İsmim Seyithan Akyüz, 1981 Mardin doğumluyum. Ortaokul mezunuyum. 1990 sonrası Mardin’in Nusaybin ilçesinden ailem ile birlikte İzmir’e göç ettik. Ailem halen İzmir’de ikamet ediyor.
Gazetecilik hikâyem 2003 yılında başladı. Tutuklandığım 2009'a kadar Özgür Gündem, Azadiya Welat ve Fırat Dağıtım’da çalışma yürüttüm.
En son Adana’da Azadiya Welat büro temsilciliğini yaparken, 2009 Aralık ayında KCK adı altındaki siyasi soykırım operasyonları kapsamında “KCK Çukurova basın sorumlusu” olduğum gerekçesiyle gözaltına alınıp ardından tutuklandım.
"Örgüt" derken...
Azadiya Welat temsilciliğini yaptığım esnada Gündem’in satış-dağıtımı ile her iki gazetenin matbaa sorumluluğunu da üstlenmiştim. Ayrıca yer yer Dicle Haber Ajansı’na Kürtçe ağırlıklı haber de yapmaktaydım.
Muhtemelen bu satırları okurken, haksız da değillerl diye düşünüyor olabilirsiniz. Ne de olsa ismini saydığım bu basın kurumları, devlet nezdinde “örgüt” kurumları olarak görülüyor.
Tabi örgüt derken normal örgüt değil, “terör” örgütü deniliyor. Bu hususta benden daha iyi biliyor olduğunuz düşündüğümden uzatmak istemiyorum. Size yargılanmamla ilgili kısaca bilgi aktarayım. Daha doğrusu hukuki durumu açayım.
İlk iki tutukluluk
Bu tutuklamayla üçüncü kez zindana atılmış oluyorum. Biri 2003-2004 arasındaydı; bir yılı aşkın tutuklu kaldım.
İkincisi 2007 yılında kısa süreli oldu, beş ay gibi tutuklu kaldım. Bu her iki tutuklanmam da yürüttüğüm basın çalışmalarından dolayı.
Her iki dosyam da Yargıtay tarafından onandı. Toplamda ise, yeni aldığım cezaya 2 yıla yakın daha ceza eklenmiş oldu.
7 Aralık 2009'da...
Son tutuklanma ise, 2009 yılında, 7 Aralık’ta oldu. Üç yıla yakın tutuklu olarak yargılandım. Gerekçe ise, yukarıda belirttiğim gibi “KCK Çukurova basın sorulusu” idi.
2012 yılının Ekim ayında 12 yıl ceza aldım. 2013 yılının Şubat ayında da cezam Yargıtay tarafında onandı.
Kürtçe ifade...
Yargılanmanın hiçbir aşamasında Kürtçe ifade verme talebimden dolayı ifadem alınmadı. Yani yaklaşık yedi yıldır ifadem dahi alınmadan zindanda tutuluyorum.
Ayrıca bu talebimden dolayı “iyi hal” dahi uygulanmadı.
Kürtçe ifade talebin olunca, “duruşmalardaki tutumu iyi değildi” diye değerlendirildi. Dolayısıyla ceza indirimi yapılmadı.
"Deliller"
Delil olarak öne sürülenler tümüyle gazetecilik mesleğinin gerekleriydi. Haber yapma, gazete dağıtımı, kurum çalışanlarıyla toplantı yapma, büroda katledilen gazeteci arkadaşlarımızın resimlerinin çerçeveli oluşu gibi şeyler delil olarak öne sürülenlerdendi.
Hatta daha önce tutuklanmış olan bir arkadaşımızla birlikte üç adet bilgisayar hard diskine de el konulmuştu. Arkadaşın davası sonuçlanıp cezası onanınca bu hard diskler talebimiz üzerine bize iade edilmişti.
Bize iade edilen bu hard disklere yeniden el konularak ikinci kez delil olarak öne sürüldü. Üstelik aradan bir ay bile geçmemiş ve hiç kullanmamış olmamıza rağmen. Buna benzer daha bir sürü şey işte…
2019 sonu tahliye
Kısacası şu an hükümlüyüm. Eğer başka bir şey olmasa, 2019 sonunda tahliye oluyorum.
