16 Aralık 1905 günü sabah saatlerinde, Çarlık polisi, Rus başkentindeki "İşçi delegeleri Sovyet'inin" oturumunun yapılacağı Petersburg Özgür Ekonomi Cemiyeti binasına ani bir baskın düzenledi. Merdivenlerden, gürültüyle oturumun gerçekleştirildiği üst kata yönelen polisler silahlarını çekerek, Menşevikler, Bolşevikler, Sosyalist Devrimciler ve bağımsızlardan oluşan yaklaşık üç yüz Sovyet delegesini tutukladı. "Ele geçirilenler" sarsılmaz Romanov hanedanına karşı bir ayaklanma hazırlığıyla suçlanıyorlardı.
1905 yılı boyunca, Rus işçi hareketi çeşitli toplumsal ve siyasal toplulukların beslediği ateşli bir seferberlik süreci geçirmişti. Fabrikalardaki grev dalgaları, kırsal kesimi sarsan yerel ölçekli ayaklanmalar, zincirleme suikastlar, liberal, aristokratik ve burjuva muhalefetin reformcu talepleri ve imparatorluğun uzak köşelerindeki Rus olmayan halkların özerklik istekleri ülkeyi kuşatmış durumdaydı.
O soğuk Aralık sabahı, sadece Sovyet değil, aynı yılın ekim ayında kendiliğinden doğan ve temsilciler yoluyla işçi ve emekçi yığınların biçimlendirdiği bir doğrudan demokrasi deneyimi de son buluyordu. İnsan uygarlığının gelişiminde çığır açan bu deneyim, son nefesini vermeden önce, yer yüzünün en baskıcı rejimlerinden birine karşı, yalnızca seferberlik halindeki yığınlara ve merkezi yayın organına dayanarak, tam elli gün boyunca ayakta kalmayı ve yeni bir yaşam olasılığını gelecek kuşaklara müjdelemeyi başarmıştı.
Ülke çapında politik bir figür
Çarlık otokrasisinin baş hedefi, kuşkusuz Sovyet'in ilk başkanı Avukat Georgy Khrustalyov-Nosar'ın tutuklanmasının ardından Sovyet'in en yüksek otoritesi haline gelen Leon Troçki idi. Henüz 25 yaşında olan genç Troçki, "Sovyet'in" itici gücü, heyecan verici konuşmaların hatibi, manifestoların ve kararların yazarı, yayın organı İzvestia'nın (Haberler) baş editörü olup, ülke çapında bir politik figüre dönüşmüştü.
Tutuklular yargılanmayı beklerken önce Kresti Hapishanesi'ne, ardından da Neva Nehri kıyısındaki bir ada üzerine inşa edilen ürkütücü "Peter ve Paul Kalesi'ne" gönderildiler. Delegeler yığınlar arasında öylesine büyük bir prestije sahipti ki hapishane müdürleri kendilerini onlara adeta saygı göstermek zorunda hissediyorlardı.
Sovyet'e karşı açılan dava Eylül ayına ertelendi ve bu da mahkûmların savunmalarını birkaç ay önceden hazırlamalarına olanak sağladı.
Troçki'nin yargılanma sırası 17 Ekim'de geldi. Olağanüstü hitabet yeteneğiyle yargıçlara, savcının iddia ettiği gibi Sovyet'in silahlı bir ayaklanma "hazırlamadığını" açıkladı.
"Sayın yargıçlar, kitlesel bir ayaklanma yapılmaz. O, kendi kendine oluşur. Kâğıt üzerinde formüle edilmiş bir planın değil, toplumsal ilişkilerin ve dinamik koşulların sonucudur. Bir halk ayaklanması sahnelenemez. Sadece öngörülebilir."
2 Kasım'da jüri kararını verdi: Sovyet üyeleri ayaklanma suçlamasından beraat etti; ancak Troçki ve diğer on dört sanık medeni haklarını kaybetmeye ve ömür boyu Sibirya'da sürgüne mahkûm edildi.
Troçki 5 Ocak 1907'de, gri hapishane üniforması içinde, diğer tutuklularla birlikte, en yakın tren istasyonundan 1.600 kilometreden daha uzakta, Kuzey Kutup Dairesi'nin üzerinde bir kasaba olan Obdorsk'a gönderildi.
