"Toplumsal Tarih Dergisi için Sakaraya Muharebesi dosyasını hazırlarken mümkün olduğunca yukarıda belirttiğim hususuları dikkate alan, çok sesli ve yeni bakış açıları getiren makaleleri biraraya getirmeye çalıştım. Ben Sakarya muhaberesi'nin hem mecliste hem de nehir kenarsında savaılmasının eleştirel bir şekilde incelerken Dr. Konstantinos Travlos Yunan cephesinde yaşananları özellikle karar verme ve uygulama süreçlerinde yaşanan komuta sorunlarını kaleme aldı.
"Sakarya Muhaberesi'nin aslında büyük bir seferin ikinci aşamasını teşkil ettiği, birinci aşama olan Kütahya-Eskişehir Muhaberesi'nin ciddi bir yenilgiyle sonuçlandığını Fatih Baş makalesinde anlattı. Prof. Dr. Ahmet Özcan, hakkında türlü efsanelerin üretildiği ve abartılı anlatımın gerçeği gizlediği Sakarya'nın cephe gerisini ve seferberliği inceledi. Doç. Dr. Emrah Özdemir ise bir başka ihmal edilmiş konu olan Kurtuluş Savaşı'nda gayrinizami harbi ve İnönü muharebeleri sonrasında yokluğunun neticelerini analiz etti."
Tarihçi Prof. Dr. Mesut Uyar, Toplumsal Tarih Dergisi'nin Eylül 2021/ 333. sayısına hazırladığı "100. yıldönümünde Sakarya Muharebesi" dosyasını sunuş yazısının son paragrafında böyle özetliyor.
Dergide yanı sıraRebia Tevfik Başokçu Otobiyografisi Üzerine/Kadir Dede-Aylin Özman, Menderes-Zorlu ve Polatkan'ın idamlarında Anlatıların Karşılaştırılması/ Doğukan Temizel, Osmanlı Basra'sında Devlet ve Toplu 1908-1914/ Emine Şahin, "Beşikten Mektebe, Mektepten Sefere, Geç Dönem Osmanlı Çocuk Şarkıları"/ Güneş Ayas yazıları yer alıyor.
Mesut Uyar'ın "Sakarya Muharebesi/ Yenilgiden Zafere" yazısını kısaltarak yayımlıyoruz. Toplumsal Tarih Dergisi'ne teşekkürlerle.
* * *
(...)
Mustafa Kemal Paşa, müttefiklerini de harekete geçirerek bu tehlikeli manevrayı meclisin bütün yetkilerini geçici olarak üstlenen olağanüstü güçlere sahip bir “başkomutanlığa” çevirmeyi başardı. Bu karşı manevrayı geç fark eden muhalefetin yeni aday olarak Fevzi Paşa’yı göstermesi işe yaramadı. Meclis muharebesinden zaferle çıkan Mustafa Kemal Paşa beklentilerin aksine zayıflayacağına hiç olmadığı kadar güç kazandı. 5 Ağustos’ta Başkomutanlık Kanunu çıktıktan sonra milletvekillerinin bir kısmı cepheye ve görev yerlerine giderken geri kalanların çoğu ailelerinin peşinden Kayseri yoluna düştü. Böylelikle fiilen meclis kapanmış oldu.11
Mecliste zafer kazanılmıştı ama çok değerli on gün de kaybedilmişti. Birlikler Sakarya doğusunda savunma hattını hazırlamaya başlamıştı. Fakat personel ve lojistik açıdan büyük eksiklikler bulunmaktaydı. Önce firar ve bozgunculukla mücadele için İstiklal Mahkemeleri tekrar tesis edildi.12 Ardından bütün kaynakların savaş gayreti için seferber eden “Tekalif-i Milliye” emirleri yayınlandı. Ulaşım ağının çeşitli yerlerinde takılı kalmış silah, teçhizat ve mühimmatın getirilmesi ve mevzilerin kazılması için köylüler seferber edildi.13
