Eğer yeni iletişim teknolojileri, iletişimin daha hızlı ve daha güçlü biçimlerini sağlayarak şirketleri hızla değişen bir piyasada rekabet edebilir kılıyorsa, neden sendikaları da daha güçlü ve daha verimli hale getirmesin?
Yeni iletişim teknolojileri olarak adlandırdığımız ve özellikle etkileşim, eşzamansızlık ve kitlesizleştirme özellikleriyle kitle iletişim teknolojilerinden farkını vurguladığımız araçlar, oldukça çeşitlenmiş, erişimleri kolaylaşmış ve piyasaya açılmaları ve kitlesel olarak tüketimleri bir dizi dinamikle birlikte arttığından ucuzlamıştır. Yeni iletişim teknolojileri, gelinen noktada değişik toplumsal grupların yöntem ya da politika arayışlarında önemli bir bileşene dönüşmektedir.
Emek ekseninde örgütlenen çeşitli topluluklar ve sendikalar da özellikle karşı karşıya olunan "sendikal kriz" bağlamında yeni iletişim teknolojilerine önemli roller biçmektedirler. Bugün emek eksenli örgütlenmelerin ve bu örgütlerden yana "bilgi" üreten akademisyenlerin yeni iletişim teknolojileri, özellikle de interneti temel alan arayıştan ve bu arayışlar temelinde edinilen deneyimler, ciddi bir birikime ulaşmıştır.
Sendikal krizin temel görüntüsü, sendikalı işçi sayısının dünya çapında azalıyor olması, sendikaların en önemli işlevlerinden olan toplu sözleşmelerde etkilerinin azalması ve sendikaların en önemli araçlarından olan grevlerin sayısının ve etkilerinin azalması olarak tanımlanmaktadır. Sendikal krizin nedenleri konusunda da bir uzlaşma göze çarpmaktadır. Bu nedenlerin başında öncelikle "kapitalizmin yeniden yapılanması" bulunmaktadır. Somut ifadesini bütün toplumsal süreçlerin piyasaya tabi kılınmasında bulan Neo-Liberalizm'in başlıca hedefleri, kâr oranlarını dünya çapında yükseltmek, sömürü mekanizmalarını yetkinleştirmek ve sermayenin uluslararası dolaşımını düzenlemektir.
Bu hedefler doğrultusunda üretim sürecini yeniden düzenlenmesi, politik müdahalelerle birlikte emekçi sınıfların, sermaye sınıfı karşısındaki mücadele yeteneklerini etkileyen unsurların da yeniden belirlenmesi demektir. Toplu iş sözleşmelerinin içerik ve kapsamının daraltılması, bireysel sözleşmeler ve ücret sistemleri, danışman statüsündeki sendikalar, taşeron işçilik ve sürekli işsizliği çalışan kesimlerin tümü için genel bir norm haline getirmek, üretim sürecinin yeniden düzenlenmesi, kapitalizmin yeniden yapılanmasının temel görünümleri, aynı zamanda da sendikal krizin unsurlarıdır.
Sendikaların krizine dair bu dışsal ve makro nedenler yanında daha içsel nedenlerden de söz edilebilir. Bu nedenlerin başında sendikaların süreç içerisinde giderek daha hiyerarşik, merkezi ve bürokratik yapılar haline gelmeleri bulunmaktadır. Sendikal krizin sadece bu görünür ve içsel sendikal kriz nedenleri ile açıklandığı durumda, bütün sorun sendika-üye- kamuoyu arasındaki bir iletişim sorununa dönüşmekte ve yeni iletişim teknolojileri de bu iletişim sorununu ortadan kaldırma misyonuyla ele alınır hale gelmektedir.
Bu yaklaşım içerisinde internet ve mobil teknolojiler sendikal krizin aşılması ve sendikaların yenilenmesi için yepyeni umutlar yaratmaktadır. "Eğer yeni iletişim teknolojileri, iletişimin daha hızlı ve daha güçlü biçimlerini sağlayarak şirketleri hızla değişen bir piyasada rekabet edebilir kılıyorsa, neden sendikaları da daha güçlü ve daha verimli hale getirmesin?" Bu soru, internetin toplumsal bir iletişim aracı olarak, tüm geleneksel kurumlan ve sosyal ilişki biçimlerini değiştirdiği gibi sendikaları da değiştireceği beklentisinde ortaklaşılmasına neden olmaktadır.
