Kısa bir süre öncesine kadar lapa lapa kar yağmış bir ormanda tasavvur edin kendinizi…
Beyaz örtü gizemli bir vadideki eğimli araziyi tümüyle kapladığı gibi, irili ufaklı muhtelif ağaçların dallarında da geniş bir tabaka halinde kalakalmış…
Belki bazı kuşların cıvıltısını, belki koca boynuzlu bir geyiğin belli belirsiz adımlarını duyabilirsiniz…
Arada sırada dalların üzerinde dengesini kaybeden bazı kar kümelerinin diğer dallara çarparak dağılmasını ve yere yapışmasını da…
Tüm bunlar neredeyse mutlak sessizliğin benliğinizi ele geçirmesine mani olmadığı gibi huzurunuzu katmerler…
Derken çok uzaktan bazı kadın sesleri duyar gibi olduğunuzda kulaklarınıza inanmakta zorlanırsınız…
Neşeli konuşmalar, kahkahalar, hatta çığlıklar insan ayağının basmadığından neredeyse emin olduğunuz coğrafyada çınlamaktadır…
Kamera ormanda usulca ilerler ve buz tutmuş bir gölde serinleyen çırılçıplak kadınları izlerken bulursunuz kendinizi …
Küçücük bir havuzu andıran, buzda açılmış deliğe sırayla atladıktan sonra biraz ötedeki ahşap saunaya dönerler ve kadın kadına olmanın verdiği rahatlıkla muhabbete devam ederler…
Smoke sauna sisterhood adlı belgesel karşı cinsiyetin temsilcileri olmadığında içlerini sansürsüz döken Estonyalı bir grup kadının dünyasına bizi zarafetle dahil ediyor.
Saunanın fiziksel karakteristikleri gözönüne alındığında fazlasıyla zor bir mekânda Anna Hints ve ekibinin kotardığı film, ataerkil klişe ve tabuların hâlâ yıkılmakta olduğunu, gezegenin muhtelif köşelerindeki çeşitli kültürlerin kadınlara yönelik baskı mekanizmalarından hâlen arınmış olmadığını ispatlıyor.
Geçenlerde Sundance 2023’te boy gösterip Dünya sineması belgesel yönetmeni ödülünü Hints’e kazandıran Estonya-Fransa-İzlanda ortak yapımı 91 dakikalık film, belgesel ile kurmaca arasındaki çizgide ilerlerken unutulmaz bir görsel tecrübe yaşatıyor.
Yetişkinliğin unutturduğu saflık
Filmi izlerken çıplaklığın ne kadar tabii olduğunu özümsemek hiç de zor değil. Yakın planları tercih eden yönetmen Hints’in seçtiği kadınların hiçbiri bugün dayatılan bedensel estetik faşizminde rekabet edebileceklerden sayılmaz. Orta yaşlı, az çok etine dolgun kadınlar bedenlerini rahatlıkla teşhir ediyor, konuştukça, sırlarını, travmalarını paylaştıkça aralarında kardeşlik duyguları pekişiyor.
Çıplaklık herkesi aynı potada eritmekte, kamufle edilen veya saklanan, en azından bedensel özellikler ortadan kalktığında samimiyet ve dürüstlük seviyesi kademe atlayarak demokratik bir aura yaratmakta.
Fakat Hints bilhassa bazı kahramanlarının yüzünü göstermemek hususunda ısrarlı. Bunda, filminde yer almaya karar vermiş bazı kadınların anonim kalmayı tercih etmiş olmasının payı var – bilumum kaygı ve korkuların hâlen giderilmediğini de bundan anlıyoruz.
Diğer yandan bu sayede belirli bir bedenin nesneleştirilmesinin önüne geçilmiş oluyor veyahut merak yüzdesi artırılarak film ekstra gerilimle donatılıyor.
Çocukken en doğal hâlimizden, çıplak bedenimizden utanmadığımız zamanlara dönebilmek bizden neden esirgeniyor ki?
Filmde kadınlar kâh kendi vücutlarını şiddetle sıvazlıyor, kâh ortamı uyumla paylaştıkları diğer kadınlarınkini. Bazen sabuna banılmış bir fırçayla sırt temizliğine girişiliyor, bazen saunanın geleneksel şifa katkısı, huş ağacı dallarından oluşan demetin sert darbeleriyle taçlandırılıyor.
Estetik ön planda
Filmin kahramanları buharlı ve loş ortamda uzun uzun dertleşiyor, mazideki çekingenliklerini hatırlayarak kendilerine şaşırıyor, mahrem hatıralarını paylaşarak katarsise doğru bazen neşeyle, bazen acıyla ilerliyor. Bu şekilde fiziksel kirlerinden arındıkları gibi ruhsal yüklerinden de kurtuluyorlar. Ne de olsa birçoğu ataerkil bir aile yapısında kız evlat olmaktan, toplumsal standartlara göre yeterince güzel veya iri göğüslü olmamaktan, örselenmiş ebeveynin şiddetine maruz kalmaktan muzdarip. Şefkat ve sevgiden mahrum edilmeleri, kadınlığa adım attıkları anın işareti hususunda zamanında bilgilendirilmedikleri gibi bunun onlara utanılacak bir vaziyet olarak yaşatılmış olması, boşanmanın veya kürtajın birer tabu halinde empoze edilmesi, geride kalmış dinamikler olsalar da tesirleri böyle bir ortamda ifade edilecek kadar hafızalarda canlı.
Kadınların başına gelebilecek her türlü kötülüğün tartışıldığı genel bir platform niteliği taşıyan filmin senaryosunda kahramanlardan birinin genç bir kız çocuğuyken uğradığı tecavüz mühim yer tutuyor. Fakat mukaddes bir alan vasfını asırlardır koruyan sauna tüm pisliklerin izini silikleştiriyor, popüler deyimle şifalandırıyor, pagan bir ayinin yoğunluğunu yaşatarak katılımcılarını layıkıyla güçlendiriyor; değişen mevsimlerde dekorun doyum olmaz estetik yansımaları da cabası…
Kadınlar hamamı hususunda cüzi malumat sahibi olsam da, Türkiye coğrafyasında hamamların geldiği dekadan halle mukayese edildiğinde niteliklerinin çoğunu layıkıyla korumuşa benzeyen ve UNESCO Somut Olmayan Kültürel Miras listesinde yer alan mevzubahis saunaları kıskanmamak mümkün değil… İstanbul’un lüks bir otelinin saunasında Ricky Martin’le karşılıklı çırılçıplak oturup her türlü bariyer ortadan kalktığındaki rahatlığımızı unutmak da öyle! (MT/AS)