Amerika'nın dünyanın doğal sahibi olduğunu iddia eden ve bunu bütün Amerika'lıların sınıf, renk, dil ya da başka bir ayırım olmadan desteklediğini savunan koyu milliyetçiler bir örneği tekrarlamaktan zevk duyarlar: Vietnam savaşı sırasında savaşa karşı gösteri yapan öğrencilerin bir yürüyüşüne çalıştıkları inşaattan inerek saldıran ve öğrencilere dayak atan işçilerin milliyetçiliği ABD işçi sınıfının bir dönem savaş karşısındaki tutumuna tipik bir örnektir.
O dönemlerde işçi örgütleri Vietnam savaşına karşı tutum almamış, savaşa karşı tavır daha çok kişisel alana bırakılmış hatta savaşın iş-istihdam yarattığı gerekçesiyle desteklendiği de olmuştu. Suçsuz Vietnamlıların hunharca katledilmesine karşı çıkan öğrencilerse vatan haini, korkak ve bencil olarak tanıtılmıştı işçi sınıfına.
İşçi sınıfı için de Soğuk savaş bitti
Aradan geçen 30 yıl büyük değişimler getirdi Amerikan işçi sınıfına. Başta Sovyetler Birliği'nin sahneden çekilmesi Amerikan kapitalistlerinin çoktandır ellerini oğuşturarak bekledikleri ve tarihsel olarak şımarmış olarak baktıkları kendi işçi sınıfına yönelmelerini getirdi. Devlet yönetiminde bulunan patronların 1980'lerde, "Amerika'nın bir üçüncü dünya ülkesi olması gerektiğini" açıktan savunmaları bile tatlı uykusunda uyuyan Amerika'lı emekçilerin kulaklarına ulaşamadı. Ulaştıysa bile pek bir anlam verilemedi bu garip isteğe ve kulak arkasına atıldı.
ABD İşçi sınıfının uyanışı
Her etki bir tepki getirir. Artık, "düzeni bozmama" sözüne karşılık "sendikalara da dokunulmaması" anlaşmasının özellikle Reagan'lı 1980'lerde artık geçerliliğini yitirdiğini anlayan örgütlü emekçiler, biraz yılların rehavetinin verdiği amatörlükle de olsa saldırılara ellerinden geldiğince karşı koymaya çalışıyorlar. Bu hayatta kalma mücadelesinin hedeflerinden biri de, "yeni dünya düzeni" denilenin adından da anlaşılacağı gibi küresellik. Yani, bu saldırıların ulusal sınırlar dahilinde görülememesi. Amerika'lı emekçiler artık kendi geleceklerinin Güney Afrika'lı, Meksika'lı, Orta Doğu'lu işçilerden bağımsız olamayacağını görmeye başlamakta. Bunun en bariz, büyük ve ilk örneklerinden biri Seattle protestolarına örgütlü işçi kitlelerinin önderlik etmesi oldu.
Görülmemiş bir hazırlıkla, emekçi örgütleri daha başlamamış bir savaşa ne kadar karşı olduklarını ulu orta beyan edip alanları doldurmakta. Beklenen, savaşın çıkmasıyla önce öğrenci, gençlik, çevreci, bazı kadın ve sistem karşıtı ufak tefek örgütlerin bağırıp çağırması ve belki çok sonraları da işçi örgütlerinin yarı ağızla, yumuşak, suya sabuna çok dokunmayan demeçlerle işi savuşturmalarıydı. Ama savaşa karşı emekçilerin tepkisi ilericilerin beklediği değil, umduklarının da ötesinde oldu.