Bu ortaklaşmanın en önemli kanıtı, sendika olarak işlevlerini yeni iletişim teknolojileri ile bütünleştiren siber-sendikalar, sendikalaşma hakkındaki sözlerini daha önce ulaşamadığı işçi kesimleri arasında yayan siber- örgütçüler, sendikaların üyelerini internet kullanarak harekete geçirdiği siber-grevler gibi uygulamaların gündeme gelmesidir. Tüm bunlar, başlangıçta internet ve web ortamının sendikalar lehine yenilikçi kullanımları olarak görülseler de, daha dikkatli bir bakışı ve belki de ayrıştırılmayı hak etmektedirler. Burada argümanlar temelinde bir ayrıştırmaya gidilecektir.
Argüman 1: "İnternetin neden olduğu büyük değişime sendikalar uyum sağlamak zorundadır. Uyum sağlayamadığı durumda sendikaların soyu tükenecektir."
Literatürde karşımıza çıkan sendika-dinazor analojisini de hatırlatan bu argümanın ima ettiği şey, kapitalizmin yeniden yapılanmasını da sendikal krizi de belirleyen temel unsurun teknolojik gelişme olduğudur. "E-sendika" yaklaşımı olarak adlandırabileceğimiz yaklaşımın temelinde de bu argüman ve imledikleri yer almaktadır. E-sendika yaklaşımı içerisinde açıkça dile getirilen bu argümana göre, internet iç iletişimi ve işgörme biçimlerini, dışarıyla iletişimi ve iş görme biçimlerini, üye etkinliklerini, işçi eğitimi süreçlerini, konferanslar ve sempozyumların düzenlenmesi biçimlerini, sendikaların uluslararası ilişkilerini ve hatta toplu sözleşme süreçlerini etkileyerek, daha verimli hale getirecektir.
Bu süreçte e-sendikanın önüne çıkan engellerin başında üyelerin pek çoğunun internet erişimi olmaması, internet yatırımlarının maliyeti, pek çok sendikanın geçerli bir stratejisinin olmaması başlıca engellerdir. Ancak e-sendikanın önündeki asıl engel, var olan yapıları tamamen değiştirecek olan bu teknolojiler karşısında sendikaların verili iktidar yapılarını tutuculukla korumak istemeleridir. Ancak yine bu argüman, bu değişimden ve e-sendikaya dönüşmekten kaçışın söz konusu olmadığı düşüncesini de içerisinde taşımaktadır. Çünkü internet kullanımı hızla artmakta, internet altyapısı maliyetleri hızla azalmakta, sendika üyeleri giderek daha fazla, 7/24 hızlı ve kişiselleştirilmiş hizmetler gibi sadece e-sendika sayesinde sunulacak hizmetleri talep etmektedir. En son ve en önemli gerekçe ise, e-sendikaya dönüşmediği durumda sendikaların soyunun tükenecek olmasıdır.
Bu argüman "saf bir teknolojik belirlenimcilik" yansıtmaktadır. Yeni iletişim teknolojilerinin yarattığı büyük değişimle ancak uzlaşılabilir. Yeni iletişim teknolojilerinin yarattığı yeni topluma uyum sağlamak ve yeni gerçeklikle uzlaşmak dışında herhangi bir yol yoktur. Çünkü uyum sağlamamak bu değişim sürecinde saf dışı kalınması anlamına gelmektedir. Bu yaklaşım aslında yaşamın pek çok alanında karşımıza çıkan ve her yeni teknolojinin hızla zihinlere bulaştırdığı şeyin ta kendisidir. Aslında bu ses, her yerden yankılanmaktadır. Hatta artık bir çağrı olmaktan çıktığı söylenebilir. Esnek üretim yöntemlerinden bankaların iktidarına, mahkûmların elektronik olarak fişlenmesinden her gün daha yeni ve özellikli olanı ile karşılaştığımız cep telefonlarına kadar bir takım unsurların karmaşası durumundaki bu "yeni toplum" kendisini ısrarla sunmaktadır, insanlar da bu yeni gerçekliğe, merkezinde, genellikle mikro elektronik devrimi diye tanımladığımız yeni teknoloji figürünün durduğu gerçekliğe uyum sağlamaya çalışmaktadır.
