Fotoğraf: csgorselarsiv/Şehlem Kaçar
Çok acayip şeyler oluyor.
Feminizm yükseliyor, kadınların sesi gür ve güçlü çıkıyor dediğimiz şu yıllarda, mahkemelerde tam tersi kararlar çıkıyor.
Sanki kadınlar sokakta taleplerini haykırırken, dayanışmalarını büyütürken, bilinmez değil tam olarak bilinen bir el, yani “eril, erkek, patriyarka” bu davalara müdahale ediyor.
Akademide "cinsel saldırı" davası
Kadınların mücadele ile kazandıkları hakları, mahkeme salonlarında lime lime ediliyor.
Mesela, bianet’te de haberlerine yer verdiğimiz Namık Kemal Üniversitesi’ndeki erkek akademisyen M.N.M. hakkında açılan cinsel saldırı davası.
Mahkemenin hakkında “beraat” kararı verdiği, erkek akademisyen toplumda ve akademide daha da güçlenirken, palazlanırken, kadın akademisyen suskunluk cenderesine sıkıştırılıyor.
Hatırlatmak gerekirse.
“Mevlana’nın bir sözü var. ‘İnsan en çok sevdiği ya da en çok istediği şeyle imtihan olur.’ Benim dünyadaki sınavım sensin, en çok istediğim sensin. Ben seni çok istedim. Benim imtihanım sensin. Çok pişmanım ne olursun beni affet. Bir daha öyle bir şey demeyeceğim. Ne olursun beni affet…”
Namık Kemal Üniversitesi Veteriner Fakültesi’nde öğretim üyesi Doç. Dr. M.N.M., aynı üniversitedeki öğretim üyesi Dr. T.Ö.’ye bu sözleri söylüyor.
Bu arada ısrarlı takip, telefonda defalarca rahatsız etme, ilanı aşk gibi gibi bir sürü daha durum var.
Fakat özellikle bu sözlere yer verdim. Çünkü bu sözleri söylediği ses kaydındaki sesin kendisine ait olduğu adli tıp raporlarıyla da kanıtlandı.
Ama sevgili mahkememiz, Tekirdağ 1. Asliye Ceza Mahkemesi bu sözleri, “dostane sohbet” olarak değerlendirdi.
Sonuç.
Daha önce aynı davada 2 yıl 6 ay hapis cezası verdiği ve üst mahkemenin ses kaydının incelenmesi için kararı bozması üzerine yeniden yargılamasını yaptığı davada, sanık akademisyeni beraat ettirdi. Evet aynı mahkeme, ilk duruşmada deliller yeterli deyip ceza verdi, sonra ses kaydını delilden saymadı ve ceza vermedi. Üstelik yargılanan akademisyen "suçu işlemediğine" dair kendisi de bir delil sunmadı.
Üstelik duruşmalardan birini takip etmiştim ve başka kadın akademisyenler de bu erkek akademisyene dair taciz iddialarını hem duruşma salonunda hem de CİMER’e yaptıkları başvuruda belirtmişlerdi.
Bu arada şu bilgiye de ileteyim, mahkeme kararı sonrası, kadın akademisyen AYM'ye başvurdu. Oradan sonuç bekleniyor. Bakalım orası bu yargılamalar hakkında ne karar verecek?
Neyse… Mahkemenin, “Bu dostane” sohbet tanımlamasından güç alan erkek belli ki gerçekten yakın ilişkiler içinde olduğu üniversitenin Rektörü ve neredeyse “kankası” niteliğinde olan Prof. Dr. Mümin Şahin’e başvuruyor. Kadın akademisyen Doç. Dr. T.Ö.’nin okuldaki görevine son verilmesini istiyor.
Mahkemeden aldığı güçle okulda T.Ö.’ye mobing ve sözlü şiddet uygulamaya devam eden M.N.M.’yi durdurmak şöyle dursun sevgili rektörümüz YÖK’e başvuruyor ve aslında koruması gereken kadın akademisyenin okuldan atılmasını istiyor.
Bu arada Rektör Şahin'in, karar duruşması günü adliyeye gidip "beraat ettiği" kararı sonrası M.N.M.'yi de tebrik ettiği yönündede söylentiler de var.
Araştırmalarım sonucunda gelen bilgiye göre, Meclis Başkanı Mustafa Şentop, Namık Kemal Üniversitesi ile yakından ilgili.
Tekirdağ’a her gittiğinde üniversitenin rektörünü ziyaret edip görüşmeler yapıyor.
Hatta gelen bilgilere göre direkt olarak "cinsel saldırıdan" yargılanan M.N.M.’nin davasıyla ve kendisi ile yakından ilgileniyor. Tüm süreçlerden haberdar olduğu iddiası var.
Ben Şentop’un böyle çirkin bir olayda cinsel saldırı ile tacizle adı anılan bir akademisyeni koruyacağını düşünmek istemiyorum. Acaba Şentop’a yanlış ve eksik bilgi mi veriliyor bu davaya dair?
Bir gazeteci ve yurttaş olarak Sayın Şentop’un böylesi olayda daha titiz hareket ettiğini, edeceğini düşünüyorum.
Örneğin tüm bu olup biteni bir kere de kadın akademisyenden dinlese keşke. Sonuçta Meclis’in başkanı kendisi. Kadın bir akademisyene ayıracak zamanı olmalı.
O yine de akademiyi düşünüyor
Bu arada atılması istenilen kadın öğretim üyesi T.Ö.’nün geçen günlerde YÖK’e gittiği ve savunmasını verdiğini öğrendim.
Kendisi ile defalarca konuşmak istememe rağmen, “Üniversitemi korumak zorundayım” deyip bir kere daha konuşma talebimizi reddetti.
Bir kadın akademisyen, kendi başına gelen cinsel saldırıyı her türlü riski göze alarak duyurdu, mahkemede hakkını aradı ama sonuç alamadı.
Yine de hayatını kurduğu akademinin zarar görmemesi için konuşmamayı tercih etti, ediyor.
Savaşçı bir kadın T.Ö., Namık Kemal Üniversitesi’ndeki şaibelerin kaldırılması için mücadele ederken sözünden ve duruşundan bir gram geri adım atmıyor. Başına gelebileceklerinin farkında ve buna rağmen sözünü sakınmıyor. Cesaretiyle başlattığı hukuk mücadelesi başka üniversitelerdeki kadın akademisyenlere ilham oluyor.
Şimdi görev sayın Şentop’ta. Milletin vekili olarak Namık Kemal Üniversitesi’ne dair tüm şüpheleri gidermeli.
Akademiyi yeniden gençlerin ve kadın akademisyenlerin güvenle gidebilecekleri bir alana dönüştürmeli.
Yazının ardından Şentop'un Basın Müşavirliği'nden şöyle bir açıklama geldi. “TBMM Başkanı Mustafa Şentop’un, haberde geçen olay ve kişilerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır. "Yazı kapsamında Sayın Şentop’la ilgili olarak yer alan iddialar tümüyle gerçek dışıdır. Sayın Şentop’a dair kısmın haber metninden çıkartılması, doğru ve dürüst haberciliğin gereğidir.” |
TIKLAYIN - "Cinsel Saldırıdan" Ceza Alan Akademisyen, Üniversiteden Üç Ay Uzaklaştırıldı
TIKLAYIN - Akademide Cinsel Saldırı: Namık Kemal Üniversitesi'nde Neler Oluyor?
TIKLAYIN - "Cinsel Saldırı"dan Yargılanan Akademisyen Meslek Yüksek Okulu'na Müdür Olarak Atandı
(EMK)