"Ruanda'da bir soykırım mağduru daha. Ancak bunun diğerlerinden farkı bir ismi ve bir yüzünün olması. Size gülümseyen ve size konuşan bir yüz. Julie buradan ayrıldı. Kocasını ve çocuklarına kavuştu. Bunu biliyordum, ancak hiçbir zaman bunu kabul edemedim ve etmeyeceğim de.
Julie'nin sonu gelmeyen bu sayılarla dolu soykırım listesinde yer almasını istemiyorum.
Sürekli havada kalmaktan yorgun düşseler de kollarımı indirmek, pes etmek istemiyorum. Birleşmiş Milletler ve Batı dünyasının haksızlıklarını kabul etmiyorum.
Erkeklerin yaptığı bu soykırımda, erkeklerin erkeklere yaptıkları haksızlıkları reddediyorum. Kendileri gibi kadın fakat korumasız olanlara yardım elini uzatmak için ayağa kalkmayan kadınların bu pasifliğini reddediyorum.
İnsanlığın adaleti çok uzakta!!
Julie gitti. Tecavüze uğrayan kadınların meşalesi söndü. Kim onların sözcülüğünü yapacak bundan böyle? Julie, yaşadığı yerleşim birimindeki siyasi iktidarın düzenlediği sayısız tecavüzler sonunda AİDS'ten öldü. (Bkz "Sessizliğin Yaraları" kitabı)
Sizlere sesimi duyurduğum şu an bile, 1994 Ruanda Soykırımı'nda hayatta kalanlara, özellikle de soykırım sırasında tecavüze uğrayan ve umutsuzluklarıyla baş başa bırakılan kadın ve kızlara yapılan haksızlıklar karşısında ne denli çaresiz kaldığımı anlatamıyorum. Niçin?
Değerli kardeşlerim, şu an yüreğimin neler hissettiğini size anlatamam. Hüznün yükünü kendiniz görebilesiniz diye, onu sizlere açmak isterdim. Yüreğim kocam ve çocuklarım için kanıyor. Ancak Julie'nin ölümü, benim için ve onun uğruna mücadele ettiği, tecavüze uğramış fakat hayatta kalabilmiş kadınlar için bir umutsuzluk.
Kimse hayatta kalanlardan ve doğdukları günden bu yana kendilerine yapılan haksızlıklardan söz etmiyor! Kim konuşur?İnsanı çevreleyen bu soykırımcı ideolojiyle buna nasıl cesaret edilir?
Tecavüzden mahkum olanı duymadım
Yakınlarının soykırıma uğramaları sırasındaki sessizlik, halen onları çevreliyor. Uğradıkları kin, hiçbir zaman olmadığı kadar kendini gösteriyor.
Norbert Zongo şu sözleri söylerken haklıydı : "En kötüsü, kötü insanların kötülüğü değil, iyi insanların suskunluğudur." Bugün, hiçbir zaman olmadığı kadar isyankar hissediyorum kendimi. Soykırımcı bir kişinin Arusha'daki Ruanda Uluslar arası Ceza Mahkemesi'nce tecavüzden mahkum edildiğini hiç duymadım. Julie'nin yaşadığı Taba Kasabası'nda kadınlara tecavüzü tezgahlayan bölge yöneticisi Akayesu'nun bile.
Oysa ki, bir şüpheli yakalandığında ilk yapılan şey, onu bir AİDS testine tabi tutmaktır.Burada belirtmeden edemeyeceğim bir başka gerçek ise, ölen ya da hayatta kalabilen bu kadın ve kızlara tecavüz edenlerin, Batıda ellerini kollarını sallayarak dolaştıkları ve AİDS tedavisi gördükleridir.
Onların tecavüz ettikleri ise yavaş yavaş ölüyor ve yakın gelecekte, soykırım sırasında yaşanan tecavüzle hakkında tanıklık edecek kimse kalmayacak. Adalet nerede kaldı?
Kötülük iyiliğe karşı üst üste zafer kazanıyorsa, insanlık nereye gidiyor? Bizler nereye gidiyoruz? Bizleri yaşananlardan korumayan Birleşmiş Milletler (BM), adaleti getirebilseydi önce kendisiyle başlaması gerekirdi.
Varlığımız yalanları çürütüyor
Bizim hayatta kalmamız, BM'nin işine gelmiyor. Çünkü varlığımız yalanlarını çürütüyor. Hiç birimiz hayatta kalmasaydık mutlu olurlardı.
Özür dilerim kıymetli kardeşlerim, Julie öldü.