Burada e-sendika'nın "üyelerine hizmet vermesi" bir anlamda sendika üyesinin müşterileştirilmesi yaklaşımını içermektedir. Sendikaların tüm işlevlerinin yerine interneti ikame ederken, sendikalarda var olan iktidar yapılanmasını en önemli engel olarak gören bu yaklaşım, ilk bakışta sendika muktedirlerini eleştirir gibi görünse de, onların enformasyon ve iletişim teknolojileri profesyonellerinden oluşan bir başka iktidar yapısıyla yer değiştirmesinden başka bir şey önermemektedir.
Argüman 2: "Geleneksel örgütlenme stratejileri ile internetin sağladığı yeni olanaklar birleştirilmelidir."
Bu noktada, pek çok yerde e-sendika yaklaşımı ile birlikte anılan siber- sendika yaklaşımının farklılığını ortaya koymak anlamlı hale gelmektedir. Siber sendika yaklaşımının en önemli temsilcisi olan Arthur Shostak, e-sendika yaklaşımının interneti tek ve asıl değiştirici güç olarak konumlandırmasının tersine, internetin en yararlı olduğu durumun militanlık, iş yasalarının reformu ve politik eylem bileşiminin bir parçası olduğu durum olduğunu söylemektedir. İnternete doğrudan bel bağlamanın, bir süre sonra onu sınırlandırıcı ve üst bir sistem haline getireceği konusundaki haklı öngörüsü çerçevesinde, internetin sendikalar için bir yardımcı ve aksesuar olması gerektiğini ileri süren Shostak, aslında varolan sendikal yapı ya da onun değişimine ilişkin pek bir şey söylemez. Söyledikleri daha ziyade bildiğimiz sendikal yapının, internetin sağlayacağı olanaklarla nasıl ıslah olacağına ilişkindir.
Bu ıslah olma durumu, Shostak'a göre sendikaların toplum nezdindeki yerinin de ıslahı anlamına gelecektir. Shostak'ın siber-sendika yaklaşımı, moda olan deyimle "best practice"i -yani en iyi uygulamayı- aramaya dönüktür. Bu en iyi uygulama çerçevesinde Shostak, sendikaların iletişim teknolojilerini kullanımlarına göre, siber-ilgisiz, siber-avare, siber-fayda ve siber-sendika olarak ayrıştırılma- sını önermektedir. Bunlardan ilk üçü günümüz sendikalarının interneti ya da iletişim teknolojilerini kullanma biçimlerini tanımlamaktadır. Siber- sendika ise Shostak'a göre varılması gereken noktadır ve "değerli gelenekleri koruyan ve geleceğe karşı sorumlu olan" bir sendikal anlayıştır.
Argüman 3: "İnternetin yarattığı yeni iletişim ortamı, sendikal krizin içsel nedenlerini ortadan kaldırır. Sendikal demokrasiye yol açar, bürokratikleşmenin önüne geçer ve sendikaları dağıtık yapılara dönüştürür."
En genel biçimde "ağlaşmış emek hareketi" olarak ifade edebileceğimiz bu argüman, asıl olarak önceki iki argümana yöneltilen eleştirilerden yola çıkmaktadır. Birinci argümana yönelik eleştiri, saf teknolojik determinizm iken, ikinci argümana yöneltilen eleştiri, sendikal krizin büyük ölçüde göz ardı ediliyor olmasıdır.
Aslında çok çeşitli argümanları ve eleştirileri tek bir başlık altında sınıflandırmanın her türlü sorununu ve zorluğunu kabul etmekle birlikte, bu çok çeşitli argüman ve eleştirilerin ortak noktalan olduğu yadsınamaz. Hem interneti ele alış hem de sendikal yenilenmeye ilişkin öngörüleri bağlamında, hepsinin sendikal krizi aynı zamanda bir iletişim problemi olarak kavrıyor olmalan bu ortak noktalardan ilkidir, iletişim problemi derken aslında iki boyuta vurgu yapılmaktadır.
