Nazi toplama kampları hiçbir bedenin girmek istemeyeceği ancak zihnen bir kez girildiği zaman bir daha kolay kolay çıkılamayan mekanlardır. İnsanın en karanlık köşeleriyle yüzyüze geldiği, kapanması mümkün olmayan o ağır soruşturma incelemecileri kendine çeker.
Son yıllarda yapılan araştırmalarda Yahudi tutukluların Nazi toplama kamplarındaki yaşantılarına daha yakından tanıklık edebileceğimiz bilgi ve belgelere ulaşıldı. Bu yeni araştırmalar sonucunda Yahudilerin toplama kamplarında gösterdiği varoluşsal direnişin derinliğine de şahit olma imkanı elde edebildik.
Sözüne ettiğim bu direnişin izlerini sürdüğümüz önemli kanıtları söz konusu toplama kamplarında Yahudi tutuklular tarafından üretilen sanat eserleri oluşturuyor. Neredeyse üreten hiçkimsenin hayatta kalamadığı bu sanat eserleri tiyatrodan, müziğe; resimden edebiyata farklı sanat kollarına dağılıyor.
Son yıllara kadar toplama kamplarında bilinen tek sanat hareketi Auschwitz ve Birkenau toplama kamplarında Nazilerin talimatlarıyla kurulan Kadınlar Orkestrası’ydı. Barakalardan çıkıp çalışma bölgelerine gidiş gelişlerde ve gaz odalarına giderlerken Yahudi tutukluların belli bir düzen içinde tempolu yürümelerini sağlamak amacıyla oluşturulan bu korolardan yankılanan melodiler ölüme doğru atılan her adımda onlara eşlik etti. Ancak artık toplama kamplarındaki sanat üretiminin Nazilerin talimatına bağlı olmaksızın, Yahudiler tarafından gizli saklı yürütüldüğünü biliyoruz.
Bu sanat üretiminin en yoğun biçimde görüldüğü toplama kampı o dönem Orta Avrupa’da yaşayan iyi eğitimli ve yetenek dolu Yahudi sanatçıların biraraya gelmek zorunda kaldığı Prag’a birkaç kilometre mesafedeki Terezin’dir. Bu yazıda Terezin toplama kampında üretilen tiyatro oyunlarını ele alacağız.
Terezin, yapımı 1784 yılında tamamlanan bir garnizon kasabası olarak tasarlanmış, duvarlarla örülü doğal bir getto niteliğindedir. Kurulduğu günden beri Hristiyan Çek vatandaşlarının yaşadığı kasabanın Nazilerce toplama kampına çevrilme süreci barakaların inşaatlarıyla başlar. Bu süreç kuruluş süreci olarak adlandırılır.
Bu yazıda günümüzde Çek Cumhuriyeti’nde Prag’a birkaç kilometre mesafedeki Terezin toplama kampında üretilen tiyatro oyunlarına eğileceğim.
Terezin, yapımı 1784 yılında tamamlanan bir garnizon kasabası olarak tasarlanmış, duvarlarla örülü doğal bir getto niteliğindedir. Kurulduğu günden beri Hristiyan Çek vatandaşlarının yaşadığı kasabanın Nazilerce toplama kampına çevrilme süreci barakaların inşaatlarıyla başlar. Bu süreç kuruluş süreci olarak adlandırılır.
Kasabadan toplama kampına geçiş
Terezin’deki ilk kültürel faaliyetler, gettonun kuruluş süreci olarak adlandırdığımız ilk altı ay içinde ortaya çıkar. Bu etkinlikler daha çok barakalarda emprovize şekilde gelişen skeçler, şiir okumaları ve şarkı söylemelerden ibarettir. Bu eylemlerin Yahudilerin Terezin’e getirilip barakalara yerleştirilmesini takip eden ilk birkaç gün içinde başlaması ilgi çekicidir. Sanat yoluyla hayata tutunma çabasının artık birer mahkum olan ve mahkum statüsünde yaşamaları dayatılan Yahudiler açısından bir suç teşkil etmemesi için gettonun cemaat önderleri Nazi yönetimine başvuruda bulunurlar ve sanatsal içerikli faaliyetler için izin isterler.
