* Fotoğraf: Onedio/Depremin 5. Gününde (10 Şubat 2023/Cuma) Hatay'da enkazdan kurtarılan "Venüs".
"Akıllı olup dünyanın kahrını çekeceğine, deli ol dünya senin kahrını çeksin” Anonim
Adana Aladağ’da tarikatlara bağlı yurtta yangın çıkar, çocuklar ölür, sosyal medyada bir ses yükselir: “Biz neden halen delirmedik?”
Hiranur Vakfı’nda bir çocuk H.G.K., 6 yaşında zorla evlendirilir, yıllarca sistematik olarak istismar edilir, yine duyarız: “Biz nasıl delirmedik?”
Deprem, sel, orman yangını, sistematik çocuk istismarları, erkek şiddeti…
Önlenebilir, engellenebilir, zararları en aza indirilebilir olaylarda, anlayamadığımız hak ihlallerini, ihmalkârlık zincirlerini gördüğümüzde sorarız birbirimize: “Biz nasıl delirmedik?”
Bugünlerde de ilkokulda dahi öğrendiğimiz “deprem kuşağındaki Türkiye”nin depremle olan mücadelesindeki çarpıklıkları görüp soruyoruz:
“Biz nasıl delirmedik?
Depremde yardım isteyenler seslerini duyurmak için sosyal medyayı kullanıyor mesela, sosyal medya engelleniyor.
TMMOB uyarmış zamanında örneğin, “buradan fay hattı geçiyor, buraya pist yapmayın” diye. Sonra deprem oluyor, o pist yıkılıyor, bölgeye yardım desteği gidemiyor, biz soruyoruz yine: “Biz nasıl delirmedik?”
Toplumsal kutuplaşma gerçekçi değil
Bu satırlar yazılırken depremin beşinci günündeyiz ve halen daha ulaşılmamış köyler var, insanlar enkazların altından “Yaşıyorum, bana yardım edin” diye mesaj atıyor.
Yine ankaz altında kalan bir başkası yakınlarına ulaşıyor da yıllarca depreme vergi toplayan devletin ilgili sorumlu kişilerine ulaşamıyor. Sesini duyuramıyor.
Bir deprem oluyor, kağıt gibi yıkılan binaların yanında bir sistemin tüm kurumları ile çöktüğünü görüyoruz.
Yine de dayanışma yükseliyor, dünyanın her yerinden gelen yardımlar, Türkiye’nin en ücra köşesinden gönderilen yardım paketleri...
Oradan tutunuyoruz yaşama, toplumsal kutuplaşma çok kuvvetli değil ki ırkı, cinsi, dini fark etmeksizin yükselen dayanışma, toplumun ortak umudu oluyor da oradan titretiyor yüreğimizi.
Çok değil 1-2 dakika sonra “yardım toplayan HDP’nin araçlarına el konuldu”, “yardım toplayan Ahbap’ın hesaplarına el konulacak” haberlerini görüyoruz. “Bu kadar da olmaz” diyoruz ve soruyoruz yine: “Biz nasıl delirmedik?”
Acaba ne oluyor da bir şekilde ruh halimiz sağlam kalıyor? Emin miyiz ya da kalıyor mu?
Tüm bu süreçlerde akıl sağlımızı nasıl koruyacağız?
Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) bu konuya detaylı bir yanıt veriyor.
İlk yapılması gerekenler neler?
Afetten etkilenen kişilerle çalışan uzmanlar ve araştırmacılar, afet ardı çıkan ilk duygusal tepkilerin ağırlığını azaltmakta ve Psikolojik İlk Yardım'ın (PİY) yararlı olduğunda hemfikir. PİY, güvenlik, sükûnet, diğerleriyle bağ, umut ve kendine yeterli olma gibi özelliklerin olduğu bir ortam anlamına geliyor.
İlk yapmanız gerekenler ise şunlar:
• İnsanların gıda ve barınma gibi temel gereksinimlerini acil tıbbı ihtiyaçları sağlanır. Yineleyen, basit, doğru bilgi sağlanır (güvenlik).
• Kendi öykü ve duygularını aktarmak istediklerinde dinle. İyi hissetmenin tek bir biçimi yoktur (sükûnet),
• Kişiler kötü hissettiğinde bile şefkatle dostane ol (sükûnet),
• Afet veya travmanın etkilerinin giderilmesi ile ilgili çalışmalar hakkında doğru bilgi verin (sükûnet),
• Afetzedelere yakın arkadaşları ve sevdikleri ile ilişki kurmalarında yardım edin (diğerleriyle bağ)
• Aileyi, çocukları, ana-babaları, diğer yakınlarını mümkün olduğunda bir araya getirin (diğerleriyle bağ)
• Kendi ihtiyaçlarını karşılamakta kendine yeterli hissetmesini cesaretlendirin
• Kişileri devlet veya devlet dışı organizasyonlara yönlendirin. Onların nasıl ve Türkiye Psikiyatri Derneği Ruhsal Travma Ve Afet Çalışma Birimi Tarafından Hazırlanmıştır neleri sağlayabileceği ve ne şekilde ulaşabileceği konusunda bilgi verin (umut)
• Kişiler farklı korku ve endişe ifade ederler ve farklı ihtiyaçlar bildirirlerse gerekli servislerin olduğunu belirtin (umut).
Asla yapmamanız gerekenler de şöyle:
• Kişileri öykülerini anlatmaya, hele kişisel detaylara girmeye zorlamayın (sükuneti azaltır)
• “Her şey iyi olacak” veya “en azından sen hayattasın gibi basit güvenceler vermeyin (özyeterliliğini azaltır)
• Kişilere şunu hissedeceksin, şunu yap gibi ne yapacağını dikte etmeyin (özyeterliliğini azaltır),
• Afetzedelere, onların kişisel davranışları veya inançlarıyla ilgili olarak niye bu olayları yaşadıklarını söylemeyin (özyeterliliğini azaltır)
• Tutamayacağınız sözler vermeyin (umudu azaltır)
• Kişiler bu servislere ihtiyaç duyduğu devrede var olan servis ve kurtarma aktivitelerini uluorta eleştirmeyin (umudu ve sükuneti azaltır)
* Prof. Dr. Şahika Yüksel’in hazırladığı rehbere buradan ulaşabilirsiniz.
Zor günlerden geçiyoruz… Durmaksızın yardım talepleri alıyor, iletiyoruz; mont, ayakkabı, bebek bezi, çocuk maması, ped…
Bir yanıyla da derin bir yas sürecinde olduğumuz, üstelik bunu yaşayamadığımız da kesin. Ülkece kapkaranlık bir bulutun içinden geçiyor gibiyiz…
Belki bizim ülkemizde akıl sağlığını korumamak daha iyidir. Akıl sağlımızı korumadığımızda, aslında kendimizi koruyoruzdur belki de…
Bu konuda en güzel örneklerden biri gazeteci Şule Aydın’ın “Tımarhanede bugün” program serisi.
Geçen gün bir afet uzmanı Kubilay Kaptan, “Depremde enkazdan yaşayan insan çıkarmak bir mucizedir” dedi. Şimdilerde onlarca, yüzlerce, binlerce evde insanlar, delirmemek için mucizeler bekliyor, bekliyoruz…
Sahi, “Biz nasıl delirmedik?”
(EMK/SD)