Önce Sağlık Bakanı Recep Akdağ dillendirdi (29 Ekim 2016): “Sağlıkta Dönüşümün ikinci fazına geçmeliyiz”. Takiben Müsteşar Eyüp Gümüş ikinci faz sağlık reformuna dair (röportaj yapanın ifadesiyle) “ipuçlarını verdi”.
Sağlık alanında yapılanları olabildiğince izlemeye çalışanlardan biri olarak uzun bir süredir ikinci fazı idrak ediyoruz diye biliyorduk:
T.C. Sağlık Bakanlığı Proje Yönetimi Destek Birimi sayfasına girip dönen haber/duyuru görsellerinin altında yer alan proje birimi/duyurular/tamamlanan projeler/gerçekleşme oranları başlıklarından “tamamlanan projeleri” tıklıyorsunuz, görüntü aşağıda.
SDP (I. Faz), malum Sağlıkta Dönüşüm Programı; tamamlandı yazıyor altında.
Kuş Gribi Projesi de tamamlanmış.
SDSGRP ne? (ki altında parantez içerisinde II. Faz yazılı.)
Aynı sayfa içerisinde cevabı var.
Yürütülen Projeler - SDSGRP (II. Faz) başlığı altında “1.1. Projenin Tanımı” yapılıyor:
Sağlıkta Dönüşüm ve Sosyal Güvenlik Reformu Projesi (II. Faz), Sağlıkta Dönüşüm Projesi (I. Faz) üzerine temellenmiştir.
Projenin finansmanı için Türkiye Cumhuriyeti ve Dünya Bankası arasında 30 Haziran 2009 tarihinde yeni bir ikraz anlaşması imzalanmıştır. Bu anlaşma 29 Eylül 2009 tarihinde aktif hale gelmiştir. Bakanlığımızın 2010-2014 yıllarını kapsayan stratejik planına dayandırılan ve Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın ikinci fazını oluşturan proje 3 ana bileşenden oluşmaktadır:
BİLEŞEN A: SAĞLIK BAKANLIĞI’NIN STRATEJİK PLANINA DESTEK VERİLMESİ (2010-2014)
BİLEŞEN B: KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİ İÇİN ÇIKTI-BAZLI FİNANSMANIN PİLOT ÇALIŞMASININ YAPILMASI
Proje kapsamında pilot uygulama olarak yer alan B Bileşeni ülke genelinde uygulanacak ve genel bütçeden karşılanacak olması nedeniyle Proje kapsamından çıkarılmış, iptal edilmiştir.
BİLEŞEN C: SGK'NIN KAPASİTESİNİN GELİŞTİRİLMESİ
C Bileşeni; SGK’nin kapasitesinin oluşturulması, SGK tarafından yürütülecektir.
(…)
1.3. SDSGRP Kilit Performans Göstergeleri
1- Birinci basamak sağlık hizmetlerinden yararlanmanın artması,
2- Aile hekimleri tarafından sevk edilen, uzman hekimlere yapılan ilk ziyaretlerin yüzdesinde artış,
3- Sağlık hizmetlerinde müşteri memnuniyetin artması,
4- SGK’nin ilaç ve ayakta tedavi harcamalarının azalması,
5- Pilot illerde 18-29 yaş grubu arasında sigara tüketiminin yaygınlığının pilot olmayan illere göre oransal olarak daha fazla azalması,
6- Pilot illerdeki nüfusta yüksek tansiyonun pilot olmayan illere göre daha fazla azalması.
Faz 2’nin oldukça yol aldığı biliniyor ama yine projede yer alan “kilit performans göstergeleri” açısından duruma bakınca tablo iç açıcı gözükmüyor. Sağlık Bakanı’nın henüz çok taze olan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki 2017 bütçe sunusu ile birlikte bilinen kaynaklara bakmak yeterli olabilir:
Birinci basamak sağlık hizmetlerinden yararlanmanın artması, aile hekimleri tarafından sevk edilen, uzman hekimlere yapılan ilk ziyaretlerin yüzdesinde artış, sağlık hizmetlerinde müşteri memnuniyetin artması, SGK’nin ilaç ve ayakta tedavi harcamalarının azalması ölçütlerinde son 5 yıllık dilimde (2010’dan bu yana) en iyimser ifadeyle durağanlık, gerçekçi olmak ve rakamlar üzerinden değerlendirmek gerekirse bir “düşüş”ün olduğu açıkça görülmektedir.
