Milliyetçi Hareket Partisi’nin iç tartışmalarından doğan İYİ Parti’nin Türkiye siyasi hayatındaki kalıcılığını bugünden öngörmek mümkün değil. Ancak 25 Ekim 2017 tarihinde tüzel kuruluşunu gerçekleştirmiş bir partinin, kuruluşundan sadece sekiz ay sonra hem Cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçim süreci ile karşı karşıya kalması ve bu sınavlardan başarı ile çıkması oldukça zorlu bir iş.
İYİ Parti kadrosunun bu dönemi nasıl atlatacaklarına ve zorlu virajda uçuruma savrulup savrulmayacaklarına hep birlikte tanıklık edeceğiz. Ancak bu seçim sürecinde ekranların İYİ Parti’ye fiilen kapatılmış olması, partinin seçim başarısının Beştepe’yi ciddi biçimde kaygılandırdığı aşikar.
“Toplumda Birlik, Ekonomide Güven, Yönetimde Liyakat” vurgusunu yapan İYİ Parti’nin seçim beyannamesi Milletimizle Sözleşme başlığını taşıyor. 138 sayfadan oluşan sözleşme Türkiye’ye “Yüzünü Güneşe Dön” çağrısında bulunuyor.
İYİ Parti’nin Seçim Beyannamesi’nin adının Milletimizle Sözleşme olması öncelikle Thomas Hobbes ve Jean-Jacques Rousseau gibi ünlü düşünürlerin var ettiği “toplumsal sözleşme” kuramını çağrıştırıyor.
Kurama doğrudan atıf vermemekle birlikte beyannamede yer verilen “Biz seçim beyannamemizin adını 'Milletimizle Sözleşme' koyduk. Dünyanın en büyük milletinin yaşadığı, dünyanın en güzel ülkesi olan Türkiye’yi yönetme anlayışımızı özetleyen bir isim olsun istedik. Özünde devlet, milletle yapılan bir sözleşmedir” ifadeleri de toplumsal sözleşme kuramının dayandığı meşru devlet otoritesinin yönetilenlerin izni ve rızasına dayalı olması gerektiği fikriyatını vurguluyor.
İYİ Parti’nin Seçim Beyannamesi, ilkeler başlıklı giriş bölümünün ardından yapılması hedeflenen icraatların maddeler halinde açıklamalarla sıralandığı bir yapıya ve akışa sahip. Bu bağlamda beyanname kapsamında toplam 404 adet madde tanımlamış durumda. Beyannemenin 303 – 314 arası maddeleri ise Sağlıklı Toplum başlığına ayrılmış.
İYİ Parti Sağlıklı Toplum başlıklı bölümün ilk maddesinde “Sağlıkta İYİ’lik Reformunu gerçekleştireceğiz” ifadesine yer vermekte. Bu maddede sağlık yönetiminde çok başlılığın kaldırılacağı ve kapsamlı bir sağlık reformunun yapılacağı belirtiliyor. Ancak İYİ Parti’nin “reformun ana unsurları” olarak tanımladığı 11 madde, Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP)’nin halen uyguladığı Sağlıkta Dönüşüm Programı ile birebir aynı. Anlaşılan İYİ Parti, bir partinin aynı unsurlarını içeren bir programını, aynı unsurları barındıran “başka(!)” bir programla reforme eden dünyadaki ilk parti olacak.
Öte yandan aynı madde kapsamında “Hastası için en İYİsini yapmaya çalışan hekim ve hekimine saygı duyan hasta sosyolojisi oluşturacağız” ifadesiyle sağlık hizmet alanında “sosyolojik bir açılım” da vaat ediyor İYİ Parti.
Getirdiği finans yükü ve sağlığın ticarileştirilmesi açısından çok fazla sorunları olan Şehir Hastaneleri’nin ise sadece “ulaşım konusunda ve erişimde sıkıntı yarat”ması açısından ele alınacağının altı çiziliyor. Bu eksik vurguya rağmen 308. maddede, bu hastanelerin “butik sağlık merkezleri ve ihtisas hastaneleri”ne dönüştürüleceğini ve daha önemlisi borçlanma sözleşmelerinin yeniden düzenleneceğini belirtmiş olması değerli.
