Yaklaşık üç hafta sonra bir seçim gerçekleşecek bu ülkede. Ancak bu seçim, sadece cumhurbaşkanının kim olacağını belirlemeyecek aslında. Siyasi iktidarı, başka bir ifadeyle sağlıktan eğitime, sosyal güvenlikten çevreye kadar hayatın tüm alanlarında nasıl bir gelecek istediğimizi de bu seçimle belirleyeceğiz.
Öte yandan hepimiz aslında bu seçimin başkanlık rejimini onaylamak ya da onaylamamak olduğunun da farkındayız. Çünkü eğer var olan muktedir seçilirse, ne Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin (TBMM) ne de orada faaliyet gösterecek siyasi partilerin bir hükmü kalacak. Bu gerçeğe rağmen, yine de siyasi partilerin seçim bildirgeleri ihmal edilmemesi gereken bir konu. İşte bu yazı dizisi, halen TBMM’de temsil edilen partilerin yayımladıkları seçim beyannamelerini sağlık penceresinden irdelemeyi hedefliyor. İlk yazımızın konusu halen iktidarda olduğu için doğal olarak Adalet ve Kalkınma Partisi...
Adalet ve Kalkınma Partisi Seçim Beyannamesi
Bu dönemdeki uygulamalarıyla TBMM’yi kendi grubu dışında işlevsizleştiren ve önümüzdeki dönemde de fiilen yok hükmüne getirmeyi hedefleyen bir politikanın mimarı olan AKP, seçim beyannamesine tarihin bir ironisi olarak “Güçlü Meclis” vurgusuyla başlıyor.
Beyannamenin tümü 360 sayfa. İlginç olarak “Sağlık” başlıklı bir alt bölüm yok. Ancak sağlık hizmetlerinin ağırlıkla anlatıldığı “Sağlıklı Nesiller” başlıklı 12 sayfalık bir bölüm var. Ayrıca altı sayfalık bir “Sosyal Güvenlik” bölümü var. Her iki bölüm de beyannamenin diğer konularında olduğu gibi “Neler Yaptık” ve “Neler Yapacağız” başlıklı alt bölümlerden oluşuyor.
Sağlıklı Nesiller bölümünün girişi başlığından da anlaşılacağı üzere “nesil yetiştirme” vurgusu ile başlayıp “kaliteli ve ekonomik sağlık hizmet sunumu” ile devam ediyor. İlginç olarak bu bölümde; var olan sağlık sisteminin sürdürülemezliğinin aşikar bir yansıması olarak sistemin “sürdürülebilir politikalarla desteklenmesi” ve bu kapsamda “Avrupa ve Batı Asya’nın sağlık üssü ve sağlık turizminin cazibe merkezi” olma hedefi tanımlanmış.
Özetle; giriş bölümünde kolaylıkla totaliter bir siyasi iktidarın politikasına meşruiyet sağlayacak biçimde “her türlü bağımlılıktan uzak nesillerin yetişmesi” dikkat çekmekte. Ayrıca yine bu bölümde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile şekillendirilen tüketim eksenli sağlık sisteminin sürdürülebilirlik sorununun, sağlık turizminden elde edilecek kaynaklarla sağlanacağının hedeflendiğinin (ya da umut edildiğinin) örtük de olsa belirtilmesi önemli. Son olarak “koruyucu ve önleyici sağlık hizmetleri”nin bu ekonomik bakışın sonrasında ve giriş bölümünün en sonunda bir cümle ile yer alması AKP’nin önceliklerini tarif etmesi açısından dikkat çekici.
Sağlıklı Nesiller bölümünün Neler Yaptık alt başlığı, hemen tüm sağ siyasi iktidarların klasik tanımı olan “iktidarımız döneminde çağ atladık” ibaresiyle başlıyor.
