The Walt Disney Company'nin Türkiye'de yayın yapan ulusal televizyon kanalı NOW TV’nin yeni dizisi “Şakir Paşa Ailesi: Mucizeler ve Skandallar”, 29 Aralık’ta ekrana gelen üçüncü bölümü ile izlenme oranlarında her üç kategoride de 5 bandını geçerek rekor kırdı. MedYapım imzalı dizi, AB kategorisinde 1.36 puanlık artışla 5.87, ABC1 kategorisinde ise 5.77 reytinge çıkarak ikinci sırayı aldı. Son bölümünde “Muhteşem Yüzyıl” dizisinin iki Hürrem Sultan’ını, Vahide Perçin ve Meryem Uzerli’yi buluşturan dizi, sosyal medyada da yankı uyandırdı.
Dizinin ilk bölümünün ardından, dizide hikâyesi anlatılan isimlerden Cevat Şakir Kabaağaçlı'nın (Halikarnas Balıkçısı) torunları, kendilerinden izin alınmadığına dair duyuruda bulundu. Dizinin yayınının durdurulmasına yönelik talebin ilk derece mahkemesi tarafından reddedildiğini ve bunun müvekkil tarafından kamuoyuyla paylaşılmadığını duyuran MedYapım, yaptığı duyuruyla başka bir açıklama ya da yorum yapılmayacağını belirtti.
Üçüncü bölümünün yayınlanmasından kısa bir süre önce ise dizinin çekimlerinin gerçekleştirildiği Kartal’da bulunan film platosu, çıkan yangında kül oldu. Dizinin kurumsal sosyal medya hesabından yangına dair yapılan açıklamada şöyle dendi:
"Bu gece 01.30 civarında çekimlerimizin yapıldığı platoda büyük bir yangın çıktı ve ne yazık ki Şakir Paşa köşkü tamamen yandı. O sırada sette çalışma olmaması ve kimsenin bulunmaması nedeniyle, uzman ekipler yangının çıkış sebebini ve sabotaj ihtimalini kapsamlı olarak değerlendirmektedir. Bu pazar 3. bölümümüzü sizinle buluşturduktan sonra dizimize kısa bir ara vermek zorunda kalacağız. Çok kısa sürede köşkü tekrar inşa ederek çekimlere devam edeceğiz.”
Bu gelişmeden hemen sonra (27 Aralık) ise, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) “mahrem alanların korunmadığı, çarpık ilişkiler ve cinsellik içeren sahnelerle de milli manevi değerlere aykırı unsurlar içerdiği” gerekçesiyle diziye idari para cezası verdi. Çok konuşulan ve başına şimdiden türlü talihsizliklerin geldiği dizinin oyuncuları arasında Fırat Tanış, Vahide Perçin, Cem Yiğit Üzümoğlu, Denise Capezza ve Devrim Yakut gibi isimler bulunuyor.
Halikarnas Balıkçısı, Fahrelnissa Zeid ve Aliye Berger
Peki dizi, neden bu kadar gündemde? 1912'de Büyükada’da başlayan hikâyeyi temel alan dizi, “ilk Batılı aile” olarak da anılan Şakir Paşa Ailesi'nin döneme göre “marjinal” olarak kodlanan yaşamlarını ve ilişkilerini ele alıyor. Fırat Tanış’ın canlandırdığı Mehmet Şakir Paşa karakteri, Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemlerinde yaşamış önemli bir devlet insanı, diplomat ve aydın. 1855 yılında doğan paşa, hem Osmanlı siyasetinde hem de entelektüel camiada iz bırakan bir figür. Annesi, Suriye'nin tanınmış Hattatzadeler ailesinden Zehra Hanım. Babası ise Antalya'nın Elmalı ilçesindeki Türkmen aşiretine mensup olan Kabaağaçlı Miralay Mustafa Asım Bey.