Türk askerleri mevzide |
Sakarya hattının savunma için hazırlıklarına 22 Temmuz’da başlandı. Eldeki haritalar yetersiz olduğundan askeri harita mühendisleri arazi ölçümlerine başladı ve hazırladıkları harita Eylül ayı başında birliklere dağıtıldı. Peki Sakarya savunma planını kim hazırladı? Resmi askeri tarihte plan Genelkurmay’da anonim bir şekilde hazırlanmış gibi ifade edilirken16 akademik ve popüler tarih kitaplarında bu konuya hiç değinilmez.17
Oysa operatif yani ana planı Fevzi Paşa hazırlamıştır.18 Statik mevzi savunması yerine savunmaya tahsis edilen bölge içinde birbiri gerisinde hatlarda oynak savunma yapılacaktı. Yani düşmana azami zayiat verdirilip zaman kazanıldıktan sonra fazla zayiat vermemek ve kuvvet kaptırmamak için bir geri hatta diğer birliklerle koordineli bir şekilde çekinilecekti. Burada esas, kritik arazi arızalarının çabucak düşmana terk edilmemesi ve savunma bütünlüğünün korunmasıydı. Oynak savunmada düşman girmelerine karşı taarruzlar önem kazandığından her seviyede kuvvetli ihtiyat tutulması gerekmekteydi.19
Yunanlıların olası dört hareket tarzından (cephe taarruzu-yarma, kuzeyden kuşatıcı manevra, güneyden kuşatıcı manevra ve çift taraflı manevra) güneyden kuşatıcı manevrayı seçeceğini ve bunu da en az yedi tümenle yapmaya çalışacağı değerlendirilmiştir. Fevzi Paşa, Tarlabayırı-Toydemir-Mangal Dağı hattının kuvvetli tutulmasını ve kuşatıcı manevraya karşı kanat kırıp savunma hattını doğuya doğru uzatmaya hazır olma emrini de vermişti. Bütün bunları yapabilmek için güneye yakın kuvvetli ihtiyat ayrılmasını ve cephenin diğer kesimlerinden kuvvet kaydırmaya hazır olunmasını istemiştir.20
Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ise bu operatif planın arazide uygulanmasını sağlayacak ayrıntılı taktik planı hazırladı. Yalnız İsmet Paşa, Yunanlıların güneyden kuşatıcı manevra yapacağına Fevzi Paşa kadar emin değildi. Tabiatı gereği ihtiyatlı ve sağlamcıydı. Risk almayı sevmez ve herkesin fikrini alıp iyice düşünmeden karar vermezdi. Bu yüzden Yunan niyet ve maksadı kesin bir şekilde ortaya çıkıncaya kadar kuzey ve orta kesimleri kuvvetli tutmak niyetindeydi.21
İsmet Paşa’nın olası bütün tehditleri karşılamak için hazırladığı ilk yerleşme planına göre kuzeyde Albay Kazım’ın Mürettep Kolordusu, ortada Yusuf İzzet (Met) Paşa’nın 3. Grubu, Albay Delit Halit’in 12. Grubu, güneyde ise Albay Selahattin Adil’in 2. Grubu yer almaktaydı. Albay Fahrettin (Altay)’in 5. Süvari Grubu güneyde Sakarya batısında örtme görevindeyken Albay İzzettin (Çalışlar)’in 1. Grubu ve Albay Kemalettin Sami (Gökçen)’nin 4. Grubu ihtiyattaydı. Görüldüğü gibi operatif plana göre en kuvvetli tutulması gereken güney kanatta başlangıçta sadece bir grup varken iki grup ile orta kesim en kuvvetli şekilde tu- tulmaktaydı.22 İsmet Paşa aşırı ihtiyatlı ve sağlamcı davranarak ilk büyük hatasını yapmış oldu.
