"Sözde" kendi başına bir sıfat olsa da, memlekette o kadar yersiz, saçma sapan yerlerde kullanılıyor ki!
İnsan kızsın mı, gıcık mı kapsın bu sözcükten şaşırıyorum.
Hatta bazen öyle anlar oluyor ki! Cümle içerisinde hakikaten "sözde" nitelemesini kullanmam gerektiğinde, duraksadığım zamanlar hiç de az değil.
Bu durumdan elbette "sözde"yi sorumlu tutmuyorum.
Ama yine de, ifrata vardıracak düzeyde yersiz kullanıldığı için; her duyduğumda, okuduğumda gülmek, dalga geçmek ve kızgınlık arası bir duygu yaşıyorum.
Mesela televizyonların ana haber bültenlerinde ve yaygın medyanın günlük gazetelerinde Ermeni soykırımı ve Kürt sorunuyla ilgili haberlerde kesinlikle bir "sözde" enflasyonu yaşandığı sizlerin de dikkatini çekmiş olmalı.
Kendi adıma bu sıfatın kullanıldığı her haberde duruma uygun bir cümle kuruyorum.
Ne yapayım? Bende de böyle bir hassasiyet oluşmuş!
Bu hassasiyetimin, üzerine bir de 26/12/2011 tarihli hapishane Disiplin Kurulu Kararı'nda "sözde" sıfatın görünce, dayanamadım.
Sesli düşünüp, koğuş sakinlerini de buna ortak ettim.
Sahi ya! Bu "sözde" sıfatı olmasaydı, bütün bu zevat ne yapardı?
Devlet 19 Aralık 2000 tarihinde 20 hapishanede eş zamanlı bir saldırı gerçekleştirmişti.
28 tutsağın öldürüldüğü bu katliamın adını da "Hayata Dönüş Operasyonu" koymuşlardı.
Biz de D-6 sakinlerinden beş kadın, katliamın yıldönümü nedeniyle bir anma yaptık.
Hapishane koşullarında bir anma töreninde ne yapılır?
Saygı duruşunda bulunulur, slogan atılıp, şiir okunur. Bir de marş söylenir.
Biz de aynen bunları yaptık!
Hapishane Disiplin Kurulu hakkımızda soruşturma açtı.
Elbette tutsakların bu kısıtlı zamanlarda ya da hak arama mücadelelerinde yaşadıkları bu kısıtlı koşullarda: Marş söylemek, slogan atmak, açlık grevi yapmak, kapı dövmek gibi kendilerini ifade edebilecekleri çok sınırlı fiillere hemen soruşturma açılıp, disiplin cezaları yağdırılması başlı başına bir tartışma ve mücadele konusu.
Ama bu hafta benim derdim "sözde"yle!
Hakkımızda açılan soruşturmayla ilgili Disiplin Kurulu'na savunmalarımızı yaptık.
Birkaç gün sonrada; mazgaldan 26 Aralık 2011 tarihli Disiplin Kurulu Kararı'nı elimize verdiler: "İki ay süre ile haberleşme ve iletişim araçlarından yoksun bırakma veya kısıtlama" cezası verildi hepimize!
Kararla ilgili itirazlarımızı İnfaz Hakimliği'ne yaptık. Yani ceza hemen uygulamaya konulmayacak!
Karardaki "gereksiz marş söyleyerek" saptamasını görünce, otomatikman sevgili Aziz Nesin'i hatırladım.
Bir marşın gerekli ya da gereksiz olduğunun nasıl bir ölçütü olabilir ki?
İnsanın canı her hangi bir zamanda marş söylemek ister. Söyler!
O anda bu bir ihtiyaçtır. Bir gerekliliktir.
En fazlasından biri için gereklilik olan bir durum, o anda birisi veya birilerini rahatsız edebilir.
Kaldı ki, buradan bakıldığında bile, marş ya da şarkı türkü söylemek birilerini rahatsız edebilir.
Ki, o zaman daha Hapishane Disiplin Kurulu'nun gecenin bir yarısında eğleneceğiz diye bütün cezaevini rahatsız eden adli mahkumlarla ilgili habire soruşturma açıp, ceza vermesi gerekir!
Ancak aklına danışan her birey, marş ya da türkü söylemenin insani bir ihtiyaç olduğunu görür anlar ve bunlara ceza verilmeyeceğini, verilmemesi gerektiğini bilir.
Memlekette saçmalık enflasyonundan geçilmediğinden olsa gerek; birkaç satırlık karar da o kadar zengin ki!
Karardaki; "...adı geçenlerin eylemlerini sözde 19 Aralık 2000 yılında devletin çeşitli hapishanelerde düzenlediği hayata dönüş operasyonunu protesto etmek amacıyla gerçekleştirdikleri, ..." cümlesindeki "sözde" sıfatına takılıp kaldım.
Bir kez daha 19 Aralık 2000 katliamında yaşananları burada alt alta sıralamam gerekmiyor.
Katliamın ne kadar gerçek olduğunu, sorumluların "yargılandığını da!...
Tarihte yaşanmış veya var olan bir durumun başına "sözde" sıfatı getirilerek gerçekler karartılamaz!
Elbette bu beyhude çabada kamuoyunu yanıltma amacı ve kullananları da psikolojik olarak rahatlatma güdüsü belirleyici.
Ve bu günlerde, her "sözde" sıfatını duyduğumda ya da gördüğümde kararı hatırlayıp:
"Sen neymişsin be sözde" diyip, gülüyorum! (FE/HK)
* Füsun Erdoğan, 7 Ocak 2012, Kandıra, 2 Nolu T Tipi Hapishane