Sevgili bianet;
Merhaba;
10. yaş doğum yıldönümü davetiyeni aldım. Teşekkür ederim. Yeni yaşını Dünya Basın Özgürlüğü günü etkinlikleriyle ile kutlamak ne güzel fikir! Hayat izin vermediği için o gün kendim Ankara'da, ama yüreğim seninle olacak.
Biliyorsun seninle tanışıklığımız doğum öncesine dayalı. Doğumun da büyümen de bana heyecan ve keyif verdi.
Seninle birlikte ben de büyüdüm ve senden çok şey öğrendim.
İlk beş yıl "okur" düzeyinde olan ilişkimiz, 11 Haziran 2005'den bu yana da okur-yazar ilişkisine dönüştü.
Bu mektubu niye yazıyorum biliyor musun? Sana yazmaya başladıktan sonra kişisel düzeyde bana kazandırdıklarına şöylece bir bakmak için.
Telefonda "Yaşlılık alanında yazsana bianet'e" dediğinde Nadire Mater(NM), çok heyecanlanmıştım.
İlk yazı karalamalarımda dil anlamında zorlanmıştım, hep resmi dille yazılar raporlar yazmağa alıştığım için. O aşamada editörlüğümü yapan NM ve BA'nın çok büyük desteğini aldım.
"Ben Bir Yaşlıyım" başlıklı ilk yazımın yayımlandığı gün öyle mutlu olmuştum ki... Defalarca açıp bi daha bi daha okumuştum.
O zamandan bu yana beş yıl geçti. Az önce saydım; tam 226 yazım çıkmış sende. Hala ilk yazımın heyecanını duyuyorum, sana yazarken. Hala ilk yazımın yayımlandığı günkü heyecanını duyuyorum, sende yayımlanan bir yazıma bakarken.
Sevgili bianet; dönem yayın editörlerim için sana yazdığım bir yazıya "bianet'te bianet'i anlatmak acaip olacağından sadece: 'bianet farklı, bianet'te yazmak -ve çalışmak da olsa gerek- ayrıcalıklı' demekle yetineceğim" diye başlamış ve ardından her bir editörümden öğrendiklerimi sıralamıştım.
3 bin 900 yazarının yazdığı binlerce yazı-haberin arasından hatırlaman biraz zor. Hatırlamana yardımcı olayım.
O yazıda her editörün yazıma -bir şekilde- kendi rengini kattığını, sayelerinde "yazıyı önce döktür, gereksiz sözcükleri at, sonra kelime ekonomisi yaparak metni yeniden yaz." alışkanlığı kazandığımı, internet sembol dilini öğrendiğimi, "yazılarınızın uzunluğu daha fazla alıntılanmasına engel teşkil ediliyor" gibi zarif uyarılarını kaale aldığımı(!) yazdığımı hatırlıyorum.
Ayrıca, hasbelkader beş bin vuruştan az yazabildiğimde "Sakla vuruş hakkını, gelir zamanı" diyen atalarımın sözünü dinleyip onları "bir sonraki yazımda vuruş alacağımı kat be kat fazlasıyla kullanacağım." diye tehdit ettiğimi, başlık bulamadığımda 'isim anası/babası siz olun' dediğimi, italikler, boldlar, yazı karakteri ve punto değişimleri ile süslediğim, parantez-tire-yıldız-dipnotlarla rüküşleştirdiğim yazılarıma müdahale ettiklerinde "Editörün kestiği yazı, yazan kişiyi acıtmaz" diye düşündüğümü yazdığım da aklımda.
Nadiren "caz" yaptığımı, görsel ve ara başlık ekleyerek yazılarımı renklendirdiklerini, bilumum kaprislerime katlandıklarını, üretmem için beni yüreklendirdiklerini yazdığımı da unutmadım.
Bazı ekleri yanlış kullanarak, cins terimleri sözlüğüne aykırı sözcükler kullanarak yorduğum editörlerim; insanın içindeki güneşi solduran, içi naneli dışı çikolata kaplı ya da gül renkli, neşeli yazılarıma da bireysel söylemimi uzun notlarla toplumsallaştırma oportünizmi yaptığım yazılarıma da eşit muamele ettiler.
Sevgili bianet; bilvesile geçmiş, el'an ve gelecek tüm editörlerime selam, sevgi ve teşekkürlerimi ilet lütfen.
Sevgili bianet; bana öyle büyük ufuklar açtın ki...
Yayımladığın yazılarım sayesinde TRT- 2'de (2006-2007) yaşlılık dönemi sorunlarını işleyen "MAVİ" programının "kaynak metin yazarlığı" ile danışmanlığını, yine TRT-2'de (2007-2008)-(2008-2009) benim yaşlı portrelerimden esinlenilerek yaşlı öykülerini işleyen "ÖMÜR DEDİĞİN" adlı programın danışmanlığını yaptığımı biliyorsun.
