Sendikaları ve kadınları birlikte düşünmek pek de öyle kolay değil. Sendikalar gayet erkek egemen kurumlar. Betül Urhan Kadınlarla Dayanışma Vakfı (KADAV) tarafından yayımlanan Sendikasız Kadınlar Kadınsız Sendikalar; Sendika- Kadın İlişkisinde Görülen Sorun Alanlarını Belirtmeye Yönelik Bir Araştırma’da bu kurumları kadınlar açısından işlevini masaya yatırıyor ve mercek altına alıyor.
Urhan, sendikaların kadınlar için çözüm üretip üretmediğine, kadın politikalarının olup olmadığına yakından bakıyor. Araştırmada ilk göze çarpan sonuçlardan birisi, sendikalarda kadın temsil oranının oldukça düşük olması. Sendikaların da bu durum pek gündemini oluşturmuyor. Türkiye’de kadınların örgütlenmesine dair onlara özgül koşulları göz önünde bulunduran stratejiler izleyen sendikal anlayış söz konusu değil. Çalışmada kadınların sendikayla ilişkisinin yerine sendikaların kadınlarla olan ilişkisine, sendikaların kadın üyelerinin olmasını önemseyip önemsemedikleri üzerinde durulmaktadır.
Bu da doğru bir yaklaşım. Çünkü mesele, kadınların sendikaya üye olma pratiklerini geliştirecek, kadınların bunu deneyimlemesini sağlayacak politikaları sendikaların oluşturamamış olmasıdır. Başka bir deyişle sorun sendikaların cinsiyetçi yaklaşımlarıdır. İkinci önemli sonuç, hizmet sektöründe kadın istihdamının artmasının sendikaların varlığı açısından önemidir. Sendikalar bu durumu değerlendirip özellikle bu sektörde çalışan kadınların taleplerini değerlendirmeli. Başka dikkat çeken bir sonuç ise, TGS, Petrol-İş ve Genel-İş’in bazı işyerlerinde yapmış oldukları toplu sözleşmelerde, kadınların özgül sorunlarına değinilmiş olmasını Urhan son derece önemsediğini belirtiyor.
Çalışmada “kadınların üyelik ve temsil konusunda yaşadıkları sorunların nedenleri, sendikacılar ve uzmanların görüşü üzerinden” tartışılıyor. Araştırma kapsamına giren sendika ve konfederasyonlar ise, TÜRK-İŞ, DİSK, HAK-İŞ, Türk Metal, Petrol-İş, TÜMTİS, Deri-İş, KOOP-İŞ, Tekgıda-İş, Tarım-İş, TEKSİF, Toleysis, Birleşik Metal-İş, Genel-İş, Dev Sağlık-İş, Sosyal-İş ve Öz Gıda-İş olarak sayılabilir.
Genel olarak emek piyasasında çalışan kadınların sorunları şöyle sıralanabilir:
Kadınlar daha çok eş, dost, tanıdık referansıyla işe alındıklarından işveren tarafından üzerlerinde baskı kurulabilir.
Kadınlar erkek egemen dilin, cinsel ve cinsiyet temelli taciz ve ayrımcılığın yaygın olduğu çalışma ortamlarında kendilerini rahat hissetmezler.
Meslek sahibi oldukları görünmez kılınarak görev tanımları dışında kalan çay/yemek servisi yapmaya, ortalığı temizlemeye vs. zorlanırlar.
Türkiye'de kadınlar işe alınırken "sevgilin var mı, nişanlı mısın, evli misin, çocukların var mı, hamile misin, hamile kalmayı düşünüyor musun, evlenecek misin" gibi sorulara maruz kalırlar. Bu konuda herhangi bir kanuni yaptırım yoktur.
Kadınlar erkeklerle eşit değerde işi yaptıkları halde eşit ücret alamazlar. Terfilerde erkeklere öncelik tanınır.
İşyerinde cinsel taciz çok yaygındır. Mobinge de maruz kalırlar. Kadınlar işyerinde cinsel taciz karşısında korumasızdır, destek mekanizmaları işlemez.
İşveren ücretsiz izin ve hamilelik izni vermek istemediğinden kadını istifaya zorlar. İşveren kadın çalışanını daha kolay gözden çıkarır; yöneticiler genellikle erkek olduğundan, işveren daha vasıflı bulduğu erkekleri işte tutmayı tercih eder. Kadınlar medeni hali nedeniyle, evlendiği ya da çocuk sahibi olduğu için işten çıkartılabilir ya da bakım emeği yüzünden kendi isteğiyle istihdamdan çekilirler/çekilmek zorunda kalırlar. Çocuklar sadece kadınınmış gibi davranılır. İşyerinde kreş açma zorunluluğu belli bir sayıda kadın işçi olan işyerlerinde vardır.
Krizlerde ilk kadınlar işten çıkarılır.
Bütün bu sayılan sorulanlar karşısında sendikalar kadınların yanında yer almaz; kadınlara yönelik bir politikaları söz konusu değildir. Kadın çalışanları ve üyeleri için kreş açan bir sendika, meslek birliği ya da oda yoktur.
Urhan’ın çözüm önerilerini de sunduğu “Ne Yapmalı?” sorusunun yanıtı ise kanımızca sendikaların kendilerini baştan aşağı sorgulamaları, geleneksel yapılanmaları ve politikaları üzerine düşünmeleridir. Bunun için de cinsiyetçi dili ayıklamakla işe başlanabilir (Urhan, s. 153). DİSK’in “kadın sendika okulu” kurma planı son derece önemlidir ve desteklenmelidir (s. 155). Taşeron sistemi dediğimiz kısmi zamanlı güvencesiz çalışma rejimiyle kadınların evlere döndürülüp ev ve bakım emeğiyle baş başa bırakılacağı günümüz koşullarında kadınların örgütlenmeye ve yan yana durmaya her zamankinden fazla ihtiyacı var. (FS/ÇT)