Hem sendika içi -yani sendika merkezleriyle, daha alt birimler ve üyeler arasındaki iletişimde bir problem vardır- hem de sendikalar ile kamuoyu arasında bir problem vardır. Geleneksel sendikaların önemli bir bölümü, işçilerin sendikal politikaların belirlenmesinde ve önemli kararlarda söz sahibi olmasını sağlayacak mekanizmalara sahip değildirler. Bu mekanizmaların yokluğu, geleneksel sendikal hareketin en önemli sorunu olarak tartışılan bürokratikleşme ve merkezileşmede somutlaşmaktadır, internet ise, yarattığı yatay iletişim ortamı ve etkileşimi olanaklı kılması sayesinde, sendikaları demokratikleştirecek, desentralize edecek, daha saydam ve açık hale getirecek, bürokrasiyi zayıflatacaktır.Diğer taraftan, medya yapılanmasının da neden olduğu sendikalarla toplumun geri kalanı arasında oluşan kopukluk, sendikalann taleplerini topluma anlatmalarını ve grev gibi gerekli durumlarda kamuoyu desteği oluşmasını olanaksız kılmaktadır. Oysa internet, web sayfaları aracılığı ile sendikaların daha geniş izleyiciye ulaşmalarını sağlayarak, sendikaları daha güçlü ve etkili hale getirecektir.
Sendikal krizin bir iletişim problemi olarak kavranması dışında diğer bir ortak nokta ise, doğrudan ya da dolaylı olarak "bilgi iktidardır" argümanına yapılan vurgudur. Bu argüman Chris Bailey tarafından şöyle ifade edilmektedir:
"Pek çok sendika, taraf olduğunu iddia ettiği demokratik değerlerden hayli uzak düşmüştür... Ağlaşmış bir emek hareketi yaratmanın önündeki başlıca engel, bu yerleşmiş sendika bürokrasilerinin direncidir. Ağlaşma ile yakından ilgili olan enformasyonun yayılmasını, büyük ölçüde "bilgi kanallarını" denetimlerinden kaynaklanan kendi egemen pozisyonlarına açıkça bir tehdit olarak görmektedirler". Bu yaklaşım, ayrı bir argüman ile sınıflandırmayı deneyeceğimiz, emek enternasyonalizmine vurgu yapan yaklaşımlarla da son derece ilişkilidir.
Argüman 4: "İnternet, sendikaları uluslararasılaştıracak ve geleneksel enternasyonalizmin yeniden doğuşuna önderlik edecektir."
Emek-yeni iletişim teknolojileri literatüründe en fazla gönderme yapılan Eric Lee, bu yaklaşımın en üretken yazarlarından birisidir. Eric Lee, The Labour Movement and the Internet: The New Internationalism (Pluto Press, 1997), The Internet Belongs to Everyone (2000), How Internet Radio Can Change the World: An Activist's Handbook (Barnes ft Noble, 2005) kitaplarının yazan, bir sendika aktivisti ve aynı zamanda da bir internet aktivistidir.
İşçi sınıfının enternasyonalizm düşünü 18. yüzyıl işçi sınıfı hareketine dek götürmek mümkün olsa da, bu düşün ilk gerçekleşmesi Marks ve Engels'in Komünist Manifesto'da yaptığı "Dünyanın bütün işçileri birleşin" çağrısından 16 yıl sonra, bugün bilinen adıyla I. Enternasyonal'in kurulması olmuştur. I. Enternasyonal, tek tek ülkelerdeki işçi sınıfı hareketlerini uluslararası tek bir hareketin birbiriyle dayanışma içinde olan parçaları haline getirme yönünde atılan ilk önemli adım olarak nitelenmektedir. "Kendi kendini dağıttığı" 1876 yılına dek, değişik ülkelerde gerçekleşen grev ve işçi hareketleri ile kurduğu uluslararası dayanışma ilişkisi, işçi enternasyonalizminin iskeletini oluşturmuştur. Eric Lee'nin temel aldığı enternasyonalizm çabası, tam da 1. Enternasyonal örneğinde somutlaşmaktadır.