Naziler, kısa bir süre sonra öleceklerini bildikleri bu insanlara söz konusu izni verirler. 28 Aralık 1941 tarihli ‘Günlük Düzenlemeler’ belgesinde yayınlanan bu izin sonucunda bir ‘dostluk gecesi’ düzenleneceği anons edilir. İki ay içinde gettodaki kültürel faaliyetlerin sayısı ve niteliğinde ciddi bir artış yaşanması üzerine, Şubat 1942’de Yahudi liderler kendi içlerinde bu etkinlikleri kontrol edip düzene koyacak idari bir birim oluşturmaya karar verirler. Böylelikle Terezin’in kültür yaşantısında çok etkili bir yapı haline dönüşen Freizeitgestaltung (Serbest Zamanlar Yönetim Ofisi) kurulur ve başına genç bir haham olan Erich Weiner getirilir. Bu birimin kurulması ile Terezin gettosunun kuruluş adını verdiğimiz ilk süreci tamamlanmış olur.
İkinci süreç ise Terezin’in bir ‘model getto’ya dönüştüğü dönemi kapsar. Bu süreç Terezin’de yaşayan Hristiyan yerli halkın tasviye işleminin tamamlanması ile başlar. Yahudi olmayan son Çek vatandaşının Terezin’den çıkarılmasını takiben barakaların kapıları açılır. Mahkumların SS’ler tarafından kullanılan bina ve alanlar dışındaki yerlerde dolaşmalarına izin verilir. Yine bu süreçte kadınlar ve erkekler ayrı ayrı barakalarda yaşamaya devam etseler de, dışarıda oldukları zamanlar zarfında görüşmelerine izin verilir. Çocukların hepsi anne ve babalarından ayrı olarak çocuklar için ayrılan barakalarda yaşamaktadır. Herhangi bir eğitime devam etmeleri imkansız olan bu çocukların bakımları ile ilgilenenler onlara şarkılar söyletip çeşitli oyunlar oynatarak kültürel aktiviteler organize etmeye başlarlar.
1942 yazında Terezin’e başka ülkelerden -dolayısıyla başka dillerden- Yahudiler gelmeye başlar. Bu gruplardan ilki Berlin’den gelenlerdir. İlk kafile 2 Haziran 1942’de gelir. Bu transferler birçok farklı Alman şehrinden toplanan Yahudileri kapsayarak aylarca devam eder. Böylelikle gettoda yaşayan Yahudi popülasyonunun yapısı gerek milliyet, gerekse yaş ortalaması açısından değişiklik göstermeye başlar. Sonradan gelen bu Alman Yahudileri, gettonun ilk sakinleri Çek Yahudilerinden daha ileri yaştalardır. Birçoğuna Terezin’in bir kaplıca kasabası olduğu söylenmiş, eğer tapulu mallarını devlete verirlerse ömürlerinin sonuna kadar burada konforlu bir hayat sürebilecekleri vaad edilmiştir. Avusturya Yahudilerinin hemen hemen hepsi dört ay içinde Terezin’e getirilir. 21 Haziran ile 10 Ekim 1942 tarihlerinde 14000 Avusturya Yahudisi Terezin’e getirilir. Yaş ortalamaları 69’dur. Vaad edilenden bambaşka bir gerçekliğin içine hazırlıksız düşen ileri yaştaki Alman ve Avusturya vatandaşı Yahudiler açlık, hastalık, bitkinlik gibi sebeplerle hızlı bir tükenişe sürüklenirler. Bunun sonucunda gettodaki ölüm oranı yükselir. Neredeyse günde on ölümün yaşandığı Terezin’de sadece Eylül 1942’de 4000 ölüm meydana gelir. Bu arada getto 60000 nüfusu ile en kalabalık günlerini yaşamaktadır. 1942 sonuna gelindiğinde artan ölüm oranı ile birlikte toplama kamplarına gönderilenlerle bu sayı 40000’e düşer.