Sayende Amerika Birleşik Devletleri'nde yayımlanan Marquis Who's Who İn the World (Dünyada Kim Kimdir)-2010 yayınında biyografimin yer aldığını, England-Cambridge Internatıonal Biographıcal Centre tarafından 2000 Outstanding Intellectuals Of The 21st Century-2010 için aday gösterildiğimi, uluslararası bir yayın için (Journal of Aging Research) benden makale istendiğini de biliyorsun.
Ankara'da iki, İstanbul ve İzmir'de yapılan birer uluslar arası toplantıya konuşmacı olarak davet alıp icabet ettiğimi, Galatasaray Üniversitesi'nde bir öğrenci çalışmasına katıldığımı, yaşlılık ve aile içi şiddet gibi konularda konuşmam için gönüllü kuruluşlardan, sosyal hizmet eğitimi veren okullardan, radyo-TV'lerden çağrılar aldığımı, bazı gazetecilerin yazı kahramanlarımla görüşmek istediğini, bazı görsel medya izleyici temsilcilerinin yazı içeriğimdeki hususlara ilişkin açıklamalar gönderdiklerini de bilvesile belirtmeliyim.
Yazılarım veb sitelerince alıntılandı, açık öğretim kitaplarında yer aldı, dergilerde yayımlandı. STGM beni ayın (yaşlı hakları) aktivisti olarak uygun görüp röportaj yaptı. Sosyal hizmet projelerinde birlikte çalışmamı önerenler, yaptıkları bilimsel çalışmalar için destek isteyenler -ve de gören- oldu.
Hatta sana yazıp daha sonra üzerinde oynadığım bir yazımla katıldığım yarışmada birinci olup çamaşır makinesi kazandım, ödül olarak.
Sayende izini kaybettiğim arkadaşlarım buldu beni.
Sevgili bianet; okurları(n-m)dan bir-ikisiyle tanışıp ortak çalışmalar yaptığımı, bazı yazılarımı tiyatro oyunu/radyo tiyatrosu yapmamı önerenler olduğunu, yazılarıma telefon, e-posta ya da bizzat görüşme yoluyla ses verip konuya ilişkin yeni bir yazıya ya da başka yazarların yazılarına vesile olanlar olduğunu da bil lütfen!
Yazılarım dolayısıyla hafta sonu gezmelerini geciktirdiğinden yakınan, bir yazımın içinde geçen "gülmek ne kadar çok yakışıyormuş sana!" cümlesinden hareketle "Şadiye Hanım, size de yazmak yakışıyor. Zihninize ve parmaklarınıza sağlık" diyerek yüzümde kelebekler açtıran, hediyeler gönderen, memleketlerine davet eden, yazı konusu önerenler; anılarını yazan, hatalarımı düzelten, sana selamlar gönderen, müzik öğretmeni olduğumu düşünen okurları(n-m) da var.
Mektuplarında "Yazdıklarınız ülkeme dair umutlarımı kışkırttı"diyen, "Sevgi- özlem-saygı ve yaşam gerçeğini sergileyen, duygulu güzellikteki yazını okuduktan sonra gözlerimi kapatıp yıllar öncesine gittim" diyen, "Sizi 'Küçük Prens'in gözleri ve 'Karabalık'ın inancı ile okuduğumu bilmelisiniz" diyen, "Siz ne yapıyordunuz dün akşam mutfakta yazınızdaki renklerden birini beğenip, o küçük gibi görünen kocaman hikayelerden birinin içine dâhil ettim kendimi" diyen, "Türkiye'de ihtiyarlık sorunlarındaki boşluğu doldurarak güzel bir iş yapıyorsunuz ama siz de biraz mutlu olun, çünkü çok zor onlarla uğraşmak" diyen okurları(n-m) gönlümü okşayıp, yazmanın 'ne menem güzel bişi' olduğuna beni inandırdı.
En güzel yaşlarındaki insanların danışmanlık/rehberlik taleplerine yanıt verdim olanaklar ölçüsünde. Yaşlılığa dair verdiğim pratik bilgiler için teşekkür edenler, bilmediklerimi bana iletenler ya da yol gösterenler, bir yazı kahramanımın yalnızlığını paylaşmak için onunla yazışmak isteyenler, "Bugün biamag'da yazınızı göremeyince meraklandım. Dinlenmek için bir yerlere mi gittiniz? Yoksa bir sorun mu var?" diyenler, "Yazılarınızı takip edeceğim" diyerek bağlılığını bildirenler oldu. Hatta yazımın birinin yayımdan kaldırılmasını isteyen de oldu. Çocukluğuma -ve memleketime- dair yazılarıma hemşerilerim ses verdi. Yanlış anlaşılmalarla kalbini kırdığım ya da kalbimi kıranlar da olmadığı değil.
Sevgili bianet; bu mektubu sana "vuruş" kaygısı olmadan yazıyorum. O yüzden izin ver bir okurunun mektubundan alıntı yapmama.
