İnsanın kendisini yaşadığı nesnel/maddi koşullardan, siyasal toplumsal yapıdan ayrı ele alması düşünülemez. Taktir edersiniz ki bu koşulların insan yaşamı, düşünceleri ve tercihleri üzerindeki etkisi de bir o kadar önemli ve belirleyicidir.
Kürt toplumundaki yarı göçebe aşiret etnisitesinin hakim olduğu, Kürt kültür ve dil motifleri dışında hakim bir etnisite veya yapılandırılmanın olmadığı Şırnak'ın (Şernex) Beytüşşebap (Elkî) ilçesinin Ortalı (Bêzal) köyünde, daha doğrusu yaylada 1980'de doğdum.
12 Eylül 1980 Faşist Darbesi'nden sonra giderek yoğunlaşan şiddet, baskı, inkâr ve imha politikaları giderek bütün toplumu etkisi altına almaya başlar.
On yılda iki göç
Ailem düşük yoğunluklu savaş, köy boşaltmaları, sosyo ekonomik sıkıntılar nedeniyle1986'da Hakkari (Colemêrg), 1996'da da İstanbul'a göç etmek durumunda kalıyor.
İçinde büyüdüğüm toplumsal gerçeklik ve emekçi bir aile yapısına sahip olmam beni erken yaşlarda toplumsal meselelere, ezilenlerin, sömürülenlerin ve ötekilerin sorunlarına duyarlı olmaya yöneltti.
Gazetecilik
Lise yıllarında tüm bu toplumsal kesimlerin sesi olmaya çalışan özgür basın geleneğindeki gazete ve yayınları takip ederek gazeteciliğe ilgim gelişti.
Liseyi bitirdikten kısa bir süre sonra çalışmaya başladım.
1999'dan başlayarak 2007'ye kadar Özgür Gündem Gazetesi, Özgür Halk ve Genç Bakış - Yurtsever Gençlik dergilerinde gazete-dergi dağıtımı, irtibat büroları temsilciliği ve editörlük faaliyetlerinde bulundum.
Dört yıl cezaevi
2007 yılı Nisan ayında "Örgüt üyeliği" gerekçesiyle tutuklandım ve dört yıl sonra 2011 Mart'ında tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldım.
Dosyam hala Yargıtay'da bekliyor. Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi Sosyal Bilimler Bölümü'nde okuyorum.
Bırakıldıktan altı ay gibi bir süreden sonra yeniden Demokratik Modernite Dergisi'nde editör olarak çalışmaya başladım.
Sekiz aylık özgürlük
Fakat bırakılmamım üzerinden sekiz ay geçmeden 24 Aralık 2011'de Kürt özgür basın çalışanlarına dönük yapılan ve tamamen siyasal bir kararın sonucu olduğuna inandığım operasyon sonucu tutuklanarak yeniden zorunlu ikametgâhımız haline getirilen zindana konuldum.
Hem de 35 arkadaşımla birlikte.
Ciğercinin kedisi
Orhan Veli'nin (Kanık) şiirindeki ciğercinin kedisi ve sokak kedisi bizleri iyi tarif ediyor. Ezberimde olmadığı için yazamadım.* Yine de sokağın kedisi (gazetecisi) olmaya devam edeceğiz.
Savcılık aşamasına kadar tutuklanma nedenini tam bilmiyorduk; ki halen de öğrenmiş değiliz. Sadece savcılıkta 2003-2006 arasında İran ve Irak'a pasaportumla yaptığım seyahatlerin nedeni... üzerinde duruluyor.
İşyerinde parmak izi
Demokratik Modernite dergisi bürosunda yapılan incelemede parmak izime rastlandığı (ki çalıştığım işyerinde parmak izimin olmaması garipsenirdi), dergi sahibi-yazı işleri müdürü, yayın kurulu üyeleri ve çalışanlarla yaptığımız, işlerimizle ilgili görüşmeler (mesela kargo ile yolladığımız dergileri başka bir ildeki iş arkadaşıma kolileri kargodan aldınız mı? diye sormuşum! Savcı, "kolilerde ne vardı" diye soruyor.) sorulduktan sonra "PKK/KCK örgütüne üye olmak" gerekçesi ile tutuklandık.
Dosyamızda halen gizlilik kararı olduğu ve iddianame soruşturma aşamasında olduğu için neyle suçlandığımızı ve hangi maddeden yargılandığımızı bilmiyoruz. Haliyle mahkeme tarihimizde belirsiz.
Cezaevi tavsiye edilecek yer değil
Daha öncede dört yıl gibi bir süre neredeyse tutuklu olarak verilecek olan cezayı bitirdim. Hem de "suçlu" olduğum kanıtlanmadan. Yaşadıklarım mevcut adalet-hukuk sistemine olan güvenimi zedelemiş bulunmakta...
Fakat diğer gazeteci arkadaşlarım ve benim için tarihin hükmünün beraat olacağına olan inancım nedeniyle hala özgürlük idealimden ve özgür basının susturulamayacağı inancımdan bir şey kaybetmemişim.
Kısa bir süredir cezaevinde olduğum için buradaki koşullardan fazla bahsetmek istemiyorum. Ama kimseye tavsiye edeceğim bir yer değil.
Sadece internetten F Tipi Cezaevleri ile ilgili son yapılan haberlere bakmanız sanırım koşulların, imkânların nasıl olduğunu anlatmaya yetecektir. Cezaevi kurumları arasında ciddi bir farkın olmadığını göz önünde bulundurarak.
Özgür olsaydı
Özgür olsaydım ne yapardım!
Şu anki tutuklamaları göz önünde bulundurduğumda, dışarının zaten bir açık cezaevi haline getirildiğini düşündüğümde fazla bir seçeneğin olmadığını görüyorum.
Gene de ilk yapacağım şey cezaevine girerken bıraktığım sigaraya başlamak ve Özgür Gündem, Demokratik Modernite dergisinin yolunu tutmak olurdu. (SA/BA)
* Sen Ciğercinin Kedisi: Uyuşamayız, yollarımız ayrı/ Sen ciğercinin kedisi, ben sokak kedisi/ Senin yiyeceğin kalaylı kapta/ Benimki aslan ağzında/ Sen aşk rüyası görürsün, ben kemik/ Ama, seninki de kolay değil kardeşim/ Kolay değil hani/ Böyle kuyruk sallamak tanrının günü...
** Hapis Gazeteciler "Suç"larını Anlatıyor yazı dizisinde yer alan diğer mektupları okumak için tıklayın.