Bu bölümde şu ana başlıklar dikkat çekiyor:
- Kaynakların öncelikli ve gerekli sağlık konularına harcanıp harcanmadığı tartışmasını yapmaktan imtina ederek AKP iktidarı döneminde gözlenen sağlık harcamaları artışı
- Sağlıkta Dönüşüm Programı öncesi Türkiye’de var olan sağlık sisteminin sorunlu ve köhnemiş yönlerinin hatırlatılması
- “Vatandaşlarımızı (hekimlerin) özel muayenehanelerindeki yüksek ücretlere mahkum olmaktan kurtararak” gibi kışkırtıcı bir giriş ifadesiyle özel hastanelerin sisteme entegre olduğunun belirtilmesi
- “Tam Gün Yasası ile vatandaşlarımızın özel muayenehanelere gitme mecburiyetini büyük ölçüde azalttık” ifadesiyle tanıtılan hekimlere getirilen tam gün çalışma zorunluluğu
- “Vatandaşlarımızın tümü(nün) sağlık hizmetlerinden aynı standartta faydalanması” cümlesi ile ifade edilen Genel Sağlık Sigortası sistemi
- Yeşil Kart’ın içeriğinin genişlemesi ve acil, kanser, yoğun bakım ve kimi özellikli alanlarda sistem bünyesinde sunulan ücretsiz sağlık hizmetleri
- Anne Dostu Hastane Programı, Bebek Dostu Hastane uygulaması, Misafir Anne Projesi gibi üremeye yönelik projeler
- İlaçtaki KDV oran düşürülmesi ve fiyatlandırma sistem değişikliği sayesinde ilaç fiyatlarının ucuzlatılması
- Sağlık hizmetlerine erişimi kolaylaştıran aile hekimliği ve evde sağlık bakım hizmeti düzenlemeleri
- Uyuşturucu ve tütün bağımlılığıyla mücadele programları
- “Fonksiyonel ve modern mimari anlayışa sahip” ve “yüksek standartlarda sağlık hizmeti sunumu” ifadeleriyle tanıtımı yapılan Şehir Hastaneleri Projesi
- Yıllar içerisinde artan hekim, hemşire ve ebe sayısı
Neler Yaptık bölümü topluca değerlendirildiğinde; diğer bölümlerde olduğu gibi sağlık alanında da AKP 16 yıl öncesinin sorun ve korkularını hatırlatmakta. Zaten beyannamenin genel ruhu da bu bakış açısıyla uyumlu.
Öte yandan beyannamede sağlık alanı ile ilgili yer verilen temel vurgular sağlık hizmetlerinin tüketiminin artması üzerine inşa edilmiş durumda. Kuşkusuz AKP öncesi dönemin sağlık hizmetinin ağırlıkla istihdama dayalı biçimde inşa edilmiş olmasının Emekli Sandığı kesimi dışındaki insanlarda yarattığı sorunlar düşünüldüğünde bu tercihin toplumda yaygın bir karşılığı olduğunu düşünmek ve kabul etmek gerekli.
Zaten Emekli Sandığı dışındaki kesimlerde doğrudan önemli karşılık bulacak olan muayenehane vurgusunun ve hekimlere getirilen tam gün çalışma zorunluluğununun kışkırtıcı cümlelerle beyannamede yer alması bu çerçevede “puan / oy toplayıcı” bir hakikate karşılık geliyor.
Son olarak yine dünkü sağlık sisteminde devletin yurttaşlar arasında ayrımcılık yapan sosyal güvence sistemi karşısında kendisini değersiz hisseden Emekli Sandığı dışı kesimler için genel sağlık sigorta sisteminin, herkesi piyasa karşısında eşitlediği için “aynı standart” vurgusu ile ifade edilmesi toplumun geniş kesimleri için çok anlamlı –ki bu durum Beyanname’nin “Sosyal Güvenlik” bölümünde daha da ayrıntılı olarak işlenmiş.
Benzer biçimde Yeşil Kart’ın içeriğinin genişlemesi, ilaçların ucuzlatılması ve halen sistem bünyesinde yurttaşlara sunulan ücretsiz sağlık hizmetlerinin özel olarak vurgulanması, ücretsiz sağlık hizmetlerinin toplum için ne kadar anlamlı, hayati ve aynı zamanda toplumsal karşılığının da ne denli yüksek olduğunun kanıtı aslında.
Ancak AKP’nin Seçim Beyannamesi’nin, partinin ataerkil ve totaliter zihniyet dünyasına ışık tutacak biçimde üreme ile ilgili hizmetlere ve bağımlılık konusu üzerinden sağlık aracılığıyla “nesil yetiştirme” konusuna insanı korkutacak ve ürkütecek biçimde önem gösterdiğini de görmek gerekiyor.
Bununla birlikte AKP, kendi beyannamesinde, kendi döneminde artan sağlık tüketiminin gerekli olup olmadığı tartışmasına hiç değinmemekte. Benzer biçimde artan sağlık hizmet tüketimi nedeniyle artan harcama miktarının karşılığı ile uyumlu olacak biçimde temel sağlık ölçütlerinde nasıl bir iyileşme yaşandığını da ifade etmemekte. Çünkü AKP, aslında Türkiye’nin sağlık ölçütlerinin artan bu tüketim ve harcama ile kıyaslanmayacak oranda kötü olduğunun farkında. Bu nedenle Türkiye’nin temel sağlık ölçütlerini, sağlıkta benzer harcama yapan ülkeler yerine Türkiye’nin 16 yıl öncesi ile kıyaslayarak kolayca “puan / oy alma” derdinde.