Başka bir şey olmasa derken, süren davaları kastediyorum. Zira 2009 yılında Adana Büromuza yapılan baskında, toplatma kararı bulunan yayınlardan dolayı üç yıl bir ay ceza almıştım. Sözü edilen yayınlar ise, arşiv amaçlı bulunan dergiler ve o yılın Kürtçe basılan MKM [Mezopotamya Kültür Merkezi] takvimler idi.
Bu dosya da, şu an Yargıtay'da. İşin garip yanı, benzer dosyaları olanlar genelde ya beraat etti, ya da "örgüt propagandası"ndan verilen cezaları ertelendi.
Bana üyelikten ceza verildi. Ardından yarı oranında indirim yapılarak Yargıtay’a gönderildi. Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuruda bulunduk. Bir yıldan fazla bir zaman geçmiş olmasına rağmen henüz bir gelişme yok. Biraz da siyasal atmosferin etkisiyle beklemede tutuluyor anlaşılan.
Cezaevinde yaşam
Cezaevi yaşamına gelecek olursak, tahmin edeceğiniz üzerine burada hayat ağırlıklı okuma-araştırma ve birlikte kaldığımız arkadaşlarla tartışma şeklinde geçiyor.
Yer yer de sizler gibi değerli insanlarla yazışmalarımız oluyor. Şu an da üç kişilik odalarda kalıyorum. Aynı durumdaki arkadaşlarla haftada 8-9 saat ortak alanlara çıkarılıyoruz. Bunlar spor, kütüphane, sohbet biçiminde oluyor.
Yedi yılı çeşitli cezaevlerinde tutsak geçirdim. Adana Kürkçüler, İskenderun, Ceyhan, Isparta ve en son bir yıl önce buraya İzmir Kırıklar F tipine sürgün oldum.
İhlaller siyasi havaya bağlı
Önceki cezaevlerinde çeşitli hak ihlallerine maruz kaldım. Ama burada henüz öyle ciddi bir ihlal durumu olmadı. Tabii zindanlardaki hak ihlalleri dönemin siyasi havasına göre değişebiliyor.
Bazen en ufak bir şey bile konjonktürel duruma göre sorun olabiliyor. Genelde bunlar basına da yansıyor dolayısıyla biliniyorlar.
Kazanım olarak nitelendirilecek şeyler ise, daha çok düşünsel yönüyle oluyor.
Doğru değerlendirilirse
Kuşkusuz tercih ettiğimiz mekânlar değil zindanlar. Ama doğru değerlendirilmesi durumunda geliştirici yönleri de yok değil. Ben de bundan hareketle durumu doğru değerlendirmeye çalıştım, çalışıyorum.
İlk olmasından dolayı mektup biraz daldan dala oldu. Bundan ötürü anlayışınıza sığınıyorum. Artık bir dahaki sefere daha derli toplu yazmaya çalışırım aslında teknik bilgilendirme ihtiyacı olduğundan böylesi bir yöntemi tercih ettiğimi belirtmek gerekir diye düşünüyorum.
Mektubunuz da yazılarımız için sayfalarınızın açık olduğunu belirtmişsiniz. Çok teşekkür ediyorum. Şimdilik kısaca bunları belirtiyor yeniden buluşmak umuduyla selam ve sevgilerimi gönderiyorum. (SA/BA)
Yarın: Mikail Barut
* Seyithan Akyüz, Kırıklar 1 Nolu F Tipi Kapalı Cezaevi, Buca/ İzmir
HAPİS GAZETECİLERDEN MEKTUPLAR
* Seyithan Akyüz: Kürtçe "İyi Hali" Engelledi
* Mikail Barut: 2011'den Beri Cezaevindeyim
* Erol Zavar: Not Defterini Vermediler
* Tahsin Sağaltıcı: 9 Ayda 3 Cezaevi'nde Neler Yaşadım/k?
* Miktat Algül: Alevi Dedesi'yle Önce Görüştürdüler Sonra Vazgeçtiler