Şeyhmus Gökalp. Tıp doktoru, 2002 yılı mezunu, Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden.
Türkiye’de meslek icra eden 175 bin hekimden biri.
Tanınmış bir hekim, tanınmış bir isim mi? Türkiye’deki 175 bin hekimin herhangi birine göre evet ama hekimlerin büyük bir çoğunluğunun bildiği biri mi derseniz hayır. Nihayetinde 18 yıllık bir hekim, henüz 40’lı yılların ilk yarısına ulaşmış bir yaşanmışlık.
Nasıl bir yaşanmışlık?
Şeyhmus daha 3-4 yaşlarındayken, 12 Eylül askeri darbesinden kısa bir süre sonra babası işçi olarak Beyrut’a gider, iç savaşın ve çatışmaların içinde mahsur kalan babasından uzun süre haber alamazlar. Şeyhmus doğduğu yerde, Mardin’in Nusaybin ilçesinde olumsuzluklar içinde ilkokulu bitirir. Ortaokul eğitimini yine kısıtlı imkânlarla gittiği Nusaybin Yatılı Bölge Okulu’nda tamamlar.
1980’lerin sonunda daha çocuk yaştayken ekonomik nedenlerle mevsimlik işçi olan ailesiyle birlikte Kocaeli, Manisa ve ardından İzmir’e giderek fındık bahçelerinde, pamuk tarlalarında çalışır, simit satar. İşçilerin, yoksulların ezilmişliğini görmekle kalmaz kendisi de yaşar.
Ömrünün ilk yarısı kabaca böyle. Böyle bir yaşanmışlık. Öbür yarısı da Elazığ’da tıp eğitimi ve devamında hekimlikle kazanılan ekmek, tıp eğitimi dışında Diyarbakır’da ikamet, evlilik, canının parçası iki güzel kız çocuğu.
Kürt hekim
175 bin hekimin içerisinde benzer öyküsü olanlar var mıdır? Elbette. Madem tanıtıyoruz, yukarıda doğum yeriyle bir biçimde söylemiş olsak da “ekleyelim”: Şeyhmus bir Kürt, bir Kürt hekim. Önemli mi? Özel olarak buraya “sokuşturmaya” gerek var mı? Ben yazayım, Türkiye’de yaşıyoruz hep birlikte, siz karar verin, “nasıl bir yaşanmışlık” sorusuna etkisi var derseniz, siz ekleyin.
Şeyhmus’un Tıpta Uzmanlık Kurulu’nda tanımlanmış bir uzmanlığı yok, yok ama hekimlikte biriktirdiği, tecrübe ettiği, geliştirdiği, yetkinleştiği “beceriler” bulunuyor. Doğduğu topraklarda yaşayan Kürt hekimlerin (onlarla sınırlı olmasa da) azımsanmayacak bir kısmı için de geçerli olduğu gibi. Eşit bir insan olarak yaşama ve sağlık hizmetine ulaşma önündeki engellerle uğraşmak, hekimlik yaparken bunun için bitmez tükenmez bir çaba harcamak. İnsan haklarını gözeterek hekimlik yapmak. Daha doğru bir ifadeyle sağlık hakkının, yaşam hakkının, insan haklarının ayrı olmayacağını bilerek hekimlik yapmak.
Nerede? Diyarbakır’da.
Buraya kadar Şeyhmus Gökalp’i ne övdüm ne de yerdim. Aktardım. Gelelim bugüne.
Neden tutuklandı?
Şeyhmus 20 Kasım Cuma sabahı saat 05.00’te eşi ve kızlarıyla birlikte yaşadığı evine yapılan baskınla gözaltına alındı ve sevk edildiği mahkeme tarafından 23 Kasım’da tutuklandı.
Neden? Katılmadığı Demokratik Toplum Kongresi (DTK) için adına düzenlenen delege belgesinin 2 yıl önce açık olan DTK merkezinden alınmış, “ele geçirilmiş olması” ve herhangi bir sağlık kuruluşunda birlikte çalışmadığı ispatlı bir itirafçı sanığın 2 yıl önceki beyanları (güvenlik güçlerine taş, molotof kokteyli atanları tedavi etme, örgüte sağlık malzemesi gönderme). Başka? Ona suç diye polisin, hakimin sordukları bunlar.
Hakkında bildiğim ama “gizlediğim” bilgiler var mı?
Şeyhmus Gökalp, 2014-2018 yılları arasında Türk Tabipleri Birliği Merkez Konseyi’nde (MK) görev yaptı. O dönemde MK olarak yaptıkları “savaş bir halk sağlığı sorunudur” açıklaması nedeniyle gözaltına alındı ve diğer 10 MK üyesi ile birlikte ceza aldı, karar kesinleşmedi, istinaf incelemesi sürüyor.
