22 Ocak 2013 tarihinde ABD'li amatör fotoğrafçı Sarai Sierra'nın kaybolduğuna ilişkin haberler çalındı kulağımıza. Haber duyulduğunda pek çok kişi "Pippa" diye geçirdi aklından.
Birbirinden farklı nedenlerle Türkiye'ye gelip kaybolan ve bir süre sonra cesetleri bulunan iki "yabancı" kadının fotoğrafları yan yana konup sosyal paylaşım ağlarında dolaşmaya başladı.
Buradaki "yabancı" vurgusu önemli çünkü Sarai'nin kaybolduğuna ilişkin ihbarın ardından yapılan haberlerin bir kısmı Pippa'nın anımsanmasını kolaylaştıran unsurlarla bezeliydi.
Pippa...
Pippa Bacca, 2008 yılının Mart ayında "Brides for Peace" [Barış İçin Gelinler] projesi kapsamında bir arkadaşıyla birlikte, "dünya barışına katkı sunmak" için, savaş ve çatışmaların yaşandığı bölgelerden ve savaş mağduru ülkelerden geçerek bir performans gerçekleştirmek üzere İtalya'dan yola çıkmıştı.
Kudüs'te sonlanacak bu yolculuk boyunca iki kadın, üzerinde gelinlikle, otostopla seyahat etmeyi planlamış ancak yolculukları Türkiye'de sonlandırılmıştı. Önce Pippa'nın kayıp haberleri duyulmuş, ardından Gebze'de Pippa'nın cansız bedeni bulunmuş ve tecavüze uğradığı belirlenmişti.
Kadın cinayetlerinin bunca artıp "rutin haber" statüsüne düştüğü, cinsel şiddet haberlerinin ise ancak üçüncü sayfalara sıkıştığı düşünüldüğünde medyanın Pippa'nın yaşadıklarına gösterdiği yoğun ilgi daha net fark edilecektir.
Kayboluşundan cenaze törenine ve katil zanlısının yargılandığı duruşmaların takip edilmesine kadar, olaya yakın ilgi gösteren medya yaşananları bize nasıl duyurmuştu hatırlamakta fayda var.
Pippa'nın kaybolduğu 8 Nisan 2008'den itibaren yayınlanan haberlerde, öncelikle Pippa'nın İtalyan oluşu görünür kılınmış, haberler "İtalyan Gelin"in kayboluşu/tecavüze uğraması/öldürülmesinin öyküsünü anlatmıştı.
Pippa'nın bulunuşunun ardından ise medya İtalyan Gelin'i koruyamamanın yarattığı suçluluk refleksini "Affet, seni koruyamadık" (1), "bağışla bizi koruyamadık" (2), "Affet bizi güzel gelin!" (3) gibi başlıklarla haberlere taşımıştı.
Güçlü biçimde "ele güne rezil olma" duygusu içeren bu haberler hızla ulusal savunma refleksiyle güçlenmiş, Pippa'nın yaşadıklarının dünyanın her yerinde olabileceğine ilişkin yargı yaygın biçimde dolaşıma sokulmuştu.
Politikacıların, sivil toplum örgütlerinin ve Pippa'nın ailesinin açıklamaları olayın Türklerle bir ilgisinin olmadığı, Türkiye'de yaşanmasının özel bir anlam taşımadığı yargıları içinden çerçevelenmişti (4).
Bu çerçevelemeyi güçlendirecek unsur ise medyanın kadına yönelik şiddet, tecavüz ve kadın cinayetleri haberlerinde başvurduğu kadim mitler olmuştu.
Tecavüz söz konusu olduğunda olayın rastlantısallığı, failin normal dışılığı/sapıklığı, mağdurun ise kışkırtıcılığı ya da tedbirsizliği, kadın cinayetlerinde ise katil erkekleri mazur göstermeye yarayan kadının "yaşam tarzı", başka bir erkekle ilişkisi olma "ihtimali" ya da karşısındaki erkeği reddetmesi gibi "hafifletici unsur"lar adeta haberlerin olağan öğeleri olarak karşımıza çıkmakta.