Bu aşamada en büyük sorun mevziilerin kazdırılması ve tahkimatın inşasıydı. Elde yeteri kadar tel örgü, kum torbası, kazma, kürek ve diğer tahkim teçhizatı bulunmamaktaydı. Üstelik arazi büyük ölçüde kayalıktı. En kötüsü ise birliklerin tamamı henüz cepheye ulaşamadığı için kendi savunma hazırlıklarını düşman gelmeden yapabilmek için zaman bulunmamaktaydı.
Tümenlerin çoğu ancak ilk savunma hattını hazırlayabildi. Oynak savunma için gereken geride değiştirme ve yedek mevziler kazılamadı. Bu eksiklik muharebe esnasında her geri çekilmede hissedilecekti. Muharebe esnasında birlikler savaşmaktan ziyade yürümek ve mevzii kazmakla uğraşacaktı. Çünkü ilk tertiplenmede kuzey ve orta kesimlerde bulunan birlikler Yunan taarruzu başlayınca güneye kaydırıldı. Bütün teçhizat ve ağırlıklarını taşıyarak acele intikal ettikleri gibi yeniden mevzii kazmak zorunda kaldılar. Yarma tehlikesi başlayınca bazı birlikler gene kaydırıldı ve aynı sıkıntılar tekrar yaşandı.23
Genelkurmay Başkanı Fevzi (Çakmak) Paşa Batı Cephesi Komutanı İsmet (İnönü) Paşa |
Mustafa Kemal Paşa’nın cephedeki ordu dışında başka sorumlulukları da vardı. Bir taraftan ordunun idare ve lojistik desteğiyle uğraşırken diğer taraftan hükümetin siyasi ve diğer işleri ile sık sık patlak veren krizlere vakit ayırmak zorundaydı. İşin kötüsü 12 Ağustos’ta bir at kazası sonucu kaburga kemiğini kırdı. Her ne kadar istirahat etmeden cephedeki görevine devam etse de sağlık durumu muharebe performansını etkilemiştir.25
Türk tarafı telaşla savunma hazırlıklarını yapıp çıkan sorun ve krizlerle boğuşurken Yunan tarafında da durum pek parlak değildi. Kütahya-Eskişehir Muharebesi zaferle sonuçlanmış ama asıl amaç olan Türk ordusunu imha gerçekleştirilememişti. Küçük Asya Ordusu Komutanı Korgeneral Anastasios Papulas, kendisine ve ordusuna güvenmediği için takip harekâtına devam etmek yerine ordunun dinlenip toparlanması için 23 gün bekledi. Sonunda 14 Ağustos’ta üç kolordu (toplam 9 piyade tümeni ve bir süvari tugayı) ileri harekâta başladı. Kütahya- Eskişehir’de olduğu gibi güneyden kuşatıcı manevra yapılacaktı. Prens Andreas’ın B Kolordusu bu görevi icra için doğrudan Türk savunma hattının güneyine intikal etti. Türk savunmasının Sakarya’nın hangi yakasında mevzilendiği bilinmediğinden diğer iki kolordu önce Sivrihisar istikametinde ilerleyecek buraya ulaşıp Türk savunma durumu öğrenilince yan yürüyüşle güneye kayacaktı.26
Yunan subayları istirahat halinde |
Türk tarafının şansına uzun intikal, susuzluk ve ikmal desteğinin zayıflığı yüzünden Yunan birlikleri ancak iki gün sonra ve kademeler halinde taarruza geçebildi. En kritik görevi üstelenen B Kolordusu 25 Ağustos’a kadar ciddi bir faaliyette bulunmadı. Bu avantajlara rağmen 23 Ağustos’ta Yunan taarruzu başladığında Türk savunması bir dizi yenilgiye maruz kaldı.
