Yunanistan’ın Selanik kentiyle özdeşleşmiş sanatsal organizasyonlarından Selanik Belgesel Festivali pandemiye rağmen yoluna devam ediyor.
Bu sene 23. defa seyirciyle buluşmakta olan etkinliğin ilk etabı ancak kısıtlı erişimle online olarak 4-14 Mart tarihleri arasında gerçekleşiyor.
Geçenlerde vefat etmiş olan festivalin kurucusu Dhimitri Eipidhes bu vesileyle tekrar anılırken emektar sinema insanının bilhassa belgesel sinemaya katkıları asla unutulmuş değil.
Bu seneki festivalin posterleri, fotoğrafçı Olga Deikou’nun imzasını taşıyor.
Etkinliğin halen devam etmekte olan kısmında muhtelif filmler üç ana başlık altında toplanmış: Destination: Journey seyahat etme hususunda seyirciye gayet geniş bir skala sunuyor; Top Docs bölümünde son zamanlarda festivalden festivale koşan ve ödüllerle taçlandırılmış popüler belgeseller var; Next Gen kısmının amacı genç nesillerin seslerini mümkün olduğunca geniş kitlelere duyurmak.
Festivalin üç yarışmalı bölümü ve Yunanistan belgesellerinin vitrini niteliğini taşıyan kısmı 24 Haziran ile 4 Temmuz arasında, hem seyirciye açık mekânlarda, hem de internetten ulaşılır biçimde düzenlenecek.
Gezegende keşfedilmemiş noktalar mı kaldı?
Dünyanın sonuna sefer (Expedition to the end of the world) başlıklı estetik belgesel bizi Grönland’a, küresel ısınma sebebiyle buzların erimesi sonucunda yeni ortaya çıkmış fiyortlara götürüyor.
Daniel Dencik’in yönettiği filmde, sanatçı ve bilim insanlarından oluşan renkli keşif ekibini muhteşem yelkenlide seyahat edip muhtelif maceralar yaşarken izliyor, varoluşsal sorgulamalarına da şahit oluyoruz.
Yiyecek bulamayıp bölgede insanlara tahsis edilmiş besin maddelerinin tutulduğu depoya dadanan kutup ayısının mücadelesi bilhassa görülmeye değer.
Chatwin/Herzog
Gezgin ve yazar Bruce Chatwin’in dünyasına nüfuz edebilmek için Werner Herzog imzalı Göçebe : Bruce Chatwin’in izinde (Nomad: In the footsteps of Bruce Chatwin) başlıklı belgesel biçilmiş kaftan.
Yolları çeşitli vesilelerle çakışmış, birbirine ilham vermiş iki dost, dünyanın yok olmuş veya yok olma yolundaki kültürlerine ilgi duyup onları bulmaya, anlamaya, yorumlamaya ve değerlendirmeye çalışmış.
Herzog, Chatwin’in eşiyle yaptığı röportajda müteveffa kocası hakkında sorular yöneltirken eşinin eşcinsel ilişkilerinden de bahsediyor ve uyumlu çiftin bu hususta herhangi bir sıkıntılarının olmadığı ortaya çıkıyor.
Filmde, coğrafyanın ruhunu hissedebilmek için yürümenin en etkin biçim olduğu da ifade buluyor.
Kapitailzmin foyası
Dünyayı keşfetmek istediği için Sovyetler Birliği’ne ait bir balıkçı gemisinden ABD sahil güvenlik gemisine sığınan Litvanyalı Simas Kudirka’nın macerası ve bilhassa karakteri seyirciyi etkiliyor.
Giedrė Žickytė’nin yönettiği Atlayış (The jump) filminde aktarılanlar soğuk savaş döneminde uluslararası bir diplomatik mesele olmuş, kahramanının özgürlük rüyasına doğru inanılmaz yolculuğu uzun süre gündemde kalmıştı.