Eylül ayında yapılan 2020-2022 dönemi seçimlerinde Yüksek Onur Kurulu’na (YOK) aday oldu ve seçildi.
Neredeyse 1 yıldır dünyanın da Türkiye’nin de ana gündemi olan pandemi konusunda kamuoyuna şeffaf olunması, toplum yararına pandemi yönetimi için uyarılarda bulunan, daha az hekim, sağlık çalışanı ve insanımız ölsün, daha az hastalansın diye çabalayan TTB’nin YOK üyesi. En yetkili ve yanı sıra etkili makamların “kapatın bu TTB’yi” dedikleri ve kuvvetle muhtemel bu yönde “kriminalize” edilmeye çalışılan meslek örgütü.
Başka?
Bana sanki suç olabilirmiş gibi ifade edenler olduğu için onu da “gizlemeyeyim”: Şeyhmus’un eşi, Halkların Demokratik Partisi (HDP) eş başkanlığı yapmış, Cumhurbaşkanı adayı olmuş ve halen cezaevinde olan Selahattin Demirtaş’ın kardeşi. Hani geçtiğimiz günlerde özgül ağırlığı olan Bülent Arınç’ın “cezaevinden bırakılmalı” falan dediği, Cumhurbaşkanı’nın öfkelenerek Bülent Arınç’ı “bırakmasına” vesile olan Selahattin Demirtaş. Bir de -hatırladığım kadarıyla- son seçimlerde aynı partiden, HDP’den milletvekili aday adaylığı var, olmamış.
Hani aslolan tutuksuz yargılamaydı?
Soru şu: Bu ülkede yaşayan bir insan, bir hekim ve bir meslek örgütü nasıl tutum almalı?
Beni üzüyor ama sorulabiliyor. Deniyor ki bu kişi hekimlik faaliyeti yüzünden tutuklanmamış ki! İddialar hekim olarak yaptığı eylemler değil ki? TTB’ye ne oluyor?
Adalet Bakanı Abdulhamit Gül, 13 Kasım’da, daha mürekkebi kurumadan derler ya, işte öyle, Şeyhmus’un tutuklanmasından 10 gün önce, şöyle demiş:
“Aslolan tutuksuz yargılamadır, tutukluluk istisnadır. Seneler geçmiş, deliller toplanmış, yeri yurdu belli, kaçma şüphesi yok; hadi tutuklayalım olmaz.”
Seyhmus Gökalp için de seneler geçmiş, deliller toplanmış, yeri yurdu belli, kaçma şüphesi yok ama “hadi tutuklayalım” oldu.
Bir insan olarak bu hukuksuzluğa, tutuklamaya karşı çıkmayacak mıyız? Tartışmasız, karşı çıkacağız.
Kişisel kanaatimi de ekleyeyim: Şeyhmus’un kaçma ve suçlu olma olasılığı onu gözaltına alan polis, tutuklama talebini yazan savcı ve kararı veren hakim için olur, Dr. Şeyhmus Gökalp için olmaz.
"Şeyhmus'un yanındayız"
Hekimlik sadece ameliyathanede, poliklinik odasında olmuyor. Yaşam hakkı, sağlık hakkı, insan haklarıyla birlikte hekimlik değerlerinin savunusu da -her hekimin olmasa da- kimi meslektaşlarımızın gurur duyduğumuz, hava kadar su kadar elzem bir “uğraşı”, ille benzetmek gerekirse uzmanlık alanı. Ne yazık ki Şeyhmus da tüm yaşamı boyunca ve devamında bir hekim olarak bu alanda biriktirdi, yetkinleşti ve hepimiz “adına da” konuştu, tutum aldı, hekimlik yaptı, hekimlik değerlerimizi savundu.
Üstüne üstlük “aksi ispatlanana kadar önce masum ilkesi” koruması altında ve Yüksek Onur Kurulu üyesi.
Bir insan, hekim ve TTB (üyesi) olarak (evet arkadaşı olarak da), insanların, hekimlerin, bu ülkede yaşayanların gönüllü-dostça-eşit-özgür bir aradalığı/bütünlüğü için Şeyhmus’a elimizi uzatacağız, uzatıyoruz. Hep birlikte derhal serbest bırakılmasını istiyoruz, bir müspet telaş* gösteriyoruz: Şeyhmus’un yanındayım, yanındayız.
*Bu çaba sırasında, Şeyhmus kıskanmasın ama ondan daha fazla tanınan, o da Yüksek Onur Kurulu üyeliği yapmış, artık aramızda olmayan bir arkadaşımızı, Dr. Ali Özyurt’un yüksek volumlü, enerjili, tempolu telaşının eksikliğini hissediyoruz.
(NÖ)