Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan yeni bir istihdam seferberliği başlattı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) üyelerine hitaben yaptığı konuşmada, Şubat ayında yaptığı, her işverenin fazladan bir kişiyi daha işe almasına yönelik istihdam seferberliği çağrısını hatırlattı. Erdoğan’a göre bu seferberlik çok etkili olmuş ve 1,5 milyon kişilik istihdam sağlanmıştı.
Yeni seferberlikte –her konuda olduğu gibi- çıta yükseltiliyor ve her işverenin fazladan iki kişiyi daha istihdam etmesi bekleniyor. 1,5 milyon üyesi olan TOBB’un bu seferberliği hayata geçirmesiyle işsizlik sonunun çözüleceği ve düşmanların çıldırtılacağı hesaplanıyor. Zaten işsiz sayısı yıllardır 3,5 milyon civarında olduğuna göre, yeni seferberlikle 3 milyon istihdam sağlanırsa sorun çözülecektir.
İktisat tarihinin en enteresan istihdam politikası olarak literatüre geçmeyi hak eden bu seferberliklere daha yakından bakmakta fayda var. Öncelikle iş çevrelerinin bu çağrıyı yadırgamadıklarını vurgulamak gerekiyor.
Cumhurbaşkanının Şubat ayındaki çağrısı üzerine TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu şöyle demişti:
"Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın himayelerinde başlattığımız istihdam seferberliğinin bu çerçevede Anadolu'nun işçi-işveren ilişkisi kültürüne son derece uygun olduğu kanaatindeyim. Özel sektörümüze sesleniyorum. Türkiye'nin geleceğine sen de en az artı bir istihdam sağla. Hükümetimizin desteği ile bu istihdam seferberliği inşallah başarıya ulaşacak. Gün safları sıklaştırma, el ele, omuz omuza verme günü. İşçi, işveren hep birlikte çalışma günü.”
Bu sefer de sessiz bir onay olduğu anlaşılıyor.
Bu onay bir yandan firmaların istihdam kararlarının hep ileri sürüldüğü gibi rasyonel olmadığını, öte yandan firma davranışlarının piyasa tarafından belirlenmediğini ima ediyor. Aynı zamanda seferberlik, birlik beraberlik, düşmanlarla mücadele gibi kavramların ekonomik argümanlar olarak kullanılmasının Türkiye burjuvazisi tarafından yadırganmadığını, hatta benimsendiğini de gösteriyor.
Lozan, Kudüs gibi heyecan verici konuları depreştirmeye çalışılan bir ortamda, bu tavrın sürdürüleceği anlaşılıyor. Daha bir süre böyle seferberlikler gündeme getirilecektir. Fakat uygulamada ne kadar etkisi olduğuna da ayrıca bakmak gerekir.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Eylül ayı istihdam rakamlarını açıkladı. Son bir yılda, yani 2016 Eylülü ile 2017 Eylülü arasında, işsiz sayısı 3,5 milyondan 3,4 milyona düşmüş. 100 bin kişi kadar azalma var. Buna karşılık istihdam 27,6 milyondan 28,8 milyona yükselmiş. İstihdamda 1,2 milyon kişi kadar artış görünüyor.
Bu artışın hangi sektörlerden kaynaklandığına bakınca ilginç bir durum görülüyor. TOBB üyesi olmayan tarım sektöründe istihdam 207 bin kişi artmış. Sanayi istihdamındaki artış 161 bin kişi. İnşaat sektöründe 97 bin kişilik artış görünüyor. En çok istihdam artışı, 777 bin kişi ile hizmetler sektöründe. 1,5 milyon üyesi olan TOBB pek sözünü tutmuş gibi görünmüyor.
İstihdam artış oranlarına bakınca da durum pek parlak görünmüyor. Sanayideki ek istihdam olan 161 bin kişi, toplam sanayi istihdamının yüzde 3’üne tekabül ediyor. İnşaattaki ek istihdam yüzde 4,5, hizmetlerde yüzde 5.
Enteresan bir durum da kayıt dışı istihdamla ilgili. Son bir yılda kayıt dışı çalışanların sayısı 9,5 milyon kişiden 10 milyon kişiye yükselmiş. İstihdamda kayıt dışılık oranı yüzde 34,6’dan yüzde 34,8’e çıkmış. Yani işverenler Cumhurbaşkanının talimatına uyarak istihdamı biraz artırmışlar ama bunun da bir kısmını kayda geçirmeyerek devletten saklamışlar gibi bir görünüm var.
Fakat sorun sadece TOBB’un vaatlerinde değil. Ortada devletin resmi rakamlarıyla da uyumsuz bir görünüm var. Geçen hafta Temmuz Ağustos Eylül aylarını kapsayan 3. Çeyrek Dönemsel Gayrisafi Yurtiçi Hasıla rakamları açıklandı.
Bu rakamlara göre Türkiye ekonomisi 2016 yılı 3. çeyreği ile 2017 yılı 3. çeyreği arasındaki bir yılda dünya rekoru kıracak ölçüde büyüdü. Büyüme hızı cari fiyatlarla yüzde 24,2, zincirlenmiş hacim endeksine göre de yüzde 11,1 olarak gerçekleşti. Bu büyümeye sadece tarım sektörü fazla bir katkı sağlayamadı, tarım sektörünün büyümesi yüzde 2,8 ile sınırlı kaldı. Buna karşılık sanayi sektörü yüzde 14,8, inşaat sektörü yüzde 18,7, hizmetler sektörü de yüzde 20,7 kendi rekorlarını kırdılar. Bunlar seferberliğe falan ihtiyaç bırakmadan, ciddi istihdam yaratacak büyüme hızları.
Şimdi, öyle bir dönemden söz ediyoruz ki; ekonomik değerleri esas alacaksak, olağanüstü güçlü bir büyüme döneminde istihdamda anlamlı bir artış olması beklenirken, olağan dalgalanmaların ötesine geçilemediğini görüyoruz; seferberlik, coşku, mehter gibi kavramların pratik bir değeri olduğuna inanacaksak, 1,5 milyonluk bir işveren örgütünün sözünü yerine getiremediğini fark ediyoruz.
15 Aralık 2017 günü açıklanan istihdam verileri doğruysa, ne işverenler Cumhurbaşkanına söz verdikleri gibi kendi firmalarında +1 istihdam sağlamışlardır ne de son bir yılda Türkiye ekonomisi reel olarak yüzde 11 büyümüştür. Her firmaya +2 istihdam seferberliğine bakarken bunu dikkate almakta yarar var. (BD/HK)
Fotoğraf: Halil Sağırkaya - Ankara / AA