1942 sonuna gelindiğinde getto görece sakinleşir ve daha sakin bir dönem başlar. Yeni gelen Yahudiler için baraka yapılmaz. Sivil halkın boşalttığı evlere yerleştirilirler. Ancak yaşam koşulları hala son derece serttir. Kendilerine ait olan tek eşya, üzerlerinde uyudukları tahta bir yatak ve birkaç kişisel eşyalarını koyabilmeleri için ayarlanmış bir raftan ibarettir. Yaşantıların hiçbir özel anı yoktur. Yemekler gettonun saygınları olarak görülen yaşça büyük olan mahkumlar tarafından hazırlanır. Birkaç farklı mutfak alanında pişirilen yemekler mahkumların yaşına, yaptığı işe göre ayarlanarak dağıtılır. Genç yaşta olup açık havada çalışanlara diğerlerinden biraz daha fazla miktarda yemek verilmektedir. Su kıtlığı başlıca problemlerden biridir. 10000 nüfuslu bir kasaba için tasarlanan su sistemi dört beş katı insan barındıran gettoya yetmemektedir. Duş alma işlemi biletleme sistemi ile yapılmaya başlanır. En düşük derecede hijyenin bile sağlanmasının mümkün olmadığı bu ortamda bit, pire ve tahtakurularının çoğalması ile bulaşıcı hastalıklar başgöstermeye başlar.
1943 yılına gelindiğinde Hollanda ve Danimarka’dan getirilen Yahudilerle gettodaki çeşitlilik artış gösterir. Bu süreç içinde gettonun ilk sakinleri ile sonradan gelenler arasında yaşanan gerilimler sonucunda Naziler, Yahudiler içinden bazı liderleri görevlendirirler. Bu kişileri görece daha rahat yaşayacakları evlere yerleştirip, küçük sorumluluk alanları açarlar ve koruyucu sağlık hizmeleri verirler. Tutukluların büyük çoğunluğu getto içerisindeki milli ve sınıfsal ayrılıkların Naziler tarafından bilinçli bir şekilde oluşturulduğunun farkında olsalar da, kendi aralarında ortaya çıkan gerilimin önüne geçemezler. Anlaşmazlıkların giderilmesi için getto içinde bir mahkeme kurulur.
Yahudilerin kendi içlerindeki ve içinde bulundukları ikili gerilim hızla artarken ortaya çıkan bir gelişme Terezin’in model getto olması yolunda önemli bir adım atılmasını sağlar. 1942 Kasım’ında Nazi propaganda teşkilatı Uluslararası Savaş Komitesi ve Kızıl Haç tarafından Nazi toplama kamplarında denetim yapma talepleri üzerine bu denetimin Terezin’de yapılmasını uygun görülür. Hemen akabinde Ocak 1943’de, 446 Danimarka vatandaşı Yahudinin Terezin’e gönderilmesini takiben Danimarkalı yetkililer de benzer bir denetleme yapmak üzere başvuruda bulunurlar. Naziler planlarını toplama kamplarındaki gerçek durumun raporlara yansımamasını sağlamak üzerine yaparlar. Berlin’deki yetkililerin onaylarından sonra Terezin, Yahudilerin kendilerine söylendiği ilk rolüne, tecrit edilmiş bir Yahudi yerleşim bölgesi olma rolüne hazırlanılmaya başlar.