" (...)Az önce bir yazınızı okuyunca eşime dedim ki 'Bu yazıyı oku. Bir yerinde seni anlatıyor. Oku, bulamazsan sana söylerim'. Buldu; Neruda'nın yavaş yavaş ölürler paragrafında kendini. Ve 'çok haklısın' dedi. Ama ben artık biliyorum haklı olmak bir şeyi değiştirmiyor. Keşke her konuda haklı olmasam. Kısa bir süre sonra her şeyi terk edip gitmeyi planlıyorum, çok zor olsa da. Eşime anlattım bunu. Nasıl olacak, nereden başlayacağım bilmiyorum. Önce kendime bir iş ve bir yer bulmam gerekecek. Artık duyduğum ve okuduğum her satırda, her karede geçmişe dönmek istemiyorum.
Size yazacağım ama gelin sizinle bir anlaşma yapalım. Ben size tanıklıklarımı, yaşadıklarımı, hayatlarımızı yazayım. Siz benim yazdıklarımı isterseniz kendinize saklayın, isterseniz kendi tarzınızda değiştirip yazın. Eğer böyle olursa benim açımdan yazmak daha kolay olacak. Gördüğünüz gibi kolayı seçiyorum. Gerçi anlatmak daha kolay olacaktı ama bunun için ömür yeter mi, bilmiyorum. Belki bir gün karşılaşırız."
Sadece bu okurun için bile yazmaya değerdi, inan olsun.
Bazı okurları(n-m)a baskı yapıp görüşlerini yazıya döktürdüğüm, çevremdekilerin görsellerini kullandığım, meslektaşlarıma torpil geçip kitaplarını tanıttığım, tanıdıklarımı "bak seni yazarım ha" diyerek tehdit ettiğimi de bil lütfen!
İtiraf etmeliyim; sana yazarak öyle çok içimi boşalttığım ki.
Satırlarımın arasında beni ve kendini arayıp da bulanlar oldu.
En acımasız okurlarım kim biliyor musun? Kızlarım. Yazım hatalarımı bulmak onları keyiflendirdi. Alt metinlerde benimle karşılaştıklarında "Anne, Burada sen varsın" dediler manidar.
Gün oldu internet cafelerden yazdım sana, çoluk çocuğun yanında. Gün oldu başka amaçla yazdığım yazıları 'bianetce'ye çevirerek yeniden yazdım senin için.
"Hayatın ş(i-a)ir halleri" adı altında sana imzamla yazamayacağım şeyleri 'sahne' adımla yazdığım da oldu, laf aramızda.
Sevgili bianet; sana, bana "Yeni bir okur kazan(dır)ma" kirli düşüncesiyle çevremdeki ilgili kişilere -özellikle meslektaşlarıma- gönderdim, sen de yayımlanan bilumum haberleri, makaleleri. Ve akabinde yeni yazarlar kazandığını da biliyorsun zaten.
Yazma serüvenim sadece seninle sınırlı kalmadı. Yayımladığın her yazım sosyalhizmetuzmani.org sitesince alıntılandı ama mesleki siteme özel bilimsel yazılar yazmayı da ihmal etmedim. Sayende dizi yazılar yazdım, ileride başka türlü de değerlendirilmesi olası. Sosyal hizmete dair yazılarım mesleki uzun konuşmalara, yazışmalara yol açtı.
Haberdar olmam koşuluyla bianet çalışanları evlendiğinde, anne-baba olduğunda, bir başka iş için ayrıldığında keyiflerini, yakınlarını kaybettiğinde acılarını, ödüller aldığında ya da kitap yazdıklarında mutluluklarını, hak etmedikleri linçvari girişimlerle ya da haksızlıklarla karşılaştıklarında öfkelerini, bianet yazarlarının da acı-sevinçlerini paylaştım gerektiğinde.
Bu mektubu "Heyyyyy bianet; sen nelere kadirsin!" demek için yazdım sana.
Dilerim önümüzdeki on yıllarda "Heyyyy bianet; sen nelere kadirsin!" dedirtecek nice gelişmelerin keyfini paylaşırı(m-z) seninle, tüm çalışanlarınla, yazarlarınla, okurlarınla.
Evet sevgili bianet; sen on yıldır bize yeni ufuklar açtın hep.
Dilerim önümüzdeki on yıllarda bize daha derin ve fazla ufuklar açarsın!
İyi ki varsın bianet! Bizi ışıtmağa devam et emi!
bianet; yeni yaşın, yeni on yılın kutlu olsun!
bianet; sana emeği geçen herkese de selam olsun!
bianet; sana yazan herkese selam olsun!
bianet; seni okuyan herkese bin selam olsun!
*Şadiye Dönümcü. bianet yazarı.
**Hayatıma bir sürü alanda anlam katan ve beni yazı yolculuğuna çıkartan ablama da bizatihi selam ve teşekkürlerimi iletmeyi ihmal etme olur mu?
*** Bana zaman hediye edenlere de teşekkür edeyim ki; büyüklük yine ben de kalsın. Onlar kim mi? Hani bana 'şer' yapıp, sonuçta 'hayırlar'a vesile olanlar var ya. Gerçekten her şerde bir hayır varmış. Yoksa sana yazmak için nerde bulacaktım zamanı.