Pek çok feminist iletişim çalışmasının da tespit ettiği gibi öncelikle ataerki ile şiddet arasındaki sistematik ilişkiyi görünmez kılan haber dili, eril iktidar stratejilerinin perdelenmesine katkı sunmakta. Pippa haberlerinde bu eril haber dili bir ulusal savunma refleksine de bulanarak güçlenmiş, Pippa'nın yalnızlığı, yolculuğun otostopla gerçekleşiyor olması, üzerindeki gelinliğin sahip olduğu cinsel çağrışımlara kadar pek çok öğe haber öykülerine yansımıştı.
Milliyet gazetesi, 8 Nisan'da Pippa Bacca'nın kayboluşunu "Gelinlikli otostopçu Türkiye'de kayboldu" başlığı ile duyururken, 17 Nisan 2008 tarihli internet baskısında "Otostopçu gelinin cesedi bulundu" başlığını atmış, gazetelerde Bacca'nın annesinin "ailecek otostopçuyuz" açıklamalarına da yer verilerek (5) tecavüzün mağdurun hayat tarzından kaynaklanan bir durum olduğu, (otostop yapmayan, gelinlikle sokaklarda dolaşmayan) "sıradan" kadınların böyle bir durumla karşılaşmayacağı miti yeniden üretilmişti.
Bu savunma/hafifletme stratejilerinin devamı ise Pippa'nın yabancılığına yapılan vurguydu. Katilin ifadesinden alınan ve "Rus sandım" (6) diye başlayan cümleler, tıpkı turist kadınların yaşadığı tecavüzlerin haberleştirilmesinde olduğu gibi haber öykülerinde yabancı kadınların "fuhuş"la ilişkisine dair kanaati ve "yabancı kadınların Türkiye'ye seks için geldiği" mitini su yüzüne çıkarma işine yaramıştı. Yabancı kadınların cinsel istekliliği karşısında Türklükle erkekliği birbirine bağlayarak güçlenen bu fantezi aynı zamanda tecavüzün "olası" bir durum olarak algılanmasına zemin hazırlamıştı.
Sarai...
Sarai'nin kaybolduğuna ilişkin ilk haberler duyulduğuna "Türk polislerin" "kayıp ABD'li"yi aradığını öğrendik. İlk haberler tek başına İstanbul'a gelmiş üstelik oradan Avrupa'ya gidip tekrar dönmüş bu kadının kayboluşu karşısında biraz temkinliydi.
Amatör bir fotoğrafçı olduğu bilgisi ailesi tarafından verilmişti ancak haber buna mesafeyle yaklaştı, "ailesinin fotoğraf çekmek için Türkiye'ye geldiğini söylediği" (7) öğrenildi ancak "genç kadının Hollanda ile Almanya'ya neden gidip geldiği de anlaşılama"mıştı (8). Ajan mıydı? Kurye miydi? Neden İstanbul'a iki bavulla geldiği halde kısa süreli bu seyahatlerini bir bavulla yapmıştı? (!).
İhtimaller muhtelifken biz yine haberlerde Sarai ile eşi arasında bir sorun bulunmadığını, kocasını terk etmesi için bir neden olmadığını öğrendik ki aynı anda Sarai'nin internet yazışmaları incelenmiş ve Taylan takma adlı biriyle buluşmak üzere yazıştığı ortaya çıkmıştı. Kısa zamanda yine Taylan'ın Sarai'nin sevgilisi olmadığı, birlikte fotoğraf çekmek üzere buluşacakları, ancak Sarai'nin buluşmaya gelmediğini öğrendik.
Ortada tekinsiz bir hikâye vardı, tek başına ABD'li bir kadın, İstanbul sokaklarında dolaşırken kaybolmuştu. Kadınların tek başınalığının sahip olduğu güvensizlik fikri üstelik bu kadının bir "yabancı", "ABD'li kadın" olmasıyla güçlendi. Ajanlık ya da kuryelik fikrinin açığa çıkmasını da kolaylaştıran bu güvensizlik karşısında haber dili her seferinde bir etnisite vurgunu kendisine kattı.
