Gelişmiş demokrasilerde bireyin yurttaşlık haklarının vazgeçilmez bir parçası olan sosyal yardım, 1980 sonrası dönemde Türkiye gibi sosyal devletin tam olarak gelişmediği ülkelerde bir hayırseverlik alanına dönüştü.
Neoliberal politikaların refah devletini küçültme amacı ve her geçen gün sayısı artan sivil toplum örgütlerinin yardım için birbirlerini ile yarışan halleri bir araya gelince sosyal yardımın toplumda var olan eşitsizlikleri azaltmak amacıyla devletin vatandaşlarına sağlaması gereken bir hizmet olduğu düşüncesi tamamıyla göz ardı edildi.
Diyarbakır'da 2006 yılından bu yana yoksullukla mücadele alanında çalışan Sarmaşık Derneği'nin [Yoksullukla Mücadele ve Sürdürülebilir Mücadele Derneği] bu hafta başına gelenler yoksulların temel ihtiyaçlarının karşılanması görevinin hayırsever organizasyonlara devredildiği bu sosyal yardım alanının tehlikelerini göstermesi açısından dikkate değer.
Türkiye'de mevcut iktidar göreve geldiğinden bu yana İslami muhafazakar bir dayanışma anlayışı doğrultusunda yardım alanında çalışan sivil toplum örgütlerinin işlerini kolaylaştırmak için birçok adım attı. Öncelikle 2004 yılında değişen dernekler yasası ile yardım derneği kurmak ve yardım için bağış toplamak daha kolay hale getirildi.
Takiben 2004 ve 2005 yıllarında vergi kanununa dahil edilen gıda bankalarına yardım maddeleri ile bu kurumlara yapılan yardımların vergiden düşülmesi mümkün kılındı. Bu iki adımdan daha önemli olarak 2004 yılında kamu yararına çalışan dernek statüsünün yeniden düzenlenmesi ile İçişleri Bakanlığı tarafından bu statüyü almaya hak kazanan dernekler izin almadan yardım toplama, bazı vergilerden ve bütün harç ve resimlerden muafiyet ve daha birçok ayrıcalığa sahip oldular.
Sosyal yardım ve yoksullukla mücadele alanında çalışan en büyük iki dernek Deniz Feneri Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği ve Kimse Yok Mu Derneği bu statüyü 2004 ve 2006 yıllarında elde ettiler.
Sivil toplum örgütlerinin sosyal yardım alanındaki rollerinin giderek artmasının en sorunlu yönlerinden biri yardımların politikleşmesi iken bir diğeri de yardımı hak eden ve etmeyen yoksul ayrımının bu örgütlerinin sübjektif yorumlarına kalmış olması.
Geçtiğimiz günlerde Sarmaşık Derneği'ne Diyarbakır Belediyesi tarafından yapılan 900 bin liralık yardımın kamu zararı iddiası ile geri istenmesi bu durumun vahametini göstermesi açısından önemli bir gelişme.
Kurucuları içinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve Demokratik Toplum Partili (DTP) milletvekillerinin de bulunduğu dernek yöneticileri Şubat 2012'de derneğe idari ve yargı baskı olduğu gerekçesi ile bir basın açıklaması yapmıştı.
Valilik derneğin hesaplarına bir aydan uzun bir süre el koymuş fakat 14 gün süren müfettiş denetlemeleri sonucunda yardımların usulüne uygun olarak yapıldığına karar verilmişti.
Aynı dönemde derneğe Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen KCK/TM davası kapsamında özel yetkili savcı tarafından dava açılmıştı.
Dernek yetkililerinin o dönemde yaptığı açıklamalara göre soruşturmadaki iki temel soru, derneğin KCK talimatı ile kurulup kurulmadığı ve derneğin ne sebeple PKK'ya yakınlığı olan ailelere yardım dağıttı idi.
Şimdi bu idari ve yargı baskılarının üzerinden sadece altı ay geçmişken, dernek kendisine belediye tarafından 2008 ve 2009 yıllarında yapılmış olan 900 bin lira bağışı faizi ile birlikte geri ödemek mecburiyetinde.