Bu hazırlıklar gettodaki kültürel hayatın gelişerek en hareketli yaşandığı dönemin de kapılarını açar. Terezin, henüz birkaç ay önce ayda 4000 kişinin öldüğü bir yer değilmişcesine makyajlanmaya başlanır. Kasım 1942 – Aralık 1944 yıllarını kapsayan bu zaman aralığı gettodaki yaşantı, olan ve olduğuna inandırılmak için planlanan kurmaca yaşantı olarak iki düzlem üzerinden ilerler. Maskelenme işlemine getto içinde dükkanların açılması ile başlanır. Çok sınırlı sayıda ürünlerin olduğu birkaç dükkan ile gettodaki katı hapishane görüntüsü seyreltilir. Aralık 1942’de mahkumların bilet sistemi ile girip birkaç saat geçirebildikleri bir kafe açılır. Burada mahkumlar bir yandan kahvelerini yudumlarken bir yandan da kendileri gibi mahkum Yahudiler tarafından yapılan canlı müziği dinlemeye başlarlar. Böylelikle kültürel aktiviteler kapalı barakaların dışında, açık ve kamusal diyebileceğimiz alanlara taşınmış olur. Bu değişim, performansların yapısının da değişmesine neden olur. İlerleyen süreçte Nazilerin kendi propaganda planları doğrultusunda verdikleri izinler ve yaptıkları yönlendirmelerle daha planlı biçimde gelişen kültürel aktiviteler yaşanmaya başlanır. Her ne kadar Nazi propaganda planı doğrultusunda desteklenirse desteklensin, Terezin’deki kültürel etkinlikler mahkumlar tarafından, mahkumların kendileri için hazırladıkları faaliyetler olma özelliğini kaybetmez. 1943 Şubat’ının Freizeitgestaltung programı model gettoya geçişte kültürel hayatın ne denli hareketli olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Bu programa göre yapılan etkinlikleri konserler, operalar ve tiyatro gösterimleri olarak sınıflandırmak mümkündür:
- Konserler: Yahudi dini müzikleri, opera aryaları, Müzikli Topraklara Yolculuk (prömiyer); Raphael Schachter İbrani Korosu (prömiyer) olmak üzere toplam yirmi gösterim.
- Operalar: Satılmış Gelin (The Bartered Bride)[1]; Rigoletto (prömiyer); Figaro’nun Düğünü (prömiyer) olmak üzere toplam on gösterim.
- Tiyatro: Wolker, Mezar (prömiyer); Gençler Giremez (Youngsters Are Not Admitted) (revü – prömiyer), Stolen Theater’ın çalışmaları çerçevesinde bir kabare; Cocteau, İnsan Sesi (The Human Voice); Thoren, Skeçli Kabare (Cabaret with skits);Erben, Çiçek Demeti adlı eserinden şarkılar (Flower Bouquet); kukla tiyatrosu; Kadınların Diktatörlüğü (Women’s Dictatorship) – toplam elli performans. [2]
Getto genelindeki çok sayıda küçük sahneler üzerinde sergilenmiş bu oyunlara kabaca bakıldığına gettodaki Yahudilerin milli, kültürel, dilsel ve hatta politik görüş farklılıkları göze çarpar. Örneğin Mezar oyununun yazarı Jiri Wolker komünistlerce benimsenmiş avant-garde bir Çek yazardır. Gençler Giremez ise hafif müstehcen gülme ögeleri içeren şarkı ve skeçlerden oluşan Almanca yazılmış bir metindir. Karel Jaromir Erben tarafından yazılan Çiçek Demeti Çek Milli Uyanış dönemi klasiklerinden olup, Kadınların Diktatörlüğü 1930’ların başlarında yazılmış üç perdelik Almanca bir komedidir. [3]
Sonraki aylarda Freizeitgestaltung listesine giren etkinliklerin giderek arttığı göze çarpar. Alman tiyatrosu, Çek tiyatrosu, kabareler, opera ve koro şarkıları, enstrümental müzik, farklı dillerde düzenlenmiş yabancı dil dersleri, aralarında satranç, futbol ve masa tenisinin de olduğu farklı spor dallarında etkinlikler listeye dahil olurlar. Gettonun bu döneminde Freizeitgestaltung, sanatçıları diğer mahkumların yaptığı işleri yapmaktan kurtararak onları sanat üretmeleri için çalıştırma yetkisine sahiptir. Hatta nadiren bazı sanatçıların getto dışına gönderilmelerinin engellenmesi için talepte bulunmuşlardır. Sınırlı sayıda olan performans alanlarının gösterim ve prova amaçlı kullanımlarının ayarlanması, biletlerin dağıtılması ve sanat eserleri ile ilgili belge ve metinlerin çalışma öncesinde Nazilere teslim edilerek sansür ile ilgili konuların halledilmesi Freizeitgestaltung yönetiminin görevleri arasındadır. Bu resmi gösterimlerden bağımsız olarak performansların barakalar içinde sahnelenmeye devam ettiği görülür.
