* Fotoğraf: Pixabay
Yanılıyor muyum? Sanmıyorum. Türkiye’de sağlıkçılara yönelik şiddet 2000’li yıllarda gündemimize girdi.
Daha önce yok muydu? Kuşkusuz vardı, ama sağlık alanında sözel ve fiziksel şiddetle ilgili ilk çalışmalar 1999’da başlıyor. Sağlıkta şiddet başlığıyla konuya özel panel, konferans, sunu, toplantıların görünür olması ise 2005 yılıdır.
Sonra? Sonra hiç gündemden düşmedi. 14 Mart Tıp Bayramlarının/Sağlık Haftasının değişmez etkinlik konuları arasına girdi, daha ötesi baş köşeye yerleşti.
Şaka gibi ama aslında hekimler ilk yıllarda “böyle bir şeyi” kabul etmek istemedi, anlamlandıramadı. İç tartışmalarda hekime yönelik şiddetin gündem yapılması doğru bulunmadı, uygun görülmedi. Mesleği iyi yapıp yapmama, sevilip sevilmeme vb. ilk akla gelebilecek “o hekime özel” boyutlarıyla gerekçelendirilmeye çalışıldı. “İlginçtir” ve ne acıdır ki toplu bir değerlendirme yapıldığında öldürülen hekimlerin hemen tamamının sevilen, meslekte örnek gösterilen kişiler arasından “seçildiği” görüldü.
***
Bir hekim meslek örgütü hemen birçok konuda Hükümetlerden yasal düzenlemeler için talepte bulunabilir, karşılanması, kamuoyu oluşturmak için çaba harcayabilir; bu kimi zaman ücret kimi zaman geçici görevlendirmeler kimi zaman etik düzenlemeler vd. olabilir. Şiddet?
Türk Tabipleri Birliği sağlıkta şiddetin önlenmesi için özel yasa maddesi düzenlenmesi talebinde bulundu.
2009, Türk Tabipleri Birliği’nin sağlıkta şiddete karşı yasa tasarısı önerisini hazırlayarak sunduğu yıl. Kimi farklılıkları olsa da söz konusu içeriğe en yakın ve bu nedenle de işlevsel olma şansı en fazla olan haliyle kabul edildiği tarih ise dün, 15 Nisan; yıl 2020.
Geçen bu süre boyunca ne olmuş? TTB’nin ısrarlı talebiyle -3 yılın sonunda- 2012’de TBMM’de Sağlık Çalışanlarına Yönelik Artan Şiddet Olaylarının Araştırılarak Alınması Gereken Önlemlerin Belirlenmesi Amacıyla Araştırma Komisyonu kurulması ve takiben 2014’de sağlıkta şiddete sözde karşı ilk yasal düzenlemenin kabulü.
İkinci kez sağlıkta şiddete sözde karşı yasa kabulü tarihi ise 2018.
Ve şimdi, nihayet caydırıcılık taşıma şansı olan bir içerikle üçüncüsü; yıl 2020. Sağlıkta şiddete özel 3 kez yasa çıkaran başka ülke var mı? Bilmiyoruz. Ama niye böyle olduğunu yani 2014 ve 2018’deki düzenlemelerin “çakma” olduğunu biliyoruz: Hükümet istemediği için.
***
Sürecin öyküsünü daha önce yazmıştım. Aynı zamanda AKP ve MHP’nin niyetini de.
Yasa çıktığı için bir kez daha hatırlatmakta yarar var. (MHP’siz) AKP’nin 2009’u izleyen 3 yılın ardına 2012’de TBMM’de konuyla ilgili Araştırma Komisyonu kurması ve onun bir devamı olarak, ayak sürüyerek 2014’te sözde yasal düzenleme yapması onlarca şiddete uğrayan sağlıkçının üzerine eklenen bir hekim canı, Gaziantep’te Ersin Arslan’ın öldürülmesiyle olmuştur.
Ne acı ki ikincisi de 2018 yazında Şanlıurfa’da bir hekimin kafasında kaldırım taşı kırılması ve birkaç ay sonra, sonbaharda yine bir hekimin, İstanbul’da Fikret Hacıosman’ın canını yitirmesi, öldürülmesi “sayesinde” yükselen kamuoyu baskısına cevaben (MHP’li) AKP’nin direnememesiyle gündeme gelmiş ve sağlıkta şiddete sözde karşı bir düzenleme yapılmıştır.
Bu kez -sağlıkçıya şiddet korona günlerinde bile sürse de- doğrudan bağ kurulacak bir hekim katli olmadan sağlıkta şiddete karşı düzenleme yasalaşmıştır. İlk bakışta olumlu gibi gözükse de anlaşılan o ki (MHP’li) AKP hekimler öldürüldüğünde işe yarar bir adım atmazken pandemi günlerinde, salgında kendi canları söz konusu olunca gereğini yapmıştır.
***
Herkes sağlıkta şiddet sorununun sadece yasal düzenlemelerle çözümlenmeyeceğini bilecek kadar tecrübe sahibi. Köklü çözüm olmasa da büyük ölçüde durdurmanın adresi de belli: en tepesi!
Neden? Büyük ölçüde kaynağı da ondan. Neoliberal dönüşüm zemininde 12 Eylül 1980’de “doktorları ağaca bağlayın, kaçmasınlar”, “bayrağın ucundan tut desen kaç para diye sorarlar?”la hedef gösterilerek inşa edilen süreç, 2003’lerde “doktorlar iğne yapmayı bilmezler”le mayalanıp izleyen yıllarda takviye söylem ve uygulamalarla zirve yaptı. 2009’dan bu yana yasal düzenleme talepleri yönünde irade göstermeyen en tepe bu kez- istemese de- hayır diyemedi.
***
Mücadelenin bir etabı arkada bırakıldı, şimdi teşekkür zamanı.
Bu mücadelenin görünürlüğü, çoğalması ve sonuç alması için bitmek tükenmek bilmeyen bir enerjiyle çaba harcayan -Ocak ayında yitirdiğimiz- Dr. Ali Özyurt’un adını özel olarak söylemezsek olmaz; bu süreçte hekimlerle hep birlikte ama bir adım değil çok adım önde koşturdu, saygı ve özlemle anıyorum.
Yasanın -eksikleri olsa da- bu şekilde çıkması için çaba harcayan herkese (sağlıkçılar, örgütleri, destek veren kurumlar, TBMM’de çaba harcayan muhalefet milletvekilleri ve siyasi partiler) içtenlikle teşekkür etmeli, bunu kişisel olarak, tek tek hekimler, sağlıkçılar olarak da ihmal etmemeliyiz.
(MHP’li) AKP’yi de unutmamalıyız! Düzenlemeyi çıkartmamak için yıllarca direndiklerini, geçen bu süre boyunca şu ya da bu ölçüde caydırıcı olabilecek bir “kuvvetin” kullanılmaması nedeniyle yaşananları, yaşadıklarımızı, tek tek yitirdiğimiz canları, mesleğe yönelik köreltilen duyguları ve eğer çabamızı eksiltirsek uygulamayacaklarını akıldan hiç çıkartmamalıyız. (EB/TP)