İki önemli kazı. Amida Höyük İrfan Yıldız, Zerzevan Kalesi Aytaç Coşkun Dicle Üniversitesinden hocalar başkanlığında titiz ve duyarlı birer kazı çalışmaları olarak ekipleri ile birlikte son bir kaç yıldır Diyarbakır'da sürdürülüyor.
Hep konuşuldu Diyarbakır saklı ve çok katmanlı bir şehir diye. Sahiden öyle. Çok değil yetmiş, seksen yıl öncesinin Dağkapı girişinin önünden ellerinde müzik enstrümanları ile yürüyerek geçen bir grubun fotoğrafında dikkatimi çekmişti.
Bugünkü karelerde en az yedi sekiz merdiven basamağıyla inilen kapının önü o yıllarda basamaksız, tabirimizle "düzayak"...
Bu, ister istemez fikir veriyor insana ve şehrin daha da derininde neredeyse dibinde çokça eski yapı izlerinin saklı durduğu düşüncesi daha bir varlık buluyor.
Sanırım bu en somut kanıtlarından ikisiyle yürütülen kazılar ve ipucu mahiyetinde de olsa sonuçlarıyla bugün yeniden yüzleşiyoruz.
Bunlardan biri kentin içi, kalbinde kentin eski yönetim birimi içkalenin hemen girişinde. Eski kayıtlarda Hemadek, virantepe olarak isimleri geçiyor olsa da arkeolojik adı "Amida Höyük".
Kazı(lar) öncesi kentin geçmiş tarihinin milattan önce üçbinlere kadar giderek beşbin yıllık olduğu telaffuz edilse de! Bugün bir kaç yıllık kazı ile tarih sekiz bin yıla şimdiden kaymış oldu bile. Bunlar elbette çok kıymetli.
İkincisi ise altı, yedi yıl öncesine kadar kente kırk kilometre uzaklıkta Mardin şosesi üzerinde toprağın altında en az iki bin yıldır kaladuran Roma Askeri Garnizon şehri ve İnanç tapınma mekânı.
Kazı ekibinin ifadesiyle henüz yüzde birlik kısmının ortaya çıkarılması ile bölge tarihinin Diyarbakır ayağına yeniden kayıt düşülmüş oluyor. Roma'nın en doğudaki son tapınağı gizem inancının yapısal verisi Mitras Tapınağı şehir yerleşkesi ile birlikte açığa çıkıyor.
Şimdi bu iki kazı ve henüz ilk verileri kamuoyu ile buluştuktan sonra, sıra bu kazı yerlerinin hak teslimiyeti ve sahiplenmesine geliyor.
İfade etmek gerekiyor ki; her iki kazının da başlarında olan kazı başkanları Aytaç Coşkun ve İrfan Yıldız nezaretlerinde kazı mekânlarının önceki terk edilmiş hallerini ve bugünkü verilerini gördüğümde; kazı ekipleriyle birlikte büyük bir özveriyle çalıştıklarını vurgulamalıyım. Kendilerini ve ekiplerini canı gönülden kutlamak gerek.
Bir diğeri ise bu iki kazının artıları tarih, kültür ve inanç turizmi açısından kentin ortak rantiyesi hanesine yazılması gereken çıktılardır.
Nitekim daha kazıların bir kaç yılı henüz olmuşken dünyanın dört bucağından sayıları bir kaç yüzbinle telaffuz edilen ilgili turist hareketliliğinin görüntüsü bu turizm ortak rantının kentin sicilinde hak ettiği yeri alacağının göstergesi.
Nitekim bu yazıyı yazarken Zerzevan Kalesinin sosyal medya hesaplarına baktığımda, bugüne kadarki ilgiyi taçlandıracak son ziyaretin elinin kulağında olduğunun müjdeli haberini de okudum.
Dünyaca ünlü "History Channel" 6 bölüm olarak dünyanın 6 farklı coğrafyasında "Lost Worlds" belgesel serisinin bir ayağı olan Zerzevan Kalesi ve Mitras Tapınağı çekimleri için güçlü bir ekiple ABD'den geleceklermiş.
O halde sözün burasında söylenmesi gereken şu olmalı. Şimdi görevleri gereği işin içine gönüllerini, bedenlerini, ruhlarını katarak sadece kent ve coğrafya için bunca emek veren bu iki akademisyen saha şahsiyeti ve genç ekiplerine ne yapmak gerek! Ne borçluyuz!
Yapılacak olan şudur. Kentin kurumsal ve bireysel dinamikleri olarak önce kendilerine sahip çıkılmalı. Sonuçta bu iki kazı da bu kadim şehre aittir. Ve bütün çıkarların üzerindedir ve dahi geleceğe kalacak olan bir tarih ve kültür mirasıdır. Nitekim bu iki kazı başkanı da bunun ziyadesiyle farkındalar. İşlerini de bu bilinçle yapıyorlar.
Safir tuz Zerzevan kazısına yirmi yıllığına sponsor olmuş, çok kıymetli bir destek. Benzer bir sponsor beklentisi hatta talebi Amida höyük için de var. Burdan duyurmuş olayım.
Şimdi düşüneceksiniz bu adam bu yazıyı niçin yazmış ola ki acaba! Şu nedenle yazdım.
Ben en az yirmi beş yıl önce Diyarbakır Surları ve Tarihi Kültürel Miras Mekânları üzerine sırf bir duyarlılık oluşsun diye yazılar yazdığımda "başka işi yok, taşın derdine düşmüş" deyip dudak büzerlerdi. Umursamazdım.
Aydın, malum öncüdür erken görüp uyarandır biraz da! Bugün mevzu üzerine nerdeyse mutabakat oluşması çok kıymetlidir. Pay çıkarmam, onur duyarım ancak...
Başka ne yapmak gerek peki! Sanırım şunu; her iki kazıyı da kent dinamikleri olarak sahipleneceğiz. Kazı başkanları ve ekiplerini gözümüzden sakınacağız.
Her ikisini de sahada defalarca ziyaret ettim, onların heyecanlarını şevklerini, azimlerini kırmayıp aksine pekiştirecek bir desteğe de ihtiyaçları olduğunu bileceğiz.
Biz bu şehrin ne denli kadim bir geçmişi ve kültür zenginliği olduğunu öğreniyorsak, bunun bir arka planı da bu azimli kararlı şahıslar ve ekiplerinin çabalarıyladır, farkındayız.
Size çok kolay gelsin Aytaç Coşkun ve İrfan Yıldız. Malum bir özlü sözümüz var, korumak için "aman dırnağınız daş'a değmiye" der büyüklerimiz.
Aman tırnağınız da eliniz de aklınız, bedeniniz de hep taşa toprağa değsin, dokunsun. Evet değsin ve dokunsun ki bizleri geçmiş tarihimizle yeniden yüzleştirip buluşturasınız.
Ha unutmadan. Bir daha bu tarihsel zaman aralığını bir daha yakalama şansımız maalesef yok. 21. Yüzyılın 21. Yılının ilk ayının 21. Gününün akşam saat 21'i 21 dakika geçe bu yazıyı yazmaya özellikle başladım. Ve şimdi saate baktım daha bu özel günün gecesi bitmemiş.
Zaman bu 21 nostaljisi ile malum tarih yazıyor. Sizler de tarihin gizlerini açığa çıkarıyorsunuz. Ne hoş. Emeklerinize sağlık...
21 Ocak 2021 Diyarbekir
(ŞD/PT)