Oral Çalışlar, paşanın Büyükada’ya gelişini şöyle anlatıyor: “Cevat Paşa, II. Abdülhamid’in Sadrazamıydı. Sözünü esirgemeyen, kimlikli bir devlet adamıydı. Sultan Abdülhamid, kuşkucu bir padişah olarak, sonunda Cevat Paşa’dan da şüphelenir. Kendisine bir komplo hazırladığını düşündüğü Paşa’yı azleder. Şakir Paşa, Cevat Paşa’nın kardeşidir. Abdülhamid’e kızar ve onun verdiği konakta oturmayı reddeder, Büyükada’daki köşküne çekilir. Böylece ünlü ailenin adadaki yaşamı başlar. Ancak onlar Büyükada’ya sığmayan renkli, hareketli, yetenekli kişiler olarak dünyanın dört bir yanına dağılırlar.”
Şakir Paşa’yı tarih sahnesinde öne çıkaran etkenlerden bir diğeri ise Osmanlı İmparatorluğu'nun son dönemleri ve Cumhuriyet dönemi boyunca sanat, edebiyat ve kültür dünyasında önemli izler bırakan çocukları ile torunları.
Paşanın Bodrum’un bugünkü ününe kavuşmasında önemli rol oynayan Halikarnas Balıkçısı (Cevat Şakir Kabaağaçlı), Türkiye'de modern resmin öncülerinden Fahrelnissa Zeid (Fahrünnisa Emine) ve Türkiye'nin öncü kazıma ve oyma gravür sanatçılarından Aliye Berger (Hayrünnisa Hatice Aliye) başta olmak üzere altı çocuğu var. Türkiye'de çağdaş seramiğin öncülerinden Füreya Koral ise paşanın torunu.
İlk bölümüyle odağına Cevat Şakir Kabaağaçlı’yı alan dizi, flashback’ler ile bizi bir cinayet gecesine götürüyor. Cevat Şakir, henüz gözaltında. Suçu ise babasını öldürmek. Türkçe edebiyatta Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan Cevat Şakir; “Aganta Burina Burinata”, “Ege Kıyılarından”, “Deniz Gurbetçileri” gibi kitapların yazarı. Geliştirdiği "Mavi Anadolu" kavramıyla Ege ve Akdeniz kıyılarının kültürel değerlerini ve tarihini tanıttı. Babası Şakir Paşa’nın gözünde ise boş gezenin boş kalfası. Babasının evlenmesine onay vermediği, ressamlara modellik yapan “İtalyan gelin” Aniesi ile birlikte Türkiye’ye, Büyükada’ya gelen Cevat Şakir, tüm zamanını resme vakfetmek ister. Şakir Paşa ise sanatla uğraşabilmesi için “babasının eline bakan” bir insan olmaktan kurtulması gerektiğini söyler ve baba ile oğul arasındaki gerilimin dozu her geçen gün artar. Cevat Şakir’in, güzelliği ile herkesin ilgisini çeken “gelini” Aniesi’den Mutarra isminde bir de çocuğu olmuştur. Annesi İsmet Hanım’ın oğluna olan gizli maddi desteği Cevat Şakir’in iş ve dolayısıyla para gündemine boğulup kalmasını engeller.