Ayrıca sağlık vaatleri kapsamında liyakata yapılan vurgu, sevk zincirinin tasarlanacağının ifade edilmesi ve “Erken tanı ve uygun tedavi, aşılama, ilaçla koruma, beslenmenin İYİleştirilmesi, sağlık eğitimi, aile planlanması yanında en temel çözümün gelir dağılımındaki adaletsizliği gidermek olduğu bilinciyle tüm tedbirleri alacağız” görüşüne yer vermesi sağlığın sosyal bileşenleri açısından gelir yönünden eşitsizliği vurgulaması açısından kıymetli.
Sağlıkta KDV’nin azaltılma hedefinin özellikle sağlık hizmetleri ve ilaçlara yansıyacak olumlu çıktısı ve sağlık personelinin mecburi hizmete tabi edilmeyeceğinin ifade edilmesi önemli.
İYİ Parti, birinci basamak sağlık hizmetlerini “daha kaliteli; teşhis teknolojilerin olduğu, ayakta tedavilerin yapılabildiği, koruyucu sağlık hizmetlerinin sunulduğu” Aile Sağlık Merkezleri aracılığıyla sürdüreceğini belirtiyor. Bu noktada birinci basamağın “bölge temelli” kurgulanmaması ama “teknolojik” olarak zenginleştirilmesi dikkat çekiyor. Ayrıca seçilmiş uzmanlık alanlarından oluşan “İkinci Basamak Sağlık Merkezleri” kurmayı hedefliyor. Öte yandan tipik bir Dünya Bankası bakışıyla malûl olacak biçimde, “Kamu Sağlık Merkezlerinde sadece koruyucu sağlık hizmetleri”nin verileceğini ve sadece “Koruyucu sağlık hizmetlerinin devletin kontrolünde” olacağını ifade ediyor.
Tıpta uzmanlık eğitimini yeniden düzenleyerek Sağlık Akademisi kurmayı ve bu akademinin “özerk olmasını ve sağlık politikaları geliştirerek, projeler üretmesini sağlayacağı”nı belirtiyor. Ancak beyanname, kurulması planlanan bu Sağlık Akademi’sinin halen üniversite bünyelerinde var olan tıp fakültelerinden hangi açıdan farklı olacağını belirtmiyor.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve Halkların Demokratik Partisi'nden (HDP) farklı olarak İYİ Parti, muayene ve ilaçlarda var olan katkı payını sadece emeklilerden almayacağını ifade ediyor. Bu noktada sağlık hizmetine erişimde büyük engellere neden olan cepten ödemeler konusunda AKP tüm ödemelerin devamından, İYİ Parti sadece emeklilerden alınmamasından, CHP ve HDP ise hiç kimseden alınmamasından yana bir politika tarifliyor.
Sağlık personelinin ücret politikasında var olan ve sağlık hizmet sunumunu ticarileştiren performans sistemini kaldıracak olması toplum sağlığı açısından önemli bir adım. Fakat madde kapsamında yer verilen “Yeni bir ücret sistemiyle, hekim ve diğer sağlık personelinin sistemden en verimli hizmeti vermeleri”nin sağlanacağını ifade etmesi, hem “yeni ücret sistemi”ni tarif etmemesi hem de neoliberal öngörünün kilit kavramlarından birisi olan “verimlilik” atıfı olması açısından çok sorunlu. Bu noktada beyannamenin Şeffaf ve Hesap Verebilir Bir Kamu Yönetimi bölümünde yer verilen “Performans kriterleri ve hizmet sunum süreleriyle denetlenen” bir kamu hizmet sunum hedefi dikkate alındığında; İYİ Parti’nin, tıpkı Sağlıkta Dönüşüm Programı’nda olduğu gibi performans sistemini yine aynı sistemle reforme edeceği öngörülebilir.