Mevzilerini yeni hazırlamakta olan 5. Tümen fırtına ve yağmurun sağladığı gizlemeden istifade ile fark edilmeden mevzilere yanaşan Yunan 1. Tümen’inin baskın tarzında taarruzu ile kritik önemdeki Mangal Dağı’nı direnmeden tahliye etti. Hadise duyulur duyulmaz Tümen Komutanı Yarbay Kenan (Dalbaşar) görevden alındı. Grup Komutanı Selahattin Adil tecziye edildi ve Fevzi Paşa güney kanadın komutasını üstlenmek üzere bölgeye geldi.29
(...)
Sakarya Muharebesi’nin en büyük krizi 26 Ağustos’ta gerçekleşti. Papulas, kuşatıcı manevrayı desteklemek yerine bütün cephe boyunca taarruz emri verdi. Kuzeyde Yunan 7. Tümen dört Türk tümenini tutarken 3. ve 4. gruplar ağır zayiat verme pahasına Yunan taarruzlarını durdurdu. 2. Grup bölgesinde ise Türbe Tepe birkaç kez el değiştirdikten sonra kaybedildi ve Selahattin Adil geri çekildi. 1. Grup ise gün boyunca Yunan manevrasını engelledikten sonra 2. Grup’un geri çekilmesiyle zora düştü. Prens Andreas’ın taarruzu durdurması sayesinde savunma nefes alıp toparlanabildi. Günün kahramanı Fevzi Paşa, güney kanatta bir tümenden diğerine koşarak krizlere birlik komutanlarıyla beraber müdahale edip günü kurtardı.34 26 Ağustos buhranı esnasında sedye üzerinden muharebeyi takip eden Mustafa Kemal Paşa, bir taraftan Milli Savunma Bakanı Refet (Bele)’e Ankara’nın tahliyesine hazır olma uyarısı yaparken diğer taraftan birliklere meşhur emrini: “Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır!” vermekteydi.35
Savunma cephe boyunca büyük bir kriz içindeyken komutanlar ihtiyat bulamazken süvari birlikleri büyük ölçüde atıl kalmıştır. Mevcut literatürdeki süvari övgüsü ve hatta yaratılan efsane doğru değildir. Sakarya Muharebesi esnasında Yunanlılara sayıca üstün olduğumuz tek birlik süvarilerdi. Ancak başta 26 Ağustos günü olmak üzere gerektiğinde süvari birlikleri fayda sağlamamıştır. Yunan ileri yürüyüşü esnasında süvari örtme görevinde yetersiz kalmıştır. Başlangıçta kuzeyde Mürettep Kolordu emrindeki 1. Süvari Tümeni görevlendirildiği hiçbir bölgede varlık gösterememiştir. Benzeri şekilde 1. Grup emrinde güneyde görev yapan 2. ve 3. Süvari tümenleri çok etkisiz kalmıştır. Yunan süvari tugayı tek başına bu iki tümeni tutmayı başarmıştı. Albay Fahrettin’in emrindeki bir tümen ve bir tugaydan kurulu 5. Süvari Grubu ise 27 Ağustos’ta cepheye çağrılıncaya kadar düşman tümenlerini yan ve geriden vurmak yerine derinlikte ikmal kol ve tesislerine akın yapmayı tercih etmişti. 25 Ağustos’ta bir deve ve kamyon kolu tahrip edilmiş, 27 Ağustos’ta ise Uzunbey akınında farkında olmadan Yunan ordu karargâhı da basılmış ama General Papulas ve Veliaht Prens Georgios elden kaçırılmıştı.36
Mustafa Kemal Paşa Subay Talimgahın tören geçişinde |
