Suruç Katliamı, bugün yaşadığımız olayların baskı, şiddet ve sindirme politikasının uygulamaya konduğu, yüzlerce insanın sırf bu politikanın uygulanması için katledildiği, Ankara katliamında toplu öldürmelerin zirve yaptığı şiddet politikasının miladıdır.
O günden sonra özellikle Kürt illerinde olmak üzere, tüm coğrafyada bu politika uygulamaya koyuldu. Şiddetin, baskı ve öldürmelerin her gün artarak uygulamaya koyulması, öldürmelerin açıktan, gizlemeye ihtiyaç duyulmadan yapılması, sorumluların saklanması ve korunması, bu uygulamaların kısa dönemli, basit bir şiddet olmadığını, uzun soluklu bir yaşam biçimine dönüşeceğinin göstergesidir.
Lice, Silvan, Cizre, Nusaybin, Şırnak, Yüksekova, Derik ve Diyarbakır Sur ilçesi başta olmak üzere birçok yerleşim biriminde, Sokağa çıkma yasağı adı altında uygulanan Sıkıyönetim kırsalda Özel güvenlik bölgesi olarak adlandırılıp şiddet politikası uygulandı.
Pervasızca öldürmeler, öldürülenleri çırılçıplak sergilemeler, araç arkasında sürüklemeler, ölülere işkence, mezarlıkların uçaklarca bombalanması, uygulamaların sadece şiddet odaklı olmadığını, nefret, hakaret, aşağılama ve toptan yok etme odaklı olduğunu, toplumsal birliği, kimliği, direnişi ve mücadeleyi yok etmeye yönelik olduğunu göstermekteydi.
Öldürdükleri kişileri, cinsiyeti, yaşı ve koşullarına bakmaksızın, iktidar yanlısı basın eşliğinde terörist ilan edip, özellikle batıdan gelebilecek tepkiyi yok etmeye çalışıyorlar.
Diğer tarafta, henüz ölümlerin acılarıyla meşgul olduğumuzdan, uygulamaların çirkinlikleriyle midemiz bulandığından bakmadığımız bir yıkım daha vardı. Uygulamaların yapıldığı tüm birimlerde ekonomik yıkım ve yok etme de en acımasız, pervasız ve açıktan yapılıyordu. Evler ve iş yerleri ağır silahlarla delik deşik ediliyor, yıkılıp harabeye çevriliyor, yakılıp yok ediliyor, kullanılamaz hale getirilip yaşayan insanları ekonomik olarak muhtaç ve zavallı bir duruma düşürüyorlar. Şiddetten bıkanlar eşyalarını bile almadan evlerini ve yurtlarını terk ediyordu. Köy ve mezralarda yeniden boşaltılıyor, insanlar göçe zorlanıyor.
Politikanın uygulandığı yerleşim birimlerinde ne devlet, ne de diğer sivil kuruluşlarca henüz hasar tespit çalışmasının yapıldığına şahit olmadık. Böyle bir ekonomik yıkım karşısında neden böyle bir tespite gidilmediğini de anlamış değilim.
Bölgede Yaşayanların milyarlara ulaşan zararları ne olacak?
Evleri yıkılıp kullanılamaz hale gelenlerin, İşyerleri yıkılıp yağmalananların, Yakılanların, Hayvanları öldürülenlerin zararları ne olacak ve kimlerce, hangi kuruluşlarca tespit edilip hangi yolla tazmine gidilecek?
Dahası, Üniversite, KPSS ve benzeri sınavlar için hazırlanmaya çalışan ancak uygulamalar yüzünden hazırlanamayanların kayıpları ne olacak?
Eğitimde oluşan aksamaların önüne nasıl geçilecek veya nasıl telafi edilecek?
Her gün ölümü bekleyen, öldürülme korkusuyla yaşayan, çocuklarını veya yakınlarını kaybeden, ölenlerinin cesetlerini sokaklardan alamayan, defin edemeyip cesetleri buzdolaplarında saklamak zorunda kalan, aç ve susuz bırakılan bu insanların yaşadıkları derin psikolojik sorun ve travmalar nasıl tedavi edilecek?
Öldürülerek yok edilen yaşamların acılarını yüreklerde saklamak elbette zordur. Ancak yaşamsal kayıplar kadar yaşamların idamesi ve sürekliliği için gerekli olan ekonomik kayıplar da bir o kadar önemlidir. Kaybedilen akıl sağlığı, travma ve oluşan psikolojik sorunlar da.
Ölenlerin, kaybettiğimiz güzel insanların acılarını elbette unutmayacağız, unutturmayacağız.
Yaşam devam edecek. Ev ve işyeri ihtiyaç olmaya devam edecek. Girilecek sınavlar devam edecek. Evleri yıkılan, işyerleri yakılıp yağmalananların durumu ne olacak?
O ev ve işyerleri nasıl tazmin edilecek?
Tazmin edilecek mi?
Zarar tespiti nasıl ve kimler tarafından yapılacak?
Yıkılanlar yeniden yaptırılacak mı?
Yaşanan travmalar nasıl çözülecek?
Uygulanan politika devam edeceğine göre, yaşam biçimlerimizi de buna uydurmak zorundayız.
Ölüm ve öldürmelerle ne kadar uğraşıyorsak ekonomik kayıpların telafisi ve tazmini için de o kadar uğraşmalıyız. Bu konuda baroda bir grup oluşturulmalı ve konuya odaklanıp halkımızın bu tür kayıplarıyla ilgilenilmeli.
Böyle bir çalışma halkımızın acılarını bir nebze de olsa hafifletecektir. (MT/HK)