Öte yandan hekimlerin günlük muayene ve müdahale edeceği hasta sayısını sınırlandıracak olması halk sağlığı ve çalışanlar açısından değerli. Ayrıca sağlık çalışanlarının çıplak maaşlarının emeklilikte de geçerli olmak üzere iki misli arttırılacağını belirtmesi sağlık emekçileri açısından kazanım anlamına geliyor.
Veri mahremiyetine vurgu yapılarak e-Sağlık Sistemi’nin hayata geçirilmesi, yerli “Medikal Sanayi”nin teşvik edilmesi, Geriatri (Yaşlı – Bakım) Sağlık Merkezleri’nin yaygınlaştırılması, ete kemiğe büründürülmemiş olsa da üniversite hastanelerinin güçlendirilmesi İYİ Parti’nin sağlık hizmet alanındaki olumlu hedefleri.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK)’na dair genel bir çerçeve çizmeden ve SGK kapsamındaki diğer tüm hizmetlerden azade olarak “Tip-1 diyabet hastası çocukların tanı ve tedavisinde kullanılan cihaz masraflarını”n SGK kapsamına alınacağının ifade edilmesi ise beyannamenin aslında eklektik hazırlandığının bir işareti.
“Hastane yapılanması ve sağlık hizmet sunumu ile kurumsal aidiyet ve yönetsel kademeleri derinden sarsan ve kişisel çekişme dışında hiçbir faydalı çıktı oluşturmayan Sağlık Bakanlığı ile üniversite hastanelerinin birlikte kullanılması olan “Afiliasyon” uygulamasına derhal son vereceğiz.” vaadi ise basamaklandırılmış bir sağlık sisteminin entegrasyonu açısından çok sorunlu. İYİ Parti’nin halen Sağlık Bakanlığı’nın üniversite hastanelerine “el koyma” amacını taşıyan afiliasyon uygulamasına karşı çıkması gayet anlaşılabilir bir durum. Ancak İYİ Parti’nin mevcut uygulamanın sorunlarını aşacak bir afiliasyon politikası önermemiş olması büyük bir handikap. Çünkü afiliasyon, doğru amaç ve hedeflerle uygulandığı takdirde ikinci ve üçüncü basamak hastaneler arasında çok kıymetli ve değerli güçlü bir işbirliği geliştirir.
İYİ Parti’nin, Sağlıklı Toplum bölümünün son maddesinde halen yürülükte bulunan Genel Sağlık Sigortası’na sahip çıkması ve bu çerçevede sağlık hizmetlerine ulaşmada tıpkı AKP gibi vergi dışında ek kaynak (prim) ödeme zorunluluğunu kabul ettiğine işaret ediyor. Öte yandan Tasarruflar başlıklı bölümde “Tamamlayıcı sigortaların güvenirliği ve getirisini” arttırarak “tamamlayıcı sigorta sahibi kişi sayısı”nın da arttırılacağı ifade ediliyor. Kuşkusuz bu politikalar yurttaşların sağlık hizmetine ulaşması için vergi dışında iki ayrı prim ödemesini zorunlu kılıyor. Bununla birlikte seçim beyannamesinde yer verilen “yaşlılardan prim almayacağız” hükmü -yaş sınırını belirtmese de- en azından yaşlılar için sağlık hizmetlerine ulaşmak açısından güvence tarifliyor.
Sağlık çalışanlarının şiddet başta olmak üzere ekonomik ve sosyal sorunları konusunda görüş beyan etmeyen İYİ Parti, Kamu Personel Rejimi başlıklı bölümde “başta sağlık personeli, posta dağıtıcıları olmak üzere kamu görevlilerine fiili hizmet zamlarını yeniden belirleyeceği”ni ifade ediyor. Benzer biçimde aynı bölümde grev ve toplu sözleşme içeren sendikal hakkını anmak yerine “Kamuda çağdaş bir sendikal örgütlenmeyi sağlayacak düzenlemeler yapacağız” ifadesiyle yetiniyor. Öte yandan taşeron işçilerin tamamının kadroya geçirileceğini ifade ediyor.