İşçi sınıfının enternasyonal birliği vurgusuyla, 19. yüzyılın sonlarından itibaren pek çok uluslararası örgütlenmenin kurulduğu görülmektedir. ITS, IFTU, WFTU, ICFTU, dünya işçi sınıfı hareketi içerisindeki sosyalizm temelli olan ve olmayan bir dizi enternasyonalizm çabasının ürünüdür. Bölgesel düzeyde örgütlenen çok-ulustu sendikalar ya da tüm ülkelerin sendikalarını bir araya getiren sendikal üst birliklerin varlığına rağmen, bunların etkinliklerinin yeterince fonlanmadığı için ulusal düzeyde örgütlenmiş sendikaların aktivistlerine yeterince ulaşamıyor olmasının sorunun önemli bir bölümü olarak tanımlanması, enternasyonalizm-yeni iletişim teknolojileri ilişkisine önem atfedilmesine neden olmaktadır.
Lee'ye göre yeni iletişim teknolojileri bu noktada, geleneksel sendikalara yöneltilen bürokratlaşma ve merkezileşme eleştirilerinin, yeni iletişim teknolojilerinin yaratacağı yeni iletişim ortamı ile aşılmasını sağlamak yanında, aynı zamanda sendikaları uluslararasılaştıracak ve geleneksel enternasyonalizmin yeniden doğuşuna önderlik edecektir. Lee'nin yeniden doğuşunu müjdelediği "geleneksel enternasyonalizm", aslında 1. Enternasyonal'de somutlaşan enternasyonalizmdir. Bu somutlaşmada, ulus-devlet perspektifinin bir ürünü ve ulusal korumacılığın sendikal biçimi olarak enternasyonalizmin bir eleştirisi de açığa vurulmaktadır. Bir çeşit "sendikalar diplomasisi" olarak ele alınan bu emek enternasyonalizmi, pek çok sendikacı için "sendikal emperyalizm" olarak, ulus- devletlerin dış politikalarının bir uzantısıdır. Kuzey ülkelerinde kurulu olan geleneksel sendikaları temel alan ve eski olarak adlandırılan bu enternasyonalizmin eleştirisi konusunda Munck'a bakılabilir. Diğer taraftan Munck, "eski enternasyonalizm" ve "yeni enternasyonalizm" ayrımıyla bir başka argümana da önemli bir zemin sunmaktadır.
Argüman 5: "İnternet ancak sendikal hareketin yapısal bir dönüşümüyle birleştiğinde, uluslar-üstü şirketlere eşit güçte bir "sanal" güç yaratma potansiyelini gerçekleyebilir."
Waterman ve Munck'u örnek olarak verebileceğim bir dizi yazar, bugün "yeni enternasyonalizm "i savunmaktadır. Bu yeni enternasyonalizmde "yeni", Waterman'a göre bazı ayırt edici özelliklere sahiptir:
Ücretli işçiler arasında sınır-ötesi bir dayanışma hareketi yaratması İşçilerin gündelik hayattaki endişelerini ve hedeflerini ifade etmesi işçilerin kaynaklarına ve çabalarına dayanması
Büyük güçlerin ya da uluslararası sömürü ve baskının karşısında olması Küresel çapta bir çıkar ve eylem birliği kurma eğiliminde olması Diğer halkçı ve demokratik çıkarların, kimliklerin ve hareketlerin tamamlayıcısı olması (1998:80)
Bu ayırt edici özelliklerin, sendikal krizi aşma noktasında karşımıza çıkan işyeri/işletme sendikacılığı ya da mevcut üye sayısını, sadece kendi üyelerine dönük sendikal faaliyetleri çeşitlendirerek korumaya dönük yaklaşımları aşan bir vurgusu olduğu açıktır. Önerilen yapısal dönüşüm, tam da emek hareketinin artık tek tek şirketlerle değil, bütün bir küresel kapitalizmle yüzleşiyor olmasına dayandırılmaktadır. Bu yapısal dönüşüm, yeni bir sendikal tarz, yeni bir örgütlenme temeli, daha yatay
örgütlülük düzeyleri belirlenmesi, sendikal örgütlenmenin işyeri sınırlarının dışına taşınması ve mücadele hedeflerinin dar ekonomik hedefleri aşarak, demokratik, sosyal ve siyasal taleplerle iç içe geçen bir tarzda oluşturulmasını içermektedir. Bu durum Munck tarafından, "Kompleks bir kapitalizm, kompleks bir enternasyonalizm ister.'1 diye ifade edilmektedir ve "kompleks enternasyonalizm"e internet ya da yeni iletişim teknolojilerinin katkısı, kurumsal sınırların dışında bir düşünüş ve eylem imkanı sunmasıdır.