Aralık 1943 tarihinde başlayacağı bildirilen Kızıl Haç denetimi öncesinde Terezin’in model getto olmasındaki diğer önemli adımlardan biri atılır: Bir çevre güzelleştirme ofisi, Stadtverschonerung, kurulması emredilir. 1944 baharına gelindiğinde mahkumların çalışmaları ile Terezin’deki renovason işleri neredeyse tamamlanır. Komisyonun uzun zamandır beklenilen ziyareti 23 Haziran 1944 tarihinde gerçekleşir. Söz konusu bu komisyon ikisi Danimarkalı biri İsveçli olmak üzere üç uluslararası yetkiliden oluşmaktadır. Ziyaretçilere birkaç Nazi subayı, Alman Kızıl Haç’ında görevli birkaç kişi, Reich’ın Dış İşleri Bakanlığı’ndan görevliler eşlik etmiştir.
Ziyaretçiler önceden hazırlanmış bir güzergah üzerinden ilerleyerek denetimlerine başlarlar. İlk durakları fırın, banka ve çocuk operası Brundibar’ın gösterimi oldu. Gelmeden önce hayli şüphelerin olmasına rağmen denetleme komisyonundakiler gettodaki yaşam standartını gördüklerinde koşulların gayet uygun olduğunu onaylayan bir rapor hazırlarlar. İsveç delegesi Dr. M. Rossel hazırladığı resmi raporunda Terezin’de gördüklerinin kendisi için tümüyle sürpriz niteliğinde olduğunu belirterek gördüklerinin saklanmış hiçbirşey olamayacak kadar açık ve net olduğunu belirmiştir.[4]
Bu denetimin başarı sarhoşluğu, Nazileri getto hakkında belgesel bir film hazırlamaya iter. Bu görev, önde gelen bir Alman-Yahudi oyuncu ve yönetmen olan Kurt Gerron’a verilir. İdilik bir Toplama Kampı Terezin: Bir Belgesel (Das Konsentrationslager als Idylle: Theresienstadt: Ein Dokumentar Film) adını taşıyan bu belgesel 1944 Ağustos ve Eylül aylarında çekilmiş ve birçok mahkumun hayattaki son görüntüleri kameralara yansımıştır.
Terezin'deki tiyatro yaşantısı
Terezin’deki tiyatro yaşantısının başlamasını gettoya gönderilen ilk tutsaklardan olan Ivan Klima şöyle anlatır:
‘12-13 yaşlarında genç bir seyirciyken gettoda sahnelenen birkaç oyunu seyretme fırsatım olmuştu. Kukla tiyatrosu ve hatta operalar seyrettim. Satılmış Gelin ve Burundibar bunlardan ikisi... Seyrederken oluşan atmosferi hala hatırlarım. Bu anlar çok büyük bir heyecan, duygu, sevinç ve gözyaşı doluydu. Hafızam beni yanıltmıyorsa Çehov’un Ayı’sı, Gogol’ün Bir Evlenme oyunları da seyrettiğim oyunlar arasındaydı. 1941’in Aralık ayında daha önceden tanımadığım otuz kadar kadınla birlikte bir barakada yaşamaya başladık. Bazı geceler şarkı söylediklerini hatırlıyorum. Bazen Voskovec ve Werich’in şarkılarını bazen de Yahudi ilahilerini söylerlerdi. Şarkı söyledikleri zaman içlerinden biri nöbet tutar SS’ler yaklaştığında haber verirdi. İçinde bulundukları durumda şarkı söylemek bu kadınlar için çok çok ama çok zordu. Ancak onlar susmadılar. Çünkü şarkı söylemek özgür bir hayatın hiçbir şekilde özgür olmayan o ortamda temsil edilmesi demekti. Şarkıların hemen ardından tiyatro oyunları ve kaberelerin eklenmesi hep bu yüzdendi. (…) Terezin’de sürdüğümüz hayat geride bıraktığımız yaşantımızdaki alışkanlıklarımızı, moral değerlerimizi kolaylıkla devam ettirebileceğimiz bir hayat değildi. Bu yaşantıda çocuklar anne babasız kalmamak için gönüllü olarak ölmek istiyorlardı. İyi ve kötünün sınırlarının kaybolduğu yeni hayatımızda çürümüş bir patates ya da küflenmiş bir ekmeğe paha biçilemiyordu.
