Fotoğraf: NAe São Paulo savaş gemisi | Fotoğraf: Wikimedia Commons
Fransa’da yaklaşık 60 yıl önce imal edilen ve en son Brezilya donanmasında kullanılan Sao Paulo uçak gemisi hurdaya ayrıldıktan sonra SÖK Denizcilik şirketi tarafından satın alındı.
Geminin sökülmek üzere İzmir Aliağa’da bulunan gemi söküm tesislerine getirilmesi planlanıyor.
Gemi asbest, kurşun ve kadmiyum başta olmak üzere çeşitli ağır metaller, organik kalay bileşikleri, PCB vb. çok sayıda tehlikeli-toksik kimyasal madde içeriyor.
Bu toksik maddeler kanserojen, mutajen (genlerde mutasyona yol açan), teratojen (fetüse zarar veren), hormonal sistem bozucu, üreme sağlığını bozucu, çocuklarda beyin ve sinir sistemi gelişimini bozucu etkiler başta olmak üzere çok çeşitli olumsuz etkilere sahip. Sadece insan için değil toprak ve sucul ekosistemlerde yaşayan canlılar için de çok zararlı.
Gemi sökümünün yapılabilmesi içim Sao Paulo uçak gemisindeki tehlikeli-toksik malzemelerin nerede ve ne miktarda olduğunu belirlemeye yönelik bir envanter çalışması yapılması gerekiyor.
Rapor güvenli değil
Gemide yapılan Tehlikeli Malzeme Envanteri (Inventory of Hazardous Material: IHM) raporu analitik hassasiyetten, kesinlikten ve güvenilirlikten yoksun.
Rapor Norveçli Grieg Green firması tarafından hazırlanmış.
Hazırlanan IHM raporu geminin bütününde yapılan bir analitik çalışmaya dayanmıyor.
Rapor geminin sadece yüzde 12’sini kapsayan bölümünde yapılan çalışmalara dayalı olarak düzenlenmiş.
Oysa Sao Paulo gemisiyle aynı yıllarda inşa edilen ve bir anlamda ikizi sayılabilecek Clemenceau uçak gemisi için hazırlanan rapor geminin yüzde 82’ini kapsayan bir çalışmaya dayanıyordu.
Sao Paulo gemisinde içine girilmeyen, kontrol edilmeyen çok sayıda oda ya da bölüm olduğu anlaşılıyor. Oysaki, toksik ya da tehlikeli kimyasal maddelerin envanterini çıkarabilmek için geminin bütününde bir araştırma yapılması gerekirdi.
Grieg Green de IHM’nin kısmi olduğunu beyan ediyor
Grieg Green firması gemideki bazı oda ya da bölmelerin geminin sahibi olan firma tarafından kapalı tutulduğunu ve yaptığı denetimin yine geminin sahibi olan firmanın verdiği bilgilere dayalı olarak gerçekleştirildiğini açıkça beyan ediyor.
Üstelik IHM hazırlanırken aynı yapısal özelliklere sahip Clemancau uçak gemisi için düzenlenen IHM bile kontrol edilmemiş. Ortada tam bir ciddiyetsizlik söz konusu. Grieg Green firmasının yaptığı şey bir saha analizi, kontrol ya da denetim olarak nitelenemez. Bu tip çalışmalarda kapalı, kontrol ve analize tabi olmayan bölüm olamaz.
Dolayısıyla Grieg Green firmasının hazırladığı Tehlikeli Madde Envanter raporunun çok kısmi olduğu, yetersiz bilgiler içerdiği ve gemide var olan toksik madde miktarının düşük miktarda hesaplanması sonucuna yol açtığı dikkate alınmalıdır.
En çok tartışılan toksik maddelerden biri asbest. Gemideki asbest, radyoaktivite vb sorunlara bianet’te yer alan yazısı ile Aslı Odman ayrıntılı bir şekilde ışık tuttuğu için ben sadece tek bir toksik kimyasal maddeye odaklanarak ve meseleye plastik çöpü ithalatını da katarak birbirinden ayrışık görünen sorunların çocuk sağlığı açısından taşıdığı öneme dikkat çekmeye çalışacağım.