Kötümser Olunabilir mi?
Sendikal örgütlenmeler-yeni iletişim teknolojileri tartışmasının bu noktaya kadar yapılan özeti, aslında oldukça iyimser yaklaşımları içermektedir. Ancak bu konuda daha farklı bakışlar da söz konusudur. Garry Chaison, yeni teknolojilerin sendikalar için nasıl bir tehdit oluşturduğunu incelediği çalışmasında, birbiriyle ilişkili üç tür tehditten söz etmektedir. Chaison'm ilk dikkat çektiği tehdit, yeni teknolojilerin işin kendisini dönüştürmesidir. Varolan sendikaların işyerini temel alan ve şirket-bazlı örgütlenme biçimi, diğer işçi haklarını savunan örgütlenmelerle ve kimlik temelli örgütlenmelerle kendisini rekabet içinde hissetmesi, giderek işçileri kolektif temsiliyetten yararlananlar olarak değil de sendikanın müşterileri olarak görmeleri yeni teknolojilerin işin kendisini dönüştür- mesiyle giderek daha ciddi sorunlar haline gelecektir, ikinci tehdidi, Chaison, sendikaların geleneksel olarak, işle ilgili konularda işçilerin kolektif sesinin ifade edildiği örgütler olarak görülmesi durumuna ilişkin olarak tanımlar. Özellikle şirket intranetleri, sendikaların sadece bu özellik ile tanımlanması durumunda rahatlıkla sendikaların yerini alabilir. Bundan kaçınmak için Chaison'a göre sendikalar sanal dünyada daha fazla yer atmaya çalışmakta, ancak bu da üçüncü tehdidi açığa çıkarmaktadır. Üçüncü tehdit, giderek sanal dünyaya daha fazla bel bağlayan sendikaların, heyecan içerisinde web sayfaları kurmaları, bu web sayfalarıyla örgütlenmeyi güçlendirme, işçi eğitimlerini gerçekleştirme, grevlerde üyeleri mobilize etme ve halkla ilişkiler ve politik eylemleri gerçekleştirme beklentilerine girmeleridir. Chaison, bu beklentilerin sendikaları yeni iletişim teknolojileriyle Faustian bir anlaşmaya yönelttiğini vurgulamaktadır.
Sonuç
Bu Faustian anlaşma, elbette ki yeni iletişim teknolojilerinin sendikaları dönüştürmesi karşılığında "sendikaların ruhunu kaybetmesini" imlemektedir. Ancak bu demek değildir ki, yeni iletişim teknolojilerinin bir takım yenilikçi kullanım biçimleri reddedilmelidir. İyimserliğin neredeyse bir suç olarak yakamıza yapıştığı bugünlerde, hala iyimser kalabilmeyi savunmak gerekmektedir. Ancak iyimserlik yeni iletişim teknolojilerine kayıtsız bir teslim anlamını taşımamalıdır. Eğer temel dert emek hareketinin temsilcisi olan sendikaların krizini aşma noktasında yeni iletişim teknolojilerinin nasıl kullanılacağı sorusunun yanıtı ise, öncelikle krizin doğru bir şekilde tanımlanması ve bu tanımlamaya uygun bir stratejinin belirlenmesi gereği yinelenmelidir.
Diğer yandan, emek eksenli örgütlerin iletişim araçlarına dair pragmatizmi aşmaları gerekmektedir. Bunun anlamı emek örgütlerinin, internet ve mobil teknolojileri kullanmanın kendilerini ve üyelerini piyasaya mahkûm etmeyecek, paketlenip reklam verenlere satılan metalara dönüştürmeyecek yollarını bulmaları, daha özgür ve demokratik bir iletişim ortamı ve iletişim sürecinde piyasa egemenliğini kırmak için mücadele etmeleri ve "internet hakları", "özgür ve açık kaynak kodlu yazılım" gibi başlıkları mücadele gündemlerinin bir yerlerine eklemeleridir. (FB/NV)
Bu yazı KAOS GL dergisinin Temmuz-Ağustos sayısından alınmıştır.