"Kimseye merhamet etmeyin, mümkün olduğunca insan öldürün!" emrini üstlerinden alan askerler karşı tarafın ordu mensuplarına olduğu kadar sivillerine karşı da acımasızca davrandılar. Uluslararası savaş hukukuna aykırı davranarak, yargısız infazların, insanlık dışı muamelelerin icracısı haline gelen genç adamlar savaş cinneti içinde birer canavara dönüştü, fakat vicdanlarına yerleşen duygular bazılarını hayatları boyunca terk etmedi.
Altı Gün Savaşında aktif rol alıp akabinde duygu ve düşüncelerini kaydeden askerlerin itirafları tabii ki ordunun sansürüne takıldı ve ancak yüzde 30'unun yayımlanmasına izin verildi.
Aralarında ünlü yazar Amos Oz'un da bulunduğu mevzubahis askerlerin ses bantlarının tümü, kadın yönetmen Mor Loushy'nin 2015 yapımı Censored Voices (Sansürlenen Sesler) adlı belgeseline konu olmuş.
Çarpıcı eser, çeşitli dini inançlara mensup cemaatlerin arasında küçük bir Yahudi cemaatine de halen sahip olan Kosova'nın Prizren şehrindeki uluslararası belgesel ve kısa film festivali 14.Dokufest'te yer aldı.
Seyirciyi yavaş yavaş etkisi altına alan etkileyici yapımda İsrail'in kuruluş aşamasındaki idealizmden ne kadar uzaklaşıldığı, o zamanlar kibutzlu olan bazı gençlerin samimi sözleri aracılığıyla bir kez daha hatırlatılıyor.
Savaş muhakemesi
İsrail'in Mısır, Ürdün ve Suriye'ye karşı savaşarak kazandığı 1967 Arap-İsrail Savaşı bittiği zaman, belgesele konu olan askerlerden bir tanesi Filistinliler'i tehcire zorladıklarında yapılanları Naziler'in icraatlarına benzetiyor. Bir diğeri Arapların köylerini bir koyun sürüsü gibi direnmeden terkederken gördüğünde Holokost'un gerçek manasını anladığını itiraf ediyor.
84 dakikalık yapımda o dönemi yansıtan siyah beyaz arşiv görüntüleriyle İsrail'in zulmü adeta belgeleniyor. Savaş muhakemesi ve vicdan muhasebesi yapmakta olan idealist Yahudi gençlerinin ülkede öfori halinde kutlanan zaferi tam anlamıyla paylaşamadıkları, savaştaki icraatlarının benliklerinde bıraktığı ağır izleri silmekte zorlandıkları da ortaya çıkıyor.
Kayıt projesini Amos Oz'la birlikte yürüten Avraham Shapira'nın kitabına da dayandırılan belgeselin yönetmeni filmde ifade bulan o zamanın siyasi duruşunun, günümüzde ülkeye hakim olan milliyetçi söylemle pek bağdaşmadığını belirtiyor.
Filmde sesini duyduğumuz bir diğer asker "Kendimizi korumak için on yılda bir bu köyleri bombalamaya mahkum mu olduk acaba?" diyor; bir başkası da "Bu üniformaları son giyişimiz olmayacak galiba!" diye öngörüde bulunuyor.
Oğlunu kaybeden bir annenin bir er tarafından iletilen sözleri ise fazlasıyla sarsıcı:
"Bu taşlar yüzünden Mishi'mi elimden aldılar. Taşlar bir candan daha değerli olabilir mi? Oğlumu geri getirecekse ağlama duvarını yıksınlar derim".
Belgeseldeki ses kayıtlarında Arap nefretinin artarak kendilerine döneceğini, savaşın problemi çözemediği gibi daha da içinden çıkılmaz hale getirdiğini tahmin edenler de var.
İtiraf edebilmek
Dünya prömiyeri Sundance'te yapıldıktan sonra Berlinale ve daha birçok festivale katılan Censored Voices, DocAviv Festivalinde ödüllendirildi. Belgesel ülkede sesi gittikçe daha çok bastırılmaya çalışılan muhaliflerin güçlü bir ifadesi.
Geçtiğimiz senelerde Oscar'a aday olup İstanbul Film Festivalinde de gösterilen The Gatekeepers (Bekçiler) belgeseli gibi İsrail'in askeri ve siyasi sırlarından en azından bazılarını afişe ederek ülkenin politikası hakkında özeleştiride bulunabiliyor.
Savaş zamanında ABC televizyonu için çekilen renkli görüntüler bir yana, konuşmalarını dinlediğimiz askerlerin bir kısmını bugünkü yaş almış halleriyle, yakın plan kamera karşısında kendi ses kayıtlarına kulak verirken görüyoruz. Söylenenlere pek tepki vermemeye çalışıyorlar fakat film bittiğinde seyirciyi hakimiyeti altına alan duygu hüzün ve karamsarlık oluyor.
Zaten belgeselin sonunda yaptıkları değerlendirmelerde gelinen noktanın ümit vermekten gayet uzak olduğunu hepsi kabul ediyor.
Bir tanesi günümüzde daha az Siyonist, daha az vatenperver ve daha az dindar olduğunu açıkça belirtirken, bir diğeri eskisine göre çok daha sağcı olduğunu belirtiyor. Fakat hepsinin hemfikir olduğu bir şey varsa o da şimdiye kadar yapılanların herhangi bir faydasının olmadığı, böyle devam edildiği takdirde bundan sonra olacaklar konusunda da hiç iyimser olunamayacağı yönünde! (MT/NV)