Bir başka deyişle gemi sökümü, plastik çöpü ithalatı, hemen her coğrafi bölgede yıkım yaratan madencilik faaliyetleri, tehlikeli atıklar gibi meselelerin sonuçları olduğunu ve bu sonuçlardan en önemlisinin de çocukların sağlığının tehlikeye girmesi olduğunu göstermeye çalışacağım.
Öncelikle Sao Paulo gemisindeki kurşun miktarına dikkat çekmek istiyorum.
Kurşun ve kadmiyum içeriği bile büyük sorun
Kısmi analize dayalı IHM raporuna göre gemi gövdesinde ve dâhili yapılarında yaklaşık 472 ton kurşun içeren malzeme bulunuyor. Buna ek olarak 173 ton civarında da hem kurşun hem de kadmiyum içeren malzeme var.
Hazırlanan IHM raporunun kısmi olduğunu gerçek rakamın daha yüksek olabileceğini hatırlatmak isterim.
Gemi asbest ya da tehlikeli başka bir kimyasal madde hiç içermese dahi kurşun ve kadmiyum içeriği açısından ciddi bir sorundur.
Söküm işinde çalışan işçiler az ya da çok kurşuna maruz kalacaktır.
Yapılacak gemi söküm faaliyeti kurşunun çevresel ortamlara bulaşmasına yol açacaktır.
Çevresel ortamlara bulaşan kurşun hava kirliliği, su kirliliği ve gıdalar yoluyla insanlara ve doğal hayattaki diğer canlılara bulaşacaktır.
Bu bulaşma en çok çocuk sağlığını olumsuz etkileyecektir.
En kırılgan kesim çocuklar
Kurşun çocuklarda çok ciddi, kalıcı, onarılamaz beyin ve sinir sistemi bozuklularına yol açan bir toksik madde. Kurşun maruziyetinin güvenilir bir seviyesi yok. Çocukları korumak istiyorsak temel amacımız kurşuna olabildiğince az maruz kalmalarını sağlamak olmalı. Bu konuda ayrıntılı yazılar şu linklerde var: Link1, Link2, Link3, Link4
Aliağa’da yapılan gemi söküm işini ülkemize çeşitli toksik maddeleri içeren tehlikeli atıkların ithal edilmesi işi olarak görmek gerekiyor. Mesele sadece hurda gemiler de değil, 2015 yılında sonra her yıl sürekli artış gösteren plastik çöpü ithalatı da bir büyük sorundur.
Sadece hurda gemi değil plastik çöpü de hesaba katılmalı
Türkiye, Avrupa Birliği (AB) ülkelerinden son yıllarda yaklaşık 600-700 bin ton/yıl civarında plastik çöpü ithal ediyor.
Neden? Ne oldu da 2016 yılında itibaren Türkiye’nin plastik çöpü ithalatı anormal bir artış gösterdi.
En kritik neden şu: AB 2015 yılında plastik ürünlerde bulunan kurşun miktarını düşürme kararı aldı. Bu karar yüksek miktarda kurşun içeren plastik çöplerinin nasıl bertaraf edileceği meselesini ortaya çıkardı. Kurşun içeren plastik ürünleri bertaraf etmek çok zor. Geri dönüşüme sokmak da işe yaramıyor.
Bütün bu nedenlerle, tehlikeli atık kategorisindeki plastik çöpleri Türkiye gibi çevre sağlığını, halk sağlığını, ancak özellikle de çocuk sağlığını korumaya yönelik önlemlerin çok zayıf olduğu ülkelere gönderiliyor. Üzerine biraz para verildiğinde toksik çöpleri kabul etmeye hevesli epeyce ülke bulunuyor. Türkiye de bu ülkelerden biri…
Meselenin elbette çevresel adaletsizlik ya da çevresel ırkçılık ile ilgili yanları da var. Ama yazıyı uzatmamak için detaya girmek istemiyorum. En nihayetinde bu tip tehlikeli-toksik maddeler içeren atıkları-çöpleri-hurda gemileri vb. Türkiye ithal ediyor. Bu tip tehlikeli-toksik atıkların ülkemize ithal edilmesi kararını siyasal irade alıyor...