Yunanlıların güneyden kuşatma arayışı 30 Ağustos’a kadar devam etti. Ama bir türlü B Kolordusuna gereken birlik takviyesi yapılmadı. A ve C kolorduları kendi cephelerinden taarruza devam etti. Mustafa Kemal ve İsmet Paşalar savunma bütünlüğünü muhafaza ederek birliklerinin gerektiği kadar geri çekilmelerine müsaade ederek düşmana zayiat verdirip zaman kazandılar. Kuşatıcı manevra yapabilmek için gitgide doğuya kayan B Kolordusunun manevra çabasını Fevzi Paşa kanat kırıp savunma hattına 12. Grup ve 5. Süvari Grubu’nu ekleyerek boşa çıkardı.38
30 Ağustos’un önemli bir dönüm noktası olmasının sebebi Yunan C Kolordusunun bugün Çal Dağı’nın bir kısmını ele geçirmesidir. Çal Dağı, Haymana istikametini kapayan ve Türk savunmasının bir direnek noktası olarak kullandığı kritik bir arazi arızasıydı. Aynı gün Yunan 7. Tümeni’nin Karadağ’ı almasıyla Polatlı’ya iyice yanaşması Yunan komuta heyetini yeni bir durum değerlendirmesi yapmasına neden oldu. Artık başarılamayacağı belli olan güneyden kuşatma yerine Çal Dağı-Haymana istikametinde cephe taarruzu ile yarma gerçekleştirme kararı alındı. Şimdi yapılması gereken güneyde bir tümen bırakıp B Kolordusunu yeni sıklet merkezine taşımaktı.39
Yunanlıların hem Haymana hem de Polatlı istikametinde ilerledikleri haberleri Ankara’yı karıştırdı. Şehirde kalanlar eşyalarını toparlayıp Kayseri istikametinde yola koyulurken Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet Paşalar sevinç içindeydi. Kuşatmadan yarmaya dönerek Yunan komuta heyeti Türk ordusunu imha edemeyeceğini kabul etmekte artık sadece Ankara’yı hedef almaktaydı. Ancak sekiz gündür devam eden muharebede ağır zayiat vermiş ve ikmal sistemi çökmek üzere olan Yunan seferi ordusunun yarmayı da gerçekleştiremeyeceği açıktı.
(...)
Türk tarafının eline büyük bir fırsat geçmişti. Hızlı ve koordineli hareket edilebilirse Yunan ordusu Sakarya Nehri boyunca sıkıştırılıp imha edilebilirdi. Türk komuta heyetinin bütün emir ve çabalarına rağmen bu mümkün olamadı. 13 Eylül sabahı Yunan birliklerinin tamamı Sakarya’nın batısına geçebildi.
Çünkü piyade birliklerinin hareket kabiliyetleri düşük ve ateş güçleri zayıftı. Süvariler ise taciz dışında etkili değildi. Ancak asıl sorun küçük birlik komutanları ve askerlerin artık muharebenin sona ermesini istemesiydi. Birlikler devamlı savaşmak, yürümek ve mevzi kazmaktan yorulmuştu.
Artık subayların zorlamasıyla hareket edebilmekteydiler. Sıklıkla söylendiği gibi Sakarya bir “subay savaşı”ydı. Başından beri subaylar en ön saflarda savaştığı ve askerlerin yapması gereken işleri de üstlendikleri için her dört subaydan biri ya şehit düşmüş ya da yaralanmıştı.
Bölük ve tabur seviyesinde subay eksikliği çok hissedilmekteydi. 11 Eylül’de 17. ve 57. tümenlerin kuzeyde kalkıştıkları taarruzların başarısızlığı ve uğradıkları zayiat köşeye sıkışan Yunan askerinin can havliyle sonuna kadar savaşacağını göstermekteydi. Sonuçta Yunanlılar fazla zayiat vermeden Sakarya’yı geçince sadece büyük bir fırsat elden kaçırılmış olmadı. Şimdi artık Sakarya Türk tarafının müteakip harekâtı için büyük bir engele dönüşmüştü.42
(...)
