımız haberlerde ise bu koşulun yerine getirilmediğini gördük.
Şiddete karşı telefon hattı yok
İstanbul Sözleşmesi şiddete maruz bırakılan kadınların danışması için ülke çapında, 7/24 hizmet veren, ücretsiz ve gizlilik esasına dayalı çalışan telefon hatları kurulması yükümlülüğü getiriyor.
İlk olarak Türkiye’de özel olarak şiddete maruz bırakılan kadınlara hizmet vermek üzere oluşturulmuş bir telefon hattının bulunmadığını söyleyelim. Şiddete maruz bırakılan kadınların arayabileceği hat 183 çağrı merkezidir. Bu hat ASPB tarafından “aile, kadın, çocuk, engelli, yaşlı, şehit yakınları ve gazilere yönelik hizmetler hakkında bilgilendirme ve yönlendirme sağlayan bir hat” olarak tanıtılıyor. İşitme engelliler ise bu hizmetten farklı bir numarayı arayarak ancak 3G uyumlu telefonlar ile ve kısıtlı saatlerde yararlanabiliyor. Ocak 2015’te basına yansıyan bir haber Alo 183’ün “Aile İçi Şiddete Son! Kampanyası acil yardım hattı”ndan gelen aramaları engellediğini gösteriyor.
Hürriyet Gazetesi’nin Aile İçi Şiddete Son Kampanyası çerçevesinde 2003'te Çağdaş Eğitim Vakfı ve İstanbul Valiliği’nin işbirliği ve Avrupa Birliği’nin fonlarıyla açılan ve İstanbul içinde hizmet vermeye devam eden bir acil yardım hattı var. Bu hat İstanbul Valiliği ile olan işbirliği sonlanınca ve “resmi bir kurum olmadığı için şikayetlerini alamayacakları” söylenince kendilerine gelen aramaları ALO 183’e bildirerek arayanlara yardımcı olmaya çalışıyor.
Oysa İstanbul Sözleşmesine göre devlet Sözleşme kapsamındaki şiddet eylemlerinin gerçekleşmesine tanık olan ya da gerçekleşeceğinden şüphelenen herkesin bunu bildirmesini teşvik etmek yükümlülüğü altında. Bu bakımdan resmi kurum olmamasına ve işbirliğinin sonlanmasına rağmen yönlendirilen aramalara yanıt verilmesi gerekir. Ancak ALO 183, acil yardım hattından gelen aramaları engelleyerek bu hattı aramış olan kadınlara hizmet vermeyi de reddediyor.
Koruma ve destekleme başlığı altındaki anket sorularından yalnızca biri ile ilgili bir haberin bulunması ve bunun da Sözleşme standartlarına aykırılığı yansıtması hükümetin önceki iki yazıda değerlendirdiğimiz performansı düşünüldüğünde şaşırtıcı değil ancak şiddete maruz bırakılan kadınların ihtiyaçları ve kadın hareketinin kazanımları açısından bakıldığında son derece üzücü.
Sığınak, sadece barınma yeri değildir
Şiddete maruz bırakılan kadınlar için yapılan sığınaklar, yalnızca barınma hizmeti veren yerler değil; kadınların ihtiyaç duyduğu destekleri alabilecekleri, güçlenmelerine yardımcı olan, onlara kendi yaşamlarını yeniden kurabilecekleri özgüveni sağlayan yerler olmalı.
Sözleşme sığınakların nasıl olması gerektiğine ilişkin de bazı standartlar getiriyor. Öncelikle binanın güvenliğinin sağlanmasının yanı sıra sığınakta kalan her bir bireyin kendi özel güvenlik planını oluşturulması gerekiyor. Sığınaklar ihtiyacı olan herkese yeterli desteği ve ayrıca engelliler, yaşlılar gibi özel bir desteğe ihtiyacı olanlara yönelik destekleri de sağlayabilecek personele ve organizasyona sahip olmalı. Bir devletteki sığınakların her 10 bin nüfusa bir aile yerine denk gelecek asgari sayıya ulaşması gerekiyor.