Savaşa Karşı ABD Emekçileri Chicago'da Ocak ayında neredeyse orman yangını gibi yayılan bir işçi toplantısı savaş harcamalarının ekonomik durgunluğa ilaç olacağı ve bu harcamaların yeni işler yaratacağı, bu yüzden de Amerika'lı işçi sınıfının savaşa karşı çıkmayacağı umudunda olanların beklentisini boşa çıkartmaya yetti. İçinde en büyük sendikaların temsilcilerinin de bulunduğu 100 kadar sendikalı Chicago'da 11 Ocak'da toplanarak bu anlamsız savaşa nasıl karşı çıkacaklarını ve nasıl örgütleneceklerini tartıştılar. Bu toplantıyı düzenleyenleri bile şaşırtan katılım ve savaşa olduğu kadar ülke yönetimini de hedefleyen duyguların bu toplantıda açığa çıkması artık Amerika gibi imparatorluklarda bile işçi sınıfı için bıçağın kemiğe dayandığının bir göstergesi idi.
Chicago ve San Fransisko gösterileri
Daha Chicago toplantısı yapılmadan savaş karşıtı bildiri, karar ve demeç yayınlayan sendika sayısı 42 yerel, 13 bölgesel, 5 ulusal, 12 merkezi konsey ve 5 devlet seviyesinde federasyon olarak belirlenmişti. Fakat gerçekte bu sayıların daha yüksek olduğu bilinmekteydi. Uzun tartışmalardan sonra akşama doğru bu toplantıyı düzenleyenlerin bir örgütlenme içinde olduklarına karar verildi ve bir isim olarak da, "Savaşa Karşı ABD emekçileri" seçildi. Sonuç olarak da bir hafta sonra Washington ve San Francisco'da düzenlenmiş savaş karşıtı gösterilere katılım kararı alındı. Savaş karşıtı mücadeleye mali destek vermek için de sendikalar aralarında 50,000 dolarlık bir katkı yaratmaya karar verdiler ve ilk adımda bunun 25,000 dolarlık kısmını hemen sağlamaya imza attılar.
Her ne kadar '70 ve '80'lerin tamamen hükümet destekçisi, Amerika'nın en büyük konfederasyonu, AFL-CIO'nun liderleri kadar tutucu olmayan yeni lider John Sweeney'nin geçen sonbaharda başkan Bush'a gönderdiği mektup savaşa karşıt bir tutum takınıyorsa da çok ileri gidemiyordu.
11 Eylül sonrasında ve Afganistan saldırısı sırasında pek çok sendika lideri politik havayı koklayarak Bush'un arkasında milliyetçi sırada yerlerini alarak savaşa karşıt hiçbir tavır almamışlardı. Ancak sonbahara doğru bu "birliğin" çatlamakta olduğu artık gizlenemez olmuştu. Yönetimin tek amacının Irak petrollerini ele geçirmek olduğu gerçeği hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak kadar açıkça ortada duruyordu. Devletin bunu saklamaya çalıştığı her çabası konuyu tekrar tartışmaya açıyor ve birbirini tutmaz yalanlar Bush'un bu savaşı Amerikan halkına satmakta ne kadar zorlandığını gösteriyordu.
AFL-CIO konfederasyonu lideri Sweeney de gönderdiği mektubunda savaşa tamamen karşı çıkmıyor ama, "başka alternatifler de olabilir" şeklinde yumuşak "önerilerde" bulunuyordu. Örneğin, "Çıkarlarını korumak için Amerika'nın tabii ki tek başına hareket etme hakkı vardır. Ama, biz, AFL-CIO olarak karşılıklı konuşmanın daha yararlı olacağına inanmaktayız" şeklinde sözler almaktaydı meşhur mektupta.