Kişi başı hekime müracaat sayısı yıllar içerisinde artmış ve toplamda (2017 bütçe sunusu) 8.4’ü bulmuş, 2 ve 3. basamak müracaat sayısı (olumsuz bir gösterge olarak) istikrarlı bir artış gösterirken bu rakam içerisindeki birinci basamak müracaat sayısı (yine olumsuz bir gösterge olarak) son 5-6 yıldır düşüş eğilimindedir; 2-3. basamakla 1. basamak arasında makas daha da açılmaktadır. Aile hekimleri tarafından sevk edilen, uzman hekimlere ilk ziyaretlerin yüzdesinde artışı geçtik, doğru ve gerçekçi bir sevk sistemi gündem bile değildir. Hükümetin insana, hastalara yaklaşımını somutlayan Dünya Bankası rehberliğindeki “yerli ve milli projesinin” müşteri memnuniyeti oranı da yüzde 76’lardan yüzde 70’lere gerilemiştir. SGK’nin ilaç ve ayakta tedavi harcamaları da 2015 yılında 2014 yılına göre sırasıyla yüzde 8.7 ve yüzde 9’luk bir artış göstermiştir.
15 yıla yaklaşan Sağlıkta Dönüşüm Programı öyküsünün gelinen aşamada başındaki rakam (II., III. cü vb) ne olursa olsun, “bir başka faza” geçmesi, bir atılım yapabilmesi mümkün görünmemekte. Birçok gerekçe söylenebilecek olmakla birlikte en önemlilerinden biri sağlık emek gücünün durumudur: Beklentisi ve umudu olmayan sağlıkçılar, Sağlıkta Dönüşüm Programı’yla gündelik hayatları arasında pozitif bir ilişki kur(a)mayan, kalite denetiminden verimlilik denetimine, sıklığı artmış eğitimlerden hasta haklarına içeriği boşaltılmış, ruhu emilmiş halde bir sağlık hizmetini* “icra” ediyorlar.
Sağlıkta Dönüşüm Programı’nın bir fazından söz etmek gerekirse bu “son faz”dır ve adı da çöküş’tür.
Türkiye’nin içerisinde bulunduğu koşullar kamucu politikaları çağırmaktadır. Bütünlüklü toplumsal iddiası olanların bu iddianın bütünleyeni olarak sağlık alanında da söylemlerinin (ve eylemlerinin) gözden geçirilerek görünür kılınması karşılık bulabilir. (EB/HK)
* Sağlık hizmeti “mükemmel” olsa da olumlu sonuç almak mümkün mü? Türkiye’de yaşayan insanların sağlığında iyileşme beklemenin gerçekçi olmadığının en somut kanıtını işsizlik verileri ve bu sorunda alınan mesafe bize sunmaktadır. 16 Kasım 2002 tarihinde AKP’nin o zamanki başkanı tarafından açıklanan acil eylem planında sorunun yakıcılığı ve aciliyeti saptanarak şöyle söylenmiş: “Türkiye’nin en acil meselesinin işsizlik olduğunu hepimiz biliyoruz. Kurulacak 58.hükümetimizin en öncelikli meselesinin işsizliğe çözüm bulmak olacağını meydanlarda haykırdığımız gibi bugün de aynı kararlılıkla bu gerçeğin altını bir kez daha çiziyorum.” En acil meseleye neredeyse 15 yıl boyunca sıra gelememiş olacak ki 2002’den bu yana (devralınan) işsizlik oranı (resmi verilere göre yıllar içerisinde ortalama kabaca %10) hiç azalmadığı gibi artmış durumda.