Adaletin tecelli etmediği bir diyarda, kendini adaletin temsilcisi ilan eden katillerin hâkimiyetindeki bir düzen.
Uyuşturucu kartellerinin, polisin, askerin, silah tüccarlarının el ele verip beslediği şiddet sarmalında, hukuku temsil edenlerin de fazlasıyla pasif kaldığı bir dinamik. Kayıplar, işkenceler ve ölümlerle kuşatılmış suçsuz halkın kendini belirsizlik ve korkuyla iç içe hissettiği, geleceğe ümitsizce baktığı karanlık bir tablo.
Yıllardan beri gezegenin gündeminden düşmeyen Meksika'daki vahşet hakkında bir film daha diyeceksiniz, fakat La Libertad del diablo (Devil's Freedom/ Şeytanın Özgürlüğü) adlı yapım polisiye bir aksiyon belgeseli hiç değil.
Avrupa'nın ve dünyanın en büyük festivallerinden Berlinale 2017'de saygın Uluslararası Af Örgütü (Amnesty International) ödülünü kazanmış olan eser şiddetle iç içe yaşayan, yakınlarını kaybetmiş insanların psikolojik durumunu seyirciye aktarmaya çalışıyor. Tecrübeli sinemacı, yönetmen Everardo Gonzáles suç örgütlerinin onlu yaşlardaki çocukları duygusuz birer katile nasıl dönüştürdüğünü de belgeliyor.
Bilinçaltına yerleştirilen korku
Çürümüşlüğü farkettiğinde bir asker ordudan ayrılmaya çalışıyor, girift düzen ancak üçüncü teşebbüsünde başarılı olmasına imkân tanıyor, üstelik hain yaftası yapıştırılmış halde.
Onlu yaşlarının ortalarında ilk cinayetlerini işledikten sonra tamamıyla duygusuzlaşmış çocuk katiller öldürdükleri insan sayısının kendilerine kazandırdığı güç ve iktidar hissini hatırlıyor. Her bir cinayet için beklenen ve genelde verilen mükâfat bazen bir araba, bazen 3 bin dolar, ama bazen de 10 doların karşılığı olabiliyor.
Bir anne hayatında en büyük acıyı, çocuklarının ölü bedenlerini çölde gömülü halde bulduğunda yaşadığını söylüyor. İlgililer tarafından bazen ortaya çıkarılabilen toplu mezarlarda yakılmış bedenlerle, canlı olarak gömüldüğü anlaşılan insanların cesetleriyle de karşı karşıya kalınabiliyor.
Yakınlarının akıbeti hakkında herhangi bir bilgiye ulaşamayan bir vatandaş kayıp yakını olmanın ne kadar dayanılmaz olduğunu ifade ediyor; ölenlerin arkasından tutulan yas sürecinin eksikliğinde, her geçen gün artan bir acıyla kavrulduğunun altını çizerek. Uyarıcıların etkisinde bağırarak küfür eden, gözleri başka bir dünyadaymışçasına bakan ve çıldırmışçasına agresyona başvuran, barbarlık seviyesindeki katillerle aynı canlı türünün fertleri olduğunu kabul etmekte zorlandığını belirtiyor bir diğeri, kaçırılmaların, dayakların, işkencelerin, tecavüzlerin ve cinayetlerin rutin haline geldiği coğrafyada.
Çarpıcı sinema dili
Berlin Film Festivalinden sonra katıldığı Kopenhag'daki CPH:DOX, Jeonju, Docaviv, Seattle, AFI ve Moskova film festivallerindeki başarılı seyahatini sürdüren Şeytanın Özgürlüğü, Guadalajara Film Festivalinde en iyi film, en iyi sinematografi ve en iyi belgesel ödüllerini de aldı.
Zor tahammül edilebilecek içerik, ifadelerine başvurulan kişilerin maske takmış olması sebebiyle daha da çetin bir seyirlik haline geliyor. Ağız, burun, göz ve kulakları açıkta bırakan ten rengindeki sıkı maskeler kameraya konuşanların kimliğini ele vermese de, korku psikozuyla yaşamaya zorlanmış tüm bir toplumun homojen dokusunu ortaya çıkarıyor. Ne de olsa şiddet mağdurları dışında failler de aynı maskelerle yüzlerini gizliyor, pişmanlığın getirdiği eziklik, adaletsizliğin yarattığı ümitsizlik, güvenilen mercilerin yetersizliğinden kaynaklanan çaresizlik aynı potada eriyor. Katlettiği küçücük çocukları hatırlayıp gözyaşı dökenleri de unutmamak lazım.
Bazen likenlerle kaplı çam ağaçlarının arasından puslu bir havada ilerliyoruz, bazen altında onlarca cesedin gömülü olduğunu tahmin ettiğimiz bir çölün kıyısında; sessiz anlar düşünmemize imkân tanıyor, isabetli fotoğraf yönetimi adeta kusursuz, üstelik kasvetli atmosferin yoğunluğunu artıran tınılar eşliğinde. Ölümün sıradanlaştırılmak, hatta yüceltilmek istendiği hastalıklı zihniyetin mağduru, yorgun hatta neredeyse ruhunu teslim etmiş bir toplum.
Ailesinden birçok ferdi kaybetmiş insanlar çoğunlukta. Nefretle dolu olduğunu ifade eden var, sorumlular cezalandırıldığı takdirde affetme duygusunu tekrar hatırlayabileceğini söyleyen de. Dinî inancı yüzünden intikam hissi beslemediğini, hatta katillerle karşı karşıya geldiğinde gözlerine bakamayıp yüzlerini önlerine eğenlere acıdığını belirten de… (MT/EA)