Gazeteci-yazar Şafak Altun’un yazdığı “Uyumsuzlar”, tarihin akışını sırf “uyumsuz” oldukları için tersine döndürerek insanlığa büyük katkıları dokunan uyumsuzların hikâyesini anlatıyor.
Onlardan kalan mirası bugün nasıl harcadığımız ise kitabın asıl konusunu oluşturuyor.
“Dünyanın en acayip zamanlarından geçtiği doğrudur. İnsanlığın bugün geldiğimiz aşamada bir “hayat tamircisine” ihtiyacı olduğu muhakkaktır. Çünkü biliyoruz ki, hem geldiğimiz ve hem de yarattığımız bu dünyayla bir uyumsuzluk sorunu yaşıyoruz. Başarısızlığımızın, mutsuzluğumuzun ve anlam arayışımızın temel nedeni de budur. Hepimiz varoluşsal bir sorun yaşıyoruz. Antropolojinin, bilirsiniz, insan türünün en ortak paydasına ilişkin bir temel tezi vardır: “İnsan arada olan bir varlıktır.” İnsan, bu nedenle bunalımdadır ve kriz içindedir. Kendisine bu hayat yolculuğunda eşlik edecek bir mihmandar aramaktadır. O rehber, bazen ideolojiler ve dinsel inanışlar, bazen medyanın yol göstericiliği ve bazen de kişisel gelişim guruları olabilmektedir. Doğrudur, insanın dışadönük bir yapısı vardır ve çok çeşitli algıların ve etkilerin (effects) etkisi altındadır. Özünde insan uyumlu bir canlıdır. Kolay kolay statünün, kalıpların ve sınırların dışına çıkmak ve kendini riske atmak istemez. Beriki taraftan her ne kadar uyumlu bir canlı olsa da, ırkımızı ileriye götüren, değer yaratan, bilimsel buluşlar ve keşifler yapan kişilerin hepsi birer “uyumsuz”dur. İşte bu uyumsuz ve çılgın arkadaşlar, isyankârdır, sorun çıkarandır, olmadık işlere soyunandır ve takdir edersiniz ki kurallarla da arası pek hoş değildir. Çünkü onlar dünyadaki her şeyi değiştirirler…” diyor gazeteci-yazar Şafak Altun Destek Yayınları etiketiyle yayımlanan “Uyumsuzlar” adlı kitabında.
Altun’un haksız olmadığını düşünüyorum. Zira dünyanın insan etkisiyle değişen, bu değişimin de değişebilme ihtimali olduğunu kafaya takıp onun peşinden gidenler, hep “sivri” tiplerdir. Buna ister Galileo’yu örnek gösterin, dilerseniz Tesla’yı, uyar derseniz Zuckerberg’i ekleyin, unutulmasın diyorsanız Gutenberg’i de koyun. Lumier biraderler de gözden kaçmasın diyorsanız, kabulümüzdür.
Liste uzun. Ancak bizim için vakit kısa. Hatta akreple yelkovan birbirine değdi değecek. Postmodern çağda teknolojiden uzak durmak pek olası değil. Öyleyse ne yapmalıyız? Şafak Altun, “Bilimsel ve teknolojik gelişmelerden geri kalmamak için “uyumlu”, kendi hayatımızı yaşamak için de uyanık olmalı ve kontrolü elden bırakmadan “uyumsuz” olmalıyız!” diyerek tarihin akışını sırf “uyumsuz” oldukları için tersine döndürerek insanlığa büyük katkıları dokunan uyumsuzların hikâyesini anlatıyor kitabında.
Altun dört bölüme ayırdığı kitabının, “Ahir Zaman Uyumsuzları” kısmında, geçmişten bugüne “uyumsuzluk”larıyla nam salmış ve elbette sadece ortaya bir nam bırakmakla kalmayıp insanın şu an bulunduğu noktanın altyapısını hazırlayan isimler üzerinde göz gezdiriyor.
Galileo’dan Vecihi Hürkuş’a, Van Gogh’tan Darwin’e, Rosenhan’dan Foucault’ya kadar “alanları” farklı olsa da gerçekleştirdikleri icraatları, detaylarıyla ve örnekleriyle açıklıyor. İkinci bölüm olan “Veri, Kod, Yapay Zekâ, Sonsuza Kadar Âmin”de ise günümüze daha da yaklaşarak teknolojinin insanlığın üzerindeki hem genel hem de özel etkilerine eğiliyor. Başta sosyal medya olmak üzere çeşitli “şekillere” girerek hayatımıza dahil olan, adını bir “çağa” yazdırmış teknolojinin nasıl eğilip bükülerek bizi de o hâle nasıl getirdiğini ironik örneklerle anlatan Şafak Altun, üçüncü bölüm olan “Vasatın İktidarı”nda, perspektifini biraz daha genişletip “izm”ler üzerinden giderek dünyadaki mevcut sistemleri, bu sistemlerin yarattığı dezenformasyonların sonuçlarını masaya yatırıyor. “En İyisi Sen Rotayı Yeniden Hesapla” adlı son bölümde ise bir sonsöz niyetiyle buraya kadar getirdiklerinin çetelesini ortaya döküyor ve bizi, kitabın henüz başında sorduğu soruya geri götürüyor: “Sahi bugün bizim asıl olarak neye ihtiyacımız var?”
“Uyumsuzlar”, nedense günümüz insanının kendinde fellik fellik aradığı ve ucundan yakaladığında anında kendine büyük bir zevkle yakıştırdığı “arızalı dahi” sıfatına bir güzelleme yaparak ortaya bir “delilliğe övgü” metni bırakmıyor, aksine bundan kaçınıyor! Zira Altun, bu durumun, çevresel faktörler tarafından (başka insanlar) yaratıldığının farkında ve kitapta örneklediği isimlerin “uyumsuzluk”larının, insanlık adına bir şeyleri değiştirebilmek adına yine başka faktörlerle çevrelenmiş sınırları geçme yetilerinden, yani zekâ, bilgi ve cesaretten geldiğinin altını çiziyor.
“Uyumsuzlar” bir kılavuz niteliği taşımıyor. Başka insanların hayatlarına dokunarak onları sonsuza kadar değiştirecek yepyeni öğretilerle dolu gereksiz bir kişisel gelişim kitabı da değil.
Şafak Altun derin araştırmalarıyla, somut örnekleriyle, karşılaştırmalarıyla oluşturduğu kitabında, tarihin “yaramaz çocukları” sayesindeki kazanımlarının bugün nasıl harcandığını, buna dur demek için neler yapılması gerektiğini önemli kaynaklar ve kendi bilgileri ışığında anlattığı güncel konulara değinen bir kitap. Bitirdikten sonra sizi havalara uçurmayacak türden… (BS/AS)