ABD'li Sarai kaybolmuş sonra da öldürülmüş olarak bulunmuştu ve hemen "Polis Sarai için 4 Türk'ün peşine düştü (9)", olayın aydınlanması için "ABD'li Sarai'yi misafir eden Türk konuştu (10)"
Sarai'nin cesedi Sarayburnu-Cankurtaran arasında, sur dibinde bir dehlizin içinde bulundu. Vücudunda kesikler vardı ve bedeni yarı çıplak haldeydi. ABD'li, İtalyan ya da Rus olmasının durumu ne olası hale getirdiği ne de istisna kıldığına ilişkin bilgi feminist hareket tarafından yıllardır her düzlemde ve biçimde dile getirilmesine rağmen tıpkı Pippa gibi Sarai'nin yaşadıkları da yabancılığı ile birleşti.
Kadınların tek başına güvenli seyahatini sağlayabilecek kent düzenlemelerinin yapılmamış olması, kadınların şiddete uğrama/tecavüze uğrama/katledilme olasılıklarının onların hangi ülkenin vatandaşı olmalarından çok kadın olmalarıyla belirlendiği gerçeği, "yabancı"lığın taşıdığı çağrışımsal yükü yıllardır dolaşıma sokan medya tarafından yine görmezden gelindi.
İster fotoğraf çekmek, ister politik eylem sürdürmek ister bir akşam eğlencesinden dönmek isterse işten çıkıp eve gitmeye çalışmak, nedeni ne olursa olsun sokakta yalnız olmanın tedirginliğini kadınların nasıl yaşadığı yine konuşulmadı.
Türklük, yabancılık, hatta ilk elden ajanlık şüphesini yüksek sesle söyleyebilecek kadar zenofobik refleksler, kadınların dünyanın neresinde olursa olsun kentleri rahat kullanamadıkları, surlar ve dehlizlerin o erkek iktidarını koruyan kuytu-karanlık köşeler olduğu gerçeği gölgede kaldı.
Kadınlar için yalnız yolculuğa çıkmanın, tek başınalığın güvensizliği ve tekinsizliğine ilişkin yargılar eril stratejilerin imalarıyla pekişti. Bize bir kere daha kentlerdeki surların bizi korumadığı, bizi öldürdüğü gerçeği kaldı ve elbette kadınlara güvenli bir yaşam sunan kentler talebini özgürleşim mücadelesinde belirgin biçimde vurgulamanın gerekliği de... (İK/ÜD/ÇT)
(1) Posta, "Affet Seni Koruyamadık", 14. 04. 2008, s. 15
(2) Milliyet, 20. 04. 2008, s. 1
(3) Yeni Asır, 13. 04. 2008, s. 17
(4) "Bu cinayet her yerde olabilir, Türkiye'yi suçlayamayız" Zaman, 13. 04. 2008, s. 1, İtalyan aileden duyarlı mesaj. Bu cinayet her yerde olabilir, Türkiye'yi suçlayamayız." Haberde, Pippa Bacca'nın annesinin "Türkler çok iyi insanlardır. Ama kızımı aracına alan kişi, onu öldürmeye niyetlenmiş bir sapık olmalı. Bu türden birine rastlanırsa yapılacak bir şey yok maalesef" açıklamasına da yer verilmiştir. "Konsolos: Suçluluk duygusunu bırakın" Hürriyet, 22 04 2008, s. 4,
(5) Örn. Bkz. Posta, "Yolculuk utançla bitti", 13. 04. 2008, s. 20.
(6) Özgür Kocaeli, "Ergenekon'u bırak, Pippa davasına bak", 05. 11. 2008, Milliyet, "Pippa'nın katili ifade değiştirdi", 05. 11. 2008, s.5
(7) "En son Beyoğlu'nda görüldü", Radikal, 29.01.2013
(8) "ABD'li Sarai'yi misafir eden Türk konuştu", Radikal, 28.01.2013
(9) Radikal, 30.01.2013
(10) Radikal, 28.01.2013
* İlkay Kara ve Ülkü Doğanay, Ankara Üniversitesi İletişim Fakültesi.