Terezin’de çizim ve resimle uğraşan sanatçıların yanısıra oyuncular, yönetmenler, şarkıcılar, müzisyenler ve birçok yazar vardı. Bunların hepsi bu zor koşullar altında sanatlarını icra etmeye devam edemediler. Bazıları gettoya çok kısa bir süre dayanabildi ve hiçbirşey üretemeden öldüler. Diğer taraftan gettoda üretilen eserlerin hepsinin korunması da mümkün olamadı. O dönemde yazılan çoğu metnin yazarlarıyla birlikte yok olduğunu söylemek yanlış olmaz. Elimizde kalanlarla kıyaslandığında büyük bir kısmı yok olup gitmiştir. Bugüne gelen metinlere baktığımızda Terezin’e ait gerçeklerin akılda tutulması gerekir. Eğer bu metinlerin saklandığı o günlerde ortaya çıksaydı, saklayanlar Auschwitz veya diğer kamplara gönderilirdi.[5]
Terezin’de sahneye çıkmış oyunculardan biri olan Nava Shan ise anılarını anlattığı kitabında o günlerden şöyle bahseder.
‘Kamptaki ilk gecelerden birini hatırlıyorum. Zemini çamurla kaplı kalabalık bir odada yalınayak oturuyorduk. İnsanlar oyuncu olduğumu öğrendiklerinde ‘bir şeyler oynasana’ dediler. Ezbere bildiğim şeyler arasında şiirler, bazı monologlar ve sahneler vardı. Bizim barakadaki tiyatro etkinlikleri böylece başlamış oldu. Bütün gün dışarıda çalışıyor, akşam toplandığımızda aklımdakileri oynuyordum. Getto içinde çoğunu daha önce hiç yapmadığım işleri yerine getirirken aklımda hep akşam ne oynayacağım vardı. Kendi kendime yapacağım gösterinin programını hazırlıyor, ezberlerimi tazelemeye çalışıyordum. Bu gösteriler bizi kesilip alındığımız kültüre yeniden iliştiriyordu. Barakalarda insanların günlük tutma, şiir veya şarkı besteleme gibi eğilimleri vardı. Mesela Terezin’e çocukken getirilen Helga Weissova Terezin için hazırladığı bavula neler koyduğunu günlüğüne not etmiş. Bir çizim defteri, suluboya, tebeşir ve kalemler koyduğunu yazmış. Bunlar sayesinde yüze yakın resim yapmış. O günlerde fotoğraf çekmemiz mümkün olmadığı için bu çizimler bizlerin yaptığı bir belgeseldi aynı zamanda.’[6]
Terezin oyunları
Terezin Oyunları olarak adlandırdığım oyunlara baktığımızda Çekce ve Almanca yazılan metinlerle karşılaşırız. Çekce yazılan metinlerden biri Felix Prokes, Vitezslav Horpatzky, Pavel Stransky, Kurt Egerer tarafından yazılan Radio Show’dur. Bu oyun, savaş öncesi döneminde yayın yapan Prag 1 radyosunda yer alan programlardan yapılan kolajlarla üretilmiş bir metindir. Parçalı yapıdaki bu oyunda sanki bir radio yayını yapılmaktadır. Bölümlerde haberler, sabah sporu, tarım, eğitim gibi konuları olan radio programları, skeçler, folk şarkıları ve ilahilerden oluşan şarkılı bölümler, masal saati, spor yayını gibi bölümler vardır. Seyredenlere savaş öncesi hayatı anımsatacak unsurlarla bezeli olan Radio Show’dan sonra zaman-mekan kurgusuyla dikkati çeken bir diğer oyun Prens Bettliegend adlı revüdür.