Ülkemize ithal edilen plastik çöpleri gelişigüzel ortamlara atılıyor, bir kısmı depolara konuyor ama her nasılsa ülkemiz genelindeki plastik çöpü depolama alanlarında sürekli yangın çıkıyor.
Özetle söylemek gerekirse ithal plastik çöpündeki kurşun da çevresel ortamlara bulaştırılıyor.
Toksik madde kirlilik haritaları çıkarılmalı
Türkiye kurşun içeren boyaların kullanımını yasaklamayan az sayıdaki ülkeden biri aynı zamanda. Çevresel ortamlarda, gıdalarda, sularda kurşun maruziyetine yol açan faaliyetleri daha da çoğaltmak mümkün. Hurda gemi sökümü, plastik çöpü ithali, yıkıcı madencilik ve metalürji faaliyetleri vb. gibi birbirinden bağımsız görünen faaliyet alanlarının yol açtığı sorunları tasvir etmek için bazı toksik kimyasal maddeler elverişli bir araçtır.
Kurşun gibi yaygın çevre kirliliğine yol açan bir toksik maddenin çevresel ortamlardaki kalıntı miktarını periyodik olarak kontrol etmek insanların bu toksik maddeye ne düzeyde maruz kaldığına, çevre sağlığını korumaya yönelik önlemlerin ne ölçüde işe yaradığına delalet eder.
Yerleşim bölgelerinde, sulak havzalarda, tarımsal üretim yapılan sahalarda, gıdalarda toksik kimyasal maddelerin kalıntısının dikkatle izlenmesi gerekir. Buna ek olarak işçilerde ve çocuklarda da izleme yapılması gerekliliktir.
Örneğin ülkemizdeki endüstriyel faaliyetlerin en kontrolsüz, tehlikeli-toksik atıkların en gelişigüzel olduğu bölgelerden biri Ergene Nehri Havzasıdır. Bu havzada üç il bulunur: Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ.
Bu üç ilde içme suyu temin edilen noktalardaki kurşun kirliliği ne durumdadır?
Bu soruya yanıt vermemizi sağlayacak bir bilgiye sahibiz. Güncel olmayan ama en azından mevcut durumu tasvir eden, meseleyi anlamamızı kolaylaştıran bir bilgi.
Aşağıdaki görsel Antalya, Kocaeli ve Ergene Nehri Havzasında yer alan üç ildeki (Edirne, Kırkareli, Tekirdağ) içme suyu kaynaklarından alınan örneklerdeki kurşun miktarını gösteriyor.
Çalışma 2011-2016 yılları arasında yapıldığı için elde edilen veriler güncel değil. Ancak amacım bir kıyaslama yapılabilmesini sağlamak. Görselde en solda yer alan mavi renkli kısım Antalya ilinden alınan su örneklerinde tespit edilen kurşun kalıntısını gösteriyor. Turuncu renkli kısım Kocaeli ilinden alınan örnekleri gösteriyor.
Görselin tamamını kaplayan kırmızı renkli kısım ise Ergene nehri havzasında yer alan üç ilden, Edirne, Kırklareli ve Tekirdağ illerinden alınan içme suyu örneklerindeki kurşun miktarını tasvir ediyor.
Grafiğin altında yer alan sayıların her biri bir mahalle ya da köy olarak düşünülmeli.
Grafikteki 5 mikrogram kurşun seviyesi Dünya Sağlık Örgütü tarafından çocuklarda kan kurşun seviyesinin düşürülmesi için bir hedef değer olarak sunuluyor. Nihai amaç bu değerin de olabildiğince altına inmek, mümkünse çocukların kurşun maruziyetini sıfırlamak.
Ergene nehri ülkemizde endüstriyel atıklarla yoğun bir şekilde kirletilen su varlıklarının başında geliyor. Nehirdeki toksik madde kirliliği bölgedeki yer altı ve yerüstü içme sularını da kirletiyor. Bu kirli sularla üretilen tarım ürünlerin de kirletiyor.