AKP Seçim Beyannamesi, artan sağlık tüketiminin aciller başta olmak üzere sağlık sistemini nasıl işlevsizleştirdiğini ve altından kalkılamayacak noktaya getirdiğini görmek ve göstermek de istemiyor. Yine bu dönemde sağlık hizmet alanının şiddet ortamına dönüşmesine, sağlık çalışanlarının tükenmesine, uygulamaya konulan performans politikası nedeniyle sağlık hizmet sunumunun ticarileşmesine ve sağlık değil para kazanmak için hizmet sunumunun patlamasına da beyannamede bir cümle ile olsa dahi değinmiyor.
Sağlıklı Nesiller bölümünün Neler Yapacağız alt başlığı ise içerik ve uygulamalarının aksine lafzı olarak dünyaya meydan okuyan AKP söylemi ile uyumlu biçimde sağlık alanında dünyaya “rol model” olunacağı vurgusu ile başlıyor.
Bu bölümde ise şu ana başlıklar dikkat çekiyor:
- Yerli (ve milli) bir üretim ve kişiye dayalı tıp uygulamalarını geliştirme
- Sağlık turizminde kapasite geliştirme
- Birinci basamak sağlık sistemini güçlendirerek etkinliğini arttırma
- Acil servis ile evde sağlık hizmetlerini revize etme ve alt yapısını güçlendirme
- Sağlık çalışan sayısını ve şehir hastaneleri yatak sayısını arttırma
- Bütünleşik sağlık hizmet modelini hayata geçirme
- Anne ve çocuk sağlığını geliştirme
- Sağlıkta aktif iletişim politikaları uygulama
Neler Yaptık bölümüne göre daha kısa olan bu bölümün temel ruhunu da aynı önceki bölümde olduğu gibi sağlık hizmetlerinin tüketiminin artması oluşturuyor. Zaten bu kapsamda şehir hastaneleri vurgusu önemli bir yer tutuyor.
Ancak ilginç olan AKP’nin seçim beyannamesi, Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın yarattığı sorunları, sorunun adını koymadan Neler Yaptık bölümünde vaad olarak sunmakta.
Bu bağlamda birinci basamak sistemini güçlendirme ve acil servis hizmetlerinin revize edilmesi başlığı altında topluma vaad olarak sunulan ifadelerin hepsi bu iki hizmetin bugün itibariyle işlemediğinin de kanıtı aslında. Benzer biçimde bütüncül sağlık hizmet modellerini hayata geçirmenin vaad edilmesi, bugün itibariyle insana ve sağlığa bütüncül yaklaşılmadığının da kabulü.
Neler Yapacağız bölümünde yer verilen vaadler arasında bulunan “sağlıkta aktif iletişim politikaları” ise AKP’nin sağlığa tümüyle “tüketici” eksenli baktığını ve “sağlıklı hayat tarzı” ile “sağlığı geliştirme” politikalarını tüketicilerin bir ödevi olarak gördüğüne işaret ediyor.
Bu bağlamda şeker fabrikalarının özelleştirildiği, hemen her yere termik santrallerin inşa edildiği, nehirlerin kansere yol açan ağır metallerle kirletildiği ve ulusötesi tütün şirketlerinin kazançlarını azami noktaya çıkardığı bu ülkede; “sağlığa zararlı gıda ürünlerinin yanıltıcı ve yanlış yönlendirici tanıtım faaliyetlerine tedbir” almakla, “etiket ve ambalajları, tüketicileri daha doğru bilgilendirecek şekilde düzenlemek”le, “gıda ambalajlarındaki mevcut bilgileri görünür hale getirmek”le ve “sağlık dostu işletme sertifikasını hayata geçirmek”le sağlıklı kalmanın sağlanabileceğini düşünüyor AKP.
Öte yandan sağlık çalışanlarına yönelik şiddetin nasıl önlenebileceği, sağlık çalışanlarının talep ettiği yıpranma payı ve özellikle emekli sağlık çalışanlarının ekonomik sorunlarının nasıl çözüleceğine dair tek bir vaadin yer almadığı bu bölümde “Geleneksel ve tamamlayıcı tıbbın kanıta dayalı” biçimde sağlık sistemine entegrasyonu ifadelerine yer veriliyor. Kuşkusuz “geleneksel tıp” ile “kanıt” kavramının aynı cümlede bir oksimoron ifade olarak yer alması, AKP’nin (bilimsel) “kanıt”tan ne anladığını da ortaya koyuyor.
Son olarak Neler Yapacağız bölümü “Bütün bu gayretlerimizin sonucunda halkımızın sağlık hizmetlerinden genel memnuniyet oranını yüzde 71,7’den yüzde 80’lerin üzerine çıkacağız” ifadesiyle bitirilerek, çok özlü biçimde, sağlık alanındaki temel hedefin sağlıklı kalmak ve iyileşmek – esenlenmek değil, müşterinin / tüketicinin memnun edilmesi olduğu da ifade edilmiş oluyor. (OE/HK)
Yarın: CHP Beyannamesi
SEÇİM BEYANNAMELERİNDE SAĞLIK