Frantisek Kowanitz tarafından yazılan bu oyun, işten kaytarmak için hasta raporu alma durumunu konu eden satirik bir peri masalıdır. İçinde çokca şarkı vardır. Oyunun zaman ve mekan kurgusu Terezin gerçekliği ile kesişmez, daha çok fantastik yapıdadır. İlk sahnesi bir büyücünün atölyesinde geçer. Büyücü yanlışlıkla prense bir büyü yapar ve prens yerinden kıpırdayamaz. Büyücünün yardımcıları, Hokus ve Pokus, Prensi kurtarmaya karar veriler. Kukla oyunu olarak başlayan oyunun sonuna Prens kendisinin resmi olarak kıpırdamadan yatmaya hakkı olduğunu söyler ve öylece yatmaya devam eder. Kıpırdamadan yatma durumu bu oyun için bir ‘mutlu sondur’ ve bu durum Terezin için de mutlu bir son olarak kabul edilir. Zira barakalardaki o daracık yataklarda istiflenmiş biçimde yatmak toplama kampı geröekliğinde mutlu bir sondur.
Zdenek Elias ve Jiri Stein tarafından yazılan The Smoke of Home adlı oyunda ise Otuz Yıl Savaşları’nda mahkum düşen dört adamın hikayesi anlatılır. Protestanlar ve Katolikler arasında dinsel nedenlerle başlayan bu savaşta Çekler nüfuslarının üçtebirini kaybederler. Savaş ortamı ve dinsel farklılık üzerinden Terezin ile bağlantılı olan metin gettoda hiç sahnelenmemiştir. Holokosttan kurtulanların anlattıklarına bakıldığında oyunun Terezin için yazılmadığı, Terezin’deki hayatın bu oyunu yazdırdığı anlaşılır. Okuma tiyatrosu olarak barakarlada gizli saklı oynanan bu oyun Terezin’deki hayatı bir başka savaş gerçekliği üzerinden ele alarak yansıtması bakımından ilgi çekicidir.
Radio Show’un yazarları Felix Prokes, Vitezlav Horpatzky, Pavel Weisskopf, Pavel Stransky tarafından kaleme alınan bir diğer metin, kabere olarak yazılan Laugh with Us’dır. Ancak bu sefer oyun savaş öncesi döneme değil, savaş sonrasında geçer. Terezin’den Prag’a dönen bir grup arkadaş geriye dönüp baktıklarında yaşadıklarını güvenli bir mesafeden yeniden gözden geçirip değerlendirir. Gettodaki olaylar etkili bir mizah anlayışı ile ele alan bu oyun adeta ‘neşeli bir direnişi’ andırır.
Terezin’de yazılan tiyatro oyunlarınan Almanca olanlardan en bilineni Leo Strauss ve Myra Strauss-Gruhenberg tarafından yazılan From the Strauss Cabaret’dir. Neşeli, komik unsurlarla bezeli şarkılar ve sonelerden oluşan bir eserdir. Ancak yine de gettodaki kalabalığı konu bir şiirde ‘buraya canlı canlı gömüldük’ gibi gerçekci sözler taşısa da, geri kalan bölümlerde getto yaşantısı ile herhangi bir bağlantılı görünmez. Olaylar savaş başlamadan önceki son on yılda Viyana’da geçer. O günlerin havasını yeniden yaratmayı amaçlayan bu çalışmada Kaplıca Şarkıları, Evlilik Diyalogları, Pierre Herşeyi Düzene Koyar gibi bölümlerin yanı sıra Terezin Tangosu, Terezinde Vals gibi getto gerçekliğini yansıyan müzikli bölümler de vardır.
Almanca yazılan oyunlardan bir diğeri Arthur Englander tarafından kaleme alınan The Treasure’dır. Bir kukla tiyatrosu olan bu oyunda iki çocuk ve onlara eşlik eden bir palyaço hazine aramak için Afrika’ya yolculuk yaparlar. Bu sırada Arapça konuşan bir kabile ile birlikte yaşarlar ve ellerinde açlıktan ölmek üzere olanları bile doyurmaya yetecek etkili bir hazine ile dönerler: Patates. Elimizde iki ayrı versiyonu olan bu oyunun bundan sonraki bölümü farklılıklar gösterir. Birinde oyundaki hikayenin devamının ikinci bir kukla oyununda devam edeceği anonsu ile biter. Diğerinde ise palyaço bir kral olur ve başta çocuklar ve yaşlılar olmak üzere hepsinin doymalarını sağlar. Fantastik bir zaman mekan kurgusuna sahip olan oyundaki her iki son, Terezin gerçekliği içinde mutlu son olarak tasarlanmıştır.