John Sweeney'nin bu yumuşak önerilere karşın, aylık işçi konuları dergisi Labor Notes (Emek Notları) başka sendikalardan daha değişik yaklaşımları bildiriyordu:
New York Sağlık ve İnsan Hizmetleri Sendikası SEIU 1199 Ekim'in 4'ünde yaptığı açıklamada açık açık "Yeni bir savaşı engellemek Amerikalı işçi ailelerinin özellikle çıkarınadır" demektedir. SEIU 1199 Sendikası New York'da yaklaşık 220,000 işçiyi temsil etmekte ve üyelerini Kongre'ye savaşa karşı mektup yazmaları ve telefon etmeleri için ve savaş karşıtı gösterileri örgütlemeleri için teşvik etmektedir.Bu sendika geçmişteki savaş karşıtı konumuna da dikkati çekmekte ve "Vietnam savaşına ilk karşı çıkanların içindeydi sendikamız. Önceleri o yalnızlık içindeki sesimiz yıkıntı arttıkça giderek güç kazanarak çoğunluğun sesi haline geldi. Şimdi ise bir çöküntüyü başlamadan önleme şansımız var." demektedir.
"Bush'un tüm işçi hareketine saldırmak için Liman İşçileri Sendikasını yenerek harekette bir çatlak yaratacağı"analizine varılmaktaydı.
Detroit bölgesinde ise Posta işçileri sendikası "Petrol için kan dökülmez" sloganı altında bildiriler yayınlayarak:
Gene geçen Eylül'ün 21'inde Kalifornia Öğretmenler Sendikası da bir bildiri yayınlayarak, "Amerika'da kendi vatandaşlarının haklarını kısıtlamış bir hükümetin bu savaşla daha da güçleneceğine" işaret etmekteydi. 100 bin öğretmeni Kalifornia eyaletinde temsil eden sendika savaşa şiddetle karşı çıktığını bildirerek üyelerini Bush yönetiminin savaş girişimlerini durdurmak için diğer örgütlerle çalışmaya teşvik etmekteydi.
ABD Emek cephesinin Ocak ayı
Geçen sonbaharda ivme kazanan ABD'deki emekçi eylemleri Ocak'da doruğuna çıkmış durumda. 18 Ocak'ta yapılan müthiş gösteride NYCLAW (Savaşa Karşı New York Emekçileri) lideri yaptığı konuşmada Vietnam savaşında yaşamını yitirmiş Amerikan askerlerinin adlarının yazılı olduğu duvara işaret ederek:
"Bu duvarda 58 bin Amerika'lının adı yazılı. Çoğu fakir, işçi ailelerinden gelen, beyaz olmayan bu kişiler iki milyon Hindi-Çini'li insanla beraber haksız ve ahlaksız bir savaşın kurbanıdırlar. Bu savaş yüzünden Martin Luther King, Amerika Birleşik Devletleri'ne dünyanın en büyük siddet merkezi diyordu.
Bu gün ise, Vietnam savaşına bile gitmekten korkarak o dönemi evlerinde geçiren Bush gibi piliç-kartallar bizim 11 Eylül yasımızı sömürerek bu kez Afganistan'da, Filistin'lilere karşı, Filipinler'de, Kolombiya'da ve şimdi de Irak'da yeni bir emperyal savaş başlatmak istiyorlar".
Düşmanın Irak'lılar olmadığını söyleyen Michael Letwin, sözlerine şöyle devam etti: "Bizim problemimiz Irak değil ama kendi hükümetimizdir.Emekçilerin hem gereksinimleri hem de gücü bu savaşı durdurmaya yeterlidir. Vietnam'da erler savaşmamaya başladığında savaş makinası tepelerine çöktü.
Geçen hafta İngiliz tren yolu işçileri Irak'a gitmesi gereken savaş gereçlerini taşımayı reddettiler. Biz burada daha o seviyeye gelemedik ama şu anda 4 milyon işçiyi temsil eden sendikalar savaş karşıtı kararlar kabul ettiler. Ve her gün bu sayı artmaktadır.15 Şubat'da da sendika üyelerimiz New York'daki uluslararası savaş karşıtı protestoya katılacaklardır." (NK)
* www.sendika.org sitesinden alınan yazı kısaltılarak verilmiştir. Vurgular ve ara başlıklar Bianet'e aittir.