Yıllardır iç çatışmalarla altüst edilen, dünyanın en fakir ülkelerinden Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde tecavüzün bir silah, hatta bir savaş stratejisi olarak kullanıldığına defalarca şahit olundu. Her yaştan kadının, hatta küçücük çocukların maruz kaldığı tecavüzler insan bedeni ve psikolojisinde onarılması zor izler bıraktığı gibi fiilin kurbanları genelde eşleri, aileleri veya cemaatlari tarafından dışlanıp, terkedilmiş halde yalnızlığa mahkûm ediliyorlar.
2014 yılında Sakharov Ödülüne layık görülen jinekolog doktor Denis Mukwege kadınların duygularının dünya çapındaki sözcüsü haline gelmiş.
IDFA dahil, katıldığı çeşitli festivallerde ilgi çeken ve ödüllere layık görülen The Man Who Mends Women - The Wrath of Hippocrates (Kadınları Onaran Adam - Hipokrat'ın Öfkesi) adlı belgeselde, yeraltı kaynakları fazlasıyla zengin bir ülkede, çirkin bazı siyasi oyunların mağdurlarına uzanmış mucizevi yardım elinin hikâyesini izliyoruz.
Tabii ki, tercihini kadınlardan, barıştan ve adaletten yana kullanan doktorun karanlık güçler tarafından istenmeyen adam ilan edilmesi kaçınılmazdır, yıllardır bilhassa Afrika'nın sıkıntılarını filmlerine konu eden yönetmen Thierry Michel'in her fırsatta tehdit edilmesi gibi.
Belçika- Kongo ortak yapımı, 112 dakikalık eserde arzıendam eden gezegenin önde gelen politikacılarına veya Hollywood yıldızlarına rastlamamız hayra alamet değil, fakat doktorun himayesine aldığı kadınlar tarafından sevildiğine kuşku yok.
Yaraları sarmak
Aile fertlerinin gözünün önünde tecavüze uğramış, cinsel organlarına çeşitli nesneler sokulmak suretiyle işkenceye tabi tutulmuş, kesici aletlerle bedenlerine onarılmaz yaralar açılmış veya seks kölesi olarak yıllarca hapsedilmiş kadınların doktor Mukwege sayesinde kabuklarından çıkabildiğine şahit oluyoruz. Yaşananlardan sonra tekrar ayağa kalkabilmelerini ve cesaretlerini ne kadar takdir ettiğini ifade ederken doktor kadınların bu mücadeleyi sadece kendileri için değil, çocukları ve aileleri için sürdürdüklerine dikkat çekiyor.
Çokuluslu şirketlerin göz koyduğu doğal kaynaklara yönelik tamah ülkedeki çıkar çatışmalarını körüklerken, tecavüzcüler cezalandırılmadığı için kadınlar ve çocuklar mağdur olmaya devam ediyor. Kadınlara uygulanan her türlü şiddet önce kendilerine, akabinde aile ve cemaatlerine, hatta tüm topluma zarar vermeye yönelik.
Tecavüze uğrayanlara verilen psikolojik ve tıbbi desteğin Mukwege'yi tanınan ve sevilen bir sima haline getirdiğine kuşku yok; ne var ki 2012'de ülkesinin adını lekeleme ihtimali gözetilerek Sağlık Bakanından aldığı üstü kapalı tehdit üzerine Birleşmiş Milletler’deki bir konuşmasını son anda iptal etmek zorunda kalıyor. Ülkeye döndüğü zaman silahlı saldırıya uğrayıp ailesiyle Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ni terk eden doktor Avrupa'da yaşadığı sürgün döneminden sonra Kivu bölgesininin kadınlarından gelen yoğun talep üzerine tekrar memleketine dönüyor.
Filmde kendisini binlerce kadının coşkuyla karşıladığını görüyoruz, fakat Mukwege artık sadece Birleşmiş Milletler askerleri korumasında hareket edip genelde Bukavu'daki hastanesinde şifa dağıtmayı sürdürüyor. Nobel Barış Ödülüne üç kere aday gösterilmiş olan ve topluca işlenen tecavüz vakalarının mağdurlarına yaptığı müdahalerle tanınan Mukwebe günde 18 saat çalışarak sayısı 10'a varan ameliyatı gerçekleştirebiliyor. Sistematik tecavüzler hakkında farkındalık yaratmaya hayatını adayan insan hakları savunucusu doktor Mukwebe mesleğini sürdürdüğü 16 yıl içinde 40 bin kadına tıbbi yardımda bulunmuş.
Cesur yönetmen
1952 Belçika doğumlu Thierry Michel genç yaştan itibaren insan haklarına yönelik hassasiyetini eserlerinde yansıtmış. Çocukluğunun geçtiği bölgedeki madencilik faaliyetleri, işçi grevleri, siyasi skandallar, cezaevi şartları, inşaat yolsuzlukları ilk yıllarda seçtiği konulardan bazıları.
Akabinde kamerasını Brezilya'nın gecekondu mahallelerine, Zaire toplumundaki varsıl ve yoksullara, Somali'de yürütülen yardım faaliyetlerinin zaaflarına yöneltmiş. 1995 yılında sömürgecilik hakkında belgesel çekmek üzere tekrar gittiği Zaire'de tutuklanmış, hapse atılmış ve ülkesine deport edilirken film malzmelerine el konmuş. Yılmayan Michel, Gine, Zaire ve İran gibi zorlu coğrafyalarda çalışmalarını sürdürmüş, son 20 yılda da özellikle eski Zaire, günümüz Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ne yoğunlaşarak Avrupa Birliği bürokratlarından bile tehditler almış.
Rodos kökenli bir aileden gelen Katanga bölgesinin valisi Moïse Katumbi hakkındaki 2013 yapımı belgeselinde ifade edildiği gibi, kobalt, bakır, kalay, radyum, uranyum ve elmas kaynakları tüm dünyada iştah kabartmayı sürdürürken ülkeye huzurun hâkim olması zor!
Coğrafyada, kadınların zarar görmüş kimlik ve kişiliklerini, toplum içinde kaybettikleri itibarı onararak iade edecek doktor Mukwege gibi simalara ihtiyacın bitmeyeceği de ne yazık ki belli! (MT/HK)