Şehir hastaneleriyle tanışmamıza az kaldı. Ankara’da Bilkent ve Etlik inşaatları yedi gün yirmi dört saat esasına göre çalışıyor. Adana için bu senenin sonu olmadı önümüzdeki senenin başı açılış yapılacağı söyleniyor. Ama işler bir türlü istendiği gibi gitmiyor. Şirketlere “ne istediniz de vermedik” dense yeridir.
Sorun ne acaba diye merak ettik. Bir de ne görelim? Adana, Elazığ ve Yozgat şehir hastaneleri için yabancı şirketler siyasi risk sigortası yaptırmışlar. Yatırımcı ülke olarak Lüksemburg, Fransa ve Almanya görünüyor.
Çok Taraflı Yatırım Garanti Anlaşması (MIGA) kapsamında yapılıyor bu sigortalar. Dünya Bankası’na bağlı olan bu birim sadece siyasi riskleri sigortalıyor. Nedir bunun kapsamı? Hükümet politikalarıyla doğrudan bağlantılı olarak gelişen olaylar nedeniyle şirketlerin kazançlarının azalması. Dört temel başlık belirlenmiş; döviz transferinde zorluklar, kamulaştırma ve kamulaştırmaya benzer etkileri olan uygulamalar, savaş ve iç kargaşa, sözleşme ihlalleri.
Şehir hastaneleri için şirketlere kur farkı garantisi bile verildiği anımsanacak olursa kazandıkları dövizleri ülkelerine götürmelerine engel olunması pek mantıklı görünmüyor. Kamulaştırma ve kamulaştırmaya benzer etkileri olan uygulamalar yapılması da pek olasılık dahilinde değil. Sözleşmelerine sadık kalacağını kanun gerekçelerine bile yazan bir ülke için bu risk de elenebilir. Geriye savaş ve iç karışıklık kalıyor. Yatırımcılar için siyasi risk haritası hazırlayan bir araştırma şirketinin verilerine göre de Türkiye terör tehdidi en yüksek ülkeler arasında.
Peki bu risk oluşunca ne oluyor? Şirket MIGA’ya başvurup sigortadan parasını alıyor. Sonra Dünya Bankası ülke aleyhine kendi mahkemesinde dava açıyor ve davanın sonunda ödediği sigorta bedelini ülkeden alıyor. Adana dışındaki iki hastanenin bugünkü haline bakarsak, şirketler daha temel atmadan işten cayıp üstüne de sigorta paralarını alıp gidebilirler.
Yeri gelmişken söyleyelim, MIGA başvuruları incelerken çevresel sosyal etki değerlendirme raporuna bakıyor. Bu üç hastane için şirketler Türk Tabipleri Birliği’nden de görüş istemişti. Dünya Bankası’na sundukları raporda bu görüşlere pek yer vermedikleri de görülüyor. Gerçeğe aykırı beyanda bulunmaktan sıkıntı yaşamasınlar diye anımsatmakta yarar var.
Gerçi Dünya Bankası başvuruları kabul ederken Sağlıkta Dönüşüm Programını desteklediğini, şehir hastanelerinin de bunun bir uzantısı olduğunu, dolayısıyla garanti verilmesinin de makul olacağını söylemiş. Kendi programına garanti vermese ayıp olacağını onlar da biliyordur elbet.
Verileri alt alta yazınca Türkiye’de terör, savaş ve iç savaş tehdidi olduğunu Dünya Bankası da kabul ediyor. Hükümet politikaları nedeniyle sayılanlardan biri olursa, şirketler kazma vurmadan sözleşmeden cayacak, gidip sigortadan paralarını alacak, Dünya Bankası dönüp o paraları Türkiye’den alacak. İktidarların yanlış politikaları nedeniyle zarara uğrayan halkları sigortalayan bir birim dünyada ne yazık ki yok. (ÖE/HK)