Meşakkatli bir süreçten sonra, yaşam şevkiyle dolup taşan Kudirka amacına ulaşsa da Batı dünyasının ve kapitalizmin zaaflarını kısa zamanda fark edecek, eleştirel duruşunu konuşturmaktan asla geri durmayacaktı.
Belushi’yi nasıl bilirdiniz?
ABD komedi dünyasının kayıp yıldızı John Belushi taşkın ruhunu cömertçe teşhir etmiş ve milyonları güldürerek kendine hayran bırakmıştı. Saturday Night Live programıyla televizyonda çığır açan ekibin parlak bir ferdi olduğu gibi Blues Brothers filminde müzikal kabiliyetini de sergilemişti.
Belushi başlıklı belgeselde yönetmen R.J.Cutler sanatçının daha önce yayımlanmamış arşiv görüntülerinden de yararlanarak tatmin edici bir biyografiye imza atıyor. Derinlerdeki mutsuzluğunu, huzursuzluğunu ve yalnızlığını kabul etmekte zorlanan Belushi uyuşturucu ve uyarıcılarla yakın temastaydı.
Zaten filmle ilgili eleştirilerin birinde, ölümüne neden olan overdozun tedarikçisi hakkında bilgi verilmemesi, ufak da olsa bir kusur olarak betimleniyor.
Savaş herkes için yıkımdır
Yolu İstanbul’dan da geçmiş, ödüllü belgeselci Gianfranco Rosi’nin son eseri Ortadoğu’da savaşların, katliamların, göçlerin neden olduğu yıkıma şiirsel bir yaklaşımla parmak basıyor. Türkiye’yi de yakından ilgilendiren, Anadolu’nun güneyindeki coğrafyalarda vaziyet hiç de parlak değildir.
Muhteşem ışık yönetimiyle kotarılmış, savaş karşıtı bir ağıt niteliğindeki estetik belgesel bilhassa Ezidi çocukların travmalarının birebir yansıdığı sekanslarda seyirciyi derinden sarsıyor. Avcılara asistanlık yaparak üç beş kuruş kazanmaya çalışan ergen oğlanın bakışlarını da uzun zaman unutamayacaksınız.
Geceye dair (Notturno) Rosi’nin zarif elinden çıkma, kayıtsız kalınmaması gereken gerçeklere dair çarpıcı bir belge.
Nefretle bir yere varılmaz!
Çoğunluk tarafından aykırı olarak kabul edilen müzik tarzları ve cüretkâr kıyafetleri bir yana, kapitalist rejim eleştirileri onları memleketleri İzlanda’nın gündemine çoktan oturtmuştu. Fakat İsrail’de düzenlenen Eurovision şarkı yarışmasında Filistin yanlısı bir tavır alınca çok daha geniş bir ölçekte seslerini duyurmuş oldular.
Hatari müzik grubunun macerası Nefret adlı bir şarkı (A song called hate) başlıklı belgeselde zarifçe aktarılıyor. Birbirinden ilginç imajlı genç müzisyenler bilhassa Avrupa’da nefretin yükselişte olduğuna dair kaygılarını gruba münasip gördükleri isimle, ayrıca beyanatlarıyla da kanıtlıyorlar.
Anna Hildur Hildibrandsdóttir imzalı eğlenceli film İsrail’deki vaziyeti “apartheid” olarak betimleyen kahramanlarımızın bir anda şimşekleri üzerine çekmesini de layıkıyla yansıtıyor.
Hem İsrail iktidar temsilcilerinin, hem fanatik halkın, hem de Eurovision yetkililerinin baskısına rağmen yarışmanın puanlaması sırasında Filistin bayrağının renklerini milyonlarca kişinin canlı yayında görebileceği şekilde teşhir etmeleri onları bazıları için hain, bazıları için kahraman mertebesine getirdi.
Durumu soğukkanlılıkla karşılayan İzlanda’nın kadın başbakanı Katrín Jakobsdóttir‘in dediği gibi, sanatçıların kendilerini en uygun gördükleri şekilde ifade etme hürriyetleri her şeyin üstündedir!
(MT/EMK)