Mülkiyeliler Birliği 43. Olağan Genel Kurulu 25 Mart 2012 Pazar günü yapılacak.
Altmış altı yıllık bir dernek olan Mülkiyeliler Birliği'nin ilk kadın başkanı olmam nedeniyle, bu Genel Kurulda bir kadının başkanlığa adaylığını koyması beni çok sevindirdi. Genel Başkan adaylarımızdan Sevilay Çelenk'e, buradan bir kızkardeş selamı yollamak istedim.
Bu selamımı kapalı yazışma gruplarında değil, buradan iletme gereğini hissettim. Şimdiye dek Mülkiyeliler Birliği'ne başkan adaylığını açıklayan hiçbir erkeğe sorulmasına gerek duyulmayan bir sorunun, kendisine yöneltilmiş olması, bu yazımın saiki oldu.
Sevilay Çelenk'in adaylığı ile ilgili, "Mülkiyeliler Birliği Başkanlığı görevini evinden ayırdığı zamanlarda yapabilecek midir?" sorusu soruldu kapalı bir yazışma grubunda.
"Evinden ayıracağı zaman" ifadesi, bir kadın başkan adayının zamanının aslan payını nereye ayıracağına dair cinsiyetçi kabulü işaret etmektedir.
Bu sorunun, Mülkiyeliler Birliği Başkanı'ndan beklentisini, iki yıl önceki genel kurulumuzda, "Oturduğu koltuğa güç veren ve vurduğu yerden ses getiren başkanların liderliğine duyduğum özlemle" şeklinde ifade eden bir bakış açısı sahiplerince dillendirilmesi şaşırtıcı değil.
Kimin nereye, ne kadar zaman ayıracağının kabulünü cinsiyete göre oluşturanların, gördüğü her koltuğu makam, mevki kavgasının alanı zanneden eril yaklaşımla malul olduğunun da ifadesidir kurulan bu dil.
Aktardığım bakış açısının, her zaman bu kadar üryan ifade edilmese de, kimilerinin bazen kendilerinin bile farkında olmadıkları havsala köşelerine gizlendiğini bildiğim için, Mülkiyeliler Birliği Başkanlığı'nın "oturulacak bir koltuk", makam, mevki değil, görev olduğunu genel kurul öncesinde bir kez de burada ifade etmek istedim.
Uğruna kavga edilecek bir koltuktan değil, genel kurul layık gördüğünde onurla yerine getirilecek bir görevden bahsediyoruz Mülkiyeliler Birliği Başkanlığı dendiğinde. Bu onurlu görevi, kadın veya erkek olsun, Mülkiyeliler Birliği yönetimini koltuk kavgası arenası olarak değil, emek ve demokrasi güçleriyle dayanışmanın kaldıracı olarak görenlerin hakkıyla yerine getirebileceğine inanıyorum.
1974'de üniversite sınavlarına girdiğimde ilk tercihim Siyasal'dı. Türkiye'ye dair söyleyecek sözü olduğuna karar vermenin, bir hayali paylaşmanın, şimdi olduğu gibi o zaman da odağıydı Siyasal.
Arkadaşları olan Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını engellemek için yaptıkları eylemde katledilen Mahir Çayan ve dokuz yoldaşı, benim için geldiğim çevrede eksikliğini hissettiğim ne varsa onun, yani arkadaşlığın, dayanışmanın, diğerkâmlığın, yoldaşlığın simgesiydi.
Mülk'ün katlettiği Mahir Çayan'ın okulunda okumak istemiş, bütün bu özelliklerin bileşkesi olduğu için Siyasal'ı seçmiştim. Mülk'ün yönetimine talip olduğum için değil. Aynı meşrepten olanlara Mülksüz Siyasallılar derim.
Fakülte yıllarında başlayan arkadaşlıklardan, en çok Mülksüz Siyasallılarla olanlarına değer veririm(*). Arkadaşlığın hakikatine inancın acıyla sınandığı yıllar oldu fakülte yıllarım. Dönemin başbakanı Demirel tarafından, "Bana sağcılar cinayet işliyor dedirtemezsiniz" denilerek sahip çıkılan katillerin işlediği cinayetlerle o dönemde aramızdan koparılan arkadaşlarımızın adlarını ve mücadelelerini kalbimize mühürledik.
Geçen zaman, o mührü hâlâ kalbinde taşıyanlara güzel ve haklı hayalimizin yerine başka hiçbir şey konulamayacağını öğretti. En zor zamanlarda o mührün sağlamasını yaptığımız yer ise Mülkiyeliler Birliği oldu yıllardır. Buluştuğumuz yer oldu Yüksel Caddesi ile Konur Sokak'ın köşesindeki binalarımız. Mülkiyeliler Birliği sadece Siyasal mezunları için değil tüm muhalif aydınlar için de bir buluşma yeri, bir sığınak oldu hep.