Yerel Yönetimler başlıklı bölümde yer alan “Çevreyi kirleten ve tahrip eden enerji üretiminden vazgeçeceğiz. Sürdürülebilir temiz enerji üretim politikalarını uygulayacağız” yaklaşımı koruyucu hekimlik açısından olumlu olmakla birlikte parti olarak özellikle nükleer enerji konusunda görüş beyan etmekten imtina ediyor. Enerji ve Madencilik bölümünde yer verilen yenilenebilir enerji biçimlerinin ve konut ile işyerlerinde yenilenebilir enerji üretiminin destekleneceği vaadi toplum sağlığı açısından değerli.
Ayrı ve bağımsız bir bölüm olarak İklim Değişikliği ve Çevre konusunun beyanname kapsamında yer alması ise çok değerli. Ancak bu bölümde iklim değişikliğini durdurmaya değil “uyum sağlamaya” yönelik bir eylem planının hazırlanacağının ve karbon borsasının kurulacağının ifade edilmesi büyük talihsizlik.
Öte yandan İYİ Kent Modeli bölümünde yer verilen “Kentsel mekanları Ekolojik Planlama’yı göz önüne alarak planlayacağız, insan ve çevre arasındaki ilişkileri doğa ile uyumlu hale getireceğiz” bakış açısı toplum sağlığı açısından sınırlı ve örtük de olsa umut veriyor. Yine bu bölümde “Şehiriçi ulaşımda emisyonsuz ve halk sağlığına duyarlı bisiklet ve yürüyüş yolları gibi “önce insan” odaklı ulaşım sistemlerini”n hayata geçireleceğini vaat etmesi koruyucu sağlık uygulamaları açısından olumlu. Tarım ve Gıda Güvenliği bölümünde ise toplum sağlığı açısından önemli bir faaliyet olarak hayvansal üretimde bilinçsiz antibiyotik kullanımına son verileceği belirtiliyor.
Sosyal Politika, Eşit ve Adil Yaşam bölümünde ifade edilen İYİ Kart uygulaması ile işsiz ve düzenli geliri olmayanlara gelir, ulaşım ve gıda desteğinin sunulması sağlık hakkını var eden temel belirleyiciler açısından değerli. Ancak bu bölümde “Sosyal yardımları, sosyal politika aracı olarak, işsizliği değil, iş bulmayı özendirecek şekilde” düzenleneceğinin belirtilmesi, konunun yurttaş hakkı yerine hayırseverlik perspektifiyle ele alındığını düşündürtmekte. Bununla birlikte “İhtiyaç sahibi ailelerin yeni doğan çocuklarının 36 aya kadar gıda ve temel ihtiyaçlarının karşıla”nacağının vurgulanması sağlık hakkı açısından çok değerli. Benzer biçimde çocukların tüm kamu hizmetlerinden ücretsiz yararlanacağının ifade edilmesi de kıymetli.
Beyanname incelendiğinde İYİ Parti’nin kadın sorununu ayrı bir başlık olarak ele aldığı, ancak konuyu tartıştığı bölüme Kalkınmanın Odağında Kadın başlığını koyarak kadın konusunu kalkınmaya kurban ettiği görülüyor. Benzer biçimde “Kadın, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı” önererek hemen tüm sağ partiler gibi kadın konusunu aileden bağımsız olarak ele almadığı fark ediliyor.
Son olarak Madde Bağımlılığı İle Mücadele için rehabilitasyon merkezleri kurulacak olması ve bu merkezlerde sunulacak hizmetlerden ücret alınmaması değerli. Öte yandan madde bağımlılığı ile mücadele eden ulusal ve yerel sivil toplum kuruluşlarının “kamu yararına faaliyet gösteren dernekler” statüsüne alınacağının ifade edilmesi bu alandaki sivil toplum örgütlerinin etkinliğinin artması açısından kıymetli. (OE/HK)
SON
SEÇİM BEYANNAMELERİNDE SAĞLIK