Grup, Petersburg'dan trenle Urallar üzerinden Batı Sibirya'daki Tümen'e gitti. Oradan, elli iki askerin refakatinde, on dört tutuklu kırk atlı kızakla Tobolsk kasabasına götürüldü ve burada yerel hapishaneye yerleştirildiler. Birkaç gün sonra konvoy yoluna devam etti ve iki Sibirya kasabasında mola verdi: Samrovo ve Beresov. Tam otuz üç gündür seyahat ediyorlardı.
Kaçış planı
Rus Devrimi'nin gidişatını Kuzey Kutup Dairesi'nin ötesinden takip etmeye mahkûm edilme ihtimaliyle karşı karşıya kalan Troçki, kaçış planını işte bu son şehirde tasarlayacaktı.
Kaçış planını kendisine devrimci arkadaşı Dmitri Sverchkhov önermişti:
"Beresov'dan birkaç adım ötede vahşi doğa, vahşi yalnızlık başlıyordu. Binlerce kilometre boyunca ne bir polisle karşılaşacaktım ne de en ufak bir Rus yerleşimine rastlayacaktım ve telgraftan söz etmek bile mümkün değildi. Sadece oraya buraya dağılmış tek tük ayı kulübeleri vardı ve o bölgelerde hiç bulunmayan atlar yerine ren geyiklerinden yararlanmam gerekiyordu."
Planın hassas noktalarından biri, Troçki'nin kendini hastaneye yatırmanın bir yolunu bulmasıydı. Ünlü biyografisi "Hayatım"da kendisine siyatik taklidi yapmayı öğreten doktorun konvoydan biri olan Dr. Veit olduğunu öğreniriz:
"Partimizden eski bir devrimci olan Dr. Veit, Beresov'daki hastanede birkaç gün kalabilmem için bana siyatik taklidi yapmayı öğretti. Önceden tasarlanmış planın bu mütevazı kısmını gerçekleştirmek benim için zor olmadı.
"Siyatik, herkesin bildiği gibi kontrol edilebilen bir hastalık değildir. Hastaneye yatırıldım. Buradaki yaşam rejimi mutlak bir özgürlüktü. Kendimi 'daha iyi' hissetmeye başladığım anda hastaneden çıkıyor ve bazen birkaç saat dışarıda kalıyordum. Doktor beni yürüyüşe çıkmaya teşvik ediyordu. İçinde bulunduğumuz mevsim göz önüne alındığında, en ufak bir kaçış niyetim olduğundan şüphelenemezlerdi."
Keçi Ayağı ve pişmanlık duymayan bir ayyaş
Son olarak, Berozov'da sürgün cezasını çeken eski Çarlık ordusu gazisi devrimci Faddei Roshkovsky'nin, kaçışı sırasında ona rehberlik edecek ilk köylüyle bağlantı kurmasını sağladığını biliyoruz: "Keçi Ayağı" lakaplı Nikita Serapionovich, onu bir saman arabasında saklayarak köyden çıkaracaktı. Onu, içkiyi hiç bırakmayan ama Sibirya bozkırını başka herkesten iyi bilen ve yerlilerin çeşitli lehçelerini konuşabilen bir Sibirya yerlisi olan Nikifor Ivanovich'e -Ostyak- teslim etti. Troçki, "Keçi Ayağı" ile olan ilk diyaloğunu hatırlıyor:
"Beresof'tan ren geyikleriyle yola çıkmak zorundaydık. En önemli şey, yılın bu zamanında çok güvensiz olan o yollarda gitmeye cesaret edebilecek bir rehber bulmaktı. Keçi Ayağı bana bir yerliden bahsetti, kendi cinsi gibi yetenekli ve işinin ehli.
"Ama içki içmez değil mi? diye sordum.
"Ne demek içmez? O pişmanlık duymayan bir ayyaş. Ama Rusça, Ziryanca ve dağlarda ve ovada konuşulan, birbirine hiç benzemeyen iki Ostia lehçesi konuşuyor. Kızağı yönetecek daha iyi bir adam bulamazsın."
Kaçağımız, kaçışının iki gün sonrasına kadar kimse tarafından fark edilmediğini ve yetkililerin "Keçi Ayağı" tarafından yerleştirilen ve kendisine iki gün daha zaman kazandıran sahte bir izi takip ettiklerini ancak daha sonra öğrenir.
