“Mimar Sinan Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden mezun oldum. Yayınevinde işe girdim, 2017 yılıydı. Yaklaşık dört ay çalıştım. Yayınevine girdiğimde, Tuğçe Yılmaz’la birlikte bir kitap çalışmasına başlamıştık. Konusu, kadın portreleriydi.
“İşyerinde Genel Koordinatör Büşra Aksak’ın büyük bir mobbingine uğruyorduk. Benzer nedenlerle bizimle birlikte altı kişi zaten işten çıktı.
“Biz kitabı yazdık yayınlama aşamasına geldiğinde olanlar oldu. Kitabın künyesinde “kimin adı geçecek” tartışması başladı.
“Benim adımın katkıda bulunanlarda değil yayına hazırlayanlarda bulunması gerektiğini söyledim. Kitapta 30 metnim vardı. Bunu kabul etmediler. Önce Büşra ile ufak bir tartışma yaşadık. O da “Burak geliyor, derdinizi ona anlatın. Siz görürsünüz” dedi.
“Burak Aksak geldi, güneş gözlüğünü fırlattı. Küfür etti. Ben 'böyle konuşamazsınız' dedim, dinlemedi. Yine küfür etti. 'Bırak anahtarı telefonu çek git buradan' dedi. Tuğçe de benzer talebinin olduğunu söyledi. Ona da küfür etti. Tuğçe de ‘Yayına hazırlayanlarda ismimiz olmazsa ben de metinlerimi çekerim’ dedi.
“Ben de ‘Beni sigortasız çalıştırdınız, kontrole geldiklerinde de oraya ziyarete gelen biri gibi davrandınız ve görevlileri kandırdınız. Bunun için sizi şikâyet ederim’ dedim.
“Bunları söylediğimde çok sinirlendi, üzerime atladı. Omzumdan itti. Karısı Büşra araya girdi. ‘Burak bundan sonrasını toparlayamayız’ dedi. O ana kadar benim uğradığım hakaret ve bana uygulanan şiddet Büşra için toparlanabilirdi demek ki! Bundan sonrası toparlanmazdı. Biz oradan çıktık bu olaydan sonra.”
Ayşe Gülen Eyi, bu sözlerle özetlediği erkek şiddetini yargıya taşıdı. İstanbul Adliyesi 55. Asliye Ceza Mahkemesi’nde Burak Aksak hakkında “hakaret” iddiasıyla dava açıldı.
TIKLAYIN - Şiddetin Uzlaşması Olmaz
Sanık davaya gelmedi
Davanın ikinci duruşmasını takip etmek üzere dün (8 Aralık 2020, Çarşamba) adliyedeydik. Ayşe Gülen ve avukatı Diren Cevahir Şen davadaydı ancak sanık Burak Aksak yoktu, sadece avukatı Aslı Kazan davayı takip üzere adliyedeydi.
Ayşe Gülen, çalışırken karşılaştığı erkek şiddetinin cezalandırılmasını istediği için heyecanlıydı, bu her halinden belliydi.
Peki ne oldu?
Özetleyeyim, yayınevindeki erkek şiddetinin yerini mahkemede başka türlü bir psikolojik şiddet aldı.
Bunu, dava başlar başlamaz mahkeme heyetinin Ayşe Gülen’in avukatına “oturun” demesi, Ayşe’ye yine sesini yükselterek “sen de otur” tarzındaki konuşmasından anlıyoruz.
Erkeğin avukatına sesini çıkarmayan mahkeme heyeti, dava boyunca Ayşe Gülen ve avukatının davranışlarına müdahale etti.
“Sanık değilse konuşmasın”
Kimlik tespitlerinin ardından avukat Diren Cevahir Şen, “Müvekkilimin söyleyecekleri var” dedi ancak mahkeme başkanı bu talebi kabul etmedi. “Sanık değil öyleyse konuşmasına da gerek yok” gibi bir cümle söyledi.
Yani duruşmada avukatı da Ayşe Gülen de kendisini tam olarak ifade edemedi. Mahkeme başkanı sürekli olarak her ikisinin de sözünü kesti.
Sonra tanıkların dinlenmesi istendi. Önce tanıklardan Cemre Yurtseven geldi.
Hakim ısrarla “Olay anında orada mıydın?” diye sordu. Tanık da orada olmadığını ama Ayşe Gülen’in tüm yaşadıklarına tanık olduğunu söyledi. Mahkeme başkanı, söylediklerinin birçoğunu tutanağa geçirmedi.
Ardından ikinci tanık Tuğçe Yılmaz geldi. Tuğçe Yılmaz olay yaşandığında orada bulunduğunu, kendisinin de Burak Aksak’tan şikayetçi olduğunu ama “süresi geçti” denilerek şikayetinin kabul edilmediğini söyledi.
Tanıklar ne anlattı?
Tanık olduğu erkek şiddetini anlattı. Bunun üzerine sanık erkeğin avukatı söz aldı ve “Tuğçe’nin tanıklığının kabul edilmemesi gerektiğini” söyledi.
Bu sırada hem Ayşe Gülen hem de avukatı söz almak istedi. Ancak her ikisine de söz vermeyen mahkeme heyeti, savcıya mütalaasını sordu.
Savcı, sanki duruşma boyunca Ayşe Gülen’in “şiddet gördüm, hakarete uğradım” sözlerini yok sayarcasına sanığın beraatı yönünde mütalaa sundu.
Her iki taraf mütalaaya karşı savunma hazırlamak üzere süre istedi. Ardından dava 14 Ocak 2021'e ertelendi.
"Cezasız mı kalacak?"
Hak aradığı için neredeyse “pişman edilmeye” çalışılan kadınlardan sadece biri olan Ayşe’nin adliyede tanık oldukları, kadınların taciz ve şiddetle karşılaştıklarında neden yargıya başvururken çekindiklerinin en somut hali olarak mahkeme kapısında duruyordu.
"Davaya etki ederim endişesi ile özenle seçtiği" sözleri ise adalet arayanların sıkça uğradığı adliye koridorlarında asılı kaldı:
“Çalışanlarına sigorta yapmayan, kadınları aşağılayan, küfür eden bir erkek cezasız mı kalacak? Burak Aksak’ın hakaretlerini yargıya taşıdım. Ancak burada da kendimi ifade edebilecek bir ortam bulamadım. Nasıl adalet sağlanacak?” (EMK)
*Fotoğraf: Evrim Kepenek/bianet, 25 Kasım 2020 Kadıköy