Çok dinledim ve izledim Xalê Seyidxan'ı. Zaman zaman onu daha iyi tanımak için kısa ve güzel sohbetlerim de oldu kendisiyle. Dengbêj Evine eskisi kadar sık uğrayamasam da, son gidişimde sordum, "Hasta bu aralar evde dinleniyor" demişlerdi.
Dün gece geç vakit sosyal medyada iki dakikalık görüntüsü ile birlikte bu kez kilam'ını değil, sitemkâr kelamını izleyip dinleyince çok üzüldüm.
Diyordu ki, o naif cılızlaşmış sesi ile hasta yatağında: "Ah, ah..." diyordu birkaç kez. "Yazıklar olsun!" diye de ekliyordu. "Ben Osman Baydemir ile birlikte dengbêj evinin kurdelesini makasla kestim, bir ucundan o, bir ucundan ben. Çok festivallere, programlara davet edip götürdüler beni. Kilamlar söyledim, alkışladılar takdir ettiler. Şimdi hastayım. Sadece oğlum sahip çıkıyor bana, onun evindeyim. Arayanım, soranım yok. İlaç lazım, alıp getiren yok. Yarın ölüp gittiğimde 'ax seyidxan, vah seyidxan' deyip dövünecekler. Mezarıma dahi gelmesinler. Bir Fatiha dahi okumasınlar, istemem. Yazık, er olana ve ah ki ne ah!"
Uzun yıllar (25 yıl) Suriçi'nde ayakkabı boyacılığı yapan ve dengbêjlikten de asla vazgeçmeyen dengbêjlik unvanının yanında boyacılıkla da anılan Xalê Seyidxan asabi biri, her kilam söyleyeni beğenmezdi. İşin ustasıydı ve hakkıydı usta kelamı olmayanı beğenmemek, olanı da takdir etmek. Defalarca tanık oldum.
Hasta yatağında sitem ederken haksız mıydı! Değildi elbette. Sesini dinleyip Kürt organik kültürel mirası olarak dünyaya anlatıldığı gibi, hasta yatağında da el üstünde tutulmalı(ydı) Xalê Seyidxan ve onun gibiler.
Dün gece hiç yapmadığım bir şeyi yaptım. Dört aydır Diyarbakır Yenişehir Belediye Başkanı olan eşime, o iki dakikalık videoyu izlettim ve "Kurum olarak bir ziyaret yapmanız mümkün mü?" dedim. Malum, yerel yönetimlerin bir görevi de organik kültürel miras taşıyıcılarını sahiplenmek. Umarım bu yazı yazılırken ziyaret gerçekleşmiştir.
Dengbej evinde kilam
Sanırım beş yıl kadar önce Mala Dengbêja'da Boyaxçî Seyidxan ve arkadaşlarını dinlerken aşağıdaki dizeleri yazmıştım. Xalê Seyidxan'a ithaf ediyorum yazdıklarımı:
Çok eski ve kadim kentin,
yine kendisi kadar eski bir evinin
bazalt taştan avlusunun
orta yerine oturmuşlar,
yüz yüzeler,
kasketliler,
kimileri şalvarlı,
pantolonlular şehre uymuş.
Bazılarının omuz ve boyunlarını sarmalayan şalları var,
bir de hepsinin ellerinde tespihleri...
Başka da bir şeyleri yok,
ne bir aksesuarları,
ne de enstrümanları...
Ortaklaştıkları tek zenginlik, yaşları.
Orta yaşlarını geçip de yaşlanalı epey olmuş, çoğunun destek aldıkları,
değneklerinden belli.
Sanki bin yıldır orada,
öylece duruyorlar.
Dünyanın halini, ahvalini izliyorlar.
Çözüm bulmak belki işleri değil,
çok iyi biliyorlar.
Ama tarihe kayıt düşmek işleri,
İşte bunu çok iyi biliyorlar.
Birbirlerini iyi tanıyorlar,
samimi hitaplarından belli!
Ne diyeceklerinden adları gibi eminler,
binler yılın anlatısını
yüklenmişler hançerlerine,
sadece sesleri var...
Ellerinin ayasını kulaklarına siper edip söylüyor, hep söylüyorlar,
sesleri var ve sadece söylüyor,
hep söylüyorlar...
Binler yıllık eski ve bazalt şehrin,
bazalt taş avlusundalar.
Söylüyorlar...
İşleri bu,
onlar
Amedli dengbêjler...
Bugün 88 yaşında Dengbêj Boyaxçi Seyidxan, yedi yaşından beri, tam seksen yıldır söylüyor. Dilerim sağlığına kavuşur daha da söyler. Bir muhabbette dileği olan öte yakaya "telî" kilamını söyleyerek gitmeyi hayli yıllar daha erteleyerek...
Olur ya! Bir gün yolunuz Suriçi'ndeki Mala Dengbêjan'a düşerse oradalar, haberiniz olsun... (ŞD/AÖ)
6 Eylül 2019 Diyarbekir