Türkiye’de kadına yönelik şiddetin yaygınlığı dolayısıyla çok daha fazla sayıda sığınağa ihtiyaç var. Ancak yaptığımız taramada yetersiz sığınak sayısının arttırılması ya da mevcut sığınakların Sözleşme standartlarına kavuşturulması için atılan adımlara dair hiçbir habere rastlamadık.
Türkiye’de bugün itibariyle kaç kadın sığınağı bulunduğuna ilişkin somut verilere ulaşmak mümkün değil. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı yetkililerinin 2016 yılında katıldıkları bir toplantıda Bakanlığa bağlı 101, yerel yönetimlere bağlı 32 ve sivil toplum kuruluşlarına bağlı dört kadın sığınağı bulunduğu bilgisini paylaştıklarını biliyoruz. Ancak devletin veri toplama yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmediğini bildiğimizden bu verilerin o zaman için bile güncelliğini tartışmalı buluyoruz. Tabelası bulunan ancak hizmet vermeyen, personeli atanmamış binaların da hesaba katılmış olması mümkün.
Üstelik Bakanlık bütçe vermediği için Ankara’da bulunan Kadın Dayanışma Vakfı’nın kadın insan ticareti mağdurlarına hizmet veren sığınağı 2016 sonunda kapanmak zorunda kaldı. Dolayısıyla bugün itibariyle sivil toplum kuruluşlarının işlettiği 3 sığınak var. Onlara da İstanbul Sözleşmesi'ndeki açık yükümlülüğe rağmen yeterli ve gereken destek verilmiyor. Ayrıca özellikle yerel yönetimlerin kayyumların yönetimine bırakılmasının ve OHAL ilanının ertesinde gerçekleşen açığa alma ya da kamu görevinden çıkarma pratiklerinin ve diğer önlemlerin ardından kadın sığınaklarının sayısındaki ve niteliğindeki değişiklikler merak konusu.
Devletin kadına yönelik şiddete maruz bırakılan kadınları koruma ve destekleme yükümlülüğü hükümetin siyasi manevralarının akışına bırakılamaz. İstanbul Sözleşmesi silahlı çatışma koşullarında bile geçerliliğini koruyacak denli önemli düzenlemeler içeriyor. Devlet İstanbul Sözleşmesinin gereklerini yerine getirmek için kadınları etkili bir şekilde koruyacak ve şiddet öncesinde ve sonrasında ihtiyaçları olan her türlü desteği sağlayacak adımları hayata geçirmek zorunda. (NK/ÇT)
Yarın: İstanbul Sözleşmesi İç hukukta Nasıl Uygulanmalı?
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NE DİYOR, DEVLET NE YAPIYOR?* İstanbul Sözleşmesi Ne Diyor? Devlet Ne Yapıyor? (12 Haziran) * Kadınlar Eşitlikte, Devlet Eşitsizlikte Israrcı (13 Haziran) * Ayrımcılık Önlenmiyor, Resmi Söyleme Dönüşüyor (14 Haziran) * Şiddete Karşı Koruma ve Destekleme Yükümlülüğü mü? Bir Telefon Hattı Bile Yok (15 Haziran) * İstanbul Sözleşmesi, İç Hukukta Nasıl Uygulanıyor? (16 Haziran) İhlal Edilen Koruma Kararları, Reddedilen Müdahillikler… (17 Haziran) Bu yazı dizisi Friedrich Ebert Stiftung Derneği Türkiye Temsilciliği'nin mali desteği ile yayınlanmıştır. |
* Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi bakımından karnesini ortaya çıkarmak amacıyla hazırlanan ve altı gün sürecek “İstanbul Sözleşmesi Ne Diyor? Devlet Ne Yapıyor?” başlıklı yazı dizisi için, bianet’te 1 Ocak 2014 – 31 Aralık 2016 arasında yayınlanan “Kadınlar Mücadele Ediyor, Erkek Şiddeti Yargılanıyor” çetelelerinde yer alan verileri Feray Salman inceledi.
TIKLAYIN - İSTATİSTİKLERLE 2015-2016 ERKEK ŞİDDETİ DAVALARINDA ÇIKAN KARARLAR