Fantastik unsurlar taşıyan bir diğer oyun Franz Kafka’nın uzaktan akrabası olan Georg Kafka tarafından kaleme alınan The Death of Orpheus’dur. Bu akrabalık bağı nedeniyle Terezin’de yaşayanlar tarafından farklı bir saygı ile yaklaşılan Kafka, burada geçen günlerinde birçok şiir, öykü, peri masalı, sahne metinleri yazmış, eserleri getto içinde Almanca’ya çevrilmiştir. Ele aldığımız diğer oyunlarda olduğu gibi The Death of Orpheus’da da Terezin gerçekliğinin öne çıkmadığı mitolojik hikayeye göndermeler vardır. Bu göndermeler Orpheus ile annesi arasında geçen sahne başta olmak üzere yer yer ortaya çıkar. Kafka seyircisi olan mahkumlara gizliden gizliye bir takım sorular sorar. Sevdiklerimiz için kendimizi feda etmeye ne kadar hazırız ya da ölümü kucaklayarak huzura kavuşmamız mümkün mü? Bu sorulardan bazılarıdır.
Hans Hofer tarafından yazılan From the Hofer Cabaret, ironik abartılar sunmasına rağmen getto koşulları hakkında geçerli bilgiler verir. Hofer’in rüşvet ve adam kayırma gibi konuları ele alan cesur bir kalemi vardır. Gettoya ait konuları çoğunluğu Viyana’ya ait bilindik melodilerle anlatır. Böylelikle Almanca konuşan Yahudiler için kısa nostalji anları sağlayan kabarede savaş öncesi yaşantı ve gettodaki bürokrasi konuları mizahi bir dille harmanlanarak ele alınmıştır.
Terezin oyunlarına baktığımız zaman normalde estetik kaygısıyla oluşturulan sanat eserlerinin yaşama devam etme noktasında varoluşsal bir anlam ile tasarlandığını görürüz. Bu tasarım özellikle oyunların zaman ve mekan kurgularında kendini gösterir. Söz konusu oyunların çoğu nostaljik bir yönelişle ya savaş öncesindeki dönemde geçerek eski yaşamları zihinlerde diri tutmayı ya da umutlu bir yönelişle savaş sonrasında yepyeni bir yaşam kurulma ihtimalini içinde barındıran bir zamanda geçer. Çok yeni elimize geçen bu metinler bizler için artık geçmişe ve geleceğe tutunarak içinde oldukları dipsiz karanlıktan çıkmaya çalışan binlerce insanın yaşama mücadelesinin sanat üzerinden kurulmaya çalışılan bağının yazınsal bir kanıtıdır.
Anılarına saygıyla…
Terezin çizimlerinden örnekler
Kadınlar barınağı, gerçekte olanın resmi
Çalışma ortamı – Denetim dosyaları için yapılan çizimlerden
Gösteri anı, denetim için yapılan çizimlerden
Strauss Ensemble Gösteri Posteri
Revü, Denetim için yapılan çizimlerden
Gettoya geliş, Denetim için yapılan çizimlerden
Gettoya geliş, gerçeğin yansıtıldığı çizim
Barakalarda performas, gerçek görüntü..
[1] Satılmış Gelin, uvertür:
[2] Bondy, Elder of the Jews, Grove Press, New York 1989, s.365.
[3] Lisa Peschel, Performing Captivity, Performing Escape : Cabarets and Plays From the Terezin/ Theresienstadt Ghetto, Seagull Books, Calcutta, 2014, s 31.
[4] R. Bondy, Agy, s 439.
[5] L. Peschel, Agy, ss 36-38.