Yunan ordusunun elden kaçırılmasına rağmen Sakarya Muharebesi büyük bir zaferle sonuçlandı. Yunanlılar bir daha toparlanamayacakları ağır bir yenilgi yaşadı. Ordunun neredeyse yarısının firar ettiği büyük bir yenilgi sonrasında her tür maddi ve manevi sorunlara rağmen bu zaferin kazanılması ayrıca anlamlıdır. Önce mecliste sonra Sakarya’da verilen bu muharebelerden Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları baştan itibaren zaferle çıkacaklarını bilseler de zaman zaman yenilgi ihtimali belirdiği de inkâr edilmez bir gerçektir. Yani zafer garanti değildi.
Zafer, yukarıda belirttiğimiz gibi bir kişinin değil bir ekibin ürünüdür. En üst seviyede Mustafa Kemal, Fevzi ve İsmet paşalar aralarında iş bölümü yaparak ordunun stratejik, operatif ve taktik komutasını üstlenmişlerdir. Bu iş bölümü Kazım Karabekir Paşa’nın sonradan anılarının satır aralarında iddia edeceği gibi bir eksiklikten değil tam tersine daha iyi sonuç vereceğine inanıldığı için yapılmıştır.44
Daha alt seviyedeki farklı komuta kademelerinde başarılı ve kahramanca görevini ifa eden subay sayısı oldukça fazladır. Ancak aynı zamanda ciddi hataların da yapıldığı vakidir. Mustafa Kemal Paşa’nın oldukça yapıcı ve astlarını eğitici bir lider olduğunu bu hatalar esnasında ve sonrasında gösterdiği tavırda görmekteyiz. Mangal Dağı’nın 23 Ağustos’ta kaybettiği için görevden alınan Yarbay Kenan kısa bir süre sonra başka bir tümen komutanlığına atanmış ve korgeneral rütbesine kadar terfi edebilmiştir.45
Mustafa Kemal Paşa ve komuta heyeti hayalci değildi. Yunanlılar karşısında kazanılan zaferin başarılı bir savunmanın ürünü olduğunu çok iyi bilmekteydiler. Bütün siyasi ve kamuoyu baskısına rağmen hemen büyük taarruza kalkışmadılar. Çünkü ordunun büyük taarruz bir yana kolordu seviyesinde bir taarruzu bile beceremeyeceğinin farkındaydılar. Büyük Taarruz bir yıl sonra uzun ve yoğun bir hazırlık sonrasında gerçekleşecekti.46 (MU/APK/KU/RT)
100. yılında
Sakarya Muharebesi: Yenilgiden Zafere
Sakarya Cephesi'nde bir onbaşı: Halide Edib
Nazmiyanımın dikiş makinesi ve savaş
[ 11] Necdet Öklem, TBMM Gizli Oturumlarında Başkomutanlık Kanunu ve Tartışmalar, (İzmir: Ege Üniversitesi Matbaası, 1982), s. 42-51; İkinci Grup’un Kurucularından Salahattin Köseoğlu’nun Milli Mücadele Hatıraları, (ed) Ahmet Demirel, (İstanbul: İletişim Yayınları, 2017), s. 248-249; Kılıç Ali, Atatürk’ün Sırdaşı Kılıç Ali’nin Anıları, (İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, 2005), s. 148-149; Damar Arıkoğlu, Hatıralarım, (Adana: Yayıncı Yok, 2009), s. 202-207; Demirel, a.g.e., s. 265-269.
[13] İsmet İnönü, Hatıralar, c. 1, (ed) Sabahattin Selek, (Ankara: Bilgi Yayınevi, 1985)s. 260; Kılıç Ali, a.g.e., s. 149; Kamil Önalp, Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi, c. 2, kısım 5, kitap 1, (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1972), s. 65-66.
[18] Bu konuda tek istisna Fevzi Paşa’nın biyografisidir. Süleyman Külçe, Mareşal Fevzi Çakmak: Askeri ve Hususi Hayatı, (İstanbul: Cumhuriyet Matbaası, 1953), s. 213.
[19] Önalp, a.g.e., s. 73-74.
[20] Önalp, a.g.e., s. 66-68, 73-74; Asım Gündüz, Hatıralarım, (ed) İhsan Ilgar, (İstanbul: Kervan Yayınları, 1973), s. 68-70; Apak, a.g.e., s. 242.