Troçki'nin Sibirya'dan bir Ren Geyiği Kızağıyla Kaçış'ına (1) dair metni okuyan herkes, gerilimin tüm kaynaklarına hitap edebilen, edebi yönü güçlü bir anlatıcı bulur. Anton Çehov'u andıran bir mizahla yüklü devrimci kahramanımız, amacına ulaşmak için yol boyu art arda maskeler takar -yeri geldiğinde hasta bir adam, bir tüccar ve bir keşif gezisinin parçası olan bir demiryolu mühendisi gibi davranır.
Ateşe hazır bir tabanca
Dahası, beklenmedik tatsız bir karşılaşmanın sonucunu kolaylaştırmak için tütün, çikolata veya bir şişe rom ikram etmesine olanak tanıyan çok çeşitli takas araçlarıyla seyahat eder ve durumun umutsuz bir hal alması ihtimaline karşı, son çare olarak tabancasını ceketinin cebinde ateşe hazır durumda bırakır.
Güzergâh boyunca her ilerleme "soğuğun, bilinmezliğin ve vahşetin diyarına atılan bir adım" olarak algılanır ve yolculuk "-52°C'ye ulaşan bir dondan" sonra "-20, -25, -30°C'lik" bir "tolere edilebilir soğuk" altında yapılır. Sibirya tundrası veya taygasındaki geçişler ve beyaz bir örtü altındaki doğaya teslim oluş, kaçağımızın zihninde serap misali tasvirlerin belirmesine yol açar.
"Kızak, yumuşak ve sessizce kayıyordu; sanki bir geminin durgun bir göl yüzeyindeki ilerleyişi gibi. Giderek kesifleşen karanlıkta orman, öncesinden daha devasa görünüyordu. Yolu göremiyordum ve kızağın hareketini zar zor hissediyordum. Ağaçlar efsunlanmışçasına bize doğru koşuyor, çalılar yanımızdan kayıp gidiyor ve karla kaplı yaşlı ağaç kütükleri önümüzden geçip gidiyordu; her şey gizemle dolu gibiydi.
"İşittiğimiz tek ses, ren geyiklerinin hızlı ve düzenli çu-çu-çu-çu şeklindeki soluk alıp verişleriydi. Sessizliğin tam ortasında uzun zamandır unutulmuş binlerce ses kafama doluşuyordu. Birdenbire karanlık ormanın derinliğinden bir yerden gelen keskin bir ıslık duydum. Esrarlı ve son derece uzaklardan geliyor gibiydi. Oysaki bu sadece bizim Ostyak'ın ren geyiğine verdiği bir işaretti. Sonra bir kez daha sessizlik, uzaklardan yine gelen ıslıklar, tekrar karanlıktan karanlığa sessizce koşuşturan ağaçlar." (2)
Uzlaşmaz bir devrimci
İleride yüzbinlerce kişiyi seferber eden resmi bildirileri ve savaş emirlerini yazacak kişiyle insanı kendinden geçiren edebi lezzetteki bu pasajları yazan kişi aynıdır.
Okuyucuya sürükleyici maceralarını anlatan kaçak, nihayetinde sürgünde yok oluşa mahkûm edilmiş bir devrimcidir. Uralları geçip St. Petersburg'daki karısının yanına ulaşmaya ve ardından Finlandiya sınırını geçerek nihayet özgür topraklara ayak basmaya, yeniden devrimci harekete katılmaya çalışmaktadır. Zira uzlaşmaz bir devrimci olarak en umutsuz koşullarda ayakta kalmak zorundadır.
Kaçak devrimcimizin hayatını kumar masasına yatırmış olsa da hedefine ulaştığını biliyoruz. Troçki'nin hayat ve mücadele arkadaşı Natalia Sedova otobiyografik notlarında, küçük çocuğuyla birlikte Finlandiya'da sürgündeyken, yakın bir randevunun esrarengiz koordinatlarını almanın kendisi için ne büyük bir sürpriz olduğuna dair canlı bir tanıklık bırakmıştır. Kaçak devrimcimiz, Mayıs 1917'de Rusya'ya yeniden dönüşünden günler sonra tekrar Petrograd Sovyeti'nin başında görülecektir... Ama bu başka bir hikâyenin konusu.
1 - La Fuga de Siberia en un Trineo de Renos. (Buenos Aires, Siglo Veintiuno Editores 2022)
2 - Lev Troçki, 1905 (New York: Vintage, 1971), s. 459-460.
(BT/AÖ)