Belgesel sinema dünyasının prestijli etkinliklerinden Birleşik Krallık'taki Sheffield Belgesel Festivali başlıyor. Düzenlendiği kentle aynı adı taşıyan etkinlik 9-14 Haziran tarihleri arasında gerçekleşecek ve Türkiye’den de bazı katılımcıları ağırlayacak.
Deniz Tortum'la Carmine Grimaldi’nin beraber kotardığı If Only There Were Peace (Ah Bir Barış Olsaydı) ve yönetmen hanesinde Ayşe Toprak adını gördüğümüz Mr. Gay Syria (Suriye Gey Güzeli) festivalde boy gösterecek filmler arasında.
LGBTİ filmlerine bu yıl ağırlık veren etkinliğin açılışı Daisy Asquith’in yönettiği Queerama adlı belgeselle yapılacak. Festivalin kataloğunda aktarıldığı kadarıyla, Britanya Film Arşivinden derlenen görüntüler gey tecrübelerine dair olağanüstü bir yüzyılın hikâyesini aktaracak, Alison Goldfrapp, Hercules & Love Affair ve John Grant tınılarıyla bize eşlik edecek.
Festivalin müzik içerikli eserlerinde Iggy Pop ve Joshua Homme’dan Joe Cocker’a, Grateful Dead’den Chavela Vargas’a, hatta Whitney Houston’a uzanan geniş bir yelpazeyle karşı karşıya geleceğiz.
Manşetteki fotoğraf Glastonbury’de düzenlenen dünyanın en büyük açık hava festivaline ait. Efsanevi çağdaş sanat etkinliği hakkında Sheffield’da gösterilecek filmin adı Lost In Vagueness (Müphemlikte Kaybolmak), yönetmeni Sofia Olins.
Coğrafya’dan sevgilerle
“Türkler, Kürtler, Iraklı mülteciler ve Özgür Suriye Ordusu eski mensuplarından müteşekkil bir film prodüksiyon şirketi Türkiye kırsalında bir gün geçirip Kürt-Türk çatışması hakkında bir melodram çekerler”. Sheffield festivalinin tanıtım kataloğunda yer alan bu sözler Carmine Grimaldi ve Deniz Tortum’un belgeseli hakkında.
Barış mesajı taşıyormuş gibi görünen 2017 yılı ABD/Türkiye ortak yapımı, 30 dakikalık belgeselde Kürtçe, Türkçe ve Arapça konuşuluyor. If Only There Were Peace’in uluslararası prömiyeri Sheffield’da gerçekleşecek.
Yapımcı hanesinde Ekin Çalışır, Christine Kiauk ve Antoine Simkine adlarını gördüğümüz Mr.Gay Syria’da yönetmen Ayşe Toprak tek boyutlu mülteci kavramını tuzla buz etmeye kararlı görünüyor.
Fransa, Almanya ve Türkiye ortak yapımı belgesel 85 dakika sürüyor ve Suriyeli LGBTİ bireylerinin karşı karşıya kaldığı zorlukları bir kez daha gözümüze sokuyor. Sheffield’da dünya prömiyeri gerçekleşecek olan 2017 yılı yapımı belgeselde konuşulan diller Arapça, Türkçe ve İngilizce.
Kazara Anarşist
“Kadınların hür olmadığı bir yerde hür toplumdan bahsedemeyiz…” sözleri Accidental Anarchist (Kazara Anarşist) filminde savaşçı Kürt bir kadın tarafından sarfediliyor.
Britanya dışişleri hizmetlerinde 14 sene boyunca yüksek mevkilerde bulunup ülkesinin Irak savaşı hakkındaki yalanları yüzünden istifa etmiş olan Carne Ross’un sürüklediği yapım daha iyi bir toplum ihtimalleri üzerine ilham verici bir yolculuk.
Festivalde Birleşik Krallık prömiyeri yapılacak olan belgeselin yönetmenleri John Archer ve Clara Glynn.
Radyo sunucusu Dilovan’in yıkılmış bir Kobani’de umut saçan sesi, yönetmen Reber Dosky’ye IDFA’da en iyi Hollanda belgeseli ödülü kazandırmıştı. Sheffield’da Birleşik Krallık prömiyeri gerçekleşecek iyimser Radio Kobani (Radyo Kobani) geçenlerde düzenlenen 10.Ege Belgesel Film Günlerinde İzmirli seyircilerle de buluşmuştu.
Kuir olmak
Londra’nın Camden bölgesindeki Black Cap Pub, 60’lı yıllardan kapandığı 2015 yılına kadar Drag Queen kabarelerinin popüler merkeziydi. Sheffield’da bu vesileyle anılacak olan mekân hakkındaki Black Cap Drag adlı eserin yönetmeni Richard Benner, yapım yılı ise 1969.