Şakir Paşa, Cevat Şakir’i “balık bile tutamaması” ile dahi aşağılar. Cevat Şakir’in kırdığı onuru mu, yoksa sahiden iddia edildiği gibi gelini Aniesi’ye cinsel saldırıda bulunması mı Şakir Paşa’nın ölümüne neden olacak? Henüz üç bölümü yayınlanan dizide bunun bir yanıtı yok. Tarih anlatılarında ise cinayetin işlenme nedenine dair farklı rivayetler mevcut. Cevat Şakir'in babasını neden öldürdüğüne dair doğrudan bir anlatımı yok; fakat 29 Temmuz 1914 gecesi Afyon’daki çiftlik evinde baba ile oğlu arasında ne olduğunu mahkeme kayıtları şöyle yazdı:
“…üçyüzotuz senesi Temmuzunun onaltıncı gecesi Karahisar-i sahib’in mandıra çiftliğinde müsafereten ikamet eden pederi Şakir Paşa’yı katl eylediği iddia kılınmasından dolayı cinayetle ittiham olunan İstanbul Büyükada’da ikamet eden yirmidört yaşında Musa Cevad Bey bin Şakir Paşa’nın icra kılınan muhakemesi neticesinde… talep ettiği parayı vermemesinden dolayı pederi Şakir Paşa’yı katle cüreti sabit…”
Mahkeme belgelerine göre, Şakir Paşa’nın yanından ayrılmayan köpeğine de o gece zehir verilmişti. Temyiz kararına rağmen, 24 yaşındaki Cevat Şakir, babasını silahla öldürmek suçundan 15 yıl kürek cezasına çarptırıldı.
Cinayet gecesi
Cevat Şakir, Azra Erhat’a yazdığı ve 1975’te yayımlanan mektuplardan birinde cinayet gecesini şöyle anlattı:
“(…) Eh canım münakaşa pek karışık konular üzerindeydi ve pek şiddetliydi. Babam çiftlikte, her zaman bir suikasttan korktuğu için, yanında müteaddit tabancalar ve silahlar bulundururdu. Evvela zengin bir adam, sonra asker. Münakaşa öyle bir raddeye vardı ki benim üzerime ateş etti. Ben rastgele oradaki bir tabancayı alarak -amma onun eli tabancaya giderken yüzünden okudum- ona doğru, nişan almadan, ateş ettim. ‘Il ya eu deux coups’ (İki el ateş edildi). İlkin onunki sonra -hemen sonra- benimki. Aynı zamanda gibi bir şey. Bu münakaşa götürmez, yoksa ölen ben olurdum. Hayır o öldü! Ben de ölümden beter mahvoldum. O kurtuldu. Korkunç bir acı duydum -hane buna olmaz da neye olur? Amma vicdan azabı duymadım. Ondan daha korkunç bir şey oldu. Kendi kendime olan güvenimi kaybettim. Yani kendimi o gün bugün yalan sanıyorum. Beni methettikleri zaman kızarım. Mamafih olanlar üzerine yürüsek şöyle: Hapishanede gece rüyamda çocukluğumu görürdüm. Uyanınca rüya imiş deye sevinirdim, hapishanede olduğum halde. Yani ondan kurtulduğuma sevinirdim. Münakaşalara gelince seni görürsem anlatırım...”
Cezasının yedi yılını çektikten sonra, verem olduğu için tahliye edildi. 1925 yılına kadar geçimini haftalık dergilerde tercümeler yaparak, yazı yayımlayarak, resim yaparak ve karikatür çizerek sağladı.
"Hüseyin Kenan" takma adıyla yazdığı ve 13 Nisan 1925’te yayımlanan "Hapishanede İdama Mahkûm Olanlar Bile Bile Asılmağa Nasıl Giderler?" başlıklı yazısından dolayı İstanbul İstiklâl Mahkemesi’nde yargılandı. Yazı, Şeyh Sait İsyanı sürerken yayımlandığı için Cevat Şakir, "Memlekette isyan bulunduğu sırada askeri isyana teşvik edici yazı yazmak" suçlamasıyla suçlu bulundu. Mahkeme Başkanı Ali Çetinkaya tarafından idama mahkûm edilmek istendi; fakat nihayetinde Bodrum’a kalebent olarak sürüldü. 1973 yılında, 83 yaşındayken, hayatını kaybetti.
Diziye dönecek olursak. Ailenin diğer üyelerinin büyüdüğünü görmek, izleyici açısından keyif verici bir deneyim olacak. Elbette, çoğu yerli yapımda olduğu gibi senarist ve yönetmen bizleri fazlaca melodrama boğmazsa. (TY)