Dernek başkanının derneğin çocuğu PKK'nin dağ kadrosunda olan ailelere yardım yaptığına dair iddiaları reddedip yardım yaptıkları ailelerin çoğunun çocuğunun askerlik görevinde olduğunu söylemesi ise üzerinde özellikle durulması gereken bir detay.
Başkanın yaptığı açıklama muhtemelen dernekleri hakkında ortaya atılan iddiaları reddetmek amacı taşısa da iki grup aile arasında yapılan bu karşılaştırma sosyal yardım perspektifinden bakıldığında oldukça vahim.
Yazının başında da belirttiğim gibi kimin yardımı hak eden yoksul kimin yardımı hak etmeyen yoksul olduğunun tamamen sivil toplum kuruluşlarının değerlendirmesine bırakıldığı bu sistem içinde sosyal yardımın aslen bir vatandaşlık hakkı olduğu tamamen unutulmuş durumda.
Böyle bir sistem içerisinde, mevcut politik koşullar da göz önünde bulundurulduğunda, çocuğu PKK'nin dağ kadrosunda olduğu iddia edilen yoksul aile yardımı hak etmeyen yoksul olarak tanımlanmakta ve bu aileye yardım yapan dernek ise kamu zararına çalışma yapmasından ötürü belediyeden aldığı bağışları geri ödemek zorunda bırakılmaktadır.
Dolaylı yoldan bu cezanın faturasını ödeyecek olan ise tabii ki bu derneğin her ay düzeni olarak yardım yaptığı yoksullardır.
Devletin sosyal yardım alanında bir düzenleyici konumuna gelmesini savunan neoliberal politikalar sivil toplum kuruluşlarının farklı grupların ihtiyaçlarına cevap verme konusunda devlet kurumlarından daha verimli olabileceğini iddia eder.
Buna karşılık devletin görevi ise bu kuruluşlara eşit uzaklıkta durarak gerekli yasal ve maddi desteği sağlamak olarak tanımlanır. Fakat Türkiye gibi sosyal devletin tam olarak gelişmediği ve politik alan ile sosyal yardım alanlarını birbirinden ayırt etmenin neredeyse imkansız olduğu ülkelerde vatandaşları tamamıyla hayırsever kuruluşların yardımına muhtaç bırakmak, yukarıdaki örnekte de görüldüğü gibi, eşit vatandaşlık statüsünün tamamen yok olması ile sonuçlanmakta.
Yardımı hak eden ve etmeyen yoksul ayrımının hayırsever organizasyonların insiyatifine kalmış olduğu ve yardım alanının tamamıyla politikleştiği bu ortamda var olan eşitsizliklerin daha da derinleşmesi ne yazık ki kaçınılmaz olacaktır. (İG/BA)
* Dr. İpek Göçmen, Boğaziçi Üniversitesi, Sosyal Politika Forumu
Sarmaşık Kurucu Üyeleri: Osman Baydemir (Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı), Mehmet Şerif Camcı (Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi), Muharrem Erbey (Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi), Ali Rıza Yıldırım (Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi), Makbule Altıntaş (Yerel Gündem 21), Fuat Hayri Demir (Pir Sultan Abdal Derneği), Ali Akıncı (İnsan Hakları Derneği), Celalettin Birtane (Yerel Gündem 21), Abdulkadir Aydın, İlhan Diken (Tabipler Odası), Ali Öncü (Demokrasi Platformu), Haydar Kılıçoğlu, Cavit Ceylan, Ahmet Fikret Öcal (MÜSİAD), Şah İsmail Bedirhanoğlu (GÜNSİAD), Raif Türk (DİSİAD), Kutbettin Arzu (Ticaret Odası), Abdul Kadir Akboz (GÜNGİAD), Fahrettin Çağdaş (TMMOB), Necdet İpekyüz, Mahmut Ortakaya, Alican Ebedenioğlu (DESOB), Süleyman Gökalp, Mehmet Kızıltepe (Muhtarlar Birliği), Sezgin Tanrıkulu (Diyarbakır Barosu), Sait Şanlı (Kasaplar Odası), Mehmet Selim Ölçer, Mehmet Işıktaş, Naşide Buluttekin (Umut Işığı Kadın Kooperatifi), Fuat Kumruaslan, Fahrettin Akyıl (Ticaret Borsası), Cemal Mercan (DİSİAD)