Türkiye’ye uğradığı seferlerde zaman zaman hoş karşılanmayan gey dolusu gemiler Dream Boat (Hayallerin Gemisi) adlı belgeselin mevzusunu oluşturuyor. Senede bir kez 3 bin gey erkeğin dünya turu attığı dev deniz ulaşım aracında yalnız eğlence yoktur tabii ki.
Almanya yapımı belgeselde yönetmen Tristan Ferland Milewski seyirciyi yavaş yavaş ısıtıp avucunun içine alıyor ve muhtelif insanlık manzaralarıyla karşı karşıya bırakıyor.
İstanbul Film Festivali seyircisinin yakından tanıdığı Bruce LaBruce 80’li yılların ortasında GB Jones ile birleşip Homocore hareketini kurma ihtiyacı duymuştu. Sonradan Queercore adını alacak olan hareketin öncüleri, Gey Hakları Hareketinin konformist dayatmalarını ve punkların agresif tavırlarını benimsemedikleri için kendi yatak odalarında kendi devrimlerini yaratmaya karar verdiler.
Queercore yeraltından ilerleyip uluslararası devrimci bir harekete dönüşürken ifade şekilleri olarak sinema, müzik, performans ve aktivizm daima ön planda oldu. Yönetmenliğini Yony Leyser’in kotardığı Queercore: How To Punk A Revolution (Queercore: Devrimi Punklamanın Yolları) festivalin en radikal belgesellerinden biri olmaya aday.
Müzik şart
ABD müzik dünyasının en asi figürlerinde Iggy Pop İskandinav mitolojisindeki Odin’le karşılaştırılabilir mi bilmem ama, American Valhalla adlı belgeselde tecrübeli sahne canavarının son olduğu varsayılan albümü için bir kez daha uyandığı kesin. Andreas Neumann ile yönetmenliği paylaşan Joshua Homme Iggy ile müzikal bir işbirliği içinde olmaktan da gayet memnun görünüyor.
Sheffield’da doğup dünya çapında ün kazanan bues ve soul yorumcusu Joe Cocker, 1969 Woodstock performansıyla hafızalara kazınmıştı. John Edginton’ın yönettiği Joe Cocker: Mad Dog With Soul (Ruhu Olan Kuduz Köpek) adlı belgeselde uzun bir kariyer sahibi olup 2014 yılında vefat eden şarkıcıya saygı duruşunda bulunuyor.
ABD müzik endüstrisinin gayet cilalı bir dışavurumu olarak ortaya çıkan Whitney Houston ticari başarısını uzunca bir zaman sürdürebilmişti. Müzik piyasasında ağırlığı olan bir aileden gelmesinde de bunun payı yok değildi.
Popüler müziğin zirvesine tırmandıktan sonra düşüşü fazlasıyla dramatik oldu. Yönetmenler Nick Broomfeld ve Rudi Dolezal Whitney “Can I Be Me” (Whitney “Kendim Olabilir Miyim”) adlı belgeselde şarkıcının özel dünyasına eğilmemize imkân tanıyacak, tıpkı İstanbul Festivalinde gösterilmiş, büyük sanatçı Chavela Vargas hakkındaki Catherine Gund ve Daresha Kyi imzalı Chavela gibi.
Sheffield Festivali’nin ritm konulu filmleri arasında La Chana’yıda unutmamak lazım. IDFA’da seyirci ödülünü kazanma başarısı göstermiş olan Lucija Stojevic imzalı sürükleyici yapım, bizi flamenkonun dinamik dünyasına bir kere daha sürükleyecek ve kahramanın tevazusuna hayran bırakacak.
Uyuşturucu ve uyarıcıların bol keseden tüketildiği bir dönemin alametifarikalarından rock grubu Grateful Dead, geniş kitleleri peşinden koşturmayı bilmişti. Müzik listelerinin en üstünde yer alamasalar da hippilerin ruhunu en iyi yorumlayıp temsil eden gruplardan biri oldular. Amazon logosunun agresif varlığına rağmen yukarıdaki fragman aracılığıyla bile dönemin ruhunu nasıl yakaladıklarını duyumsamışsınızdır.
Yönetmen Amir Bar-Lev’in 238 dakikalık destansı Long Strange Trip (Uzun Acayip Uçuş) adlı eseri müzikseverlerle, sevgi ve barış dolu bir dünya dileğini muhafaza edenleri mutlaka tatmin edecektir. (MT/NV)
Sheffield Belgesel Festivali hakkında ayrıntılı bilgi için tıklayın.