Kendimi zayıf ve umutsuz hissediyorum. Soykırım sırasında tecavüze uğrayan kadınlara tanıklık etmek için kaç kadın kaldı? Bunu yalnızca sizler anlayabilirsiniz. Sizler, benim ve Julie gibi, ıstırabı, hüznü, adaletsizliği ve terkedilmişliği biliyorsunuz. Sizleri tanık olarak çağırıyorum.
Julie bizlerle, kayıp yakını olarak ana, eş, kardeş, kızlarla Dayanışma Dünya Ağı'nı kurduğunda, bu bir imdat çağrısıydı. O, ailelerin; başka kadın ve annelerin anlayışlarının arayışındaydı. O sizi seviyor, size güveniyor ve 2002'deki yeni bir toplantımıza gelmek istiyordu.
Son dakikadadır ki o, yalnız yolculuğu sürdürmeyi tercih etti. Julie bizim için bir tek Julie'yi temsil etmiyordu. O soykırımda tecavüze uğrayan tüm kadınları temsil ediyordu. Ruanda'da birçok Julie var. Julie tecavüze uğrayan başka kadınlar için bir cesaret meşalesi idi.
Julie'lerin kararmalarına izin vermeyelim
Bütün bu Julie'lerin umutsuzluk içinde kararmalarına izin vermeyelim. Bana yardım edin ki, mücadelesi güçlensin ve hedefler ortaya konulsun. Yoksa, Julie'ler dünyada varolmaya devam edecek.
Yaşadıklarımızı unutmamızın mümkün olmadığı doğrudur. Ama şahsen, adaletin yerini bulmadığına tanık olmak, soykırımın bende yol açtığı yaradan daha büyük bir yara.
Soykırım sırasında yaşadıklarımızda da gördük ki şu an strateji halini alan terkedilmişlik beter bir şey. Bu suskunluk yüzünden, hayatta kalmayı başaranlar da yorgun düşer ve susarlar.
Agresif yaklaşımımı bağışlayın, nerede kaldığımı artık bilmiyorum. Soykırımdan kurtulan kadınların neler yaşadıklarını görünce, sanki başkalarının arkamızdan "Hakkettiklerini buldular" dediğini duyuyorum. Bu yaşamdan çok yoruldum. Her anı mücadele dolu fakat sonuç vermeyen bu yaşamdan...
Çok acılar çektin Julie
Sizleri, dünya anne ve kadınlarını, imdadımıza çağırıyorum. Siz ki, kadınlığınıza ve insanlığınıza hala inanıyorsunuz. Siz ki halen sevmeyi biliyorsunuz.
Değerli Julie'm, senden binlerce kilometre uzakta bulunuyorum. Fakat sana hiç bu kadar yakın olmadığım bir yerdeyim. Çok acılar çektin, Julie, biliyorum.
Acılarını senin kadar hissettiğimi söyleyemem çünkü acılar her bir çeken için farklıdır. Sana cesaretin ve tecavüze uğramış kadınlar adına verdiğin mücadeleler için yalnızca teşekkür edebiliyorum. Çünkü seni kurtarmaya hiçbir şeyin çare olamayacağını biliyordun.
Sesinle buluşana dek mücadele
Sana yalnızca bir söz verebilirim Julie. Bana güvenebilirsin: Seninle bulunduğun yerde buluşana dek yılmadan mücadeleyi sürdüreceğim ve kim bilir, belki bir gün sesimiz, yarının kadın ve kızları tarafından duyulur.
Kim senin ne zorluk ve ne acılar çektiğini bilebilir Julie? Suçlu senmişsin gibi komada yattığın sıralarda bayram eden düşmanlarınla 8 yıl bir arada yalnızlık içinde yaşamak zorunda bırakıldığını kim anlayabilir?
Gidişin bir şeyi çözmüyor, Julie, çünkü hayatta kalmayı başarmış birinin ölümü sadece cezasız kalma uygulamalarının yerleşmesini sağlar. Sen, hüzünleri ve dudaklarında tanık sözleriyle geçip giden onca kadından bir tanesin.
Akıtacak gözyaşın kalmamıştı
Senin yerine konuşacak olan davalar bitmeden mi gidiyorsun? Kim Taba'da yaşadığın yalnızlık dolu yılları anlayabilir? Sen ki daima, sana, kocana ve çocuklarına işkence yapanların arasında yaşadın.
Onların çocuklarına öğretmenlik yapmayı sürdürme yürekliliğini nereden buldun? Kim böylesi büyük bir sevgi hissedebilir? Akıtacak tek bir gözyaşın bile kalmamıştı. Gözlerin de yüreğin gibi kurumuştu artık. Julie seni suskunluk ve terkedilmişlik öldürdü.
Sen büyük Julie idin, çektiklerine rağmen de öyle kalacaksın." (YM/NM)