12 Eylül Anayasası'na alternatif anayasa taslakları Mülkiyeliler Birliği'nde hazırlandı, Dil Derneği burada kuruldu ve Aydınlar Dilekçesi bu binalarda yazıldı. Sivas katliamının ertesi günü başta Cevat Geray hocamız ve Aziz Nesin olmak üzere aydınlar ilk basın açıklamasını bahçemizde yaptı. Üç konfederasyon 12 Eylül sonrasındaki ilk işçi sınıfı birlikteliğine Mülkiyeliler Birliği'nde adım attı. Muammer Aksoy hocamız ile Uğur Mumcu'nun cenaze törenlerinde demokratik kitle örgütlerinin ev sahipliğini yine Mülkiyeliler Birliği yaptı.
2003'te Kürt Sorununa Çözüm Konferansı'nın ilk çağrısını yapan, aralarında Mülkiyeliler Birliği'nin başkanı olarak benim de bulunduğum kadınların toplandığı; Bergamalı direnişçi kadınlara onur ödülü verdiğimiz yer Mülkiyeliler Birliği oldu.
Sadun Aren hocamızın, Deniz Gezmiş'in avukatı Halit Çelenk'in doğum günlerini kutladığımız, insan haklarının yılmaz savunucusu Haldun Özen dostumuzla hastalığının ileri aşamasında son söyleşisini yaptığımız, ayrımcılığa karşı dünya çapında çalışmaları olan araştırmacı Stepan Kerkyasharian'ı ağırladığımız ve Hrant Dink'i konuk ettiğimiz yer Mülkiyeliler Birliği'ydi.
12 Eylül1980 Darbesi nedeniyle fakülteden mezun olamayan arkadaşlarımızın Mülkiyeliler Birliği'ne Onur Üyesi olarak kaydedildiği, direnişçi Tekel işçileriyle ve Siyasal'daki yumurta eyleminde gözaltına alınan öğrencilerimizle dayanışmamızda buluştuğumuz yer Mülkiyeliler Birliği oldu.
43. Genel Kurulumuzda seçilecek yönetimin, Mülkiyeliler Birliği'nin emek, demokrasi savaşımındaki safını perçinleyeceğine, burada bazı halkalarına ancak değinebildiğim dayanışma ve direniş zincirini güçlendirerek mücadelemizi yücelteceğine inanıyorum.
Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanlığına adaylığını koymuş olmanın, kadın veya erkek olmakla hiçbir ilgisi olmayan bir kararlılığın göstergesi olduğuna; emek ve demokrasi mücadelesinde söyleyecek sözü olduğunu beyan etmek anlamına geldiğini düşünüyorum.
Sözün çoğaldığı, samimiyetin seyreldiği bugünlerde ihtiyacımızın samimi söz ve dayanışmacı bir dil olduğu kanaatindeyim. Mülkiyeliler Birliği'nin samimiyetin ve hakikatin dilinin kurulması için önemli bir mevzi olduğunu bildiğimden, bu genel kurulun emek ve demokrasi dayanışmasının güçlendirileceği, barışık bir dönemin başlangıcı olmasını diliyorum. (FÇ/HK)
* Füsun Çiçekoğlu -2000-2004 Dönemi Mülkiyeliler Birliği Genel Başkanı
(*) Siyasal'a girdiğimde, "Üssü mizan" denilen sisteme göre, sınıf geçebilmek için bütün derslerden asgari beş almamız ve not ortalamamızın da yedi olması gerekiyordu. Haziranda yedi ortalamayı tutturamadığımızda beşin altında not aldığımız tüm derslerden Eylül'de sınava girmek, Eylül'de üssü mizan'ı tutturamadığımızda ise sınıf tekrarı yapmak zorundaydık.
Bu sisteme karşı 1975 Şubat'ında başlattığımız boykotu kırmak isteyenlere karşı, -10-15 derece soğukta Siyasal'ın önünde nöbet tutarken başlayan arkadaşlıklardan bazıları zamana meydan okuyor. Sevgili arkadaşım, değerli yazar Şeyhmus Diken'le neredeyse kırk yıla varan dostluk, zamana meydan okuduğundan değerlidir. Hatırşinaslığı, diğerkâmlığı, misafirperverliğiyle şehrine ve adına layık insan Şeyhmus Diken'in arkadaşlığı, kendisi gibi kıymetlidir.