Fotoğraf: Pixabay/Bhakti Kulmala
Doğulu toplumların en belirgin iki davranış özelliğinden biri sıkıca sarılma ve öpüşmek. Diğeri de ikramda ısrardır.
Gelir konuk evinize, sunarsınız yemeğinizi, çayınızı, kahvenizi! Ama hiç bir şekilde tatmin olmazsınız konuğunuza sunduklarınızı yeterince yiyip içtiğinden. Her defasında zorlarsınız, içiniz rahat etsin, aman konuk memnun ayrılsın, hürmette kusur olmasın diyerek.
İki dedik geleneksel davranış özelliklerine!
Öbürü de, daha merhaba derken sıkıca sarılmak. Sarılmak ne kelime bir de elinizin ayasıyla sırtı sıvazlamak. Ve tabi bunları yaparken bir taraftan da yanak yanağa dokundurarak öpüşmek.
Ha, belki bunlara “geleneksel davranış özelliği” demek doğru mu inanın bilmiyorum. Ama şunu bilirim, büyük ölçüde içten gelen ve geleneklerden akıp gelen yaşama dair davranış örnekleridir yapılanlar. Sonuçta böyle bir yaşam geleneğinden gelmeyenler için ilgi çekici davranış özellikleri.
Sözün özü, Covid - 19 denen koronavirüs salgını nedeniyle bırakın dostlarınızı! Yakınlarınızı, aile fertlerinizi bile neredeyse iki koca ay oldu hasretle sevgiyle şöyle bir içten sarıp sarmalamamayalı, kucaklayamamalı!
Korona günleri geçtikten sonra bir sürü eski yaşam biçimi farklılaşacak sanki.
Öyle bir şey ki, insanı insandan uzaklaştıran bir yeni dünya düzeni. Aslında belki de kapitalist düzenin insanı alabildiğine birey çıkarları üzerinden şekillendiren, yeniden yapılandıran ve “gemisini kurtaran, kaptandır” sözüyle varlık bulduran insan tipine doğru bir gönderme belki de...
Adına “modernite” denilen ve “katı olan her şey buharlaşıyor” sözüyle varlık bulan kapitalist yeni dünya düzeni duyguları da köreltip ruhsuzlaştırıyor.
Alışır mıyız artık içten bir dost kucaklaşmasına?. Zaman gösterecek. Çok klasik bir slogan söz var ya hani: Hiç bir şey eskisi gibi olmayacak diye. Aman olmasın o eski dediğimiz bir kaç ay öncesine kadar yaşadıklarımız doğrusu çok arzulanan, ona dönüşte ısrarı öne çıkaran geçmişe dair nostaljik tercihler değil.
Ama bir şey var ki sahici dostlarla sanki yıllardır görüşmüyormuş gibi şöyle bir sarılmak, hani şairin kelamınca “sarıl, sarıl da büyü” dercesine hasret gidermek iyiymiş, insan işte, özlüyor ya hû...(ŞD/EMK)