Grafikte de görülebileceği endüstriyel atıklardan kaynaklanan kirliliğin yoğun-yaygın olduğu bölgelerdeki su varlıklarında kurşun kirliliği de yaygın bir sorun. Bu meselenin tartışılacak çeşitli yönleri var elbette; ama göstermek istediğim şey, çevresel ortamlardaki kurşun kirliliğine yol açan faaliyetlerle sulardaki kurşun kirliliği arasında bir bağlantı olduğu.
Bu mesele çocuk sağlığını yakından ilgilendiriyor. Kurşun geri dönüşsüz bir şekilde en çok çocuklara zarar veriyor. Ülkemizde kan kurşun seviyesi 5 mikrogramın üzerindeki çocuk sayısı 6,3 milyondur.
Kaderimiz ortaktır
Kurşun kirliliği noktasal ya da belirli bir coğrafi bölge ile sınırlı bir mesele olarak görülmemeli. Elbette bazı bölgeler daha yoğun bir kirliliğe sahiptir ve o bölgelerde yaşayan insanlar da daha büyük bir risk altındadır. Ancak kirlilik akışkandır. İnsanlar yer değiştirir. Gıda maddeleri taşınır. Dolayısıyla kirlilik meselesini yerel değil genel bir sorun olarak görmek gerekir.
Örneğin Ergene nehri havzasında yer alan illerde üretilen ayçiçeği, pirinç vb. gıda ürünleri tüm Türkiye’de tüketiliyor. Kurşun üretilen gıda ürünlerine de bulaşacaktır.
Gemi sökümü sadece Aliağa’da bir çevresel kirliliğe, örneğin kurşun kirliliğine yol açmıyor. Aliağa’dan havaya karışan kurşun rüzgârla çok daha uzak bölgelere taşınıyor.
Plastik çöplerinin ithal edildiği ve çevresel ortamlara gelişigüzel atıldığı-yakıldığı ve kurşun bulaştırdığı illerden biri Adana.
Plastik çöpü ithalatının yol açtığı kurşun kirliliği sadece Adana’yı ilgilendirmiyor.
Ülkemizin en önemli tarımsal üretim merkezlerinden biri olan Adana’da üretilen gıda ürünleri tüm Türkiye’de tüketiliyor. Oradaki kurşun kirliliği gıda ürünleri vasıtasıyla her yere yayılacaktır.
Çevresel kirliliğin-kirletmenin yol açtığı sağlık sorunları (halk sağlığı ya da çevre sağlığı) sadece noktasal ya da belirli bir bölgeye özgü değil yaygın, geneli, hepimizi ilgilendiren sorunlar.
Dolayısıyla mesele sadece hurdaya çıkarılmış, çok çeşitli evsafta tehlikeli-toksik madde içeren Sao Pauo gemisinin Türkiye’ye getirilmesini önlemek değil.
Mesele sadece Aliağa’da ya da İzmir’de yaşayanlarla ilgili değil.
Mesele sadece Ergene nehri havzasında ya da Adana’da yaşayanlarla ilgili değil.
Mesele hepimizi ilgilendiriyor.
Üstelik mesele sadece kurşun da değil. Çok sayıda başka kirletici, tehlikeli, toksik kimyasal madde var…
Endüstriyel faaliyetleri bütünüyle durdurmanın olanaksız olduğunun farkındayım elbette, ama bu faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin kontrol altına alınması gerektiği de çok açıktır. Aksi takdirde ortak bir gelecekten, bir toplum olduğumuzdan söz etmek olanaksızdır.
Birbirimize bağlıyız.
Bu ülkede yaşayan birer yurttaş olarak her birimizin, çocuklarımızın nihai geleceği ortaktır.
Kaderimiz ortaktır.
Bireysel imkânlar, maddi koşullar ne kadar farklı olsa da bu böyle.
Kurşun kirliliği bir başka açıdan baktığımızda, bizi birbirimize bağlayan, birbirimizden sorumlu kılan, daha iyi bir hayat için mücadele etmenin sadece kendimizi, kendi çocuklarımızı değil herkesi, her çocuğu ilgilendirdiğini gösteren bir mesele olarak da görülebilir. Toksik kimyasal madde kirliliğinin bize anlattığı şeylerden biri de kanımca budur. Bu kirliliğini önlemek için karınca kararınca çaba göstermemiz gerekiyor.
(BŞ/EMK)