[21] İnönü anılarında düşmanı güneyden bekliyorduk demesi ilginçtir. İnönü, a.g.e., s. 260-261; Önalp, a.g.e., s. 68; Gündüz, a.g.e., 72.
[22] Önalp, a.g.e., s. 71-72.
[23] Baki Vandemir, Türk İstiklal Harbinde Sakaryadan Mudanyaya Kadar, Kısım 1, (İstanbul: Askeri Matbaa, 1946), s. 15-16; Hulusi Baykoç, İstiklal Savaşında Sakarya Meydan Muharebesi, (İstanbul: Askeri Matbaa, 1944), s. 13-14; Önalp, a.g.e., s. 66.
[25] Fevzi Çakmak, Mareşal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, c. 2, (İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002), s. 816-818.
[26] Konstantinos Kanellopoulos, vd., A Concise History of the Campaign in Asia Minor 1919-1922, (Athens: Army History Directorate Publication, 2003), s. 216-217, 227-229; Vandemir, a.g.e., s. 7-10; Belen, a.g.e., s. 346-347.
[29] Vandemir, a.g.e., s. 22-30, 34-35; Ahmet Timural, Rauf Atakan, Alişan Berktay, Cevdet Timur, Türk İstiklal Harbi: Batı Cephesi, c. 2, kısım 5, kitap 2, (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1973), s. 9-13; ; Baykoç, a.g.e., s. 54-56; Kanellopoulos, vd., a.g.e., s. 236-240; Ulusoy, a.g.e., s. 133-135, 154-156; Çakmak, a.g.e., s.820.
[35] Timural, vd., a.g.e., s. 62-65.
[36] Vandemir, a.g.e., s. 26, 29, 35, 38, 41-42, 44-45, 49; Timural, vd., a.g.e., s. 43-44, 60, 75-77, 99, 109, 121-122, 135; Kanellopoulos, vd., a.g.e., s. 249-250; Altay, a.g.e., s. 295-296, 301-303.
[38] İzzeddin [Çalışlar], İstiklal Harbi Hatıratı 4. Kısım Sakarya Meydan Muharebesinde 1. Grup, (İstanbul: Askeri Matbaa, 1932)., s. 30-51; Vandemir, a.g.e., s. 44, 46-47, 49-50; Timural, vd., a.g.e., s. 93, 109, 115; Kanellopoulos, vd., a.g.e., s. 253-255; Baykoç, a.g.e., s. 88-91, 97-101.
[39] Vandemir, a.g.e., s. 52-53, 58-60; Timural, vd., a.g.e., s. 116-121, 127-131, 137-145, 152-153; Kanellopoulos, vd., a.g.e., s. 260-263, 266-267, 274-276; Saner, a.g.e., s. 131-150; Çalışlar, a.g.e., s. 49-51; Baykoç, a.g.e., s. 119-121; Aykut, a.g.e., s. 106-107.
[42] Vandemir, a.g.e., s. 89-100; Timural, vd., a.g.e., s. 236-237; Saner, a.g.e., s. 193-213; ; Baykoç, a.g.e., s. 219-243; Apak, a.g.e., s. 258-260; Kanellopoulos, vd., a.g.e., s. 293-300. Sakarya Muharebesi’ne toplam 4864 subay katılmıştır. Bunlardan 277’i şehit düşmüş, 1058’i yaralanmış, 23’ü esir düşmüş ve 27’si kayıptır. Toplam zayiat 1389’dur.
[45] Necati Ökse, Nusret Baycan, Salih Sakaryalı, Türk İstiklal Harbi’ne Katılan Tümen ve Daha Üst Kademelerdeki Komutanların Biyografileri, (Ankara: Genelkurmay Basımevi, 1989), s. 197.
[46] İnönü, a.g.e., s. 265-269.